5 NİSAN — 8 3 Hik — Samiye... Hazırlıklarını bitir- e Saat on biri geçiyor» gelir. — Bavulunu yapıyor. yer yorsun işte... Fr doğ- döndü... Anmesi, eşikte be- şalafatsız eşya ile Bedriye “tamam...., Pekâlâ... Mânasında başını salladı. Sonra ie kuracak mısın? Yok- h sa ben mi kurayım? — Şimdi, anne, ben kurarım... Bir kaç dakika sonra, anne kız, karşı karşıya oturmuşlardı. Biri- birlerine sevgi ile Ikisi de bambaşka âlemlere dal- mışlardı, belli... Fakat hiç konuşmuyorlardı. Bedriyenin oldukça haşin bir > biat vardı. Daima çatık kaşlı daima âmiraneydi... Bütün evde i oydu. ve lap ii altında, al tın gibi bir kalp saklıydı. İşte © nun için Bedriyeyi çok kimse s€- verdi, Kendisine karşı, maz bir incizap duyatlardı. | Kırk beş yaşlarında kadardı. İri yarı ve sıhhatliydi. Yanakları © alaldı. Hiç bir hevecanm ifadesi bu yüzde belli olmazdı... Arkasını dönerek mutfağa doğ- | ru uzaklaştığı srrada, Samiye: “e Zavallı anneciğim... 2 İİ düşündür Benim gitmem, üzüyor... Buna, gönlü hiç de razı değil...,, : Dimağında, düşünceler biribi- rini takip etti. Genç kız, sonra: “ Ben de ondan ayrılacağı ma çok müteessirim..., Diye dü- şündü. İçini'ezen üzüntüsüyle kolları iki yana sarkmıştı; bütün vücudu gevşemiş gibiydi. Çocukluğunun geçtiği bu evin bütün teferrüatma ayrı ayrı bakıyordu... Şu oda... A man yarabbi... Vücudunun bir parçası gibi saydığı bu (odadan demek ki ayrılacaktı... Samiye, on sekiz yaşlarında kâdardı. Sarışın bir kızdı. Ince ve nahifti... Tatlı ve okşayıcı ** gözleri vardı, Gözleriyle saçları pek hoş bir tezad teşkil ederdi. Şüphesiz ki yüzü bu kadar uzun lamasma olmasaydı daha güzel olurdu, Fakat çizgileri muntazam ve inceydi, Burnu küçük ve doğ” ruydu, Mini minicik bir ağzı var” dı. Dudakları ise kıpkırmızıydı" Dişleri beyaz beyaz» o ağa güzeldi ki... Nezih İs tanbül kızlarının bütün o cana ya” km hali onda “e e & Oturdukları ga; fena eşya ile döşenmişti. Ailenin pek fakir olduğu bir bakışta am 'encerenin duvarlarma nazır şu demir karyo- layı görüyor musunuz? İşte bura” de kitaplar, kitaplar... bir kaç tahta” iskemle... Bir. konsol... Bütün eşya bundan iba- retti, Duvarlarda sararmış bazı f0- toğraflar asılıydı... Bunlar, Bura” ir Aşkı bakıyorlardı. ! dayanıl- loğlu ailesinin muhtelif devreler- de çıkarılmış resimlerini gösteri- yordu. (Buraloğlu, Samiyenin babası- nın çok eskiden alınmış soy adı- dır.) Fotoğraflar arasmda da, çer- çeve geçirilmiş bir şehadetname duruyordu. Bu, yüksek şehadetna- me Samiyenin biricik servetiydi. Hem Samiyenin serveti, hem de annesiyle babasının iftiharı... Maamafih, aileyi parçalıyan, gen; kızı yuvasından ayıran da işte bu şshadetname değil miydi?. Samiye, son derece zeki ve is- tidatlıydı. İlk mektep hocaları, ©- nu hâlâ unulmamışlardı. Hani beş on sene içinde mektebe parlak zekâlı bir talebe gelir de, hatırası daimi surette muhafaza edilir; iş- te Samiye de onlardan biriydi. Buraloğlu ile karısı