t ı Yazan: ] Kadircan Kaflı İörreererseeereeseeceseeenennen ai reşu o< : u | Büyük Deniz Romanı g | oS TI “Uşağın rıhtımda çıkardığı gürültü boş değildi.. öyle mi?,, — O zaman sevecek ve sevdiği- mi bilecek yaşta değildim.. Fakat şimdi gerçekten seviyorum.. Ve sizden hiç ayrılmak istemiyorum.. — Beni bunun için mi kaçırmak istediniz?. Graçyoza bu sözleri söylerken artık tam bir sevgili olmuştu.. San- ki: — Ne düruyorsun!.. İşte AL, götürl. Diyordu... Fakat Ali Reisten aldığı cevab umduğu gibi olmadı: — Hayır!.. Yazık ki bunun için değil!... Bir başkasını kurtarmak | için sizi elde edecektim.. Ve onun hürriyetini kurtarmak maksadiyle sizi elde tutacaktım... Genç kız kırılmıştı: — Sözlerinizden bir şey anla - yamıyorum !.. Diye kekeledi... - — Anlatırım!.. Ali Reis kendisinin aslını, baba: sını, Valeryo ile de düşmanlığını, baskını, şimdi Şahin Reisin nere- de olduğunu yaslı bir sesle anlattı, Sesi titriyor, yalvarıyordu.. Anne, baba ile kardeş ayrılığının acıları - mı öyle içten ve derinden söylüyor- du ki Graçyoza, bütün şaşkınlığı - na rağmen ona acıyordu. — Sık sik mefes alıyor, derin acılar çetiği an- laşılryordu. Tn sAli Reis en sonra Kara Yusu - “fün Böraberce yap- mak istedikleri plânr'da söyledi ., Fakat genç kızın onlara yaptığı i- yilikten utandığı için bu pusudan da vaz geçtiğini ilâye etti. Graçyoza birdenbire doğruldu: — Demek ki babamın uşağının rıhtımda çıkardığı gürültü de boş yere değildi.. Öyle mi?. Ali Reiş geriledi.. İlk olarak zorlu bir sorgu karşısında kalıyor- | du. Bunun da doğrusunu söyle mek, hem genç kızın aralarındaki bağlantıyı kökünden — koparacak hem de zavallıyı hiç şüphesiz çok üzecekti... Kendini sıktı ve şu cevabı ver - di; — İşte işin yalnız burası yalan- dır... O zavallr sahiden delirmiş - ti. mek için hususi olarak benim tara- an Cezayir — tezgâhlarında yaptırıldı., Genç kız sustu.. Bu sözlere inanmıştı... Sahile Yaklaşıncaya — kadar hiç seslerini çıkarmadılar.. Graçyoza, derin bir düşünceye dalmıştı... Acaba ne düşünüyordu?. — Ali Reis bitkin bir haldeydi .. Bundan sonra ne yapacaktı?. Ba - hasını nasıl Furtaracaktı ? — , Bu genç kız onları ele verirse!. Onlar da kapana kısılan bir ku - Zu gibi Venediklilerin ellerine dü- terlerse)!.. d Kanala girerken Graçyoza sor . u: — Simdi hiç korkmuyor musu- Duz?. Sizi haber verirsem — Sonu - Buzun ne olacağını bilmiyor Mu * Sunuz?, — Biliyoruz, fakat buna rağmen l_;"k';"'vnmı.. Çünkü zaten akşam ıum:"dln kurtulmayı size borç - - İ$ başarmak için belki bü - Bu kotra Venediğe gelebil - | tün dünyayı aldatabilirim, fakat sizi asla!.. Çünkü — sizi gerçekten seviyorum.. —Tâ o zamandanberi, Perini şatosunun mazgallarında başbaşa oturarak açık denizlere bakıştığımız zamandanberi sevdi- | ğimi şimdi anlıyorum.. Sizi aldata. mam.. Ölürüm, fakat sizin isteme- diğinizi yapamam.. Fakat bilmem ki bunları öğrendikten sonra da beni sevmekte devam edecek misi- niz?. Sustular... . b Biraz daha gittiler! 4 Graçyoza yeniden sordu: — Babanızı ve kardeşinizi kim- | bilir ne kadar özlediniz?. | AliRcisiçiniçekti.. | — Graçyoza mırıldandı: — Zavallı!.. Ali Reis o sırada onun yüzüne | bakmış olaydı, gözlerinden yanak- | Jarına doğru iki damla yaşm yu - varlandığını görürdü.. Ali Reis sahiden zavallı idi. Kara Yusufla Sansar Osman bu | çapraşık halden nasıl sıyrılacakla- ı rını bir türlü kestiremiyorlardı ... | Bu gönül hırsızı genç kızı konağı - na bıraktıktan sonra son hızla ye - | niden açılmayı ve pupa yelken Ve- nedikten uzaklaşarak uzun zaman görünmemeyi tasarlıyorlardı. Pustası HABER — Akşam temenniler Bir gayrimübadilin temennisi Okuyucularımızdan Kasımpa- şada oturan Düner, gazetemize gönderdiği bir mektubunda gay- ri mübadillerin bir türlü kökün- den halledilmiyen işlerinden şi- kâyet ederek “bıraktığımız mal. lara karşılık verilen bonolar iki- | de bir kıymetlerinden kaybeder. ler, hükümet alâkadar olunca bir kaç kuruş yükselir, fakat bu mu- vakkattir, gene düşer.,, demekte ve gayri mübadillere ait işlerin biran evvel halledilmesi temen - nisini izhar ediyor. SOY ADLARI Tokmak — Tramvay Şirketi memurlarından Ahmed, eşi Me- lek, çocukları Muallâ ve Şevket, kardeşi Ali, çocukları Cahit ve Mihriban. Aksu — Tramvay Şirketi şef- lerinden Ali, kardeşi polis memu- ru Durmuş. Akdoğan — Vize Ziraat Ban- kası memurlarından Halid. Acarman — Şehremini Küçük saray meydanında 7 numarada Hakkı, Gümüşkaya — Galata Kuledi. binde Kulekapı apartımanı 6 nu- marada Yuda Bohora, oğulları İsrail Nesim, Sami Surujon. Pekmezci — Bursa İnegöl Cu-; ma mahallesinde oturan Emine, oğlu Mehmed Asım. Inalaygen — Fatih Dıraman caddesi 48 numarada Bürhanet- tin. Taşpınar — Beykoz Sulh Hâ- Ali Reisi, bunu — yapmakiçin | |. — C Vp l kandıracaklardı.. Özki, Beykoz Sulh mah per — Beykoz Sulh mah. valiter kaanmanlar v enları va - | eei BeğEĞEDİ Terabim. kalamak isterlerse kendilerini a- Karamursal — Boykoz — Sulh ğır satmaktan başka tutulacak yol yoktu.. , Konağın önüne gelmişlerdi . Rıhtıma yanaştılar.. Ali Reis ayağa kalkmışlı.. Genç kız da kalktı.. Kıyıya at - damak için bir adım attı, Orada bir saniye kadar durdu.. Sonra Ali Re- ise döndü: | — Dışarı çıkmak için bana yar- dım etmez misiniz?. Ali Reis yerinden fırladı.. Rüya mı görüyordu?. Demek ki darıl - madı ha!.. Genç kızı elinden tuttu.. Graçyoza da onun elini tutuyor- du... Rıhtrma çıktıkları — halde bırakmıyordu, sıkıyordu. Ali Rei- | sin kulağına doğru — yaklaşarak unları söyledi: Ş — Aziı,';m Ali Reis!.. Kurduğu - nuz plân aynen yapılamadı, fakat sonu değişmiyecektlir.. Babamın yıktığını ben kuracağım.. Onun a- yırdıklarını ben kavuşturacağım . Yalnız o dönmeden evvel — bu işi | | bitirmeliyiz.. Yarın sabah erken - | den Gorda şatosuna gidiyoruz ... / Babanızı size vereceğim, beraber - | ce istediğiniz yere — gidersiniz!.. Gösterdiğiniz yiğitlik ancak böyle karşılanabilir!.. Ali Reis genç kızın ellerine sa- rıldı öptü, öptü: — Gerçek mi söylüyrosunuz??. Ah... O kadar... Graçyozanın geldiğini gören iki | uşak, onu karşılamak için kapıyı açmışlardı.. . Genç kız