1 — — Ne yapacağmı, sana 16 MAYIS — 1985 —— Önüne geçilmez bir korkaklık, | ağzını kapamağı, ona emrediyor- du. Şimdi artık, Rauf, kozunu ata- rak partiyi kazanmş vaziyetteydi. O, erkekti, Önun, Samiyeden daha ziyade hayat tecrübesi var- dı. Ne yaptığını, ne yapmak iste- diğini elbette daha iyi bilirdi. O- nun için, bırakmalıydı, Rauf nasıl | isterse öyle olsun... Genç kız, pek zavallı bir vazi- yete düşmüştü: — Peki, sen nasıl istersen öyle olsun... «diye başını yere ğdi. — AfFerin sana... Hah işte böy-| le olmalı... Bak, selâmetin benim söylediklerimde olduğunu er geç | kabul ettin. Bundan dolayı da piş- man olmıyacaksın, buna inan... Şimdiki ziyanlarını, çok geçme- den, yüz misli ile çıkaracaksm... Ağlama benim yavrucuğum... E- | min ol ki, şimdi, seni, eskisine nis- betle kat kat daha fazla — seviyo- | Yüm. Yanaklarını öpe öpe gözyaşla- yını'kurutuyordu. Evlenecekleri ve ! çocuklarının doğacağı zamana ait | projeler anlatıyordu. — Emin ol, çocuğumuz erkek- tir... -diyordu.- Gözleri seninkilere benziyecek... Ah o senin tatlı ba- kaşlı güzel gözlerin... Onları o ka- dar çok severim ki... Fakat, genç kız Tiyordu. — Yarın tren hareket ettikten sonra ne yapacağım? hakikate ge- yazı ile Haa Kİ Ge trenden İneceksin, tam istasyo- nun karşısındaki Millet oteline i- neceksin. Bu otelde ben de kal- dım, gayet iyidir, memnun kalır- sın... Ertesi sabah, bize kiralik evi “bulan adamın yazihanesine uğrar- sin, O, benim ahbahımdır, seni o- Taya yerleştirir. ! — Peki, sen ... Ne zaman gele- ceksin? | — Pazar akaşamı, yani üç gün | zarfında... Bütün geceyi senin ya- nında geçireceğim.. Sanki evli imi- | #iz gibi bir hayat yaşayacağız.. | Sonra, mevzuu, gene, yeni evle- | Tinin, yeni.hayatlarının meth ve senasına intikal ettirdi. Oraya va- ı Tışın güzelliklerini anlattı. Başba - | #a ne güzel saatler geçireceklerini | yağlandırdı, ballandırdı.. — Şimdi bilmediğimiz öyle sa - adetler vardır ki, işte onlara kavu- Yacağız!. - diyordu. Gözlerinin önünde — bir roman | tanlandırıyordu. Birer birer, bu Tomanm bütün kısrmlarını, bütün söyledi. —En'son bıbl liyeye evli olarak dönmek,, Gece yarısına doğru, Samtiyenin (| Yanınadn ayrıldı. —Genç kızı bir || Mmüddet ikaplayan eendişeler, artık |) silinmişti. Şimdi o, artık kötü şey- ler düşünmiyordu. Yüreğinde, iti- Mat hisleri hâkimdi.Gecesini rahat || Yahat uyuyarak geçirdi. | esi gün, bütün hâdiseler, Ra- :— önceden kestirdiği gibi geç- i Samiye, gideceğini bildirnce dan Hanım hiç itiraz etmedi... 'dece canı sıkıldığını anlatır bir somurttu ve homurdandı .. %—.m da hakkı vardı ya... On .