; HABER i İstanbulun en çok satılan ha- kikt akşam gazetesidir. Ilânla - rımı HABER'e verenler kâr e - derler. ; e DİR K Z. e v Polis hafiyes X: 9romanımı (6 ıncı sayıfada) Sereremmenee eee KK vrer ee raesesececAAAREKALALACEN. Osmanlıcadan Örnek: Eibiselerini çıkardı * Gi yimlerini çıkardı. Elbise dolabı * Uruba dolabı. Elhak — Doğrusu Örnek: Elhak, sesi pek güzeldi * Doğrusu, sesi peke güzeldi. Elhâletü hâzihi — Bugün, bugün . kü günde, şimdi Örnek: Elhâletü hâzihi Orta As - yada Şamanlığa itikad den Türkler vardır * Bugünkü günde, Orta Asya: da Şamanlığa inanan Türkler vardır. Elhâsıl — Sözün kısası Örnek: Elhasıl, bu gidiş onun fe- lketini hazırlamaktadır — Sözün kı - sası, bu gidiş onun felâketini hazır - lamaktadır. Elyevm — Bugün, şimdi Örnek: Elyevim Konyada mukim * Bugün Konyada oturan Em'a — Bağırsaklar — (Fr.) En trailles, intestins. Örnek: Em'ada görülen emraz- * Bağırsakta görülen hastalıklar. Em'nai galiza — Kalım bağırsaklar Em'ai rakika İnce bağırsaklar Eman — Aman Emanet — İnam Ürnek: Allaha emanet — Tanrıya 'nam! Emanet etmek — İnamlamak Örnek : Bu parayı ona emanet et tüm — Bu parayı ona inamladım. Emaneten — İnamlama | Örnek: İç Bakanlığı Ankarada'si son karakolları inamlama yaptırınış -| *tr. İhale — Üsterme Örnek: İhalesi el'an _vapı!ıııımıh: — Üstermesi henüz yaptlamadı. Ihaleten — Üsterleme Örnek: Bu iş. ihâleten yaptırıla - cak ” Bu ix üsterleme yaptırılacak. | Bildi — Yaptığı araştırma sonucunda İhale etmek — Üstermek Örnek: Alım satım komisyonu bu- nu size ihale etli & Alım satım ko - misyonu bunu size üsterdi, Müteahhid — Üstenci Örück: Nüsaahkid " 'Bay Hasan Gültekin * Üstenci Bay Hason Gül-| tekin. | Taahhüd etmek (iltizam) — Üsten-| mek Örnek : Bu işi taahhüd edemedi ”- | Bu işi üstenemedi. Emâre — İmge, ipucu — (Fr.) İn- dice Örnek: Yaptığı taharriyat netice- sinde ancak küçük bir emare bula - | ancak küçük bir imge bulabildi. Polisler bir emare — bulmak için çok çülıştılar © Polisler — bir ipütü bulmale için çok çolıştılar. Emaret — Beylik Örnek: Selçuk imparatorluğu, on bir emarete bölündü * Selçuk impa- ratorluğu, on bir ber bölündü. İsfendiyar emiri kötürüm Beyazıd Timura iltica etti * İsfendiyar be vi kötürüm Beyazul Timura sığındı, Emir — Bey Emel — Umay Örnek: — Emelsiz gönül, güneşsiz| göke benzer S Umaysız gönül, gü - nül güneşsiz göke benzer. Emin (mutemed) — İnal Ürnek: O benim eminimdir: onsi itimad edebilirsiniz — O benim ina - lunder; ona güvenebilirsiniz. Emlâk (mülk) — Özelge — (Fr.) Propriet& Mülkiyet hakkı — Özelgelik hak . kı — (Fr.) Droit de propritte Örnek: Demokraside mülkiyet hakkı tanınmıştır — Demakraside - zelgelik hakkı tanınmıştır. Emniyet (âsüyiş anlamma) — Gü - venlik — (Fr.) Söcurit& Örnek: Vatanımızın harici ve da- hili emniyetini ordumuza — medyu - nuz * Yurdumuzun dışsal — ve içsa! güvenliğini ordumuza borçluyuz. Emniyeti umumiye — Genel ıöven—l lik Ademi emniyet — Güvensizlik, yad- güven — (Fr.) İnsicuritt Örnek: Ademi emniyet içinde ka- lan bir memlekette huzur ve âsüyiş bulunamaz — Güvensizlik içinde ka- lan bir ülkede baysallık bulunamaz. Emniyet (İtimad anlamına) — | . nan — (Fr.) Confiance Emniyet etmek — İnanmak, güven: mek — (Pr.) Confier Örnek: Bu adama iş inanılmaz * Ön ne peut — pas İwi confier — üne affaire. Çocuğu sana inanıyorum * Je te| confie cet enfant. Bu adama güvenemiyorum * Je ne puis pas avoir de confiance â cet homme Emr *« Emir (T. Kö,) — Ördre Emirname (Bak: ferman) — Buy - rultu Örnek: Gönderilen emirnamede yeni vazifesi ayrıca şikrcdilmişti * Gönderilen buyrultuda — yeni ödevi ayrıca yazılmıştı. Emsal — Eş, eşler Örnek: Emsali görülmedik bir ce- sarctla düşman üzerine atıldı * Eşi görülmedik bir yiğiktikle düşman ü- zerine atıldı. Misil — Kat, eş Örnek: Misli ve menendi bulun - mayan bir adamdı © Eşi ve benzeri (Pr.) bulunmuyan bir adamdı. Beşin üç misli on beş eder * Be. şin üç katı öon beş eder. J Üç kat ceza ” Üç misli ceza | Nazir (misil, mesil) — Eş Müşabih -- Benzeş Örnek: Aynını bulamayınca mü - bihini alayım dedim * Aynını bul :. mayınca benzeşini alayım dedim. — | Müşabehet — Benzeşlik ı Örnek: Baba ile oğul arasında bü yük bir benzeşlik var. Örnek: Bir hüsnü bi şebih — Ben. zorsiz bir güzellik Teşbih etmek — Benzetmek Örnek: Kudema, maşukalarının kaddini serve teşbih ederlerdi — kiler sevgililerinin — boyunu serviye benzetirlerdi. Taklid — Benzet Örnek: Maymunların taklid has - sası hayvanatı saireye faiktir — May- munların benzet özgülüğu öbür hay: vanlardan ustundür. Taklid etmek — Benzetmek Örnek: Çocurklar, büyükleri tak - lid eder * Çocuklar, büyükleri ben zetler. Mukallid — Benzetçi Örnek: O, mukallidin biridir * O, benzelçinin biridir. Emtia -- Mal — (Fr.) Marchandise Örnek: — Avrapadan gelen emtic arasında * Avrupadan gelen mallar arasında Emvâli menkule — Taşıtlı mallar — (Fr.) Biens mobiliers Örnek: Tekmil emvali menkule - sini Himayei Etfal Cemiyetine ver. di — Bütün taşutlı mallarını Çocuk E sirgeme Kurumuna verdi. Emvali gayri menkule ——> Taşıtsır Türkçeye Kaarşılıklar Kılavuzu : 10 mallar — (Fr.) Biens immobiliers Örnek: Emvali gayrimenkule kaymeti, emvali menkulesininki daha çoktü * Taşıtsız mallarınu geri, taşıtlı - mallarınınkinden çoktur. Nakletmek — Taşımak, anlatmı (Fr.) Transporter Örnek: Bu kocaman taşt on buraya nakletmek için iki manda fi değildir — Bu kocaman taşı on buraya taşımak için iki manda mMez, Bu masalı Bana anne annem Tetmişti & Bu masalı bana anne nem anlatmıştı. GverTeLarenan sereeleı sevar e ecUN larer Sermese nni ce ÖNERGELER Kulavuz sözleri üzerine, her | nin (ULUS) ta çıktığından başla üzere bir ay içinde, istek edenler ni bir önerge ileri sürebilirler. B lar T. D.T. C. Genel Kâtipliğin şekil altında gönderilecektir: Osmanlıca....... kelimesine | lavuzda,...... .karşılığını uyg (yahut: yeter) görmüyorum. Sebebi: (kısaca) ......... v mza (1) Burada bir önerge gösteri miyen yazılar üzerine bir şey yapı mıyacaktır. 5 >50 BORJİYA ri bu adamlardan tedarik — etmeğe mecburuz. Fakat bunların biraz kaba insanlar olduklarını da haber yere- yim ! . — Zarar yok! Sen git ben de geli- yorum. n Bir kaç dakika sonra İspada Kap- ya kapı ve pencereleri kapalı, basık ve fena görünüşlü bir evin önünde durdu. Kapının önünde atlardan in- diler, İspada Kapya tuhaf bir ıslık çaldı. Kapı derhal açılarak bir adam göründü. Herif silâhlı iki SUVATİYİ gö- rünce telâşa düştü. Fakat — İspuda Kapya onun yanıma yaklaşarak yavaş sesle hir kaç söz söyledi. Adam “he- men emhiyet kesbederek ellerini vur- du. Bir hizmetçi geldi: — BSenyörlerin atlarını alura gö- tür.. . Sonra İspada Kapya İle Şövalyeye dönerek : — Siz de muhterem Senyörler, Lüt- fen içeriye girmek zahmetine katla- nır musinız.. Sözlerini ilâve etti. Girilen bir basık odaydı. Bu odada bir taktm masa ve kanapeler vardı. Masaların üstünde tenekeden içki kapları ve kanapelerde bir kaç gemi- ci ile bir iki kadın bulunuyordu. İspada Kapyâ ile Ragastan içeriye girer girmez bunlar — kuşkulanarak sustular, fakat otelci eliyle bir takım Zarip işaretler yapınca bunlar da e- min olarak tekrar — konuşmalarına daldılar. ' Misafirler boş bir masaya otur- du'ları zaman otelci de önlerine bir değli İle iki bardak koymuştu. Ragastan: t — Hani burada bizi Kapreraya gö- türecek gemicileri bulacaktık?.. diye sordu. < Bekleyiniz Mösyö! Evvelâ Kap- reraya gideceğinizi söylerseniz hiç bir gemici sizi gemisine bindirmerz.. — Niçin?.. — Çünkü Senyöra Lükres müteces- sisleri sevmez ve bu sahilde bulunan bütün gemiciler bir yabancıyı şato ci- varına götürmekle başlarını belâya sokacaklarını bilirler. — O halde ne yapmalı?.. — Otel sahibi bizim kaçak olduğu- muzu öğrenince nasıl karşıladığını gördünüz. Kendisiyle görüştüğüm za- man Sardonyaya gideceğimizi söyle- dim, Bunu otelci biliyor, onun için bi raz sonra bütün gemiciler de öğren- miş olacaklardır. O vakit bizim isimiz de kolaylaşmış olyır ! — Üyle ise bekliyelim.. Aradan beş on dakika geçmemişti ki kır sakallı bir ihtiyar gemici ken- dilerine yaklaşıp yanlarına oturdu. Ve teklifsizce kadehini — doldurarak bir yudumda içti. Sonra gözlerini ka- pıyarak: — Ben Stella gemisinin sahibiyim! Gemim çok süratlidir. Rüzgürın altın- da bir deniz kırlangıcı gibi uçar. İs- mim de Cozepyo'dur. Ragastan başıyle tastik etti. Gemi- €i sözüne devam etti: — Galiba bulunduğunuz toprak a1- yaklarınızı yakıyor? — Söylediğiniz pek doğrudur, kap- tan Cozepyo.. — Demek Sardenyada ne olup bit- tiğini görmek İstiyorsunuz?.. — Evet öyle! — Eğer arzu ederseniz, sizi Stella- ya bindirir ve sabahleyin saat dörtte demir alarak hareket ederim. Adam başına bir düka altını alırım, Bunun birisini binerken birisini de inerker yerirsiniz! — Kabul ediyorum.. —Pek âlâ öyle ise'.. Unutmayınız ha! Sant dörtte... — Merak etmeyiniz Bunun üzerine Stelln gemisinin kaptanı üç dört tayfa ile beraber ora- dan çıktı. bi İ — 623 — STELLA YELKEN GEMİSİ İki saat sonra, Ragastanla İspada Kapya da bu tuhaf otelden çıktılar. Hayvanlarını da yedeklerinde çeke- rek götürüyorlardı. Setlla sahile yak- Taşmış ve kalas tahtasından muvak- kat bir iskele uzatılmıştı. Hayvanlar bindirildi. Sonra Şövalye ile İspada Kapya da gemiye girdiler. Her şey evvelden hazırlanmış olduğu için saat dört olur olmaz kaptan halatları çözdürerek demiri aldırdı. Ve gemi hareket etti. Kaptanın halinde bir tuhaflık var- dı. Bir gey söylemek istiyor Takat çe- kiniyordu. Nihayet karar verdi ve sö- ze başladı: — Ha aklıma geldi!.. Akşam — size söylemeğe unuttum.. Ne ise o kadar mühim bir şey değil ama... Gerçi doğ- ruca Sardonyaya gideceğiz, fakat yolda biraz durursam canınız — sıkıl- maz değil mi? Ragastan sordu: — Nerede duracaksınız.. — Kaprerada!.. Bazı şeyler bırak- mak için uğrayıp hemen gene hareket edeceğiz! — Kapreraya mı uğrayacaksınız?. — Korkmayın... Bütün mes'uliyeti ben üzerime alıyorum. Hiç bir tehlike yoktur. Yaulnz iki müşteriyi çıkaracak kadar duracağım ! Ragastanın kalbi şiddetle çarpma- Ka başladı. Ve biraz da sarardı. Buna dikkat eden Cozepyo şu sözleri söyle- di: — Hiç bir şeyden korkmayınız.. BORJİYA osı | — — Baş tarafta! Kendilerine bir Ka- [ mara ayırdım. Ne ise, şimdi Kaprera- | ya uğrayacağımız için canınız — sıkıl- muyacak değil mi? — Hayır, bilâkiz... Cozepyo Ragastanı hayretle süz- dü. Bir şey anlıyamıyordu. Lâkin üc- retini, aldığı zaman susmasını bilen adamlardan idi. Ragastan sordu: — Benim kamaram nerededir?.. — Şurada.. Ambara inilecek şu de- likten aşağıya ininiz, uyumak İsterse- niz iki güzel askılı yatak bulacaksı- nız! — Çok uykum var. Hemen yataca- Bim, ha aklıma geldi kaptanı öbür yolcuların benim burada bulunduğu- mu bilmelerine lüzum yok.. — Anladım Senyör! Ragastan arkasından gelmesini İspada Kapyaya işaret ederek ufak bir merdivenden aşağıya indi. Yal- nız kaldıkları vakit: — Biliyor musun İspada Kapya, gemide bizden başka iki yolcu daha var.. dedi. —Biliyorum Mösyöl.. İşittüm. — Bunlar Kapreraya çıkacaklar! — Eyvet, ne zararı var? Biz de bu bahane ile oraya çıkarız. — İspada Kapya! Şimdi yolcuların kim olduklarını ve niçin Kapreraya gittiklerini öğrenmemiz lâzım.. — Ben de bunu düşünüyorum Şö- valye. Bu konuşma sırasında İspada Kap- ya, kaptanın mükemmel bir. kamara ismini verdiği fakat lüzumsuz eşya- nın konulmasına mahsus bir izbe gibi Yolcular zararlı adamlar değillerdir.| yerden başka bir şey olmryan bu dar Bir delikanlı ile bir ihliyar kadın! — Kapreraya gidiyorlar ha?.. —Evet, dün ak$am kendilerile pazarlık ettim, Geceyi de gemide ge - çirdiler. Zannedersem onlar sizden çok saklanmağa mecburiyet duyuyor- lar. —- Nerdedirler? yeri gözden geçiriyordu. Nihayet kö- şede bir gemici şapkasıyle tayfalara mahsus gömlek ve bir kırmızı kuşak buldu. — İşte ben de işimi gördüm! diye mırıldandı. Ön dakika içinde elbiselerini değiş- tirdi. Bacakları çıplak, göğsü —açık,