14 MAYIS — 1955 HABER — Akşam Postası "Yazan: i« Kadircan Matlı emmeyen ULUS KIZI | No. 17 — - ———————— Tarihi âşk ve savaş romani Giden atlıların üzerlerine düşen vazife okadar korkunçtu ki.. Tugay, şimdi ulusa bağışlıya - mura buladı. Yerlerde yuvarlan- ZI No. 4 DENiZ-TARiHİNDE En büyük yolculuk Türkçeye çe çeviren: viren» Ahmed Ekrem Billere karşı harbetmek Portekizliler için ye bir şeydi.. “ağı ateşin başında, Hazar Hanın| dı. , Albukerk'in O cevabı şu kısa Yarımki kızgınlığını, yasını düşü- Saçlarını dağıttı, & yüzünü kir- sümleden ibaretti: “Nasıl ister inerek sevinsin!.. letti ve mağaranın ağzına gitti... ! sen! Zavallı, asıl kırgınlık ve yas) Orada , en acıklı bir sesle içeriye Sultan tereddüt içinde idi. Bir fmun payına mı düşecek?. * doğru bağırdı: kulağını mağreplilere, (| ötekini İ Tangut: — Madem ki ateşi yeniden ya- tatmış, onu ateşten ayırmamalı!.. — Tugay!... Tugay!... İçeriden karşılık gelmedi. Dışarıda inlemeler, sik sık ne- Portekizlilere vermiş boyuna din liyor, fakat kesenkes bir kara” alamıyordu. Tehlike kokusunu ça Ulu hakanın dediği gibi | ateşin! fes almalar vardı. bulk alir Çinliler ies İlanundab larında can versin!.. Eğer ha- o Tangut gene seslendi: bir an evvel sıvışıp gitmek için i. n bu sözünü unutursa ben onul (o— Tugay!.. zin istediler. Portekiz & kralının tırlatacağım.. Diye düşünüyordu. Atların sesleri, 18iz — yollarda! İtok sesler çıkarıyordu. o Bunlar, yalnız Tugayâ değil, yüz binlerce fsavallı i insanın ölüm ve yoksul - | gama uzatmak için gidiyorlar - iL, İşleri o kadar korkunç idi ki... İ Bunu Kendileri de kavrar gibi İPluyor, taştan yüreklerini bile bir | rku sarryordu. Şem atlarmın nal seslerin - eni, içlerine bir ürkeklik geliyor- lu. | Tangut, arkadaşlarının duy - b öğrenmişti. ülkenin sıniirma yaklaş: Bu sefer mağaranın derinliğin- de bir çıtırdı oldu. Sonra ağır a- ğır yaklaşan bir ayak sesi duyul- du. “Tugay sordu: —Kimdir 07... — Ben... Tangut... Hazar Han- dan kaçtım. Seni öldürtmek için beni zorladılar.. Senin ne büyük yürekli; ne iyi adam olduğunu o canavar adamı gördükten son - ra anladım... Beni affet!.. diyeceklerim var.. Tugay şaşırmıştı. Böyle karanlık bir gecenin çok geç vaktinde kimsenin gölmeşini beklemiyordu. Kurt sürülerinin ovaya indik - Sana! vekili de bunlara: — Hele biraz bekleyin de Por tekizlilerin kahramanlık hikâyesi ni Çine kadar götürün! Dedi. , # , # Savaş denizde ( olmryacaktı. Bu kara harbine mihrak noktası olmak üzere Albukerk toprak sur- lar, tuhaf tuhaf kalelerle çevril miş şehre doğru giden (küçücük, ,bir derenin köprüsünü seçti. Sul- | tan, Mısırlılarla diğer müttefikle- rin kuvvetleştirmiş olduğu 20,000 kişilik ordusile, 1,400 - Portekizli asker ve bir kaç yüz (Malabari okçudan müteşekkil yabancı or - duya karşı yürüdü. it kl; hk ari Ve Hazar Hanın ülkesini leri günler çoktan geçmiş, bahar Bu ordu Cavalıların rengârenk Zaman