21 Nisan 1935 Tarihli Haber Gazetesi Sayfa 8

21 Nisan 1935 tarihli Haber Gazetesi Sayfa 8
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

B ğ ? —— olis Hafiyesi (x: 9) | , Siibizsae Pa iminde bir eei bi ae H A B E Rg Türk metbuatında bir yenilik olarak sayılacak bu roman birinci $ sahibi Evelin izmindeki yeğenidir. Polis. baflrti *"defa “HABER,, de çıkıyor. Bu romanı bir sinema seyreder gibi takipi X : 9 hırsızlar tarafından kaçırılan genç kızi İ ..,.guııııı_n....ıııııııımo edecek, heyecandan heyecana düşeceksiniz. İ rıyor. Ve çetenin reisini arıyor. TEMİN SA ŞREY G | (YASIYETNAMENİ ' : TERHAL GÖSTÜNÜZ ğ ş DERDİ.. KOCASI BULUNNASINA | v AM Ki FENA SEYİNDİM CORÇ . DEUNUZU söye OCAS h /YIN VASİYETAMA - (R NİYETLE — |MESİNİ Caziz M Um ? / bir tekerlek gürültüsü duyuldu. Ka- yümemiş, hep öyle ufak, son gördüğü günkü gibi farzediyordu. Zayallr ana saçları dağınık, vücudu yarı yarıya çıplak olduğu halde Bi- rinci Fransuyanın önünde durdu.. Bir saniye kadar tereddüt etti. Sonra acı Suçkırıkların titrettiği bir sesle: — Müösyö! Belki ona rastgelmişsi- nizdir.. Söyleyiniz!.. Mösyö, küçük bir kızcağız... Altı yaşında. Güzel. Çok güzel.. Böyle bir havada., Oh! Söyle- yiniz Mösyö!.. İsterseniz size — ismini de söyliyeyim! Güzel bir isim... Jiyet.. İsmi Jiyettir. Jiyet!... , Bu son sözler Birinci Fransuva- nin üzerinde büyük bir tesir —husule getirdi. Bütün vücuda ihtilâçl bir titreyiş- | le sarsıldı. Etrafmdakileri unuttu. | Şimdi yalnız Marjantini, eski metre-| sini görüyordu! I — Jiyet!.. Senin kızın! Yarabbi, ya- rabbi bu mümkün müdür.. Sözlerini kekeledi. Deli, bu sözleri isitmedi. Son de- vece tatlı, şefkatli bir sesle: — Jiyet... Güzel bir isim değil mi?, İşte çoktan beri onu arıyorum.. Onu Bluva'da kaybettim. Rluvayı biliyor- musunuz?.. Zavallı kızım, henüz - altı yaşındadır. Size Bluvu'da diyorum. Orada sevdim.. Oh., Sevdim.. Sevdim. Sonra dehşetle haykırdı: — Fransuva! Kızın nerede?.. Mahvolduğunu hisseden Kral: — Oh bu pek müthiş! Ben kendi| kızımı seviyormusum, Kızıma el uzat- | mışım! Sözlerini mırıldandı! Yiyecekmiş gibi Marjantine hıku..[ Belki ona çok şeyler söyliyecekti. Bel- * ki gençliğinin eski aşk ınıılerlndeıı! fırlayacak bir ışıkla onun karanlık düşüncesini aydınlatacaktı. | Fakat bu anda birdenbire boğukı B — RAGASTANIN OĞLU — ranlık içinde dört nala kaldırılmış bir araba yıldırım gibi bir süratle geçip gidiyordu. Marjantin arabayı gördü. Bozuk dimağına yeni bir fikir doğarak: — Kızımı kaçırıyorlar!.. Çığlığıyle arabanm arkasına atıldı. Bir saniye sonra büsbütün gözden kaybolmuştu. Arabanın sesi uzaktan uzağa aksediyordu. Taş gibi donup kalmış olan Fransuva onun - uzaklaş- tığı tarafa doğru bakıyordu. Askerler bir şey yapmağa cesaret edemiyor- lardı. Zabit sonradan hatıra defterine şu satırları yazmıştı : “Kral, kadınin arkasından atılmak istiyormuş gibi bir harekette bulun- du. Sonrâ durarak iki elini alnıma gö- türdü. İçini çekti. Anlaşılmaz - sözler söyledi. Bunların içinde: — Oh. Fakat bu canavarlıktır.. Hâ- lâ onu sevdiğimi hissediyorum. Bed- baht!. Kelimeleri kulağıma çalmdı.,, Kral Dole'nin kapısına gözlerini deli gibi dikmişti. Acaba bu anda kal- binden ne gibi şeyler geçiyordu? Orada şehvet duygularıyle, babalık duyguları