— T MAYIS — 1935 # Türkçeye c f Geçiren : İNA.Bİ 0 Ali Cengiz, yeni hayatına bir #ayış onu hakikaten sıkıyor, ne ya- Pacağını bilemiyordu. Günleri hep tan sıkmtısiyle geçti ve bu yaşa - Yış onu âdeta ne yapacağını bile- mez bir hale koydu.. Bir sabahtı; güzel bir sabah... .. Daha güneşle beraber kendisini sokağa bıraktı.. Gece, can sıkıntı - sından gözüne — biryudum uyku girmemiş, sabahı kıvrana krvrana Sabahmn sakin ve temiz havası | onda gene eski günlerinin başma | buyrukluğunu yarattı.. Her adım atışında daha başka - faşıyor, daha dinçleşiyordu. Bir a- ta kendi kendine şöyle düşündü : — Ben budalanın — biriymişim meğer.. Kendi elimle kendimi bir cendereye koymuştum. Bu etiketli hayat benim harcım değil.. — Dört | bir tarafımdan bağlanıp kalmışım sanki., Sağa bakma ayıp! — Sola bakma yakışmaz.. Sosyeta hayatı | bunun böyle yapılmasını icab et- tirmez.. Vay efendim, şamu şöyle yaparsam bunu böyle yapmam lâ- zım ki kimsenin alaya alabileceği bir pot kırmış olmıyayım. .Artık yeter be... Ne oluyoruz.. Kemdi - me çeki düzen verdim vereli kim - se yüzüme bakmaz oldu.. Bütün kadınlar banden âdeta — taumdan kaçar gibi kaçıyorlar. Bu hayat mı.. Ben bu gidişle benliğimi kay- bedecek, günün birinde tanrlamı - yacak bir hale gireceğim, Beni ge- | ne Kalender sokağının semtler temizler.. Halş m le bir dolaşayım bakalım.. Allah yolumu nerelere götürür.. Akh Cengiz kendisini eski haya- tına dönmek için bu kadar hazır - ladığı halde iki cami arasında kab- mış binamaza dönmüştü.. Ne bir züppe, ne bir serseri olabiliyordu. Bu iki ruht hâlet içinde akşam üe- Saat dörte doğru Beyoğluna indi, Burada da bir aşağı bir yu * karı dolaştı. İçinde gene eski gün- lerine dönmek isteyan bir depren- Te hissediyordu. Nihayet buna Vayanarak dans salonlarından bi- Tine daldı. . ::ıdı eski günlerinde sık .::_ı: dansöderdi.. İşçi kızlarla - larda geçirdiği zamanları hatırla- Tmıştı. — Hele dedi, bir gidip baka- Yım.. Ne var? Ne yok?. Buraya bir defacık girmiş olmakla mev - kiimden bir şey kaybetmiş olmam. Sonra., Daha sonra belki bir dosta da rastlayabilirim.. Bu bir fırsat - — fir, hatırlarını sorarsam gönül al - Miş olurum. . Z h&- hw zaman geç - fiği halde dans salonunda hiç bir Heyin ir alınııdlilnll*— Mek garibine gitti. — İşte şurada 'ıw—mıdıkinbüi'hçvd; Rİ EBiİDELİKLER | Cebidelikler Şahı Açıkgözler Padişahı Ali Cengizin 0ıı İnsanın ne de olsa, hattâ ayrıl mış ve dargın — bile bulunsalar, evvelce kendisine ait olarak tanı- dığı bir kadını — böyle bir başka erkekle yan yana — görmesi kıs- kançlığını uyandırır. Ali Cengiz de içinde, kendi kendine itiraf etmekten çekinerek, bunu duy- du. ndan geçenler Marika, Ali Cengizi görmüştü. Fakat görmemezlikten geldi. Hat tâ hiç alâkadar bile görünmedi. İşte onun bu hali Ali Cengizi da- ha çok kamçılıyorlu: — Garip, diyordu. Bana selâm wermekten bile çekiniyor. Ne mü- masebet... O da görmemiş — tavrı takındı... Hattâ onun yanından uzaklaşmak, o masayı görmiyen bir yer intihap etmek istedi. Fa- kat bir türlü — ayrılamadı. Gitti, amma dönüp dolaşıp ayni yere geldi. Bir ara, dans edenler arasın. dan Eleninin de çıka gelip Ma: rikanın Masasına oturduğunu gör dü. Onların aralarında güle güle, meşe içinde konuşmaları, Ali Cen- gize çok ağır geliyordu. Bir dans havasile ayağa kalktı. Ve doğru- ca Marikanm karşısına dikildi. Ne olursa olsun — onunla dans etmek ve bu arada kendisine ni> çin selâm vermek — istemediğini sormak istiyordu... — Matmazel bir dans lütfet- mez misiniz? — Hayır... Angajeyim.. — Bundan — sonraki için ol. baktı ve goğuk bir tavırla: ş için evvelden söz tinden bir adım bile ayrılamıyor ve gözlerini — bir an bile başka bir noktaya çeviremiyordu. Az sonra Eleni, Marika ve Ali Cengizin abullabud dediği genç kalktılar ve dışarıya — çıktılar... Gidiyorlardı. Ali yerinden oynamaya azmet. miş bir adam halile — yarım saat daha oturduktan sonra doğru & vine gitti, O gece katiyen uyuyamamıştı. Hep Marikayi, düşündü. Hayali - ni gözünün önünden silmeye mu- waffak olamadı. Bin bir ıztırap i- çinde sabahı ettikten — sonra sü> ratle giyindi ve sokağa fırladı. Kalender sokağına nasıl gel. mişti? Merdivenleri nasıl çıkmış: tı, Marikanın kapısı — üstündeki anahtarı çevirerek — kapıyı nasıl açmış ve içeriye nasıl — girmişti bilmiyordu. Yalnız bir şey - bili- yordu, nefes alamıyacak — kadar kalbinin hızlı çarptığını ve öle . sormanıza ihtiyacım yoktur. — Bu vesile ile Nejatla Demiri |_|__RADYO ı_ HABER — Akgcın Postası Bugün İSTANBUL: 17,30 Üniversiteden naklen İnki « lâp dersi, Sinop Saylavı Yusuf Ke - mal, 18,20: Jimnastik, Bayan Azade Tarcan, 18,50: Muhtelif plâklar, 19, 30:; Haberler, 1940:; Tenor Göncagül gan piyano ile, 20; Maliye Bakanlığı mnamına könferans, 20,380 Demir caz, 21,15: Son haberler, borsalar, 21,30: Radyo orkestrası, 22: Radyo caz ve tango orkestraları, 175 Khz. MOSKOVA 1724 17,30: Parti yayımı, 18,30: Kızılor- du için yayım, 19,30: Kolkhozlar için koro ve orkestra konseri, 22: Alman- €a yayım, 23: Fransızça, 823 Khz, BÜKREŞ 364 m. 13: Duyumlar, 13,05: — Orkestra, 1345 Plâk, 19: —Duyumlar. 19,16: Plâk, 20: Konferans, 20,20: Plâk 2., 45: Konferans. 21,06: Sonfenik or - kestra konseri, 22: Konferans, 22,15; Konserin devamı 23: Duyumlar. 23, 23: Konser nakli, 841 Khz. BERLİN 357 m. 2040; Duyumlar, — 2L115: — Milli halk şarkıları 22 Musikili skeç. 23: Duyumlar. 23,20: Dış sıyasayı kritik 2340: Bach konseri, 24,10: Gece kon- scri. 223 Khz. VARŞOVA 12329 m. 19: Koro konseri, sözler, — 20,35: Piyano musikisi, 20,50: — Sözler, 21: Lembergden sesli film musikisi. 21, 45: Duyumlar. 22: Senfonik orkestra konseri, 23; Keman — Viyolonsel serenadları, sözler, 29,45 Dans plük- ları, 292 Khz. VİYANA 507 m. 21: Halk şarkıları. 