—I— evevl olsun haber verme- kapıdan — ayrılmak ölür Muydu?, Fakat mademki mü- iyenin ânnesi hastaymış, 'bu - nun karşısında söyleyecek söz kal- mazdı, . Yalnız ikizler, son derece müte- essir olduklarını her halleriyle an- Tatılar.. Samiyeden ayrılmak fikri, onları âdeta perişan etmişti. Genç kız,bu — güzel hislerden dolayı üzüldü.. —O da çocuklar - dan ayrıldığı için hayli içlendi .. — Merak etmeyin çok geçik - mem, sizi tekrar görmeğe gelirim ! dedi. Kızlar, bütün gün mürebbiyele- tünden ayrılmadıler. Onun, eşyası- mı hazırlamasmıma yardım ettiler . Ceplerine, cantasına, hatıra olmak üzere bir takım şeyler doldurdu - lar: Acemi acemi kesilmiş resim - | ler, kurutulmuş çiçekler..... Akşam olup da ayrılmak zama- mı gelince, onları, arabanın - için - den âdeta zorla koparmak İlâzım geldi... Rauf, resmen gayet nazik dayv - randı?, Pek — terbiyeli — sözlerle “Vah vah!.,, dedi.. Fakat bertak - rib, kolaymı bulup kızın eline bir kâğıd sıkıştırdı. — Bu, makine ile yazılmış bir kaç satırdan ibaretti , Bu satırlarda, istenilen talimat verilmekteydi. Samiye, kalbi burkularak, — bir kaç ay evvel geldiği yolları, bu se- fer tersine kat'etti. Şimdi, ortalık daha yeşildi. Yanmda, — ağa, bir takım gevezelikler ediyordu. —İri büyük kaısrak, ağır ağır ilerliyor, mrabayı çekiyordu. Bu aylar içinde ne değişiklikler Potma t e mmalakisilelilek ee | üemş kız, buraya geldiği vakit, bambaş- ka bir insandı.. Çocukluktan yeni kurtulmuştu, Hayatı anlamak hu- susunda pek cahildi. Reşadiye de kanlığı müddet zarfında öyle bir değişmşiti ki, tanmmaz hale gel- mişti, Şimdi, artık, genç kız olmaktan çok uzaklaşmıştı. Artık, kadındı .. Hayata girmişti.. Karnında bir ço- | cukvardı, Şimdi artık, boymuna, bir takım yeni vazifeler borç olduğunu gör - müştü, öğrenmişti.. , Bunları düşüne düşüne ilerli - 'yordu. Araba, artık istasyona gel - mişti. , (Devamı var) HABER Akşan F ostası İDAR, EVİ JSTANBUL ANKARA CADDESI Telgrat Adresit İSTANBUL MABEK 'Telelon — Yazlı 29879 — Tdare: ST0 görtenneneneenmeneinanansnınun Mi ji #RBONE ŞARTLARI j ğ Do 8 6 Jtayim | İ Türkiye: 190 860 Gd0 1250 Rrg.' i Bemebiz 180 445 Bi0 asta ILÂN TARIFES : Ticaret Hünlarımın-satırı 130 İ $ Resmi lânlar 10 kurüştur. | MülşseneananeseşserLerLeREEERAeA a sesenaesde e İ Sahibi ve Nesrivat Müdürü: HASAN RASİM US Basıldığı yeri (VAKIT) Matbaası HABER — Akşem Postası Yqşan: KADIRCAN KAFLI Fena halde kızan Turgut reis donanmadan ayrılıp gitmişti — Bir kadırga kaptanı olmak... [ — Bundan sonra elime geçerek | olan ilk düşman kadırgasma seni reis yapacağım.. Sadrazam Rüstem ve — Derya kaptanı Sinan Paşalar Turgud re- | isi hiç çekemezlerdi.. Bu yüzden ve padişahın adamı olmasına rağ- men Trablusgarb valiliği Hadım Murad ağaya verildi... O zaman Turgud, bir deniz gibi köpürdü: — Bu kancıklarla işim yok be - Dedi. Tek başma, donanmadan ayrıldı ve batıya yol verdi.. Fakat Akdeniz akmerlarmın otuz kadır - gast da onun arkasından yelken açtı.. Kaptan Sinan Paşa şaşımmış- DĞ Turgud Reis onlara: — Geri dönün!.. Dedi... — Bizim başbuğumuz sensin ... Senden ayrılamayız... . — Sizin kaptanmız Sinan Paşa- dır. Ona uymazsanız padişahımı - za baş kaldırmış olursunuz!.. — Biz yalnız size boyun eğer, | SIZIN — DUYYuklarMizı —dindleriz 7 Ya sizin de dönün yahut dünyanın ucuna kadar yanından ayrılma - yIZ.. . Bu, ne büyük bir sevgi, feda - kârlık ve mertlik sahnesi idi. Turgud Reis yoldaşlarını bırak- madı.... Devlet hizmetine döndü.. İlk akında Napoli açıklarını kasıp kavurdu ve yolda Kızıl Kadırgaya bir deniz uzüyor, sağda — Sicilya dağları, Trapani kalesi görünüyor- du.. Çok geçmeden geminin pro - vası doğuya döndü.. Yollarında hiç bir gemiye rast - Tamamışlardı. Sanki bütün gemi ler Kızıl Kadırganm gelişini ha - ber almışlar, umacıdan ürken ço - cuklar gibi birer köşeye sinmişler- di. Bu sırada Venedikden gelen bir Cenevçiz kadırgası Sicilyanın şar. rında Kalabriya cenubunda rast- lamadıktan sonra kurtulduk, de - mektir, Buralarda korsanlar ©- laydı Sicilya donanması Mesinada yatmazdı.. — Çok mu korktun?. " — Korkmaktan değil amma, bu Allahın belâlariyle çatışmak bu sefer hiç de işime gelmiyor. Hem neme İâzım, — Anderya Doryanın yüzlerce harb gemisiyle başa çıka« kındaki Mesina boğazından çık - | madığı adamları ben mi haklaya - marşti., . Bu geminin adı Beatris idi. — , Boğazdan çıkar çıkmaz batıya döndü... . Palermoya doğru yoluna devam etti. Hafif ve güzeldi.. Başta ve kıç- ta ikişer ağır topu ile yanlarda on altı hafif topu vardı. Lekesiz ve bembeyaz yelkenleri, pırıl pırıl kü- rekleri ve kaygın teknesiyle: — Ben yepyeniyim.. Tezgâhtan ineli henüz üç ay bile olmadı.. Diye haykırıyordu. Grandi direğinin çanaklığında iki vardiya görünüyordu. — İkide bir bi tutarak ufkun her yanmı göz - den geçiriyorlardı. Çünkkü gemi - de çok değerli iki yolcu vardı ve cağım?. Hem ben asker değilim ki para kazanmak — için bu gemiyi yaptındım.. — Böyle de olsa — eksiksiz bir harb gemisidir. — Başka türlü bu — denizlerde gezmeğe imkân yok ki., Bu kadar yolu ardımızda bıraktık.. — Öyle iken hâlâ çekiniyorum, Kârlı iş üs- tünde olunca insanm korkusu da Aartıyor. — Turgud Rcis daha altı ay ön- ce buraları kasıp kavurdu... Simdi daha çok Sardonyanın batı taraf - | lariyle İspanya luyılırmıâhdoîn.şı- yor.. Yalnız... AFReİ — Evet... Yalnız. Ne var? — Yalnız Kızıl Kadırgadan orları sapasağlam Palermoya çı - | korkulurdu. Bu uğursuz ve aman- kardıkları takdirde geminin sahibi | sız korsan, her zaman Turgud re - ve kaptanı tam bin düka altını ala- | isten ayrı ve opun gitmediği yer - caktı. Bundan hiç şüphesiz tayfa - | lerde gezer.. Bununla beraber bu rastaldı: Bu gemi Amalfi dükası tarafım- fif, hem sağlam, — hem 'de topları | kalan kısmı ve — güvertesi bakır zırhla örtülmüştü.. Bunun için kı- zıl idi. © sırada İspanyolların — elinde olan cenubi — İtalyayı imparator Şarlkenin oğlu ve ondan sonraki cekti. Amalfi dükası bu gemiyi | onun binmesi için yaptırmış, genç prensi almak üzere — İspanyaya gönderiyordu. 