4D MAYIS — 1935 AABER — Akşin Postası Yazan: KADiIRCAN KAFLI PNakled Fakat, hakikatin ne olduğunu | anlamaktan henüz pek uzaktı. Kızmın karşısında birdenbire be- İirmesi, onu, kafasına bir balyoz yemiş gibi sersemletmişti. mw ey Aklı, sanki başından © uçarak | çok uzak yerlere gitmişti.. Topar - | Atın karnından 72 yaşında bir çocuk fırladı ve kaçmıya başladı Türk ordusunun süferini kut-) Şimdi Bali Bey ile padişah da bu | şündü.. Onun yanmda Hüsmen de | şan oydu. Yulayordu. Ovada yer yer biriken kan göl - cüklerinde, yerlere kan içnide yı - ğılan zırhlı askerlerle iri Macar" kadanalarının terli (o derilerinde| ışıldayor,, vahşi ve korkunç bir gö- rünüş yaratıyordu. Padişah Bali Beyin bir kasırga | gibi yaptığı çevirme (hareketini çok beğenmiş, onu alnından öp- Şimdi beraberce diğer kuman- danlarla beraber o da savaş mey - danını dolaşıyordu.. “Kurd Ali de Bali Beyin yanında idi. Yerde yatan binlerce ölüyü, dev- rilen topları, O arabaları, yıkılan çadırları görüyorlardı. Bu sırada yirmi adım kadar ileride ( iriyarı yeniçeri kaba bir küfür savur du: — Bre çık oradan güvurun en » ceği?.. Herkes oraya baktı. Yeniçeri yerde ölü olarak yatan “bir Macar kadanasının karnıma e- © dini sokmuş, oradan bir ş#y çeki“ yordu. Çekti... Biraz daha kuvvetlice a- s'İmca oradan bir (o pabuç ve bir bacak göründü: — Bire çık diyorum sana.. Şimdi bacağını keseceğim... Bacağı bıraktı ve belindeki ka - mayı sıyırdı.. Fakat ayni saniye atın karnın dan on iki yaşlarında bir çocuk fırladı kaçmaya başladı. Kaçarken de yolunun üstüne gelen ölülerden birinin uzun kılı - cını çekmiş, almıştı. Yeniçeri, çocuğun arkasm- dan koştu. Padişah başta olmak üzere herkes onlara bakıyordu. Yeniçeri iri gövdesinden umul - Mmâyan bir hızla ilerliyor ve yakla Hyordu.. Zavallı çocuk henüz yir - mi adım gitmemiştiki ardından Yetişti: — Bre dur diyorum sana... Şim- di hançeri sırtma yapıştıracağım . Çocuk yakalanacağını anlamıştı Birdenbire geri döndü ve elindeki kocaman kılıer iki eliyle kullana » vak kendisini korumağa kalkıştı . Kurd Alionun atm karnma saklanmayı akıl edişini pek beğem Mişti.. O saniye bu çocuğa karşı takdirle karışık bir sevgi duymuş - Şimdi yeniçeri ile çocuk düello- Ya rd, Fakat bu iri yarı ve savaşta us ta olan adamın önünde yenileceği besbelli idi. Yeniçeri şimdi kama - bi bırakmış kılıcını sryırıyordu .. Havada alevli bir halka çizecek o- lan bu korkunç silâh bu zeki ço - Vo başmı bir hamlede uçura - Kurd Ali ileriye atıldı: >— Heys.y?. Vurma!. dn akat yeniçeri kızmıştı. Kimse - 4 Me görüyor, nede dinliyordu .. cesur ve zeki çocuğun ölüdürül « mesini istemiyorlardı. Fakat onu kurtarabilmek (için aradaki on beş yirmi adımlık mesafeyi bir ok hıziyle geçmek, yeniçerinin elin - deki kılıcı çekip almak gerekti . Bunu ise onların ikisi de yapa » mazdı.. Hele koca kavuklu, koca cübbeli vezirlerin işi değildi . Yeniçerinin (yanına yaklaştığı zaman zavallı çocuk (neredeyse yorgunluktan ve korkudan yere düşecekti. Çünkü yeniçerinin kılı- ci onun elindeki kılıcı bir vuruşta sekiz on adım ileriye fırlatmıştı . Tam o sırada Kurd Alinin kılıcı da yeniçerinin kılıcına bütün hı“ ziyle çarpmış, bir kıvılerm çıkar - mıştı... Yeniçerinin kılıcı orta yerinden kırılmış sapı onun © elinde kalmış ve diğer parçası: — Tinnnnnan!.. Diye bir ses çıkararak yirmi a - dım üzerine frlamıştı.. Yeniçeri yeniden bir küfür sa vurmuştu. Fakat ne çıkar?. Kendini koru - masını bilen o zeki çocuk kurtul - muştu... Zavallı yavrucuk, kurtarıcını ayaklarının dibine atılmış, sarıl - mış ve Kurd Alinin bilmediği bir dille yalvarmıştı. Yeniçerinin kızgınlığı hâlâ geç » memişti ; — Bre bacaksız kerata. kasap Halil derler.. Seni... Kurd Ali onun önüne geçti: — Bana da Kurd Ali derler. Di- lersen şuracıkta bize bakan padi : şahrmıza sorabilirsin!.. Yeniçeri Kurd Alinin gösterdiği tarafa baktı. (Sarardı, titredi ve kırılan kılıcının kırık sapı elinden düştü. . İşte bu çocuk yarının Piyale pa- şası idi. Saraya alındı. Terbiye gördü.. o Zekâsiyle az zamanda kendisini sevdirdi.. o Kurd Ali üç yıl sonra Viyana savaşma gider - ken onu görmüştü. On beş yaşmda bir delikanlı olmuş, Türkçeyi çok iyi öğrenmişti.. Genç Piyale Kurd Alinin Viya - nadan bacaksız dönüşüne çok ü- zülmüş, padişahm, enderunda Bana içoğlanlarma da ders veren, boca | sına söyleyerek maaş bağlatmıştı . Sonra da şunu söylemişti: — Sen benim babamsın.. Bu devlete senin sayende eriştim.. Bir dileğin olursa bildir.. Hemen yap- tırırım... Yardımına koşarım. Şu yüzüğü de al. Adamını bununla gönder.. Tanmmış olurum. Kurd Ali yıllarca ona en küçük bir haber bile yazmadı.. Kendisi için bir şey istemedi.. Sarayda git- tikçe mevki sahibi o olduğu, hattâ kapıcıbaşılıkla dışarı çıkarıldığı nı da duyduğu halde gene sustu Fakat Derya kaptanı olduğunu du- yunca oğlunu ona yollamayı dü- az zamanda yükselecek; © yarmı belki Derya kaptanı bile olacak - tı. Fakatlevent kaptanı olarak İ yaz, kış, gece ve gündüz demeden Akdenizde savaşmanın sonu ne 0 « | labilirdi?. Zavallı baba, ölüm (döşeğine düştüğü zaman böyle düşünmüştü Bilmiyordu ki oğlu yalnız hürriyet İ için yaşayordu.. O, Turgud Reisin bile yanında çokluk durmak iste - meyen, kendisini yaman bir kasır. ga gibi alabildiğine engin ufukla - ra salmak isteyen bir yiğitti. Kurd Ali ölürken onu zorladı: — Piyale beye git! Bir defa gö- rün ve şu yüzüğü ver.. o Ben Kurd Alinin oğluyum; o Turgud Reisin yanında levent kaptanıyım, diye söyle! ,. , Dedi... . — Bunu yapacağma © söz ver! Benim rahat