duvarın dibine geldikleri) olmuştu. Ondan yardım istiye - | elbiseleri ile göz kamaştıran bir » durdular, | cek değillerdi. geçit alayına benziyordu. Cicili, L Av ül bar alelazına kalın tüylü öprüden ie ve Gi uzak - ağm yamacında görünen Tu- n mağarasına doğru yürüdü - Sayı ler, , Tangut, adamlarının aralarına | iyor, onlardan her birinin ne - i, dan alacakları armağanları € bin katarak sayıyordu. Ay ufukta kayboluncaya ka- * Yürüdüler ve çok geçmeden, aydınlık silinmeden önce ma- ÜRranın yüz adım kadar uzağın - durdular, agda dalları büyük ve yap - b yerlere kadar eğilen ko - nı, n bir çınar ağacı vardı. O- " Açibinde biraz beklediler, Böyle de olsa her halde bunu | istiyecek adam, Tanguttan baş - kası olmak gerekti. Hele Tangut gibi bir canava - rın, onun mağarasının kapısına kadar gelerek yalvaracağına ak- İk ermiyordu. Fakat oda bütün iyi yürekli, temiz insanlar gibi, Tangut, sözünü bitirmemişti: — Hazar Han senden korku - yor. Seni öldürmek istiyor. Senin ne düşündüklerini, ne yapmak is- tediğini duymuş. Sen ateşsiz ül. keye ateş verecek, Hazar Hanın kalesini başina yıkacakmışsın!.. Tugay biraz daha yürüdü. Mağaranm ağzında kocaman ve her biri bir kaç yüz okkalık taşlarla bir duvar örülmüştü. bicili flândiralarmı dalgalandı - rarak, süslü ve acayip kılıçları" sallayarak düşmana doğru yürü yorlardı. Bunlarin arkasmdan bir sürü fil geliyordu. Sultan da en lerideki filin sırtına deki uzun mızrağı yöstererek k kira ğin anlatiyor, bu işi | soydaşlarınm iyi taraflarını gör - | ilerliyordu. Etrafını bir alay pi - ö a bitirirlerse Hazar) meğe alışkındı. yade sarmıştı. — Fillere karşı harbetmek, Porte: kizliler için yep yeni bir (şeydi. Bilmedikle-i de işlerine çok ya - radı; çünkü filli süvarilere saldı - racakları yerde, önlerinde duran toprak kaleye taarruz ettiler, Hız- Ir hızlı koşmakta olan hayvanlar. dan bir kaçı tam lâzım oldukları yerde durarak ayaklarile toprağı eşelemeğe başladılar geriye ka - lanları da başlarını aldığı gibi or! bağlanmış muhtesem bir köşkün içinde elim Magellan'ın ardından koşan gemiler işte bunlara benzerdi. Seleb adaları- nn Makassan limanından kopra şimdi bu gemilerle ihraç edilmektedir, Gemiler bundan üç yüz yıl önee Portekizlilerden kopye edilmiştir hâlâ da © biçimde inşa edilmetkedir. Kopra denilen mal kakao cevizlerinin kuru tulan etidir. Bundan vejetalin yağı çıkarılır. Zebu adlı öküzlerin çektiği kağnılar Kolombo rıhtımlarımı doldurmakta- dır. Yapışık Okyamıs addlarından gelen muhtelif kabile reisleri Magella- na baharat kaynağı olarak Seylân adası anlatmışlardı. Resimde gördü günüz anbarlar bu adanın payıtaktı olan Kolombo'nun ticaret bakımın « dan ehemmiyetini gösteriyor. Burası için İngilterenin “ Şark incisi,, 1âka- bı takılmıştır. Kâşiflerin harıl harıl aradıkları darçın hâlâ buranın mühim, * bir ihraç maddesidir. Bundan başk, başlıca ilâcı olan kininin yapıldığı ihraç