'Turgud Reisin otuz kadırgası bi. ver kasırga hıziyle gemiyi kuşattı - | lar ve aldılar.. Turgud Reis bu gemiyi o kadar | beğendi ki amiral gemisi yapmak istedi. Fakat bu — düşüncesinden hemen vaz geçti.. Çünkü deli Hüs mene verdiği sözü batırladı.. O- ma dedi ki: — Haydi yiğitim.. Taliin var- mış. Yolumuza köhne bir kalyon çıkar diye ben bile üzülüyordum .. Halbuki yarının İspanya kralınım gemisine rcis oluyorsun.. Sen buna Tâyiksın.. Tanrı her kesin gönlüne göre verir... —— Kızıl Kadırga — Sicilyanın batı " kıyılarımndan beş on mil uzakta idi. | Solda ve ileride ucsuz — bucaksız İspanya kralı Filip ziyaret ede! lara da oldukca büyük bir pay ay- | korku da boştur, cünkü.. rılacaktı. Beatris'in sahibi ve kaptanı olan sinyor Oryani eğer böyle üç beş kısmet daha çikarsa, bütün masra- mış olurdu. — Evet, üç gün önce Pokkastro önünde görünmüş. Sonra içi altın, kumaş ve esir dolu olarak Trablus dan yapılmıştı.. O zamana kadar | fımr çıkarmış, sermayesini kurtar - | Arafına savuşmuş.. Allah kimse - bir örneği görülmemişti.. Hem ha- | nin karşısına çıkarraasn, bir kere Sinyor Oryani kaptan köprüsün-| ona görünen geminin artık elinden sında görünen Lipari doğru bakıyordu. çoktu.. Teknesinin suyun dışımde| 4, ayakta duruyor ve sisler arka- kurtulmasına imkân yoktur.. Bunu adalarına | bilmiyen gemici kalmadı.. — Barştan başa bakır kaplı oldu- 'Yânı başında düryan kaptanr Ga- | Hu hâlde nasıl ölüyor da'bu kadar nardiye dedi ki: hızlr gidiyor.. Geminin bordasile — Yolun onda dokuzu iyi geçti. | güvertesini bakırla kaplatmak Türk akımcılarına Otranto açıkla - | keşki Amalfi dükasının aklına gel- Artık ihtiyarladım diye yese knm!r[ıaymız... BAA Hgayp etliğiniz gençliği SA a lAK a a SEKSÜLİN Bozulan sinirleri kuvetlen dirir, yorgun beyinlere ihtiyacıolan fosforu vererek kana gençliğin - hararetini ! AŞILAR KUTUSU 200 Krş BEŞİR KEMAL - MAHMUT CEVAT Ş ECZANESI SİRKECİ | | j | mez olaydı... — Bunu yapmak onun kafasın - dan doğma değildir ki, —ben de düşünmüştüm,. Fakat böyle bir şey yapmak işin geminin masra - fını üç misli çoğaltmak lâzım ge - liyor.. Bu kadar parayı da ancak kalyanın Şarikeni olan Amalfi dükasr bulabilir.. — Amalfi dükası bunu nereden öğrenmiş?, — Sanırım ki deniz tarihinden hiç bir bildiğin yok.. Bundan 'Bin altr yüz yıl önce Romalılarla 'Kar - tacalilar uzun bir savaş yaptılar. Bunlar Pün savaşları diye meşhür- dur. Busavaşta Karta donan - Mmasında zırhla kaplı yüz yirmi ge- mi vardı, 1354 yılında — Kastil Kralı Prago donanmayı yangın - dan korumak için bakırla kapladı. (Devamı vay)