ölmemi. östiyorsan.. sözümü tut!.. Son dileğimi kır ma!.. Diye ilâve etmişti... Kurd Alinin verdiği yüzük al- tından yapılmıştı. Üstünde koca man ve kırmızı bir taş vardı.. Bu nun dört tarafında odörttaşdaha varmış amma, düşmüş.. oYahuto haliyle haça benzediği için Kurd Ali tarafından sökülmüştü.. İç ta - rafında ise çok ustalıkla işlenmiş, tuhaf bir şekil vardı.. Hüsmen re - is bunun Hırvatça bir harf olduğu- mu nereden bilsin?. Dak Sek Bir canavar Salerno şatosunun © üstkatımda küçük bir pençerenin önünde si- yahlara bürünen bir genç kiz, a - yakta duruyordu. Yüzü sararmış, gözlerinin etrafını kara bir halka çevirmiş, dudakları solmuştu.. Sır- tundaki kadife elbisesinin | beline kadar olan kısmı daracıktı ve vü- cudunun bütün çizgileri bütün ne- fis yuvarlaklarını bakan gözlerin önüne seriyordu. Buna karşılık belden aşağısı alabildiğine geniş - iyor, yayılıyor, tersine © çevrilen kocaman ve nakışlı bir © vazoya benziyordu. (Devamı var) İM HABER Akşam Fostası İDARE EVİ ISTANBUL ANKARA CADDESİ Telgraf Adres: İSTANBUL HABER Teleton (o Yazı: 23879 (İdare: 24570 | ABONE ŞARTLARI Türkiye Ecnebi Senelik 1400 Er. 2700 Er. 6 aylık 730 , 1450 "i Saylık 400, 800 Taylık 150 , 300 ai, iLÂN TARIFESIi o Ticaret Mânlarmın satırı 1250 ; Rent Bünlar 10 kuruştur. Sahibi ve Neşriyat Müdürü: HASAN RASİM US Basıldığı yer: (VAKET) Maibsası Öİ nu o da biliyorda onun için böyle lanmcaya kadar bir hayli zaman İ geçti. İ Fakat, kalbi, yerinde duruyor - du. Kalbi, bütün mevcudiyetiyle ona sadık kalmıştı. Şimdi, konu * Titriyen bir sesle: — Gel, yavrucuğum! - dedi. Bu ne tatlr, ne yumuşak bir ses - ti... Eli, tekrar kızına doğru şefkat - le uzandı.. Onu omuzundan tuttu. Yemek odasına doğru sürükledi.. Orada, pek yakında bir iskemle vardı. Üzerine çöktü.. Sanki dizlerinin bağı kesilmiş - ti. Ellerinden, ayaklarından kan çekilmişti, Beyni de dahil olmak ü- zere, bütün vücudu karıncalanı - yordu... Nen var?. — Ne oldu?. — Bu getirdiğin çocuk nedir?. — Kimindir?. — Niçin böyle sapsarısın?. — Hasta mısın?. — Ne var?, Bu sualler biribirinin ardı sıra yağıp duruyordu. Bilhassa, suallerin en heyecan - İssm Samiyenin annesi soruyordu. İri boyu ile, kızının karşısma di- kilmişti.... Müthiş bir hüküm ver - meğe hazırlanan korkunç bir hâ- kime benziyordu. Bahri, sevkitabiile, araya girdi. | Sesini yükseltmeğe asla cesaret edemeden,, fakat cesaretle: — Aman, hanım, sus.. (o Azıcık bırak, kız nefes alsm.. Niçin böyle sık boğaz ediyorsun?. | m: — Peki amma... «dedi. Daima karısına itaatli oolana- damcağız, bu sefer, gemiazıya al - r.. : — Görüyorsun ki hasta işte .. Nefes alsın da ondan sonra... Sonra, kızma iğildi: — Haydi yavrum, haydi.. Böy « le suratlar takınma... o Sen, bizim | evdesin, kendi evindesin.. Anne - nin, babanın yanımdasın .. İkimiz de seni severiz.. Sen, bizim parça- MIZSIm.... Bu sözleri, gelişi güzel söylü - yordu. Fakat, cümleler o kadar sa- mimiydi (ki, kızcağızın yüreğine derhal serin su serpti.. Göğsünde © hapsedilmiş duran hıçkırıklar boşandı.. Gözlerinden ferahlatıcı sıcak yaşlar aktı.. Bun- lar, yanaklarından aşağı doğru süzülüyordu. Bu manzara, zavallı adamcağızı sersemletti. Kızmım dizlerinin dibinde çö- meldi.. Onun bacaklarını kucakla- dı... — Ağlama, kızım. Böyle ağla - ! ma, Bir derdin var, değil mi?, Se- ni tedavi edeceğiz... o Hastalığın | neyse geçecek... Hiç bir şeyin kai- mıyacak, | Karısı — Ah iile adam ah. Sen o nun derdini iyileştiremezsin.. Bu - hıçkırıyor.. Bir Aşkın Hikâyesi £ Hatice Süreyya | No. 29 Erkek bir şey anlamıyordu. Hayretle dönmüş, karısına bak - tı.. Yüzünün ifadesinden omâna çıkarmağa uğraşıyordu. Bahrinin karısı kıpkırmızı ke slimişti.. Adeta tuğla rengine dön- müştü. . O derece (o büyük bir asabiyet içindeydi ki, vücudu, kısa ispaz- moz nöbetleriyle sarsılıyordu. Yü- i zünde takalluslar olmuştu.. Göz - leri fena bir ışıltı ile parlıyordu ... Yavaş yavaş haline bir dehşet ge- liyordu. Samiye bu korkunç bakışlardan titriyordu., Dülger : —E, anlat bakalım, ne oldu? » diye sordu... Dülgerin karısı : — Ne anlatacak? İşlediği gü- nahları düşünüyor da onun için ağlıyor.. — Samiye, günah mı işlemiş? Ne münasebet?, O, melektir.. Öyle şeyler yapar mı hiç?. — Melek. Ha... İşte melek de günah işlemiş.. Bak, kendini mü- dafan ediyor mu?. Hattâ, gözle « rini gözlerime çeviremiyor.. Ah, zavallı kocacığım.. Sende akıl var! mı acaba?. İşte sen böylesin.. Ah- mak adam, ah... Bu sözler, Bahriyi (kızdırdı. Kaşlarmı çatarak kızma döndü: — Haydi anlatacaksan O anlat sen de... Kız, ancak oomuzlarmıkaldır- makla cevab verdi.. Dudakları tek- rar büküldü.. Baba, bu hale acı» dr: — Ağlama.. Doğrusunu söyle... bir yerin hasta, değil mi? Ne ol - duğunu anlat.. İhtiyar babanı bu kadar üzme.. Arne: — Dikkat et.. Kucağmdaki ço « cuğu fena halde itiyorsun.. — Ha.. Sahi.. Çocuk. Bu çocuk kimin? - diye baba, kekeledi Aklında bir takım şüpheler be - liriyordu... Fakat © buna inanmak istemiyordu... Gene anne: — Halinden anlamıyor musun Bu çocuğu saklayacak yer bula - mamış.. Süklüm püklüm buraya geldi... Bahri, kaşları çattı.. kalktr.. Şimdi, bir karısına bir kızına bakıyordu.. Alt üst olan beynine intizam vermeğe uğraşıyordu... Bir şey söylemek istiyordu.. Lâkin bir tek kelime bile bulamıyordu . Başa gelen bu (felâketokadar ani, o kadar tepeden inme idi ki.. Delirecek gibi oluyordu. Nasıl? Ayağa Kızı... Biricik yavrusu.. Saf kr « 21?. Bir çocuk doğurmuştu?.. Çocuğu alarak babasmm evine mi geliyordu?. Fakat, babası?, Babası kimdi bu çocuğun?.