Ali Reisin kesti: — Bana inanınız ve güneş doğ - madan evel Ravena kapısında bu - lununuz.. Arabamla oradan ge - çerekne sizi de alırım. (Devamı var) mahkemesi yazganı Necip. ' Üstüner — Beykoz Sulh mah- k>mesi yazganı Mihriban. Aygören — Beykoz Sulh mah- kemesi yazganı Behcet. Alperen — Beykoz Sulh mah- kemesi yazganı Fevzi. Başak — Beykoz Sulh mahke- mesi yazganı Hasan, Olçayer — Beykoz Posta mü- dürü Salih. Kocakanat — Beykoz Maliye tahsil Başmemuru Seyfettin. Aydoğan — Beykoz Orman muamelât memuru İrfan. Turaman — Beykoz muhafaza memuru Salih. Orman HABER Akşam Postası IDARE EVİ ISTANBUL ANKARA CADDESİ Telgraf Adrosl: İSTANBUL HABER Telefon — Yazı; 28872 — İdare: 24370 ABONE ŞARTLARI $ 1 8 6 itayiki İ Türkiye: 120 350 600 1250 Kr.i ? Benebiz 150 443 B10 1610 iLÂN TARIFES! ğ ; İ Ticaret lânlarının satırı 12,50 Kosml Hânlar 10 kuruştur. Şîıhihı :;İ:ırivn! -M_u.;;iı:lrı HASAN RASİM US Basıldığı yer: — (VAKIT) Matbhaası |B Türkçeye CE B i | Geçiren : NA-BI -==:ımâ=::ı==::::un=ııu DELİKLER Gebidelikler Şahı Açıkgözler Padişahı Ali Cengizin başından geçenler RTENİSESSEEÜRTEES T SENMETMELLLETENTERLNLELANTENTENEENEEERRRRAZ e B İ — Gidip yatarsan isabet edersin !. Sen tabii değilsin.. Her halde bir şeyin var.. — Çok yoruldum, bir çok da ü züldüm. .Sonra yüz kuruşu boşu - hakikaten boşuna harcadım.. Hele elbiseyi bu hale getirdiğim için utanmasam ağlayacağım... Tabit — olmayışım bunlardan olacak !.. Nejad: — O, dedi, senin böyle şeyler - den müteessir olmıyacağını bili - rim.. Bugün mutlaka başına baş - ka felâketler de gelmiş olacak ?. Bize bunları anlatmak istemez mi- sin? . Ali Cengiz birdenbire haykırdı; | — Başka felâketler mi?. Hayır! Hayır! Yanrlıyorsunuz.. — Başıma başka bir şey gelmedi.. Şimdi bi - raz hararetim var.. Hasta olmak - tan korkuyorum, Ali Cengiz, — bunları söyledik . ten sonra soyunup eski yataklar - dan birine girdi. Arkadaşnın bit - kin halini gören Demir, müteessir oldu: — Ya hastalanırsa? — Sonra biz ne yaparız... Bir bu eksikti.. Ek - mek parası bulamadığımız bir sı - rada... Nejad Ali Cengizin — sırtmdan çıkarıp bir köşeye fırlattığı yırtık cekete bakarak: —Sırtımıza geçirecek - elbise - | miz de kalmadı.. Yarın romanımı bırakmak için kitapçıya nasıl gide- rim... Vaziyetimz cidden çok fe - nNâ... ) — Açlığımızdan hiç bahsetmi - yorsun!. Bereket ki gündüz karnı - mızı biraz iyice doyurduk.. Geceyi dişimizi sıkarak geçirelim.. Fakat yarm ne yapacağız.. Dışarıya bir ahbaptan ödünç para almak - için bile çıkmak kabil değil . Nejad bir müddet düşündükten sonra birdenbire: — Biliyor musun Demir aklıma ne gelid? dedi.. Bizim şu halimiz mükemmel bir roman mevzuudur. Çok tutacak, çok okunacak, — be. ğgenilecek bir roman mevzuu. Demir hiddetle cevab verdi: — Seni de romanını da şeytan - lar alıp götürsün!, Ben de karnı - mızı doyurabilmek — için bir çare bulduğunu sandım.. Bak Nejad: Ali yatakta, zıpzıp sıçrıyor. .Yok- sa biçare sinir illetine mi tutuldu? Demir yatağa yaklaştı: — Ali neren ağrıyor? diye sor - du... Ali uyuklamaya — başlamıştı. Böyle birdenbire kendine hitap e- dilişten ürktü. .Gözlerini korkun; bir halde açıp bağırdı: — Ah.., Aman yarabbi.. öldürüyorlar.. Beni affedin. şey söylemem. — Biçare dostum.. Seni kim öl- dürecek? Kime yalvarıyorsun ?.. | Kendine gel.. Burada biz varız .... | Arkadaşların... . j Ali Cengiz, korku ve telâş gös - terir şaşkın bir bakışla elini alnına götürdü: ş — Ben.. Ben.. Ne dedim?, Diye yavaş sesle sordu.. — Seni öldüreceklerinden bah - settin.. Affedin diyordun!. — Fena bir rüya gördüm gali - ba.. Sayıkladım.. Fakat burası çok soğuk.. İnsan yatakta bile ısmamı- yor... Neojad: | — Dur, dedi, şimdi sana istedi - ' Beni | Bir ! İ f ğinden âlâ bir ateş yakarım.. Demir: — Neyle yakacaksın? diye sor - du... — Ne ile mi? Tuhaf şey!.. Şim - di görürsün!.. İçine koyacak eşya- mız yokken bu sandığın ne lüzumu varl.. Kırıp yakarız... — Hakkın var... Mükemmel ! Nejad iki tekme de tahta sandı- ğı parçaladı. Ateş çabuk yakıldı . Demirle Nejad, ocağın — karşısma oturarak ısınıyorlar ve sıcaklığın hastaya iyi geleceğini ümid edi - yorlardı., Demir Ali Cengize seslendi: — Nasılsın? Isındın mı?, —Evet.. Fakat çok susuzum.. Ricaederim banaazıcık içecek şey ver... . Demir Nejadın yüzüne baktı: — Ne vereceğiz?. Sudan başka bir şey yok!.. —O halde neye soruyorsun? — Öyle amma.. Su, ya dokunur- sa... Ya hararetini arttırırsa., — İçine azıcık şeker koy.. — Güya şekerimiz varmış gibi Mükemmel! | söylüyorsun!.. — Komşudan iste... — Gece yarısmdan sonra mı?. Bu saatte herkes uykuda!.. — İş hasta için olunca akan su- lar durur... — Zavallı arkadaşım.. Sana yâl- nız su vermek icab edecek.. Iki arkadaş biribirlerine ve ara- da bir de hastaya bakıyorlardı. Evde derin bir sessizlik vardı .. Tam bu sırada kulaklarına bir ka- dının yavaş bir sesle şarkı söyledi- ği çarpmıştı. Bu ses iki genç üze- rinde büyük bir tesir yapmıştı. İç- lerinde yeniden ümitler uyanmağa başlamıştı: Demir: — Bu, dedi, komşumuz Mari - ka... Henüz yatmamış olacak.. — Git.. Ödünç biraz şeker iste.. — Şeker mi isteyeyim. Bilmem buna cesaret edebilir miyim?. — O halde ben gideyim.. Bir hasta arkadaşım için her şeyi ya - pabilirim, Sonra genç kızlar ekse- riya merhametli olurlar.. Bize yar- dım etmekten çekinmiyeceğine e- minim.. . — Haklısın... Hem Matmazel Eleninin kendisini görmiye geldi » ğini de söylemek lâzım... Ben gi - deyim bari... , t Demir odadan çıkmak üzereydi. Uyanık duran Ali Cengiz seslendi: — Nereye gidiyorsun?. — Komşuya, biraz şeker isteye- | y ceğim!.. — İstemem.. Zaten susuzluğum da geçti... Gitme. Lüzumu yok. — Sen bizim işimize karışma!.. Sen hastasın... Ne yapılmak lâzım geldiğini biz senden çok iyi bili - rİZ. ». — Demir, sen Ali Cengizin sö - Üzüne kulak verme.. -Hele mum sönmeden, diğer mumu yakıver.. Sonra da durmadan — Matmazel Marikaya git.. Demir mumu yaktıktan sonra komşunun kapısına doğru uzak - Taştı.. Ali Cengiz, mütemadiyen sesle- niyordu” — İstemem, dedim ya., Bir şeye ihtiyacım yok.. Gitme.. Gitme.. (Devamı var), ,