27 ŞUBAT 1985 HABER — Akşam Postası Yazanı Kadırcan Kıflı Zaraya yaklaştıkları zaman | bütün leventler yarım saat için- | de birdenbire Türk kılığma gir- Mişlerdi. Venedikli gemicilerden farksız olarak girmek, bir yan- "!ıliı sebep olabilirdi. Henüz Türklerin eline geçen limana, o zamana kadar tek bir Türk gemisi gelmiş değildi. âttâ ondan sonra da geleceği enemezdi. Çünkü Türk ge- Micilerinin akın yerleri, İtalya yıları, Yunan ve Tireniyen de- "izleriydi. Hele son zamanlarda, dâha zi- Yade Babar, Majorka ve Mainor- ka adalariyle İspanya kıyılarına 'I“İ'N yelken açıyorlardı. O gün Mezit bey kaleyi gözden Beçiriyor, yeniden Venediklilere Ptirmamak için ne yapmak lâ- Zimsa yapmnağa çalışıyordu. Hattâ ©rada hiç olmazsa ufak bir donan- Ma yaratmak, Dalmaçya kıyıları- di Türk halkı ve Türk balıkçıları İçin korkusuz bir yer haline sok- Mak istiyordu. Çünkü ne zaman-| beri o taraflarda dolaşan bir gemisi vardı ki, başlarına belâ olmuştu. O bu yüzden, bu ğlik sahillerde en iyi taşıma ve €e vasıtası olan gemilerden Ayda göremiyordu. Uzaktan bir Venedik gemisinin iğini görünce kendi kendine: — Sanırım ki limanı topa tuta- Ve öç almak istiyecek... işti. Çünkü Zaranın Türk- lerin eline düşmesi Venediklileri Sok kızdırmış, bir iki defa bırknç' :"'"Yle oraya girmek istemişler- Lı:’lın gelen gemi yalnız bir ta- K ıkvmedıklılcr buralarda bir gemi ıv dışımıılır, her halde bir fi- | h.: dolaşırlardı. Bununla bera- eh Zara limanı karşı koymağa çok Yerişliidi. Limanda bulunan ge- bı"' Himanım dışından görmek ka- 'l'lıldı Kale de, limanın dara » &ğzındaki kayalık burun üze- rüı*!di. oradan içeriye sağlam o- bir geminin girebilmesi için kaled 'deki topçuların toptan ölmüş "“:';nmı... lâzımdı. tllt bey doğruldu ve gelen İYe dikkatle baktı: — Bu bir tüccar gemisi !... b'" mMırıldandı. ai ka direğin ucunda bir Vene- bayrağı sallanıyordu. Onu da Törünce şöyle düşündü: ,.ö,bâllmııç olacak!... Kendi a- le Ağzımıza düşüyor... Şaşı- h?yl... Allah, Allah!... Ne o- L.ki“..';iiçünceıini henüz bitir. mki arka direkteki Venedik 'o*_ '!liı indi ve yerine koca- lll Tiırk bayrağı çekildi. & bey ve arkadaşları büsbü- BR e Ha ııg Veıııdıklı Ne oluyor?... midir, Türk mü- İHG%I bir Venedik gemisidir. —' de güzel bir gemi-.. Yepyeni .y_ Piril.. Ne kadar hızlı ge- | ÖC Venedik gemisinin limanı topa tutması ihtimali vardı ü &ı ı İ Rüyük Dcn z Rııu:m — Bizi aldatmak için çekmiş olmasın?... — Aldatacak adam kurnazlığı- nı böyle düpedüz, gözümüzün ö- nünde mi yapar?... — Taoplar hazır!... — Onun topları yok ki.. Ne di-| ye top kullanacağız... Gelirse, hoş geldi... — Limana girsin mi?.. — İsterse karaya da çıksm!... Neden çekineceğiz?.. İşte yağlı bir parça... Daldan armud düşer gibi ağzımıza düşecek... Gemi yaklaşıyordu. Yaklaştıkça da içindekilerin kı: lıkları besbelli oluyordu. Mezit beyle arkadaşları büsbütün şaşır- dılar: — Bunlar bizim leventler be!,, Vallahi bizimkiler..- — Fakat kim olabilir?.. — Sakımn bayrakları gibi elbise- leri de değiştirmiş olan Venedik-| Hler olmasın!.. Bu kancık herifler- den her şey umulur... Mezit bey: — He... y! Uzun Ömer!... başına... Her şey hazır mı?... —Hazır beyim!... Gemi Timanm ağzına beş yüz kulaç kadar sokulmuştu. Baş ta-| rafına çıkan genç bir adam Türk- çe olarak bir şeyler söylüyor, fa- kat duyuramıyordu. — Limanın ağzına... Dikkat. Birinci top... Ate . . ... şl.. Top patladı ve limanın ağzın -| da bir su sütunu havaya yükıcldi.* Gemi, bu işaretin: — Durt!... Demek olduğunu anlamıştı, dur. du. Şimdi geminin güvertesinde baş tan ayağa kadar silâh içinde ve yalm kılıçlarını havaya kaldıra -| rak kaleyi selâmlıyan yüzden faz- | la Türk akıncısı vardı. Fakat Mezit beyin şüphesi he - nüz geçmemişti. Geminin arkasına — bağlı olan kotrayı çektiler. Bordaya yanaştır- dılar. Sonra üç kişi gemiden kot- raya geçti ve kaleye doğru gelme ğe başladılar. Mezit beyle arka- daşları'dikkatle onlara bakıyor lar: | Top | — Bunda bir sır var... Bunlar Venedikli değil!... Yoksa gelenler elçi mi?... Bize ne söyliyecekler?- | Fakat gelenler elçi değil, Türk akımcılarının *a kendileriydi. Çün- kü kotra kaleye elli kulaç kadar kalınca Ali reisin genç ve gür sesi duyuldu: yyl.. Ben Ali reisim. Şahin reisin oğlu!... Mazit bey, da. ha tanımadın mı?... He Mezit bey dikkatle baktı: — Ali reis mi?... Fakat nere - den çıktı bu?... Diye söylendi. Ali reis yeniden | bağırıyordu: — Leventlerimle geldim. Lima- na gireceğim, yol ver!... Mezit beyin yanında şöyle ko î nuşanlar oldu: — Ali reisin ta kendisi... Odur. — Evet... Buna şüphe vok... — Onu hemen limana almalı!.. — Evet, hemen limana girsin... | tik: Bayan Azade, 18,55: İSTANBUL: 18: Fransızça ders, 18,30: Jimnas- |ilermeserecenecenecenenerescecan * Uçünou Senfoni, (Pastoral) plâk. 15,30: Haberler, 19,40: Bayan Ha: | lide — Monolog, 20: Maarif Bakan- | hğı namma konferans, — Galatasa: ray lisesi muallimlerinden Nurettin, 20,30: Balalaka orkestrası, Kero, 21,20: San haberler, 21,30: Radyo erkestrası, 22: Radyo caz ve Tango orkestraları. 223 Khz. VARŞOVA, 1345 m. 17: Solist konseri, 18: Keman konseri, 18,25: Sözler, — Plâk. 18, 50: Spor, 19 ler. 19,15: Oskes- tra konseri, 19,45: Konferans, 20: Kuartet konseri, 20,20: Aktüalite, 20,30: Şarkılar, 20,45: Sözler, 21, 30: İngiliz musikisi (sonfonik). 21, 45: Haberler. 22: Chopinin eserle - rinden konser, 22,30: Konferans. 22,45: Şarkılar, 23: Reklâmlar, — Dans. 175 Khz. MOSKOVA, 1724 m. 17,30: Sözler, 18,55: Kızılorduya koönser. 19,55: — Ulusal operalardan sahneler. Çekçe neşriyat, 23,05: İngilizce, 24,05: Almanca neşriyat. 545 Khz. BUDAPEŞTE, 550 m. 18,30: Klârnet konseri. 19: İtal. yanca ders, 19,30: Kuartet konseri. 20,40: Sözler. 21,10: Fenlândya ga- la musik ,10: Diş düyümları. 23,10: Haberler, 23,30: Caz orkes - trası. 24,20: BÜKREŞ 13 — 15: Gündüz plâk neşriyatı, 18: Radyo orkestrası, 19: 19,15: Radyo orkestrası,> 21: 20,45: Konferans; 21: Söüzler, 21,05: Piyano musik 35: Romen şar- kıları, 22: Konferans, 22,15: Radyo salon orkestrasının devamı. ingene musikisi. Cildiye ve Zühreviye Hastalıkları mütehassısı Dr. ÇIPRUT Beyoğlu, Asmalımesçit Bursa pazarı ittisalinde Atlas Han Tel, 43353 HABER A kşa n Poatası IDARE CEVİ ISTANBUL ANKARA CADDBSI Pelgrat Adresi İSTANBUL HAKEK Feletae — VazI: SNT İdarei 940*0 İ ABONE ŞARTLARI j ı 8 0 Bayat mm,ıımunmuuııı, Benebli. 150 o W0 aa0 ILÂN TARIFESİ Sahibi ve Neşrivat Müdürü: HASAN RASİM US Bazılaığı yeti (YAKIT) Matbaam KUPON 53 27-2-935 — — Bethoven | | kaynaşıyordu. Esir Kadın Nakleden: Ramize yalvaracaktı: “— Bana, sığınacak bir yer bul!,, diyecekti. Oğlunu da, bura- dan yolluyacaktı:, Varsın müreb- biyesiyle birlikte, babasından ka- lan evde otursun! Hem, böylelik- le, Matmazel Jackson'un müna- sebetsiz nasihatlerinden de kur- tulurdu. Asıl ehemmiyetlisi: Aradığı aşkı, genç bir adamda bulurdu! Kim bilir? Sevilmek kuvvetiy- le, sevmeğe de alışırdı. Belki bir gün Ramizi severdi. Yatağın içinde fır döndü. Sağa yattı olmadı; sola yattı, olmadı. İnce yorganını örttü, açtı. Bacak. larını bitiştirdi, ayırdı... Hulâsa, olmadı, olmadı... Ne yaptıysa ol- madı bir