Bedriye, hocaların o pohpohlanmalarından koltukları kabararak, tavsiyeleri- ni yerine getirmekten kendilerini | menedememişlerdi, Çok fakirdi- ler. O seviyedeki ailelerin yetişkin kızları, ekseriya bir terzi yanmda, bir dükkânda falan çalışır. Fakat bunu yapacak yerde, epeyce paha- İhya mal olan tahsili göze aldılar. Genç kız müstesna zekâsı #a- yesinde, başkalarının daha pek sonra bitirdikleri tahsili bu yaşta nihayete erdirmişti. İşte... Şimdiy- se, mürebbiyelik edecekti, Avrupaya, tahsile de gidecek- tı, Fakat, insafsız bir mümeyyiz, sıkılgan tabiatını parmağma dola- mış, biçare Samiye ilâ alay etmiş- ti. Kız da, imtihanı ileriki kısmı» na girmekten çekinmişti. Babasının ricaları, annesinin 1s- rar ve tehditleri para etmemişti. Girmemiş, girmemişti... Böylelikle, tahsil kapıları, onun için, artık kapanmış bulunuyordu. Başka bir yolda talihini tecrübe etmesi lâzımdı. Buraloğlu ailesinin oturduğu 40. kağın biraz ötesinde bir pratik bil- giler mektebi yardı, Samiye, ora- ya, ücretli muallim olarak devam etmişti » İsmi Şaziye olan müessese mü- diresi, çok iyi bir kadındı. Lâkin, onda, müdürlük etmek kabiliyeti ek ağ yer tie il I i, Yavaş yavaş di azaldı. Müessesenin kapılarmı iktiza etti. Şaziye, İzmire muallimlik yap- mağa gittiği için, genç kız açıkta kaldı. Lâkin, gitmezden evvel de, gazeteyle, bir ilân vererek, Sami- yeye bir yer aradı. İşte, şimdiki işi, o sayede bu- (Devamı var) karşısında, yangın | Yeni neşriyat Yeni Türk İstanbul Halkevi tarafından her ayın sonunda çıkarılmakta Oolan “YENİ TÜRK,, mecmuasının 23 üncü sayısı güzel bir şekilde çıkmıştır. Bu sayıda: Ahmed Halid Yaşaroğlu, Selim Sırrı Tarcan, Halide Nusret Zorlutu- na, Muammer Necip, Nazihe Muhit tin Oral, Ömer Rıza Doğrul, Salih niYakın Tarih Kanlı Yapraklar ittihat ve Terakkinin eski Çankırı kâtibi mes'ulü Cemal Oğuz anlatıyor; No. 5 “ ilyas Sami'nin delirmesinden —. HABER — Akşam Postam © ten sonra benim de kafamda bir fikri sabit yerleşti. Ben de onun gibi hareket edebilirdim. ,, Bizim için götürüldükleri yerl tamamen meçhul olan bu arkadaş- ların gidişinden bir saat sonra, bi- zi endişeden endişeye, teessürden teessüre düşüren hâvadisler gel - meğe başlıyor. Böyle fevkalâde zamanlarda akla hayale gelmiyecek yalanlar söylenmekten, tahminlerde bulun- maktan zavkalan birçok kimseler yemeden içmeden bu şaiaları bize kadar yetiştiriyorlardı. — Arapyan hanma götürülmüş- ver, yarın erkenden kurşuna dizi. lecekler. — Mevkufları kelepçeli olarak çürük bir vapura bindirmişler. Va- pur Marmara açıklarına gelince, kaptan ve tayfalar kayıklara in- mişler. Vapur bir mayn ile batırıl- mış; arkadaşlarımızın o hepsi bo- ğulmuş. : Bizim için ölümden beter olan bu haberler, ardı arası kesilmeden bir iki gün devam etti. Nihayet on- ların Maltaya sürüldüklerini öğre- nerek rahat bir nefes aldık. Her an ölümü bekliyen bizim gibi in- sanlar için (sürgün) kelimesi böy- le zamanlarda