ati eli D H DEV"E “TELEFONUN KORDONUNU — KkEes! - DOĞRU AŞAĞIDA Bizl BEKLİYEN LOTOMOBİLE? ÜY ş EMNN &T EDİYORUM, Sizi-BİR ET ALIKOYACAK. e , Şatonun büyük kapısına — vardılar. | Buradaki karakolda diğerinden — iki misli fazla kuvvet vardı. Askerler se- lâm durduü. Kapı açıldı, Lükresle Ra- | gastan dışarı çıktıktan sonra Şöval - ! ye: —Ohle Diye geniş bir nefes aldı. —H- DİŞİ KAPLAN *Sent — Anj,, şatosu Şen saraya o kadar uzak değildi. Hâlâ Şövalye'nin kolunda bulunan Lükres bir — takım küçük sokaklara saptı. Hızlı adımlar- la fakat sessizce yürüyordu. Yolda Lükresin kolundan fırlayıp dar sokakların birine saparak kaç- mak zor bir şey değildi. Lükin kuvve- tine, kılie kullanmaktaki ustalığına ve her zaman tetikte bulunmak huyu- na güvenen, her türlü tehlikeyi göze alarak ve bu tesadüfün nasıl sona e - receğini merak eden Şövalye Lükresi korkusuzca takib etmeğe karar ver - mişti. Süzel kadın dar sokaklarda durma dan ilerliyor, Ragastan da peşi sıra gidiyordu. Nihayet Şen saraya vardı- Tar. Lükresle beraber Şövalye de içe- Yiye girdi. Bu büyük ve süslü sarayda horkes, olup bitenden habersiz uyu - yoran Lükres genç adamı bir kere — Buyurun.. Oturun Şövalye!.. de- dikten sonra meydandan kayboldu. Ragastan şöyle düşünüyordu: — Bu kadının maksadı ne olabilir? Beni buraya niçin getirdi Keşke ken- disine ziyaret meselesinden hiç bah - setmeseydim de Romaduan çıkıp git - seydim! Ne ise., Şimdi biraz dinlen - mek için hapishane bodrumunda bı - raktığım Sezar Borjiyanın sersemliği geçmiştir. Canavar herif!.. Kendine gelince vay haline! Bir kaç dakika sonra, Lükres elin- SORJİYA defa “HABER,, de çıkıyor. Bu romanı bir sinema seyreder gibi takib edecek, heyecandan heyecana düşe ceksiniz. Ş TUNAP GEYİ X19 BİRŞEV S$SÖYe LERKEN TELEFON BİRDEN BİRE KESİLDİ .. EVENE BİRKAÇ ADAM GÖNDERİN. BAKŞIN - İ LAR, MUHAKKAK FEVKAL> ADE BİR ŞEY olDU.. YAPMAK İSTEDİĞİNİ SBANLIĞA MÜSAADE ET. hl—(ecı İM. Mt OLMALIŞINIZ.. HEMA HİÇ ŞÜPME ETME « MELİSİNİZ.. — gi de gümüş bir tepsi ile odaya döndü. Tepsinin üzerinde mükemmel bir kah- valtı hazırlanmıştı. Fakat tepside iki kadeh bulunması lâzımken yalnız bir tane bulunması Ragastanın nazarı dikkatini celbetti. Lükres işve ile gülümsiyerek dedi ki: — Şövalye!.. Sent — Anj şatosunun kuru ekmek ve suyunu unutturmak için size kahvaltı getirdim. Buyurun., — Aman Madam!. Ne yapıyorsu - nuz?.. —Ne yapacağım.. Size iftiharla hiz- met ediyorum.. Yemek getiriyorum! — Oh madam!, Koltuklarımı ka - bartıyorsunuz... Düşes dö Bizolyanın, Sinyora Lükresin benim gibi bir ser « seriye hizmet etmesi, kahvaltı getir - mesi ne büyük şereftir!. Bu sözleri söylerken Şövalye'nin sesi tuhaf bir şekilde titriyordu. Lük- res bu titreyişin heyecandan mı, yok- sa alaydan mı geldiğini kestiremedi. Naz dolu bir gururla cevab verdi: — Ne zaman Vatikana gitmiş ol - sam Papaya bu eller sakilik eder, Pa- padan başka hiç kimse, hiç bir Senyör elimden bir kadeh içki almış olmakla öğünemez. Şimdi ikinci defa olarak bir de size sakilik ediyorum. Lükres bunları söylerken bir taraf- tan da gümüş tepsinin üzerindeki ka- dehe şarab dolduruyordu. Ragastan, kadehe dolduruldukca köpüren gül renkli bu içkinin içinde neler bulun - duğunü anlamak isler gibi dikkatle bakıyordu. Sonra nezaketle dedi ki: — Madam!.. Benim için böyle yo - rulduğunuza ve iltifatlarımıza çok te- şekkürler!.. Lâkin,.. Lükres hemen Şövalyenin sözünü kesti: — Lâkin mi?... — Evet madam!.. Ümrüm oldukca, yahud yaşıyacağım şu az zaman için- de, bu anı, bu hali hiç unutamıyaca - ım, Lâkin talisizliğime bakınız ki şa bf eeeti Bdi ağşkek, UŞKÇ HAB FNi a A © DPOZ-AD>< Ze WUDLCDU için Gizli bir çete Pavrs İsminde zengin bir —& öldürüp altın. yüklü bir gemiyi zabtel X:9 bu işin peşindedir. Şifreli işi anlıyor. Uşağı da yanına geldiği anda Li sızlar hafiyeyi basıyor. Polis - hafiyesl bir. mektup! yatını — zabtediyorlar. bareekere ee eee BEN BEŞ DA- KIKADA | , ıııuıAnl'd' TELSİZI KINBYİ TA! 'TAHRİB EDEBİLRİM İ VAPURU GBATIRARAK KİMSENİN HADİSENİN FARKINDA OLMAMA - SINA ALIŞA— Z . BORJİYA 09 —a — — ——— e anda karnım aç olmadığı gibi.. Susa- madım da! Ne kahvaltıdan bir Tokma alabileceğim, ne de şarabdan bir yu- dum içebileceğim !, Lükres gülerek ve ellerini birbirine vurarak adeta bağırırcasına bir sesle dedi ki: — O!l. Demek dünyada bizim — Şö- valyeyi de korkutacak birisi varmış.. O da ben imişim! — Korku mu dediniz madam? — Evet Şövalye!, Bir kadeh şarab adeta sizi korkuttu. Ragastan hemen kadehi kaptı ve: — Yanılıyorsunuz madam!.. Bu şa- rabın içinde en müthiş bir zehir — bu- Tunsa gene içerim, Ve kimseye Şöval- ye korktu dedirtmem.. İşte ishatı! Diye bir yudumada kadehi yarısı « na kadar boşalttı. Bunun üzerine Lükres de hemen kadehi aldı ve Şövalyenin içtiği kena- rı dudaklarına yaklaştırarak : — Sıra benim!. Diye bir yudumda da o şarabm geri kalan kısmını içti.. Sonra Şövalyeye dönerek şu sözleri söyledi: — Görüyorsunuz ya Şövalye! Eğer zehirlenmişseniz yalnız — değilsiniz. Ben de beraberim. Ragastan bir şey söylemedi.. Yal - mız aklından şunları geçirdi: — Ne tuhaf kadın? Ölümden — bir eğlence imiş gibi bahsediyor.. Böyle feci bir konuşmadan zevk alabiliyor. Lükres devam etti: — Ümrümde bu kadar eğlenmemiş- tim. Güleyim bari.. Ne tuhafsın Şö - valye?., Demek ki sen beni hakikaten bir insanı zebirliyebilir sanıyordun. — Madaml!.. Ben sizi pek büyük iş- lere kabiliyetli sanmaktayım, Tuttu - ğunuz yolda eğer önünüze bir engel çıkarsa ve bu engel bir insan olursa, Gnlüne çıkan şeyleri kırıp yıkan bir gel gibi siz de onu mahvedersiniz bu muhakkak.. Deminki gibi gimdi de Ragastanım üaü ee ai e eei e ll İ el sesinde bir titreyiş — duyuluyordu. Lükres âdeta ürktü ve çekindi. Şö- yalyenin kılıç kullanmak kadar söz söylemekte de usta olduğunu anla- mıştı Ve onun “Siz bir insanı pek ko- lay zehirliyebilirsiniz!,, demek olan bu sözlerini bir iltifat gibi kabule mecbur kaldı. Genç kadın şüphe verici bir gülüm- seyişle konuşmağa devam etti: — Şimdi bana hapishanenin bodru- mundan nasıl çıkabildiğinizi ve kar « deşimi mantosu ile kılıc ve şapkasınf nasıl olup da ele geçirdiğinizi anlatın Şövalyel. Bulunduğu büyük tehlike karşısım- da Ragastan mantosunun altında sağ eliyle hançerini kabzasını kavramıştl. Fakat görüüşte gayet saf bir tavır tar kınarak genc kadına şu cevabı verdi! — Bu pek sade bir şeydir. Madam! Kardeşiniz Sezar bana alçâkcasınâ bir teklifte bulundu. Sevdiği bir kızın duygularını ve kalbinden geçenli öğrenmeği pek istiyormuş.. Eğer befi bunları biliyorsam ve ona anlatmağt razı olursam beni hemen serbest bırâ* kacağını söyledi.. — Bu kız kimdir?.. — Geçenlerde zehirlenerek öldürü- len Kontes Almanın kızı Beatris! — Yal, Sonra ne oldu? — Ne olacak?.. Verdiğim cevablaf hoşuna gitmediğinden Sezar pek yade hiddetlendi. Ve beni öldü! için üzerime atıldı. Ben de hemen se'” gili kardeşinizin gırtlağına sarıla! biraz boğdum. Bana karşı gelemiy? * cek bir hale koydum. Sonra benim yerime Monsenyör Sezarı zincire w rarak bodrumdan çıktım. gl — Kendi yerinize Sezarı zincire vurdunuz?.. — Evet madaml, v — Ve bunu da yüzüme karşı söyler meğe cesaret ediyorsunuz ha? !. — Siz sordunuz. ben de - söyled” madam! tmek EDERİM. varVA