"’ H AZIRAN —- 1935 Kartal Oğullarının ülkesi | AF’&.NAVUTLU KTA Turkceve cevlren A. EKREM HABER — Akşam Postası Bir kartal yuvası gibi tepeye konmuş tekkeye indik ve bektaşi dedele- rinin misafirperverliğine sığındık.. İlliriyalı atalar ise eski Yunan| edebiyatında birçok akisler bırak- | mışlardır. Dil bilgiçleri Arnavut dili hak- I kında bir türlü uyuşamamaktadır- lar. Bunların bir çoğu Arnavut d Hinin üçte birinin doğrudan doğ - ruya eski İllirya dilinden olduğu-| alımmadığını, bilâkis Roma ve Yu- nan dillerine bir çok yardımlar ettiğini söylemektedir. Bir kısmı daha ileriye giderek | Arnavut dilinin Avrupada en es- ki dil ve Roma ile Yunan dille - rinin anası olduğunu ileri sürü -| yorlar. Eflâtun ile Herodotun bu iddi: lara karşı ne söyliyeceklerini bil- | meyiz. Fakat şurası muhakkaktır | ki Yunanlılar tanrılarının birkaç | tanezini cski İlliryalıların dedele- | ri olan Pelascyanlardan almışlar: l dır. İşte gu adlara bakın: — Zaiis Nemesis ve Rea.. Bunlar eski Yu nanlılarn üç tanrısının Şküpetar — dilinde ise, Zi (ses) | neme (İânet) ve Rea (bulut) de- | mektir. | illirya meşesi ve | Arnavutluk —i palamutu Arnavutluk İllirya — meşesinin bir palamutudur. Büyük bir meşe| gibi o eski hakanlık ta gölgesini | Epir, şimali garbi Makedonya ve| şimdi Yugoslavyya adile tanılan topraklardan büyük bir kısmının Üstüne saldı. Hakanlık Makedon-| yalı Filip ile meşhur oğlu İskan- derin akınlarile bir çok yerler'n! elinden çıkardı. Kentli'de çörül- | dü. Sonraları Roma doğu boyuna gözlerini çevirince, — fütuhatını Adriyatik denizinin karşı tarafı-| na sürdü ve İllirya imparatorlü- | ğa ait üç parçaya ayrıldı. | Imparatorluğun yaptığı tak - | simden sonra da İllirya, Gotla- rın, sonra da cenuba doğru ıilipl süpüren Bulgarlarımn eline gecti. Böylece itile kakıla — İlliryal:lar Epirliler ve Makedonyalılar nsri toğrafyanın Arnavutluk — adını verdiği toprağa sığımdılar. Ulir: | da kim bilir hangi | d. adıdır. |B Toska dağlarında gayda Bu gayda eski Iran, Yunan, Ro- örrerleş sorera Breton, dermmern, Ka | laberyalı ve Setlerin kullanmış | | oldukları ayni zurnadır. Tarihte savaş şarkıları çağıran kahra- manlığa davet eden, aşk sevdayı inlete inlete söyliyen gaydalar şimdi cenubi Arnavullukta sü- rülerini güden çobanların iç sı- kıntılarını gidermektedir. Çoban derdini bu gaydaya üllüycr? ya meşesinden geriye Arnavutluk palamutundan başka bir şey kal-| madı. Premeti, — Klisura ve ünlü sa- vaşçı Koca Ali Paşanın hatır ıla- rını taşıyan eski harap Tepedelen! kalesini geçerken G)ınokıs'ra üzerinden bakmakta olan güneşi gözetledik. Sırt — bayunca ve V biçimitde vadiye doğru uzanan beyaz çatı- lar insana buralarının sanki karla örtülü olduğu hissini veriyor. Çeşit çeşit dükkân ve insanlacile, *| cat etmiş ve böylece insan cemi- Ülkenin içinde yol kenarlarında bu kuyularla sık sık — karşılaşırsı- Pez, Yazın sıcaklar çok şiddetli olduğundan kuyudan su ancak tan Yeri ağarmadan ortalık harardıkta n sonra çekilir. Bu saatlerde ise başında sıra sıra kadınlar — nöbetler bekliyerek köylerin dar sokaklarını — doldururlar. | tezgâhı başında uyuya kalmış ci- gara satıcısı, ötede yere çörnelmiş bektaşi babası, orta çağdaki cüz- zamlıları andıran ummacı gibi si- yah