arasında nasıl bir çarpışma oluyordu. Yoksa babalık duygularının barabesi üzerinde “Kızılbaş,, lik emel- leri mi baş kaldırıyordu. Bunu kimse bilemez?. Zabitin bir sorgusu Kralı kendisine getirdi: — Şevketmaap, ne yapalım?.. Kral tuhaf ve korkunç bir sesle ce- vap verdi: — Mösyö! Size bu kapıyı kırınız! demiştim.. —b- MEZAR Manfred, koşmadan yürüyordu. Tecrübeli kulağı her saniye devriye - H Nkiâıı. OLDUM! .g_ AÇ*:“"M' REZAL — RAGASTANIN OĞLU — 19 kolu ile kendi arasındaki mesafeyi öl. çüyordu. Tik sokağa sapmak istedi. Fakat mızrakların parıldadığını gördü. Omuzlarını silkti. Ve doğru yürü- dü: — Polis müdürü eğleniyor! Sözleri-i ni mırıldandı.. l İkinci sokak da tutulmuştu. — Ah.. Ah... Eğlence devam ediyor. Üçüncü, dördüncü, hulâsa büyük caddeye çıkan bütün sokaklar mızrak- Jarla kapatılmıştı. Manfred: — Ne âlâ?.. Hakkımda büyük bir hürmet gösteriliyor! Bütün Paris hal- kı yolumda silâh çatmış bekliyor.. de- di, Birdenbire arkasından devriye ko- Tunun bir kısmının koşmakta olduğu- nu işitti. Önünde Sen Denis kapısı vardı. Fakat bu saatte kapalıydı. Sağda ve soldaki yollar da tutulmuştu. Arka- sından devriye kolu geliyordu. Kapa- na kısılmıştı. Kaçacak bir yer yoktu. Artık yakalanmak veya ölmek üzere bulunduğunu anlıyordu. Düşüncesi biran için Metr Dole'ye bıraktığı genç kıza gitti. Kalbi daha çok çarpmağa başladı. Ufak bir keder ince dudaklarını büzdü: — Adam sende! Ben rahat ve kibar bir aşkla yaşamak için doğmadım! Dünyaya serseri geldim, serseri gide- ceğim. Fakat bu rezil tazılardan bir kaçını haklamadan da postu vermem ! Şövalye, zamanının en büyük kah- ramanma parmak ısırtacak bir lavır- Ta uzun kıltemı çekti. Hücuma hazır- landı. Monkların sesi yükseldi: — İleri! Işte onu yakalıyoruz. Menfred bağırdı: — Henüz yakalamadınız! Klıcını kaldırdı.. Fakat karşısında kırk kadar mızrak vardı.. Her biri o- nun kılıcından Üüç misli uzunlağun- da kırk mızrak!, Delikanlı bir şey yapmadan öleceğini anlryordu... — Teslim ol! Teslim olmak.. İşte onun yapamı- yacağı şey.. Baş eğmektense baş ver- meği cana minnet bilirdi, Kılıcı ha- vada şimşek gibi bir daire çizdi. Çıl- | gan bir cesaretle ileri atıldı: — Açılın köpekler!.. Bir saniye kadar mızraklarla kılı- cın çatışmasımdan doğan bir - takırdı yükseldi, Fakat birdenbire devriye as- kerleri arasında bağırmalar, gürültü- ler işitildi. Bir araba önüne geleni de- yirerek ok gibi Sen Denis kapısına doğru fırladı. Sen Denis kapısı açıldı. Kimin tarafından, niçin?.. Sonra- dan tevkif edilip Manfred ile bir ta- nışıklığı bile olmadığı anlaşılan kapt karakolu çavuşu bunu bütün tazyik- lere rağmen itiraf etmemişti. Manfred, arahnım kapıdan geçmek üzere olduğunu gördü, Bir sıçrayışta kapıya yetişti. Karşısına çıkan bir ne- feri kılıcının kabzasıyle bir vuruştâ tepeledi. Çavuşu yere yuvarladı. Kırâ fırladı, Kurtulmuştu! 4 Koşarak yüz adım kadar yol aldık* tan sonra durarak Parise döndü. Kendisini takip eltmiyorlurdı. Sa* kin bir surette güldü: — Mösyö Monklar, size bu gece be* ni yakalayamıyacağınızı — söyledime Zararı yok, bu arabanın sürücüsün! bir şişe şarap borcum olsun! Cesüf arabacı.. Böylece söylenerek arabanın tüt” tuğu yola baktı. Onu göremedi. YAV ğ nız Monfokon yokuşu tarafından gÜ”

Bu sayıdan diğer sayfalar: