Gaziantepte güzel bir sergi açıldı Biçki yurdu talebeleri, direktörle ri Suat Zeki Arıkanla ve sergiden bir köşe... Gaziantep hususi muhabirimiz - yazıyor: Ders yılmın sona ermesi dola - yısile, şehrimiz modern biçki yur - du, halkevi salonlarında büyük bir sergi açmıştır. Türk — kızının ne yüksek kabiliyet ve zevk sahibi ol- duğunu bir gez daha açığa vuran bu sergi, eşsiz bir sürüm ve değer kazanmıştır. Hükümet büyükle - rinin huzurile açılan sergiyi on bin den artık yurttaş gezmiştir. Gelen. lerin çoğunu kadınlar teşkil etmiş- tir. Serginin açıldığı salon elektrik ampullerile süslenmiş, genç kız - ların bir yıllık çalışma sonu mey - dana getirdikleri yatak takımları | zarif el işleri, mendil, bohça, ör gülü ceketler, — kazak ve bluzlar kadın mantoları, çocuk elbiseleri roblar, sair erkek ve kadın çama - şırları münasip yerlere konulmuş - tu. Bu sanat ve zevk — salonuna giren bir insanın, Kültür Bakan - Tığı hesabına çalışan bu yurdun de- gerli direktörü Suat ZekiArıkan ve öğreticilerini değerlemeden çık masma imkân yok. Sergide güzel işlerden birisi de (Antep işi) köşesi — idi. Bu köşe, Ante mahsus pek ince ve eşsiz sanat eserlerile dolu idi. Genç An- tep kızları tarafından aylarca ça. lışılıp büyük emekler sarfile vücu. de getirilen bu eserler, yurdun bir başka köşesinde taklid edileme - mektedir. Antep işindeki inceliği, cazibe ve zarafetini bütün İstan - bul kadmları bilir. . . * Halkevi Başkanı — Ömer Asım Aksoy tarafından halkevinde öz - türkçe dersleri verilmeğe başlan - mıştır. Pazardan başka hergün sa- at on birden on sekize kadar sü - recek olan derslerle öz türkçenin anahtarı ve genel yaşayışta kullanı lan sözlerin bir ay içinde'öğretile- ceği tahmin olunmaktadır. Derslere devam için birçok kim- seler adlarını ev yazganlığına kay dettirmektedir. * » * Atatürk bulvarımın asfaltlanma- sına Cümhuriyet Halk Partisi ku- rağı önünde başlanmıştır. Bulva - rın iki tarafındaki yaya kaldırım - | bir arada ları da beton olarak yapılmakta - dır. Beton inşaatı geçen hafta ma- arif bahçesinin önünden başla - mış ve halk partisine — doğru yüz metrelik bir kısmı bitirilmiştir. Bulvar, maarif bahçesine kadar asfaltlandıktan sonra maarif cad - desi de asfaltlanacaktır. A. İ HABER — Aksam Postatr 2 TEMMUZ — 1'7 5 .- Yakın tarihten kanlı yapraklar Bayrağımızı seyrettikçe içimiz - | deki bedbinlik, ümitsizlik, hüsran duyguları yavaş yavaş siliniyor ve gönüllerimize kızıl bir şafağın tazeleği ve aydınlığı dolduruyor- | du. Romorkör gemiye yaklaşın - ca baş ucunda sallanan kırmızı aylı beyaz bayrağı da gördük. Hepimiz yeni bir heyecan için - deyiz. —Hattâ, arkadaşlardan bir çoğu, muhtaçların, yoksulların, ya- ralıların, açların ve esirlerin ye - gâne imdatcısı olan bu faziletli e- lin işaretini alkışlarla karşılıyor .. Romorkör yaklaşmca, kızılaya mensup heyet vapura çıktı.. Hepi- mize ayrı ayrı (hoş geldiniz) de - diler.. Yurd — kardeşlerimizin bu gönül alıcılığı hepimizi nihayet - siz derecede mütehassis etmişti .. Burada durmayarak İnebolu - ya gideceğimiz için bir ihtiyacı - mız olup olmadığı soruldu. Hepi - miz ailelerimize mektup yazma - ğa koyulduk.. Heyet azaları va » purda yarım saatten fazla kaldı . Ve