çarşaflara sarılmış kadınla -| rile Gjinokastra şehri, en renkli ve tipik bir Toska şehridir. Arnavutlukta han — ve oteller | yolcuya hiç te cesaret — verecek gibi değildir. İnsan mümkün ol- | duğu kadar bunlardan kaçınmak | istiyor ve uyuyabilirse — dilediği yerde uyumağa uğraşıyor. Gijinokastrada bir kartal yuva- 81 gibi tepeye konmuş tekkeye ir | dik. Ve bektaşi dedelerinin m'sa- firperverliğine sığındık. | — Yüzlerce yıl süren Osmanlı buy ruğu dolayısile cenubi ve orta Ar- | navutlukta çokluk müs'ümandır. Ülk hıristiyanlığın, Arnavutluk ki- lisesi papasları duaları — yurlun dilile yapmadıklarından, ahalı an- cak ismen hiristiyan olmuşlar - Osmanlılar müslümanlığı be - raberlerinde getirip te dininin hi- mayesini de vadettiklerinden bun lar büyük bir kolaylıkla islâmlığı kabul ettiler. Arnavutluk ahalisinin üçte iki sinden fazlamı müslüman, geriye kalanlar da Rum ortodoks ve Ro man katoliktir. Buba Süleymanın huzurunda.. Yerlere serili yumuşak - halıla- rın Üstünden — yürüyerek içi mo bilyasız büyük divanın en ucuna bağdaş kurmuş yeşil sarıklı, be- yaz entarili ve gümüş sakallı ba- ba Süleymanım önüne vardık Elinde büyük taneli bir kehribar tesbih çekiyordu. Selâmlaştık, hali hatır sorul - duktan sonra kallâvi fincanlar içinde kahveler geldi. Baba “ya- hu!,, diye bağırdıkça. iri yarı bir uşak iki üç adımda bir durarak " boyun kırıyor, sonra gene ilerli - yordu. Tatlı sözlü ve sevimli bir adam olan Baba Süleymanla her mev- zudan ve nihayet dinden konuş » tuk. Baba çok açık düşünceli bir adam. Bize söylediklerini aynen yazıyorum: — Din dediğimiz viedant inan: € adam oğullarının kendileri i- yetini bir çok parçalara ayırmış- lardır. Aradığımızı henüz bulama d:k. Adam oğullarını birlaştirecek bir tek inancı arıyoruz. Artık akşam | yemeği zamanı gelmişti. Koca sa- lonun ortasına yuvarlak büyük bir tepsi getirildi. Çevresine yu - muşak minderler kondu. İri va- rı uşak iki şamdan getirerek lep- | sinin birer başına yerleştirdi biz | de kalkıp sofranın çevresine d; - zildik. — Minderlerin üstüne bağ dağ kurduk. Kıp kırmızı kızar - mış kuru ve buram buram tüten pilâv ne tatlı geldi. Ev sahiplerimiz yorgun old. - ğumuzu söyliyerek bizi yatakla- yımıza götürdüler. İ » (Devamı var) | KADINLAR IÇİN Daima şen olunuz! 'Tebessüm kadar iyi bir iş yok- tur, Zaten ağızlar güzel kıvrımlar için yapılmıştır. Halbuki bunların | pek çoğu yanlış gerilmelere daha meyyaldir. Bütün kız ve kadın- lar, yaşayışın daima şen ve parlak tarafında olmalıdır. Bunlar güzel vücutlu, pürüzsüz görünüşlü ve parlak saçlı oldukça ne caziptir- ler. Saydığım vasıfların sırrı da hep sağlıkda ve iyiliği duymak- tadır. Gülmek kadar vücuda yara- | yan, bütün sinir ve damarlara güç ve ferahlık veren biz rey yoktur. Somurtkan bir suratın her işi iğ- Fidir. İnsan kendistini mes'ut san-| dıkça, gerçekten mes'ut ve bah- tiyar olduğunu hissetmeğe başlar. Eğer bütün genç kızlar, ne ©- lursa olsun daima neşelerini mu- hafaza eder ve nikbinliklerini ka- çırmazlarsa bunlar hayatta bütün güçlükleri yener ve her işde mu- vaffak olurlar, Yalnız kadınlar değil bütün adam oğulları güler yüzlü ve hafif yürekli oldukları takdirde gam kasavet ve kötü duygular kendiliklerinden — bu dünya yüzünden silinip giderler. Neş'e, zevk ve yaşayışta güzel olan her şey sağlığa bağlıdır. Gü- zel bir kemanım tellerindeki mü- kemmel bir akord gibi vücudu- nuzun sağlığına inanıyorsanız, ü- züntü ve keder denilen kötü duy- gular size hiç uğramaz. İşte her kadımın başlıca amacı bu olmalı- dır. Türk irkmın güzelliği ve Türk ulüsunün parlak istikbali için ka- dınlarımız bunu vatant bir vazife olarak telâkki etmelidir. Genç kadımlarımız ve kızlar- mız her günü on beş dakika Tit- mik ekzersiziyle — başlamalıdır. Gramofona bir fokstrot plâğı ko- yarak sırtüstü yatın ve ellerinizi şöyle hafifçe kalçalarınıza değe- cek biçimde uzatın: A — Bir dizinizi göğsünüze ka- dar bükün; öteki bacak, kalçadan topuğa kadar gergin kalacaktır. B — Diz dümdüz ve ayak ufki oluncıya kadar tabanınızı düz. o- larak kaldırın, bacak yerde uza- nık kalan öteki bacakla kaim za- viye halindedir bunu üç defa tek- rar edin, . ». * Yavaş çalan bir fokstrotla ya- pılacak şu hareketler göğüs çizgl- ieri kalın olanlara yarar: Ayaklarınız biribirinden bir kaç parmak ayrık, kaburgalar kalkık, kalçalar dik, ayak makları düz olduğu halde ayakta durunuz; ayak parmaklarının dı- şarıya çevrilmiş olması kalçaları kalınlaştırır. A — Eller kalçada. Bacaklar gergin olarak gövdeyi sekiz defa bir yandan öbür yana bükün.. B — Bir kolu koltuk çarhettir- mek diğer kolla da dizi düz tut- mak suretiyle ayni hareketi tek- rar edin. C — Bir ayağımızı hafifçce dı- şarrya çevirin, kolları yandan ile- riye doğru uzatm, bir eliniz dı- şarıya doğru çevrilmiş ayağın ö- nünde yere değecek öteki kol da ileriye doğru gergin bir biçimde uzanmış olacaktır. D — Ayaklar gene biribirin- den ayrık olduğu halde avuçları- nız başınızın üstünde içiçe biribi- rine değecek surette kollarınızı yukarıya kaldırın, hâlâ biribirine değmekte olan ellerinizin par- mak uçları yere dokununcıya ka- dar gövdeyi ileriye bükün, T E — Kolları ileriye ve yanla- ra fırlatım, sonra da başmızı diz- leriniz değecek biçimde gövdeyi ileriye bükün. Bu,şırada elleriniz dizlerinizin arkasımda - biribirine bağlanmış olacaktır. F — Kollar yanlardan yavaş yavaş yukarıya başın Üstüne kal- kacak ve parmak uçları yere de- ğinciye kadar gövde ileriye bükü- lecektir. Bu durumu dört sayıncı- ya kadar muhafaza edinir. Bütün bu hareketler sekizer defa tekrar - edilecektir. Yukarı- da da söylediğimiz gibi her sa- bah ilk iş olarak on beş dakika- nızı müzika ile yapacağınız bu ekzersizlere hasrettiğiniz takdir- de vücut çizgileriniz güzelleşir. Doktor par- KARAKöY ECZANESi Hüseyin Hüsnü Galata, Karaköy caddesi No. 5 Hayatın neşesi dinç olmaktır. HORMOBİN Tablietleri Yorgun vücutları dinçleştirir iktidarsızlığı Bel gevşekliğini giderir, — yaşamak — neşesini iade eder. Ecranelerde bu'u nur. İstanbulda fjati 150 Kr. Tafsilât için Galata Posta kutusu 1255 DOKTOR Kemal özsan Ürolog — Operatör Bevliye Mütehassısı Kraköy — Ekselsiyor — mağazası yanında, Her gün öğleden sonra 2.den 8- € kadar., — Tel; 41235 NFT T AD y gğ fTTAN a gi SADA Yag AFT çaT Ya Şişli Etfal hastanesinde ğ Göz mütahassısı doktor B Rıfat Ahmed Gözberk * C. Halk Fırkası srrasında kız Iı.ğ sesi karşısmda 82 numarada, Mua- & yene saatleri sant 15 ten 18 e kadar KA | S EGNUNa eTT D y HÖ B0T Ü | ygaaaana