16 Mayıs 1935 Tarihli Haber Gazetesi Sayfa 16

16 Mayıs 1935 tarihli Haber Gazetesi Sayfa 16
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

KaraMaske -:zfEr Polis hafiyesi ( X: 9 )un ları No.25 WAYIR. BURAYA STİV KiT KARDEŞİ n KMAS£ GELMEZ.| İPROFESÖRÜ TAKIB E DİYOR. HEP YALIYIZ YAŞARIM. YALNIZ ÇİFTLİR manı bir sinema seyreder gibi taki, edecek, heyecandan heyecana dü: şeceksiniz. HABER 'BUNLAR ÇŞOK ŞUPNELİ. — STİVİN ATALLIĞINA BAKI. SETEİZ Z A Siz cııulâ GÖ-TÖLDÜRDÜĞÜNÜZ ZAMA! Ş T'MDİ Sizi ıâ'ââ’/; di FDD 'nğ İ Ka FENE #KARMILA İYORSUNuz.Bö LE DAHA GÜ- "İZELSİNİZ... WİÇİN GÖZLÜĞÜNÜ. < K y Biz ©. MARLO! Bi . NU. Zi BURADANŞX NU ... KURTARA | | hülâsası Polis — hafiyesi X: 9 Şikagoda Karamaske isminde — bir haydud çetesiyle çarpışmaktadır. Bu çete Marlo isminde zengin bir adami bir hile ile kaçımışlar — ve Skul çiftliğinde kayaların içindeki bir mağaraya hapsetmişlerdir. X: 9 işe evvelâ telsiz istasyonundan baf lamak kararını veriyor. Fakat bif pusuya düşüyor. Ğ A H YİR. #ŞIMİ BİLİRİM. BENN YA DILIN ÜZERİNE BAKS' TUTTUM. HERKES DAYNE BİRİNCİ GELE » SEĞİNİ :Röyul- 'OR <. ) 2 130 — RAGASTANIN OĞLU — — RAĞASTANIN OGLU — leriyle uğraşması, insanlar arasında uzun bir kavgaya sebep olacak, kimbi- lir bu kavga belki de asırlarca süre cektir. Kendi Allahlarma tapmıyan- Jarı, kendi zülümlerine boyun eğmi- yenleri odun yığınları üzerinde, kü- kürtlü gömleklerin içinde yakıp mah: vetmek isteyen Loyolanın halefleri türemiyeceği ne malüm.. Ve ne ma- lümdur ki Kalvenin de halefleri ayni Allaha başka türlü ibadeti neşrede- rek bir çok kanm akmasına sebep ol- mıyacaklardır? Ben ise: Ey fen, sen insanların dimağından, anlayış kabi- liyetinden — ne kadar — uzaktasın! By hakikat ışı * kadar yavaş in- tişar ediyorsun! Fakat zaferin ne ku- dar uzak olsa bile münzevi bir hekime teselli veriyor! diyorum. Raböle böyle söyledikten — sonra birdenbire eğilerek tozlu bir şişe da- ha alıp Manfrede uzattı. — Bunu da sepete koy. Sonra tekrar söze başladı: — İki gün evvel muhterem - İğnas dö Loyola ziyaretiyle bana şeref ver- | di. Ve Avrupada misli görünmemiş bir fazilet sahibini, meşhur bir hekimi se- lâmlamakla iftihar duyduğunu söy- ledi. O yakit kendisine soframa şeref vermesini söyledim. Ve o da, bundan kimsenin haberdar olmaması şartıy- le kabul etti. Anlryor musun? Bir gün karşımda beni, misafirini istemek cürmüyle itham öldürmek | etmesi lâ. zımdır. Kalven de dün gelerek beni| yeni mezhebe sokmak, yeni usülde | dua etmemi temin etmek istediğini göyledi. Ve o da davetimi ayni '_zırllal kabul etti. Sana söyledim ya! Bunlar kendilerini saklamaktan hoşlanan baykuşlardır. Bahçe kapısında duran bir araha gürültüsü Rabölenin sözünü kesti: le ile mahzenden çıkarak aza- avırlı, mağrur halli, ateşli lü, bir adamın istikbaline koştu. Mi- safir tehdil edici ve alaylı bir sesle: — Âlim, hakim, üstad Alkofribosı selâmlarım, dedi. Raböle eğilerek cevap verdi: — Sizin kuvyetli fikirlerinizin kar- şısında ilmin ne hükmü vardır. muh- terem... Loyola birdenbire: — Senor della Grüz diye onun sö- zünü kesti! Raböle gülümsedi! — Senor della Grüz'ün kuvvetli mezhebi, Alkofribos'un ilmini ezer.. — ÜUstad! Sizin dininiz, itikadınız yok mu?.. — Benim itikadım olmuş, olmamış bunun ne hükmü olabilir! Ben bir in- san, bir âdi şahsım! Siz ise bir- aziz- siniz! Bu anda ikivci bir araba gelip evin önünde durdu. Bir adam indi. Bu sarı yüzlü, hemen hemen etsiz | denilecek derecede zayıf bir adamdı. Tubhaf bir ışıkla fevkalâde bir surette parlıyan gözleri gece karanlık gökte yanan iki yıldıza benziyordu. İşte bu adam Kalvendi!. Rabölenin yalnız olmadığını görün- ce soğuk dokunaklı bir sesle: — Pi asilzadelerinden Roje dö Bür hakim Raböle ile yanındaki ar- kadaşlarını selâmlar! dedi, Raböle, Loyola ile Kalvenin birer ellerini tutarak : — Senor della Grüz ve Senyör Roje dö Bür gibi iki meşhur ve büyük ada- mur evimde görmekle bahtiyarım, de- di. » Sonra Manfrede döndü: — Sevgili misafirlerim! Bu deli: kanlı da en kıymetli talebelerimden. dir. Jan Dzantommör'ün kendisidir. Loyola: — Ben Jan Dzantommör'ü sizin derebeyliğe ait romanınızın bir kah- ramanı sanmıştım, dedi. Manfred cevap verdi: — Üstadım bana olan sevgisinden dolayı şaka olarak bu ismi vermiştir. Hakiki ismime gelince bunu gizli tut- maklığıma müsaade ediniz! Tabil siz herkesten iyi bilirsiniz ki insanın yü- zünde daima bir maske bulunmalıdır. Loyola böyle çekinmeden söz söy- liyen delikanlıya dikkatle baktı: — Hürmet — te ortadan kalktı. İn- sanlar hürmet edilmesi lâzımgelenle- | re hürmet etmemeğe de alışırlarsa sonra nasıl idare edilirler, Evet, de | mir bir elin beşeriyeti ezmesi zamanı geldi, diye düşündü. Bu esnada yemek odasına girilmiş ve herkes, Jerttrüd'ün heyecandan titreyerek meşhur ömleti koyduğu masanım etrafında yerine oturmuştu. Raböle bardakları doldurdu. Sonra bardağı kaldırdı ve: — İspanyanın irfan şulesi Senor della Grüz şerefinize, ilâhiyat fakül. tesinden mezun —muhterem Üstad Senyör Roje dö Bür sıhhatinize, sev- | gili Janım, senin de saadetine, insan- ların, kardeşlerimizin, sevgi ile bera- ber sükün ve rahatlığına nail olma Yını can ve gönülden isteyerek hepi- nizin afiyetine içiyorum, dedi. Kadehini bir içişte tamamen biti. revek dilini şaklattı. Manfred üstadımı taklid ederek kadehini boşaltıp tekrar doldurdu ve son damlasma kadar içti. Loyola ile Kalven yalnız dudakla- rını islatmakla iktifa etmişlerdi. Biribirlerini kolluyorlardı. Biribirlerine sert sert bakıyorlar. dı. Her biri diğerinin can düşmanı ol- duğunu anlamıştı. Loyola kendisini Roje dö Bür is- miyle tanıttıran adama dikkatle bak- t — Demek Müösyö ilâhiyat ile uğra- şıyor ha! — Bu en büyük ilim değil midir? Insanların hedefi hakiki mabudu la- nrmak ve ona hakiki bir surette ibadet etmeği bilmek değil midir?.. Loyola sert bir sesle — İsâ ve Meryeme nasıl ibadet e- deceğimizi Roma bize öğretiyor, dedi. Kalven ince dudaklarını sıktı, So- Buk kanlılıkla ve müthiş bir kat'iyet. le: — Hakikat nuru Romada olduğu kadar Romanın haricinde de meycut- tur. diye mukabele etti. — İşte bu yanlış bir. fikirdir. Bu din kelimesinin yüksek ictihadına kar- şı gelinmekle neticelenir. Mösyö, müt- hiş bir hataya düşmekten ve yeni - fi- kirlere temas etmekteh sakınmız! Di- nİn sırlarını anlamak — -isteyen Sen Ogüsten'i düşününüz! Sen Ogüsten'in başına ne geldi? Sahilde bir çocuk gördü. Çocuk kumların üstünde ufak bir delik açmıştı. Bir istiridye kabu- guyla denizin suyundan alıp bu deliğe döküyordu. Sen Ogüsten sordu: — Orada ne yapıyorsun.. Çocuk cevap verdi: — Denizin bütün suyunu buraya ta« şımak istiyorum. Sen Ogüsten bu söze gülümserken hakikatte bir melekten başka bir şey olmıyan çocuk gene söze başladı: — Elimdeki şu istiridye kabuğu ile denizin bütün suyunu bu deliğe taşr- mak, dinin sırlarını anlamak için se-

Bu sayıdan diğer sayfalar: