Gizli bir çete Pavrs isminde bir xengini ö dürüp servetini elinden almak istiyor. Fakat S&7 vetin asıl sahibi Evelin ismindeki yeğenidif. Polis hafiyesi x : 9 hırsızlar tarafından kaçıfi lan genç kızı kurtarıyor. Ve çetenin reisini arıyof; H A B E Ro Polis Hafiyesi (X: 9) Na ürk matbuatında bir yenilik olarak sayılacak bu raman, birinci $ defa “HABER,, de çıkıyor. Bu romanı bir sinema seyreder gibi takib TU T edecek, heyecandan heyecana düşeceksiniz. ENUMARALI MİKİNİN (/ HERKES KOŞMAMI 1STE Ş AKAT BU VA ( BAKAT Nİ 'I?İN.: OŞTU. . VA Ş i l RIŞ KÖPEĞİNDEN ÇOK | AĞUMUN SEBEBİNİ Bü — BİR AvıY£. RENS ş: LOLDUK M YARIŞI SEYRETMEYOR. HERKES .BOBİYE eZ e İ L Polis hafiyesi X. 9: yakında adamın esrarını meydana çıkarı 10 — RAĞASTANIN OĞLU — —ESsse, Sansak, Laşatenyeri ve ben. Biz dört Jantiyomuz! Diye öğdüğü üç nedimini bekliyordu. Yanında Tribuleden başka kimse yoktu. Soytarı kemençe ile bir hava ça- hyor, kral ise hazırlanan gezintinin verdiği sevinç ve heyecanla odada do- Taşıyordu. Bazan duruyor ve : —Jiyet! Iszmi Jiyet Şanteli! Oh, böy- Te güzel bir kız için en uygun bir isim- budur. Diye mırıldanıyordu. Sonra ilâve ediyordu: — Ah! Onu hakikaten seviyorum! Ömrümde böyle şiddetli bir — istek duymadığım gibi bu kadar tatlı bir his de kalbimi okşamamıştı. Tribule birdenbire: — İşte Kralm dörtte üçü! diye baykırdı. Esse, Sansak ve Laşatenyeri kralım odasına girdiler. Birinci Fransuva sordu: — Hazır mısınız? Sansak cevap verdi: — Kralımızın hizmeti için her xa man hazırız Şi'ı'kelnnıp! Laşatenyeri : — Kral henüz nereye gideceğimizi “öylemedi.. dedi, — Efendiler, Sen Deniş sokağının yanındaki Trahovar meydanınma gide- ceğiz. Yuvasından kapacağımız güzel kuş oradadır. Bu kuşun adı Jiyettir. Ve... Birinci Fransuva sözünü bitireme- di, Tehlikeli surette yaralanan vahşi bir hayvan çığlığına benzeyen bir ses rak kendh(ı:l topladı. Ve sordu: — Kral ne diyordu?.. Birinci Fransuva cevap verdi: — Kral Trahovar meydanma gide- ceğimizi söylüyorlar. Tribule titredi: — Trahovar meydanına mı?.. Şev- ketmaap bunu aklından çıkaram... — Saytarı, bu ne demek?.. — Şevketmaap! Müösyö Monklar'ın söylediklerini düşününüz! Serseriler azgın bir halde! Trahovar meydanı haşarat yatağına çok yakın! Hayır, hayır, hayır!.. Şevketmaap bu deliliği yapmıyacaksınız! — Aklımı mı kaçırıyorsun herif! — Şevketmaap yarına kadar bekle- yiniz! Bunu sizden yalvarırım! Yarın polis müdürü bu hırsızların en tehli- kelilerini yakala « Yarın Şevket- maap!.. Bu gece değil! — Tribule deli amma bakınız ne ka- dar güzel söylüyor.. — Evet Şevketmaap! Ben talihsiz bir maskarayım! Dünyada biricik se- vincim Kralımın dudaklarında bir gü- lümseme husule getirmektir. Sözle- rim hakiki bir korkunun tesiriyle söy- lenmiştir. Şevketmaap!. Şevketmaap! Bu gece Trahovar meydanında tehli- ke var, gitmeyiniz... — Tehlike mi var?. Meryem hakkı için işte bu da gezintinin zevkini ta- mamlıyacak!. Geliniz Jantiyomlarım. Gel Tribole! Kral kapıya doğru yürüdü. Tribu. le bir sıçrayışta önüne atılarak yolu- nu kesti: — Şevketmaap!, Şevketmaap!. Lüt- duyuldu. Bu suretle bağıran Tribule|fen beni dinleyiniz. Yapacağınız şeyi idi. Sansak alaylı bir sesle: — Söytarının nesi var?.. — Hiç efendiler hiç, hiçten daha hic'.. Elimden kemenceyi düşürdüm.. Ve heyecân.. Sonra büyük bir gayrette buluna- düşünün! On yedi yaşında bir çocuk! Şevketmaap merhamet edin! Saray- da bu kadar kadın var.. Bu kadar ki- bar ve yüksek kadın.. Bunlar size ye- tişmiyor da şimdi bu çocuğa mi7.. Bakımız-Şesketmaap, ben onu tanımu- ya başlayacak.. — RAGASTANIN OĞLU — u yorum. Fakat kalbimde tuhaf bir sızı doğuruyor. O kadar cazibe, gençlik, saflık! Bunu siz kendiniz söylediniz.. Oh Şevketmaap! Bu çocuğa acıyımız!. Herkes güldü: — Tribule, bu ne kadar fazilet? — Tribule hatip! — Tribule papaza günahlarını söy- Jüyor! Zavallı deli, ellerini uğuşturuyor, ve yalvaran bakışlarıyle gülmekten bayılma derecelerine gelen krala ba- kıyordu. — Şevketmaap! Bu çocuğun bir an- nesi olmadığmı size kim söyledi.. O- nun içi nasıl kan ağlıyacak. Düşünü- nüz!.. Kral daha çok gülüyordu: — Haydi için rahat olsun.. Annesi yok... — Yahut yalnız bir babası varsa.. Bir baba! Oh Şevketmaap siz de ba- basınız.. Babalık kalbinizi istirap ve yeise gömecek meş'um bir matemi dü- şününüz.. Eğer.. Hiddetinden — bembeyaz — kesilen Kral: — Sefil!. Böyle bir mukayeseye na- sıl cesaret ediyorsun? Diye bağırdı. Ve ağır eliyle soytarının omuzuna vurarak ona diz çöktürttü. — Hayır! Hayır! Şevketmaap.. Bir Kral kalbini bir insan kalbine ben- zetmek aklımdan geçmez!.. Fakat Şevketmaap... Ya bu çocuğun bir ba- bası varsa !.. Yahut babası yerine biri- Bi onu evlâtlığa kabul ettiyse!, Ya bü- tün ömrünce sevgi ve aile saadetinden mahrum bir talihsiz bütün ümitleri- ni, bütün sevgisini bütün hayatını bu kızcağıza bağlamışsa! Ah, bu adamın ne kadar acı duyacağını düşününüz!. Düşününüz ki Şevketmaap siz bu a- damı öldüreceksiniz! — Yetişir soytarı!. Arkadaşlar yü- rüyün! ğ — Şevketmaap dizlerinize kapanı- yorum. Sansak: —Köpek kuduruyor! Diye haykırdı. Tribule zor doğruldu. Müthiş surette sararmıştı. Birinci Fransuva onu bir hareketle kenara itmek istedi. —Şevketmaap beni öldürünüz! Ben sağ kaldıkça siz Trahovora gidemiye- ceksiniz! — Sansak, muhafız askeri kuman- danım yüzbaşıyı çağırınız! Jantiyom seğirtti. Biraz sonra mu- hafız kumandanı mızraklı bir kaç as- kerle beraber geldi. Kral soğuk bir tavırla: — Berviyo, soytarımı tevkif ediniz! Emrini verdi, Tribule acı bir sesle ağlıyirdu: — Şevketmaap beni bir zindana at- tırmız! Fakat evvelâ lütfen dinleyi- niz!. Şimdi size söyliyeceğim.. Ve öğ- reneceksiniz ki... Berviyo bir işaret etti. Bir saniye içinde maskara yakalandı. Sürükle- nip götürüldü. İki dakika sonra da Luvr sarayının basık bir odasına ka- patılmıştı. Tribule bir müddet hayret içinde kımıldanmadan durdu. Sonra acı acı bağırarak etrafa saldırdı. Pencerenin demirlerine atıldı. Sarstı. Isırdı. Sonra alnı kan içinde olduğu hal- de boylu boyunca yüzükoyun yere u- zandı. Ağladı, dövündü, yalvardı. Bu tevkife şaşan yüzbaşı Berviya sonradan mülâzımına kapıyı dinlemiş oldağunu ve ömründe böyle acıklı bir yalvarış duymadığımı, daha fazla mü- teessir olup ağlamamak için oradan kaçtığını anlatmıştı. Tribule kanlı tırnaklarıyle döşeme tahtalarını kazıyarak homurdanıyor- du: —Zalim merhametsiz! Evet bu Kral merhametsizdir! Kendisine söylemiş