yürekleri serinletici bir tesir yapıyordu. kafile nefyedildikten sonra sıra bize gelmişti. Geri ka- lanlar için ikinci bir liste hazır- lanmakta olduğu, kabinenin bu liste üzerinde işlemekle © meşgul bulunduğu haberi geldi. Bu (iş- lemek) den kastedilen mana şuy- du: Mahut Ali Kemalin dahiliye ye edinen bir siyaset takip ediyor- du. Vahidettinin, hürriyet ve itilâf- çıların bu intikam siyaseti aman- sız bir surette tatbik ediliyordu. İttihat ve terakki hükümetleri za- manında iş ve vazife almış olan- larla iktifa olunmuyor, onlarla en uzak bir alâkası olanlar bile kuru bahanelerle yakalanıyor ve hakla- rında en ağır cezalar tatbik olunu- yordu. İşte bunun içindir ki, ikinci bir liste hazırlandığını öğrenince ço- ğumuz vasiyetlerimizi bile hazır. lamak ihtiyatkârlığını gösterdik. Çünkü, bu ikinci listeye dahil bu- lunanlar içinde asılacak olanların burada alıkonarak diğerlerinin de birinci kafile gibi menfaya gönde- rileceğini öğrenmiştik. Bekirağa bölüğünde kalanlar birinci partiy- le gönderilmediklerine göre ası lacaklarına hükmediyorlardı. Ma- neviyatımızı çok sarsan bu düşün- celere İngilizlerin bize karşı yap- tıkları ağn muameleler de inzi- mam ediyor ve zaman zaman bu tarihi hapishanede hayat tahmmül edilemiyecek bir hal alıyordu. Münir Çorlu, Akdes Kurat, Meliha Avni gibi tanmmış imzaların yazi vardır. 13 makaleyi ihtiva eden ve bütün gençleri münevverleri alâkadar edecek yazıları toplamış bu- lunan bu mecmuayı tavsiye ederiz. şurlarken adamcağıza birdenbire asabi bir buhran gelmiş, karısının üstüne saldırmış.. Almış altına... O zaman kadınlar çarşaf giyiyor. lardı. Başlamış çarşafı parçala- mağa... Kadını lime lime olmuş çarşafiyle kocasının elinden güç bela kurtarmışlar, Ben, koğuştaki yatağıma yatar yatmaz, yanımdaki hastalar bunu bana yetiştirdiler. Ben de derhal İlyas Samiyi odasında ziyaret et- mek hususundaki kararımı tehir ettim. Vizite zamanı gelmişti. Doktor. Müzmin kalp hastalığından! mustarip bulunan Şehislâm Hay - ri Efendi gibi muhterem bir ihti- yarın dipçiklerle itile kakıla kam- yona tıkılmasını hiç birimiz unuta- mıyorduk. Ağaoğlunun sürgüne gidişi de hafızalarımıza yerleşen acı bir levba olmuştu. O zaman küçük o- lan çocukları babaları sürgüne gö- türüldüğü gün ziyaretine gelmiş- lerdi. İdealist âlim, çocuklarını göremeden gitmişti. Babalarının götürüldüğünü ha- ber alan betbaht yavrular toprak- lar üzerinde hıçkırıyorlardı. Son- ra hep birden küçücük yumrukla. rını sıkarak askerlerin üzerlerine atılıyorlar. Küçük masum ağızla” rından fırlıyan: — Bizim babamızı ne hakla gö- türdünüz? Alçaklar! Medeniyet bu mudur? Feryatları günler geçtiği halde kulaklarımızda çınladı, durdu. İnsan mahpus iken saatler gün, günler ay oluyor. Ölüm bir iki da- kikalık bir azap!... Fakat her gün ölümü beklemek, her gün öleceği- ni bilmek ve düşünmek kadar müt. hiş istırap var mıdır? Düşüncele- yağlı ipten kurtarmaktı. Eğer