” 29 TEMMUZ — 1938 JOHNSON Deniz motörü küf- nmiyen , kırılmı- Yan yeni bir ma- denden yapılmıştır. JOHNSON Motörü ağır de- Üildir. Kolay ta- Sinir, Kolay takılır Ve kolay kullanılır. Bourla Biraderler ve Ssı. HABER — Akşam Postası ' Herkesbir otomobil sahibi olamaz..Fakat bir JOHNSON deniz motörü ile bu yaz unutulmaz saatler geçirebilir. Iİstanbul, Galata Hezaren caddesi ——— —— n Deniz Safası Sürünüz JOHNSON Deniz motörleri yaşamak zevkini tattıracak.. Bır çocuğun bile idare edebileceği JOHNSON motörleri masraf- sız, dayanıklı, ve daima y emrinize hazır olan bir ar- kadaştır. Her handgi bir ka- yığın arkasına ta- kılabilen JOHNSON deniz motörü ile bu yaz Boğaziçı- nin ve Adaların zümrüt sahillerini altüst edebilir - siniz. Bu ucuz ve mas- rafsız deniz mo- törlerinden bir ta- ne edinmeniz İçin size hertürlü ko- laylıklar gösteri - lecektir. Geliniz, yapısının sağlamlığını gö - rünüz ve berabe- rinizde götürünüz. 176 SERSERİLER YATAĞI SERSERİLER YATAĞI 178 Delikanlı: rıldanarak kendisini sevgilisinir Bu söz hançerleri kınına sokma- Sonra duvarları muayeneye baş- — Zayalı Joli! Zavallı şehit ka- dın! Sevdiğin adamın ölümüyle sen de öldün. Etyen Doleyi ya. kan odun yığını seni de mahvetti Allahlarının, dinlerinin namına tinayetler, alçaklıklar, işkenceler düşünen canavarla» ayni darbeyle kocanla beraber seni de öldürdük- lerini biliyorlar mı? Zavallı kadın sen acıdan öldün, fakat intika. mın alındı. Çünkü sevdiğin ada ma karşı en büylük melâneti ya- panlardan biri, o meşum papas cezasını gördü!. sözlerini söyledi Lantene içini çekerek görme:- den, anlamadan gülümseyen ba basmma döndü. Monklar gözlerini, Etyen Dolenin karısının cesedini aydınlatan mumun solgun ışığına dikmişti. O vakit Lantene Avete doğru e. ğilerek omuzuna dokundu ve: — Avet! diye bir kere daha ses lendi. Genç kız acıyla solmuş, göz yaş- Jariyle ıslanmış yüzünü delikan- hya çevirdi. Lantene onun elinden tutarak yavaşça ayağa kaldırdı. — Avet, sizi bu acıklı sahneden artık ayırmak isterim, — Sevgilim, beni biraz daha an. nemin yanında bırakmız.. — Pekâla.. Ondan tamamen ay. rılmak icap edecek zamana ka.- dar burada kalırız. Avet, kuvveti kesilmiş olduğu halde, ağlıyarak, birçok şeyler mı- kucağına bıraktı. — Şimdi yapayalnız kaldım. Ne babam, ne anam var, İkisi de öldü. Dünyada yalnızım! diye mırılda nıyordu. Lantene tatlı bir sesle: — Ben varım ya... Bak Avet, gerçi anneniz ve babanız yoksa da bir baba gibi seveceğiniz, affede- ceğiniz, kendisine acıyacağınız bir adam var.. dedi. Hayrette kalan genç kız bir şey söylemeden, sevgilisinin yüzüne sorgu dolu gözlerle baktı. Delikanlı bu sözleri onun kula- ğına söylerken bir taraftan da genç kızı Monkların oturduğu kol. tuğa doğru götürmüştü. Avet, onu tanıyınca haykırarak geri çekildi: — Babamın katili! Paris polis müdürü, burada ha!.. Zulmuna kurban giden annemin ölüsü ya- nında bulunuyor ha!., — Avet, o benim babamdır. Genç kız titredi., — Evet, Avet! Babamdır!. Bu müthiş şeyi, Etyen Doleyi öldü. renlerden biri olan bu adamın ba- bam olduğunu bilmelisiniz! Avet, güzel Avetim. Onu affediniz.. Si. ze söyledim. Asıl kabahatli papas- tır., Babamsa pek acı bir cezaya uğradı. Aklını oynattı.. Zavallı babam şimdi ruhsuz bir cesetten başka bir şey değildir. ğa kâfi gelmişti. Hepsi çingene karısiyle polis müdürünün arasında müthiş bir hesap görüleceğini anlamışlardı. | Monklar, bütün bunlardan ha- bersiz, nerede bulunduğunun bile farkında değildi. Yalnız birteviye: — Haydi çabuk gidelim! sözü- nü tekrarlıyordu. Jipsi onu elinden tutarak götür- dü. ' Kulübesine vardığı zaman ka- pıyı iyice kapadı. Monklar:ı : — Oğlum nerede? diye sordu. — Şimdi gelecek.. Bekleyiniz .. — Evet, bekliyeceğim. Çingene karısı derin bir nefes aldı. Bütün şiddeti, cesareti, kuvveti polis müdürünü öldürmek düşün- cesinde toplanıyordu. Bir deliyi öldürmenin alçak bir hareket olduğunu düşünmüyordu bile.. Yalnız onu nasıl öldüreceğini araştırıyordu. Daha doğrusu Monkların ölme- siyle hafifliyeceğini zannettiği in- tikamını yatıştıracak bir çare dü- şünüyordu. O vakit, oğlunun asılmasından doğan acının, Monkların asılma -. siyle dineceği aklına geldi, Polis müdürüne aldırış etmiye- rek öteyi beriyi arayıp uzunca ve sağlam bir ip buldu. ladı. Evvelce duvara çakılmış çengel. li büyük bir çiviyi görerek: — Sanki mahsus çakılmış! diye mırıldandı. İpin ucunu ilmikledi. Bir tahta iskemlenin üzerine çıkarak ipin ö- teki ucunu çivinin çengeline ge- çirdi. Plânı basitti. Polis müdürünü düğümün altı. na iterek ilmeği boğazına geçire- <cek ve sonra Monkların ayağı yere den kesilinciye kadar ipin ucun- dan çekecekti. Bu iş için lâzım olan kuvvete gelince; kendini öyle bir halde his- sediyordu ki, gücünün bundan üç kat müşkül bir işe yeteceğini sa- nıyordu. Hazırlık bitince Jipsi Monklara baktı. Polis müdürü çingene karısının yaptıklarına bakmıyarak odanın köşelerini araştırıyordu. Jipsi onun yanına yaklaştı. — Ah, birkaç dakika için olsa onu akıllandırmak elimde olsay- dı.. diye mırıldandı. Sonra polis müdürünün elinden tutarak: — Beni dinleyiniz.. Yüzüme i- yi bakınız.. Beni tanıyor musunuz Kont dö Monklar? dedi. — Kont dö Monklar mı? — Evet, siz Kont dö Monklar. sınız.. Paris polis müdürü cehen- nem Monklar.,