HABER mı öldürüp altın taşıyan bir gemiyi zapte' 4 Poııs HafiyeSi ( X n 9 ) l Gizli bir çete Pavrs isminde zengin bir::ğ_ 0 Fürk matbuatında bi yenilik olarak sayılacak bu roman birinci © defa “HABER,, de çıkıyor. Bu romanı bir sinema seyreder gibı takib için yatım elde ediyorlar, Polis hafiyesi x buna müâni oluyor. Diğer taraftan hırsızlar $€ GUN aü EDüyyea gaKU gae gFUN gaÜM W edecek, heyecamdan heyecana düşeceksiniz. tin asıl sahibi olan genç bir kızı kaçırı yarlar. 18 BANnIYYA S.. BU o kalmak isterim, Cevabile bu teklili reddetti. — Demek ki bizi terketmeği düşü - Yüyorsunuz? — Muhterem Kont, buraya gelinci- ye kadar pek tuhaf ve karışık bir ö - —mür sürdüm. Bu gerçi tehlikeli fakat ayni zamanda zevkli bir hayattır. Ve' benim bundan vaz geçmeme imkân yoktur. Bunun için bugün burada i - sem yarın nerede olacağım belli de - gildir.. Nerde kaldı ki Jan Maletesta ile edeceğimiz düellonun sonu da şim- dilik meçhuldür, Kont ciddi bir tavırla: — Bu düelle olmıyacaktır. dedi. Prens Manfredi de: — İki cesiir delikanlının boş yere kan dökmeleri doğra değildir. Jan Maletestayı buraya çağırınız. Sözleri-i| ni ilâve ettl. . Örsini dışarıya fırladı. Biraz sonra Mületesta ile beraber geri döndü. Ma- Jetesta soğuk bir tavırla susuyordu. — Prens: — Azizim, Jan siz Şövalye dö Ra - gastanı tahkir ettiniz. Şüphelerinizin boş olduğuna dair elimizde kat'i de - liller var. Tedbirsizliği yüzünden uğ- yradığı felâketten kurtulup aramıza dönen Kont Alma bütün kumandan - lıkları tasdik ediyor, dedi. — Kont Almanın sevgi ve saygımıza Tüyik olduğanu söylemek benim — için €n büyük bir şereftir. — Pek âlâ Jan! Şövalye dö Ragas- tanı gelince, kendisine haksız olduğu- nuza söyliyecek kadar temiz kalpli ve mert olduğunuzu biliyoruz. — Prens/.. Size cevap vermeden ev- vel Şövalyeye hususi olarak iki lâkır- (& söylemek isterim. Ş — Pek âl4.. Jan Maletesta iİle Ragastan bir pen- cerenin aralığına çekildiler. Bu sıra - da babasının arkasında duran Prim- GÇEVEZELİĞİ DIRAK & İŞİNİ BİTİR.. ver kimseye sezdirmeden öbür pence- reye yaklaştı. Jan Maletesta söze haşladı: — Şövalye sizi Romada yeraltı me- zarlıklarında gördüğüm andan beri cesnretiniz, mertliğinize hayran ol- dum. Bu fikrim Kont Almayı getirdi « ğiniz ane kadar değişmemişti. Kont hayatmı olduğu ibi namusunu da size borçludur. — Müösyö, emin olunuz ki... » — Birakmız da sözümü bitireyim Şövalye!. Size söylemek Istediğim şey deminki hakaretin asla aklımdan bile geçmemiş olduğudur. Hattâ sizi kız - dıracak,izzeti nefsinize dokunacak ze- hirli sözler aradığım sırada bile sizi takdir ediyor, şu kadar var ki ayni zamanda kıskanıyordum, ğ Şövülye çaşkın şaşkım — dünlerken Maletesta devam ediyordu: — Şövalye!. Size bu efendilerin ya- ninda tarziye vereceğim. Çünkü haka- rete lâyık olmadığınızı bildiğim halde sizi pek âd! bir şekilde tahkir ettim. — Ben de sizin gibi bir kahramanın böyle bir hale uğramasma — meydan vermiyeceğim. Şurada söylemiş oldu - Şanuz sözler aramızdaki dargınlığı sildi. Hakareti unutturdu. Bundan :;:n ben bu kadarımı bile istemez « — Teşekkür ederim Şövalye! Fa - kat sözümü bitirmekliğime müsande ediniz. Şimdi size tarziye vereceğim. Bu akşamki