türlü... Ona, aşk lâzımdı! Bunu odasında yalnız kalıp da kendi kendine itiraf edişi, daha ilk defa olmuyordu. Den'zin açık pencereden süzülen mırıltısı, onu, kaçtır, aşk hayallerine sevketmiş- ti. “—Evet, yarım giderim... Aman yarabbi! Nasıl oldu da Vahidi eve alabileceğim biran olsun aklrm- dan geçti?... Buna, nasıl ihtimal verdim? Yarın giderim... Yal- nız Ramiz adresimi bilir... Matma zel Jackson ile Turgud bensiz ya- şayamamazlık etmezler a...,, Kollarını iki tarafa salib şek- Tinde açmış, sırtüstü yatıyor, du- daklarımı ısırryor ve böyle düşünü yordu: “— Ah, zavallı — evceğizim... Haziran ayı da, burada, o kadar harikulâdedir ki... Şehrin kalaba- lığına sıkışmak, denizden uzaklaş | mak felâkettir...., Fakat, birdenbire kaşlarını çat tı. Niçin?... “—Evet, niçin kaçacağım?... Niçin saklanmak mecburiyeti du- yuyorum?...,, Öyle ya: Bü, açıktan açığa Va hidden kaçmak değil miydi?... Yatak, ne kadar sıcaktı ve fi- kirleri kafa tasınım içinde, nasıl | Bu fikirleri kaynatan Ramiz miydi? Hayır... Vahid... Bu güzel ba- şın içinde, bu güzel saçların altın- da Ramiz gizli değildi... Vahid a- paşikârdı. HABER'in İ tefrikası No. 80 ıı Aşk ve His Romanı Onu görmesine, görüb de çoş- masına ihtiyaç yoktu. Vahidi gör- memeğe nafile yere çabalıyordu. Vahid, oradaydı, orada, orada, bu yatağım içinde... Eli, yanakları, onun yüzünü yastığın üzerinde Vahidin yüzünü arıyordu. ÖOnu arıyordu, onu... Altı sene müddetle, onu, müte- madiyen, rüyalarında görmüştü. Fâkat, rüya başkadır, hakikat başka... Rüyada geldiği vakit is- tediği bu adamı, hakikatte istemi- yordu; kovuyordu. Kovmak lâ- zımdı! Ramizi, şimdi pek aciz görü- yordu. Onu, nasıl olmuştu da, Va.» hidle mukayese etmişti? — Vahid!... Vahid!... diye du- daklarından bir inilti çıktı. Bu iniltiyi kesmek için, elini, dudakları üzerine götürdü. Zira, benliğinin çok derinliğ'ne damga- sını bu derece basmış olan bu a- damm ismini anmaktan bile kork tu. Babası, onu yahut yeğenlerini azarladığı vakit: *— Bizim ailede böyle şeyin yapıldığı görülmemiştir! -derdi> Biz, yanlış bir şey yapabiliriz, fa- kat yanlışı örtmek için yalan söy- lemeyiz... Bu, alçaklıktır!,, Hocası Murad Efendi de, ona: — Yalan söylemen'n mânası nedir?... Mademki Allah her şeyi biliyor...,, terbiyesini vermişti. Böylelikle, yalan söylememek, genç kadının aldığı terbiyede, cilâyı değil, kökü, asıl temeli teş- kil ediyordu. Onun içindir ki, kü- çük salona girib de, Hadiye ile kocasını kucak kucağa, dudak du«- dağa görmesi lâzım gelmişti. An- cak bu sayede hiyanete inanmıştı. Ancak bu suretle karşr tarafın “seni aldatmıyorum !,, sözleri hu- dudundan dışarıya çıktığına kana at getirmişti. Bu yalan ve hiyanetin hatıra- sını beyninden silmek için, Kâmi- le, bütün zihnini melekelerini top- ladı, Vahid hayatından çekildik- ten sonra bu hayal, onu, kıskanç- Lıktan kudurma derecelerine ge- tirmişti. Lâkin, orta yerde, bu derece vazıh tablolarla ispat edil- miyen, mübhem kalan yalanlar vardı... Acaba, Vahid, ne zamandan beri yalana başlamıştı?... (Devamı var) DA TdE Tenvirat ve muharrik kuvvet Tesisatını veresiye yapar. Bütün Şehir Buakşam MELEK y Sinemasında Viyana musiki Şerefine MRGDA motifleri ViYANA... WOLFF SCHNEİDER ALBAROH-RETTY Üzerine yapılmış olan filmlerin en mükemmeli AŞK BELDESi verilecek VIYANA GALASINA koşacaktır. Oyniyanlar : LEO SIEZACK Viyanalı Tenor “GEORG ALEKSANDER ve Viyana filârmonik Orkestrasile Opera Koro Heyeti JYOHANN STRAUSS lzdihııııfhn sakınmak için yerlerinizi önceden temin ediniz. Telefon numarası : 40868 — Musiki :