mektuplarımızı alarak ve bize veda ederek gemiden ayrıldılar . Kızılayın Maltada iken muhtaç bazı arkadaşlara mütevali yar - dımları olmuştu.. Bu insani kuru - mun ne kadar lüzumlu, fıydılı Tek derdi bir kasaba: Karabiga (Hususi) — Karabi . ga ilk nazarda ve uzaktan görünüş te iyi bir intiba bırakmaz; - fakat vapur iskeleye — yanaşıp iki tarafı ağaçlarla geniş ve temiz yollarını dolaştıktan sonra bu ilk intiba der hal değişir. Muntazam çeşmeleri ve köylünün hiçbir şirkete verme- den bizzat yaptığı elektrik tesisa - tını ve sokaklardaki canlılığı gö . rünce insan — hayret ve takdirini saklayamıyor. Bu yer eskiden çok sıtmalıktı. Civardaki bataklıklar ağaç dikilmek suretile kurutulmuş | ve bu sayede hem sıtmanın önüne geçilmiş ayni zamanda kereste ve traves elde edilmeğe başlanmıştır. | Biga ve havalisinin iskelesi o - lan Karabiga, Marmara denizinde | Bandırmadan sonra ikinci derece- | de bir ticaret ve ihracat limanıdır. Kaza olmağa namzet iki bin nü- fuslu bu nahiye merkezinin çıkar- dığı mallar arasında buğday, ar - Karabiga ve doktor ve eczacı yokluğu olan karabiga iskelesi pa, nohut gibi — hububat epey bir yekünu bulur. Bilhassa Avrupaya | yulaf sevikayatı mühimdir. Bun - | ! lardan başka İstanbula — kasaplık hayvan, yumurta, peynir, ve bol miktarda kavun, karpuz gönderir. Ayrıca İngiliz (Vittoll) kumpan - yası peynir, yoğurt ve kaymak vü- cude getirmek için asri tesisatı ha | | iz bir mandıra vücude getirm'ştir. Her cihetçe mükemmel ve zen - gin olan bu kasabanın yez”ne der- di doktor ve eczacı — yokluğudur. Bir çokları hastalarını muayene ve tedavi ettirmek için Biga ve İstan- bula götürmektedirler. Hattâ oto- mobil ile bir saat kadar süren Bi- ga yolunun pek muntazam olma - | masından ekseriyetle — İstanbulu tercih etmektedirler. Maamafih yakında köyden maaşı temin ede- bilmek suretile bir doktor getirile- ceği söylenmektedir. K. A, ittihat ve Terakkinin eski Çankırı kâtibi — mMes'ulü Cemal Oğuz anlatıyor; No. 73 Hepımız hastalanmış, yYatakları- mıza Ölü gibi serilmiştik. ve hayırlı bir tı—şrk l olduğunu biz Malta menfileri çok iyi bili - yorduk . Kızılayın bayrağını gördüğü - müz zaman, duyduğumuz heye - can da bundan ileri geliyordu. Kıztlayın motörü uzaklaştık - tan biraz sonra vapurumuz hare - ket etti. Uzun zamandanberi hasretini çektiğimiz güzel Boğaziçinde or- ta bir sür'atle ilerliyorduk.. Karşı- layıcılarıraız bizi takib ediyorlar . Sandallar yavaş yavaş geri kali - yor ve fakat romorkörü takibe de- vam ediyorlar, O zaman düşman gemileriyle dolu olan Beşiktak önünden geç- tik, Boğaza doğru ilerliyoruz.. Tâ gece yarısındanberi denizin — ve sabahın ayazına ehemmiyet ver - meden bizi bekleyen ailelerimiz yavaş yavaş geri dönüyorlar. İki saat sonra Karadeniz Boğa- zından dışarı çıkmıştık.. Dalgalı, sert bir denizle karşılaştık. Kara- denizin sayılı firtmalarımdan biri- ne tesadüf etmiştik. Dağ gibi dal- galar şahlanarak vapurumuzun üzerine yükleniyordu. — Bereket versin ki gemi — ağır ve büyük ... Dalgalara mukavemeti fazla.. Fa- kat buna rağmen hepimizi yerlere serecek derecede sarsılıyor . Önümüzde giden harb gemisi, dalgalarım arasında bir kibrit ku - tusu gibi kalıyor. Seyahatimizde ikinci defa