21,45: İtalyan orkestra musikisi, 22,80: Hafta du - yumları 28; Duyumlar, 23,10: Spor. 28,15: Marş ve valsler. 24,15: Tamim- ler, U,30: Dans musikisi. 180-Khz, PARİS 1648 m. Zl: Edebiyat 21,30: Komedi Fran sezden nakil — “Natoleon — Unigue, (Paul Raynal.) Akşam Postası IDARE EVİ ISTANBUL CADDESI Ypizrat Adroslı İSTANBUL HABER 'Telefan — Yazıı 23818 — İdare: 24870 İÜRBONE ŞARTLARI ! 1o 3 6 I7 aylık İ Türkiye: 120 850 080 1230 Krgş. İ Benekli 140 445 8460 1010 iLÂN TARIFES! Ticaret lkalarımın satırı 12,50 Resmnl Ulnlar 10 kuruştur, Sahibi ve Neşriyat Müdürü: HASAN RASIM US de görürüm demiştim. U ““Yazan: Kadircan Katflı | LUS KIZI Hazar Hanın adamlacı yurdun en güzel kızını alacaklarcı Kendisi için iyi günler bekleme- nin ve bundan sonra mes'ut olma- nın manası yoktu. Fakat eğer bu ateşsiz ülkeye ateş verebilse, yüz di insan ve onların sayısız soyları mes'ut olacaklardı. Hele Ulcay!.. Onun çocuklarını da, bir gün ateşsiz obalara korku: suz saldıran kurtların pençelerin- de parçalanmaları beklenebilirdi, Düşünceleri buraya kadar geldi- ği zaman artık kafasından taşı- yordu. Artık kar bitmişti. Her yer yemyeşil olmuştu. İnek- ler, koyunlar, boğalar, atlar, ge- niş ve sonsuz — gibi uzayan ovaya yayılmışlardı. Halk — küme küme, | güneşin ılık ve bol ışıklarında 1sı- nıyordu. Fakat Tugay mağaradan çıkmı- yordu. Ulcayı sık sık dışarı gönderiyor, Tugaçarın, Barçukun kulübesine yollryor ve kendisi mağarada kalı- yordu. Yalnız olduğunu görür gör- mez mağaranın kapısını kapıyor, en dip köşelere çekilerek, iki odu- nu biribirine sürtüyor, — sürtüyor, sürtüyordu, Hatta biraz duman da çıkıyor- du. Fakat alev çıkmıyordu. Kızı geri döndüğü zaman baba- sını kan ter içinde buluyor ve me- rakla soruyordu: — Ne oldun baba?... Yorulmuş- | sunt... — Bir şey yok... — Şöyle öteyi beriyi biraz — onarmak için uğraş- tım da... — Fakat burada onaracak bir şey yok ki... — Canım.. Sen anlamazsım bu- Genç kız babasının terlerini si- Tiyor: — Lâkin böyle çok yorulursan ve hasta olur da ölürsen, ben ne yaparım sonra?... Ulcay çok merak ediyordu. — Peki... Bundan sonra kendi- Basddığı yeri — (VAKIT) Matbaası )| ©i yormam artık... Tugay sözünde durdu. Bir daha kızının karşısma ne- fes nefese ve ter içinde çıkmadı. — Sonra.. Dün bana niçin se| Lâkin tasarladığı işi de bırak- lâm vermediğinizi ve benimle ni-| madı. çin dans etmediğinizi de öğrem mek istiyorum. Bu sefer dağlara gidiyordu Kurt ların ve ayıların yaşadıkları yer- — Ben istediğime selâm verir,| lerde küçük bir mağara bulmuştu. istediğimle dans eder veya et-| Büyücek bir taşla, hiç belli olmı- mem, Bu sizi alâkadar etmez. yacak şekilde kapatdabiliyordu. — Hakkınız var.. Sonra yanlız| Denemelerini orada yapmağa baş- da değildiniz. Yanınızda halefimi görmekle de... Marika sözünü kesti: — Bir defa yanımdaki halefi niz değildi. O