düello olmıyacak.. Lâkin gene düello edeceğiz! — Anlıyamıyorum... »— Herhalde kuvga etmemiz lüzım olduğunu söylüyorum. İkimizden bi - rimiz mutlaka ölmelidir. — Pek âlü. Sizinle boğazımı — bile kesmeğe hazırım. Çünkü haliniz ba - Mi — Deli olduğumu gösteriyor, değil mi? — Ne vakit vyuruşmamızı istiyor- sunuz? B SEN DE 2 JA PAYINI ALMAM z Ça J5TİYORSUN. DA " BORJİYA 'Ba T aa İ İ — — Yarın gece!. rum. Şu hareketime öyle zannediyo « — Pek âlâ.. Nerde? rum ki kimse şaşmaz, dedi. — Kalada, Prena Manfredi: —— Monteforteyi henüz iyice bilme - diğim için Kafa dediğiniz yerin neresi olduğunu kestiremiyorum. — Kalenin dışında, geçmiş olduğu- mnuz boğazın ötesinde iki yüksek kaya vardır, Bilmem dikkat ettiniz mi?.. Bu kayalardan sağ taraftaki bir insan kulasına benzer, İşte bunun için o ye- re kafa adı konmuştur. — Pek âlâ Müsyü, Yarın gece Kafa kayasında bulunacağım, — Teşekkür ederim Şövalye, — Bir şey daha sormak isterdim. Benim gibi namuslu bir adam, sebe - bini bilmeden sizin gibi asil hir kimse tarafından öldürülmeğe veya onu öl- dürmeğe razı olamaz.. « Sizi niçin düellaya çağırdığımın gebebini mi öğrenmek İstiyorsunuz? — Bu hakkım değil mi?., — Pek âlâl, Bu çok basit bir şey- dir. Ben Beatrisi seviyorum, Sizi hak- sız olarak alçakçasına tahkir edecek kadar aklımı başımdan alan bu aşk - > Ragastanın benzi sapsarı kesildi: * —« Prenses Manfrediyi mi seviyor - sumuz? * Maletesta Şövalyenin kolundan tu- ftarak sözünü kesti: genç adam salonun ortasına kadar İ - Terlemişti. Geçerken Primvere sürün- (dü. Prensesin elini alnma götürerek zmı_ sözünü mırıldandığını duy » Maletesta sart bir sesle: # — Möüsyöler! Senyörler! Ettiğim hakareti duyan sizlerin huzurunda * Sövalye dö Ragastana tarziye veriyo-! — Hayır.. Hayır evlâdım. Herkes sizin icabında böyle bir yanlışlığı dü. zeltecek kadar mert olduğunuzu bilir. Sözlerini söyledi. Herkes elini Jan Maletestaya uzat. tı. Ve sanki hiç bir şeğ olmamış — gibi güle konuşa dışarıya çıktılar, Ragastan da çıkmağa hazırlanıyor- du. Bu anda omuzuna bir elin dokun- duğunu duyarak geri döndü. Titredi, Bu el Primverindi: — Bu akşam sarayın bahcesinde si- zinle konuşmak isterim.. sözlerini mt- rıldandı. Ragastan dizleri titrediğ: halde hürmetle eğildi. Doğrulduğu zaman Prerses Manfresinin kapıdan çık » makta olduğunu gördü, Kont Alma ©- Vinden tutuyor ve yanında lükırdı söy- lemek için eğilen Prens Manfrediye gülümsiyerek bir şeyler söylüyordu. Ragastan bulunduğu yerde hâlâ taş gibi durarak kendi kendine düşündü: — Maletesta, Primverin beni sev - diğini söylüyordu! Halbuki o şimdi Prens Manfredinin karısıdır. Bu ü - Mit, artık benim için tamamen mah « völmuştur !.. Hayrr Maletesta aldan - dı. Kıskançlık onu deli gibi bir. hale getirmişti. Primver beni sevmiyor, bu muhakkak... O beni sevmiyor... Seve « mez,,, Hayal!. Delilik!.. Jan Maletes- ta ikimizden biri ölecek diyordu. KI » min ölmesi lâzrm geleceğini gimdi an- İryorum... —— DÜŞES DÖ BİZALYA Bu vak'aların geçmesinden on — beş gün kadar evvel parlak bir günün mehtapla aydımlanmış gecesinde Şen Saraya girelim.. Evvelce gördüğümüz heykelli sa - londa kalçaları üzerine uzanarak ba- şını kuş tüyü bir yastığa gömen Lük-