ya - kalandığımız bu fırtına, birinci « sinden daha azgındı.. O zaman, Karadenizdeki fırtınaların Akde - nizdekinden daha better olduğu - nu hepimiz acı bir tecrübe ile öğ - renmiş olduk. Fırtma bütün gece şiddetinden hiç bir şey kaybetmeden — devam etti. —Hepimiz hastalanmış, ya - taklarımıza ölü gibi serilmiştik . Ertesi sabah gözümüzü açtığı - mıiz zaman deniz hâlâ devam e - diyordu. İnebolu önlerine gelmiş- tik. Hepimiz düşman — elinden kurtulacağımız, Anadoluya çıka- cağımız için nihayetsiz bir seviuç içindeyiz. Fakat fırtma demir at- (H 4 Pariste Buç tayyare parkında, - arelerin - de zarafet ve konfor,, müsabakası yapılmıştır. Resmimiz bu müsaba. kalardan bir safhayı — gösteriyor. İki küçük kız sinema — ve tiyatro yıldızı Gabi Morley ile geçen se - nenin Paris gözeline çiçek veriyor. eçen gün, “Turt- —— ——— ——— ”" mamıza mâni oluyor. Onun için, vapur istim üzerinde bir ileri, bir geri gidiyor. — Barınacak bir yer bulamıyoruz. Aradan şaatler geçi- yor., Fakat bir türlü duramıyo - ruz... Hepimizde sabırsızlık baş- ladı. Türk bayrakları ile donatılmış kayıklar vapurun etrafını sarmış . İnebolunun iskelesi — süslenmiş .. Çıkacağımız yere defne dallari - le, bayraklarla süslü bir tak kurul- muş.. Sahil kalabalık ile dolu ... Biz, Maltada düşman elinde esir kalmış kardeşlerini — karşılamak için İneboluluların gösterdikleri bu yüksek hamiyet ve kadirşinas - lığı gördükçe karaya bir an evvel çıkmak için can atıyoruz.. İnebolu halkmın İstildâl mü - cadelesinde gösterdiği yüksek fe- dakârlığı bilmiyen — var mıdır?. Onlarım kahramanlıklarını anlat » mak pek kolay bir şey değildir ... İnebolu kayıkçıları — İstanbul - dan ve Rusyadan — kaçak olarak götürülen cephaneleri — düşman tehdidi altında Karadenizle boğu- şarak karaya taşırlardı. Bunlar bu tehlikeli — işi yap » makta o kadar maharet göstermiş- lerdi ki koca bir vapur cephaneyi iki saatte karaya — nnîdettıkh'rl çok defa görülmüştür. Ulusal mücadele günlerinde kahramanlıkları, feragatkârlık - ları, fedakârlıkları ile ün almış - lan İncbulü Kayıkçıları o gün, o müthiş fırtıma içinde bizi kara- ya çıkarmak için cidden — akla hıy'rcl verecek şekilde lehl'kele - re göğüs gerdiler. Denizin içinde görünmiyen kü- çük kayıklarile vapurumuzun et - rafını sarmışlardı. Bazan bir u- çuruma yuvarlanır gibi derinlere kayıyorlar, bazan dağ gibi dal - gaların zirvesine takılarak koca yapurun güvertesine kadar çıkı - yorlardı. Kayıkçılar, bize güvertenin ke- narında durmamızı, — kayıkların dalgalarla havalanıp güverte hi - zasına gelince içine — atlamaları nı tebih ettiler, Biz de birer birer sıralandık. Azgın deniz vapurumuzu dövüp duruyor. Ayakta duracak meca - lümiz yok, Fakat o halde vatan topraklarına kavuşmak duygusu maddi her ıztıraba galebe çalı - yor. Ve kayıklar dalgalarla yük- seldikçe kaldırıp kendimizi bun- ların içine atıyoruz. Karadenizle yıllardanberi bo - gazlaşa boğazlaşa — hepsi birer deniz kurdu olmuş olan kayıkçı- lar bizi yakalyıp hiç bir yerimiz incinmeden yerleştiriyorlar. Va - purda kalan arkadaşlar da arka- mızdan eşyalarımızı atıyorlar. (Devamı var) HABER istanbulun en Çok satılan hakiki akşam gazetesidir ilânlarını. HABER'e verenler kâr ederler, a—i