Eleninin nişanlısı idi. Sonra olsa bile ne çıkar.. Si. zinle bir alâkam — yok ki.. Bana kim ne karışır... ladı. Ötede, Ulcayın büyük dileği de ulusa ateş verebilmekti. Genç kız kendi — kendine şöyle düşünüyordu: Hazar hanın adamları bu yıl da yurdun en güzel kızını almak için ovaya inecekler... O zaman, Ulca- yı beğenseler.. Ah, ne iyi olurdu!.. Öyle umuyordu ki Hazar hana bir oğlan verecek ve boğulmaktan . Ona — yalvaracaktı. Turakimin söylediklerini noktası KUPON İ #oktasma yapacaktı. Oğlunu, ulu- sa ateş bağışlayan bir yürekle ye- tiştirmeyi bile beklemiyecek, Ha- ıulıını kandırabilecekti. Ona, iyilik yapmanımn ve yurdu şenlen- diıvı_oılıulyilııdnu tanıtabile- Boğa bakışlı ve ter bıyıklı Bigu. nu feda edecekti. Sevgisini, genç kızlığını, haya- tını ve hülyalarını bir kenara ata- cak kendisini ulusa kurban vere- cekti. Bu şırada Tugay sık sık ortadan kayboluyordu, Onun — ormana ve ormandaki mağaraya kapandığını kimse bilmiyordu. Orada, her çe- şitten odunları biribirine sürlerek ateş yaratmıya çalıştığını ise akıl- larma bile getirmiyorlardı. — Karısile çocuklarının yasımı tutuyorsa, bu ne uzun yas!.. Diyorlardı. Tugay bir gün — umduğuna ka- vuştu: Koyu sarı renkte, damarlı ve t tulduğu zaman parmaklara yap- şan yağlı bir odunu deniyordu. Bunu biribirine sürtmek daha zor oluyordu. Biribiri üzerinde ko- laylıkla kaymıyordu. Fakat çabuk duman veriyordu. Yılmadı. Bir aralık gözünün önünde bir parlayış oldu. Avmı ürkütmek — istemiyen bir adam halile sessizce işine koyuldu. İşte, yerdeki ağacın ortasından ve sürttüğü parçanın ucundan, kı- zil alevler, beyaz dümanların or- *asından parlak ve — canlı alevler Biraz sonra, akşam karanlığın- da korkunç bir uçurum - halini a- lan mağaraya, tutuşan çıranım tit- rek ışıkları doldu. Tugay hiç durmuyor, sürtüyor yüzünden ve şakaklarından buram buram ter akarak uğraşıyor ve a- teşi çoğatlamk istiyordu. Önündeki odun parçalarını ya- vaş yavaş alevlerin arasına koydu. şiııdi onun sıcaklığı yüzünü ve ellerini kavuruyordu. Ah, ne kadar seviniyordu. Odunlar yandıkça mağaranın i- çi duman doldu. Boğulacak gibiydi. Biraz sonra geri geldiği zaman onun yerinde bir avuç kor buldu Ateş uykuya dalmıştı. Onu uykuda — bıraktı, Yeniden dışarr çıktı. Mağarasına girerken kollarımda bir - kucak yağlı odun vardı, O akşam Ulcay babasını ilk ola: rak o kadar şen — buldu ki birkaç dakika şaşırdı. Tugay onu büyük bir sevgi ile uzun uzun kucakladı: — Artık — kurtuluyoruz. Bütün ulus kurtuluyor. Diye haykırdı. — Artık ateşe kavuşuyaruz. A- teşsiz ülke ateşe kavuşuyor.. — Fakat.. Nasıl?,. Ğ (Devamı var) — ÜMÜM MEKTEP VE CEMİYETLERE Boğazın en müstesna, nezareli fevkalâdeyi haiz ve derununda Göztepe ve Çubuklu suye bulunan Çubuklu gazinosu tarafımdan açıl. mıştır. Gelecek mektepler ve par- tiler için azami kolaylık gösterile- cektir. İhsan Cd zi z SS e & —