bu hastalığımı ileri sürmüş olsaydım bir iki pansmandan #onra beni ta- dimi kurtaramıyacaktım. Felâket, birkaç gün ara ile beni gelip bula» caktı. O halde ne yapabilirdim? Kaçmak... Kapıdaki süngülü as - kerlere bakıyorum. Buna hiç im- kân bulamıyacağım. Divanmhâtp- te beraat etmek ihtimali... Bu, ba- nuyor, iskambil falına bakıyoruz. — di “ww Tevkifhanede boşboğaz lâkabiyle Sas maruf bir Ahmet vardı. Hos söz- lü bir adamdı. Fıkraları, ve Pe e leriyle bizi eğlendirmeğe çalışıyor, dele eş emennisi bize fakirane ziyafetler veriyor - Tekirdağında ei şaraplık üzüm İçimizdeki kodamanlarm sür « güne gönderilmesinden bir müd - det sonra, tevkifhanemizde bir delirme hâdisesi oldu. Bir öğle istihsali işleri Tekirdağ, (Hususi) — "Tekirdağ ile görüşmüşler ve bu sene şaraplık yapıncak üzümlerinin değer fiyatıyla ii alınması lüzumunu anlatmışlar. Vilâyetimiz bağcılığınm flerlemesi ve genişlemesi hususunda yapılan kos nuşmalar (osonunda bağcılarımızın bilhassa şaraplık yapmeak üzümü yetiştirmek İstedikleri anlaşılmıştır. Biciların şaraplık üzüm yetiştirmek arzusunda olmaları bu sene üzümle- rimizin iyi bir fiyatla satm almacağı kanaatini meydana koymaktadır. Şa- rap fabrikasının Almanyadan sipariş Er filtre vesair levazımat gelmiş Kr, Göçmenlerin evleri Hükümetimizin çok yerinde bir tedbiri olan göçmenlere ev yaptırıl ması ve bu suretle iskân kabiliyetinin takviyesi muhacirlar arasında umumi bir memnuniyet uyandırmıştır. Göç- men evleri için lâzım olan keresteler gelmeğe başlamıştır. Keresteler bura dan iskân muntakalarına gönderile cek ve önümüzdeki aylarda tahsisat kelince Ankara İmar Müdürlüğünün yaptığı projelere göre Göçmeh evleri. nin yapılmasına başlanacaktır . Kuşbahçe nahiyesi Saray kazasına bağlı (Çerkesköy) nahiyesinin Çerkeslikle hiç bir alâka- sı ve yakınlığı olmadığından bu ismin değiştirilerek yerine (Kuşbahçe) adı konulması muvafık görülmüştür... A. Bil, çağırıyor, öteye beriye saldırıyor. Tutup yatıştırmak istedik, bir tür- lü muvaffak olamadık. Gayri ta bii halleri gittikçe fazlalaştı. Dok- torlar geldi. İlyas Samiyi muaye- ne ettiler. iCnnet âsarı gösterdiği anlaşılarak Haydarpaşa askeri has tanesine nakledildi. İlyas Saminin © delirmesinden sonra, benim de kafamın içine bir fikri sabit yerleşti. Tevkif edil . meden bir müddet evvel başım - dan bir ameliyat geçirmiştim. A - meliyat yeri henüz tamamiyle iyi olmamıştı. Bunu bahane ederek muayene edilmekliğimi istedim. Beni de Haydarpcşa hastanesine götürdüler. Hastanede İlyas Sa- miyi tecrit etmişlerdi. Deliliği de- vam ediyordu. Beni umumi bir koğuşa yatırdılar. İkimiz de bu- rada nezaret altında tutuluyorduk. Ben hastaneden süngülü asker refakatinde götürüldüğüm gün bu- rada İlyas Saminin muhimce bir hâdisesi olmuş... Refikası o sabah kendisini ziyarete gelmiş. © Karı koca bir odada güzel güzel mn İn nin mi İİİ SÜGİMİNİM ki Sn SR İk Nİ, a “e di edin © — seli inne MİğŞ'ği Mi,