edilmektedir.. Şehre girdikten sonra yapılan di beyaz insanların sıtmiya karşı nçona ağaç kabukları buradan da bile göremiyecekleri zengin « likleri ele geçirtti. Güzel silâhlar ” Deniz ülkede tıs bile yoktu. | Bunların ortasında büyücek bir | manlara kaçtılar. yağma, Portekizlilerin rüyaların- hiç N ek ki onların — gelişlerini| delik ( vardı. Bu deliği de kalır : pahalı taşlarla kakmalı zırhlar, Z > duymamıştı. kütüklerin yan yana konmasın |7 ; abanos ağacından konsol ve do - “ ke tlarını ağaca (o bağladılar vel dan ve bağlanmasından yapıla! İ laplar, çekiçle dövülmüş pirinç kalın bir kapı, kapatıyordu. Tugay, kapının arkasmda ko beraber Tugayın mağarasına sessiz adımlarla gittiler. ant, mağaranın ağzını göz- .#eçirdi. Kolaylıkla içeri giri- “Yeceğini anladı. Rayı içeriden açtırmak, Tu - j gar çıkarmak ve'bu işi yaz tasarladığından daha bitirmek gerekti. ii sekildi. : larının yanına döndü takımları, bronzdan küçücük hey keller, gene bronzdan muazzam toplar ve bunların hepsinin fev - kinde de bizzat Malaka © şehri, ! Portekizlilerin şarktaki müstem - lekeleri arasında bir inci idi. | ğü çekti. Aralıktan dışarı baktı | ve sordu: — Bunları Hazar (Hana kir söylemiş?.. — Senden baç istiyen adam!. — Ona kim söylemiş?.. — Celme'nin karısı... Daha başka kadınlar... “Bu (sizin sor talanınız olacak!.. Tugay sizi ce hennemin dibine yollıyacak!.... i demişler. Kapı büsbütün açıldı. Burası şarkın sayısız müstebit- lerile uluslarının o gemileri için i en işlek bir limandı. Adeta Akde- nizle Hint denizi arasında bir tran sit merkezi idi. Baharat adaların- dan, Filipinlerden hattâ hayali Na z ln dört açın. Ben e- & Me eden yerinizden kımıl - et Li Kataydan gelen gemiler zengin - likleri tekrar Hindistan, Mısır, Sü veyş ve Akdenize taşınmak üzere kn boşaltırlardı. (Devamı var) Değ ja ve en küçük bir gü- ği " Pmuyacaksınız. Ben çağır (o Tangut büsbütün coştu: iğ inizi man da hemen yetişecek | — Sen büyüksün Tugay?.. Gün d kadar sıcak ve gece kadar temiz Rl bir yüreğin var... Beni bağışla!... Sana haber vermeğe geldim. Ne- wi sn“ İni iz larda en kö - Kenya müstemlekesindeki Hombasn köçekteri, içlerine küçük (taşlar konmuş konserve kutularımı ayaklarına bağlarlar ve çalan davul dümbe- leğe göre tempo tutmak için bu kutulardan çıkacak 8€slere kulak verirler. Yerli köçekler nefesleri kesilinciye ve yorgunluktan yere yuvarlamınöıya kadar oyuna devam ederler. En son kalan mükâfatı kazanır. Vasgo DB Bu Afrikalı köçek, adımlarını şaşırmaz mı dersiniz? pal | redeyse Hazar Hanın adamları n olan; . . a ienlni a ın elbisesile ken-| gelirler ve teni de, Ulcayı da &| | Gama'nın seyahatinden sonra Mombasa Portekiz ile Hindistan arasında Dalai rd Üstünü teşte yakmak için götürürler. bir uğrak limanı olmuştu. Mageilan'da Şarki Afrikaya giden ilk yolcü- | NEDİR? 2 piçaladı. Toprağa ve gör (Devamı var) luğunda Yuraya ğramğiı, es asla sal