.—— Burada ne var sanki, kar- ?.. Vaz geç!. Yolu şaşırır, ge tikirsin., — Canım, avuç içi kadar yerde kaybolur muyum hiç!.. İstersen Yanıma birisini daha ver.. Meselâ küçük Hüseyini, kara Yusufu, ya Ayı Mustafayı-. O, benim gibi deli değildir, sapıtmaz... Ali reis, bir türlü buna razı ola- Miyordu: — Ya ansızın bir korsan gemi- i, yahut bir düşman bastırır - ve lâzım gelirse.. — Bütün gemiler şimdi liman- » Limana girmiyenler de h'hlldo battılar, Batmıyanlar da 'de hayır kalmamıştır. Ali reis şu dakikada, gemisin- den hiç bir kimsenin ayrılmasını asına sığdıramıyordu. Her defasında deli Mehmede karşı koydu ve göndermedi. Yarım bir ay Şeytan adasının Ardından havayı ve denizi biraz Aydınlatmıştı. Deli Mehmet yeniden reisin ya- Rma sokuldu. . Ona karşıdaki sivri kavalıkları di: — Orada bir şey var! — Ne var?.. — Bir kayık.- Gündüz gördüğü- ©0 Müz güzel kayık.. Sahibi bizden " *Vvel buraya gelmiş ve onu ka- Yaların arasındaki kumsala çek- h — Evet!.. — Ben asıl onun için karaya istiyorum. — Koca bir gemidesin, o kayı- &ne yapacaksın? — Geminin iş göremediği, fakat ::". bir kayıkla iş başarılan yer. de olur. Onda gözüm kaldı: tedi, reis başını salladı ve gülüm- Deli Mehmed onun ormzuna eli- Bi koydu ve sarstı: 5:_ Yavaş yavaş yola geliyorsun l 'Ya gelen adamın kim olduğu- da merak ediyorum. Şeytan- k'üh başka kimsenin barınamı- Yacağı bu uğursuz yerde... — Sus!... Oğursuz deme!... O- Öüyeri aati l:eomdı fırtınayı — kazasız ı_:_'kim._ Uğursuzluğun da B Uğuru olur... Her ne ise... :—umı. burada işi ne?... Yar? bunu bilmiyecek ne * Gezmeğe çıkmıştır, yahud Üai Avlıyordu, fırtınanm - geldi- Taya ““Tünce o da bizim gibi bu- Sığındı. » Sicilyadan burası hiç değilse O ap T aaatlık yol... Balık avla - ı...ı:"l de Palermo kıyıları ne bm , Hüyor? Bunlara benim ak- l.';â'hf.vw... Bırak da şunu an- L.,_d Nasıl olsa sabaha kadar —s.:)"— Bir saale kalmaz, dö- _"' Yusuf araya girdi: u_?vn kefil olayım, birak ta Yada, Fakat yanma bir de akıl- ün Sana Fada yanlarına gelmiş olan e : TOsman atıldı: Ben gideyim reis!.. No. 30 Rüyük Deniz Romanı srerereeeme e serenene ee eecannne Seytan adasındaki esrarlı kotra neye bekliyordu? Deli Mehmed Sansarın ensesin- den avuçlıyarak havaya kaldırdı: — Gördün mü gönüllüyü...Hem de hiç arkamı bırakmaz! Ali reis biraz daha düşündü. Deli Mehmedle Sansar Osmanı süzdü: — Haydi öyleyse... Çabuk dö- nün!.. Bizi bekletmeyin!. Yarım saatte her tarafını görebilirsiniz zaten!.. Ay biraz daha yükselmiş ve or- talığı oldukça aydınlatmıştı. Gemiden indirilen ufak sandal onlorı kumsala çıkardı. Deli Mehmed kendini kayalık- farın dibinde bulduğu zaman için- de, dileğine kavuşanların rahatlı- ğt ve sevinci vardı. En sonra kafasını kurcalryan, kafasının içinde kızgın bir çengel gibi asılı kalan kuşkusunu aydın- latacaktı. De'ti Mehmed Sansar Osmana hafif bir sesle: -— Gözünü dört aç!.. Gürültü olmasın!.. Eğer o adam kayıkta ayuyer sa ürkütmiyelim.. Dedi., Zaten ! unları söylemeğe lüzum yoktu. Çünkü Sansar Osmanın en gürültülü yürüyüşü bile, başkala- ranan en sessiz yürüyüşünden fark. sızdı. Fakat Deli Mehmed bu sözleri kendisi için söylemiş gibi, ayakla- rmın ucuna basarak yürüyordu. Eli kalın ağızlı eğri kılıcın sapın- daydı. Sansar Osman da elini be- Kindeki hançerden ayırmıyordu. — Ne olur, ne olmaz? Diyorlardı. Sivri kayanın kenarına geldi. ler: — Sansar! — Ne var? — Haydi yavaşça şu taraftan sıyrıl, kayığa bak, adam ne yapı- yor? — Peki ağam!.. Sansar Osman kayalığın kena- rrndan bir sansar gibi kaydı Biraz yükselince arka tarafını apaçık gördü. Kayık orada idi. Umduk. ları gibi baştan kara — edilmişti. Fakat içinde hiç bir kımıldanış göremedi. Gözlerini dört açtı, biraz daha ilertedi. Daha iyi baktı. Orada hiç kimse yoktu. Kayığın sağına, soluna, arkası- ma baktı. Gene göremedi. Yalnız gövertede ipler, kürekler, kalın bir kürek, kancalar filân vardı. Küçük ambar kapağı kapalıy- dı. Zaten kayığın ambarı o kadar ufaktı ki hava ne kadar soğuk o- lursa olsun, kapak kapalı oldukça orada bir adamın bir saat bile kal ması, ölmek demekti. Geriye döndü. Avuçlarını bir boru gibi ağzına dayadı. Bir fısıl- tı halinde haber verdi: — Kayıkta kimse yok; -» — İçinde olmasın!.. — Olamaz!.. — Etrafa bakdın mı?, — Baktım.. Buralarda bir in- san değil, can bile yoktu. (Arkası var) LA AO eZ Di le B SADD 0 Kağmndle i sarask İi DKOi e el ai MA S AYA el | | BUGUN İSTANBUL İstanbul erkek lisesi felsefe — muallimi Nimetullah Öztürk, 20,30 — Balalay - kan orkestrası; Kurt, 21,20 — Son ha- berler, 21,30— Radyo orkestrası, 22,00 — Radyo tango ve caz orkestrası, 223 Kha, VARŞOVA, a. 18,35: Şarkıdar, 18,50: Bpor. 191 Sözler, 19, 153 Oda musikisi, 19,45: Konferans. 20: Org musikisi, 20,20: Sözler. 20,801 Şarlılar, Tlr Hafif musiki. 21,43: Haberler, 21,45: Közler. 21,50: Chopin konseri. 17,30: Fırka nöşriyatı. 15,30: Kızılordua için |ı—noıını köonser makli, 22; Çekçe neşriyat. 33,00: Kagilzice noşriyat. 24,08: Almanca neş- riyaf, B3 Kha. MOSKOVA, (Stalin) 361 m. 843 Khz. BUDAPEŞTE, 530 m. 18,30: Piyano koönseri. 16,10: Bözler. 18401 Macar şarkıları, 20,40: Stüdyo temslli. 32,50: Haberler. 28101 Cazbund. 23,50: Üperma or- kostrası. V0 Kbr. HAMBURG, $89 m. 18,90: Köylü şarkıları. 19,10: Sözler, 19.30: PK 19450 Sözler. 19,8ö8: Hiaberler. — 20: Sürasussun eserlerinden (Viyana musiklsi ). Zi; Haberler. SI İö; Konser, (Berlinden ma- Kü). 214öt Yenl ve eski örg müsikisi. 22: “Der Holzdleb' adlı Maryaerim ıııdı.lıh opera, 0230 Khz. BRESLAT, 316 m. 17,80: Radyo orkestrası. 19: Sözler. 19,08: Düet ve şarkılar, 19,40: Sözler. 20: Şen plâk- lar, 20,60: Haftanın haber lemali, ZI: Güsün Ka haberleri, 21,13: Ulusal neşriyat (musl- Kü ekeç). 22,30: Çite musikisi. 28: Haber- |'ler, 28,80: Dans. İRTİHAL Tanmmış âlimlerden Mar'aşi Saçaklı zade akrabasından 80 se- ne tahsiliirfan ile Istanbulda ya- şayan Bay Kemal Arucaş 18—2— 935 Pazartesi günü vefat eylemiş- tir. (3977) ALGOPAN © j ee &Ş en tesrli — ve geçirici — ilâçtır. Her eczaneden isteyiniz. HABER Akşam Postası IDARE EVİ ISTANBUL ANKARA CADDESİ —H Yetgrai Adresli İSTANKUL HABER Yeletan — Vazit EANİT — Gdareı tarte ABONE ŞARTLARI ı . * t ayan Türkiyer 180 880 660 1286 Krş Kenebir 180 Mo W46 161t ILÂN TARIFESİ Hicaret Günlarının setin 12b4 Koami Uünlar 10 kuruştur ss0aaanecARELETELEKLELACEANLEAERENASE SADA Sahibi ve Neşriyat Müdürü: HASAN RASIM US Bazılarfı yeti (VARIT) Matbasm Ömrü, mütemadi harplerde, cephelerde geçmşti. Umumi harp, sonra İstiklâl harbi... Böylelikle tehlikelere alışmıştı. Tehlikeler, sanki bir su idi; o ise bir balıktı... Balık nasıl susuz yaşayamıyorsa, © da tehlikesiz edemiyordu. Kumar masası başındayken, kendini feda ettiği zamanki ihti- rası duyuyor ve zevk alıyordu. Otomobili, evler arasına girdi. İşte, bu evlerin bir'nde, eskiden kumar oynardı. Şimdi ise, içerde kimse olmamakla beraber, ihtirası ; | kabardı. Oyun oynamak istiyor- du. Saat'ne bektı. Henüz on olmamıştı. Biraz daha ilerlediler. Feridi “— Herhalde, daha evvel Va- hidi görsem... Ona, karısıyle konu şacaklarımızı anlatsam...,, Otomobil, daha ilerledi. Son akşamlar daima gittiği ku- ma:haneye varmışlardı. Bu esnada, Ferid: *“— Demek ki Vahid karısm- dan bu derece para çekmi'ş... diye düşünüyordu. Amma da insafsız- lık... Onunla uzun uzadıya konuş- malı...,; Fakat kumarhaneye girmeme- sİ için emir almıyan şoför, bu vi zifeyi gören binanm bahçesine girdi. Ferid de, ahbabrna gitmezden evvel buraya gitmekten kendini alamadı. —S Çok geniş ve çok alçak bir ya- tak... Tahta aksamı da görünmü- yor, madeni aksamı da... Güzel dantelli çarşafları yerlere kadar düşüyor. Yumuşak ve kocaman yastıklar, duvara dayanmış, gri bir panoya yaslanıyor. Bu odayı, vaktiyle Vahid tan- zim etmişti. O zamandan beri, Kâ mile de, hiç bir yerini değiştirme- mişti. Hâileden sonra, çok yorgun, çok bitkin bir hali vardı. Her şey- den ümid'ni kesmiş bulunuyordu. Neş'esi kırılmıştı. Hattâ kaçmağı bile düşünmemişti. -Hem, sonra bu itiyadlarını brrakıp da nereye gidecekti? Alçak yerde yatmak, başınm üzer'nde yüksek bir mesa- feye sahip olmak, açık renk du- varlara bakmak, odasında krymet İi eşya, güzel paravanalar bulun- durmak, lâmbasmın düğmesini ta yanıbaşında bulmak, okurken uy- kuya dalmak itiyadlarmı kazan- mıştı. Bunlar , vazgeçilir şeyler miyd'? Burası, bütün gün oturulacak bir oda değildi. Kâmilenin odasıy dı. Eskiden, bazan, kocası onu e- şikte durdürur, yatağma * doğru, yavaş yavaş yürümesini isterdi- “— Sen bu odada olduğun ka- | hücum ettirmişti. (Devamı var) Bu akş Esir Kadın Nakledeo: HABER'in No. 23 ( Vâ-Nü ) tefrikası Aşk ve His Romanı Siscmayala Aynanın Sırrı Seven ve sevilenlerin filmi... Evlilik hayatının kıtkançlıklarını, şüphe ve ihtiraslarını gösteren Fransızca sözlü film Oynryan: NANCY CAROLL Proğramda haftanım yenilikleri Paramount Dünya Haberleri dar hiç bir yerde güzel olamıyor. sun!,, derdi. 2 Gözlerinin içine bakardı: “— Saçlarından sanki bir şua çıkıyor da odayı aydımlatıyor..,, Şimdi, Matmazel Jackson al- çak yatağın kenarına sıkılarak ilişmiş, kemikli kolları arasında hanımını sıkıyordu. Öksürüğü gel diği halde, Kâmileyi rahatsız et- memek için, kendini tutuyordu. Şimdi artık her şeyi öğrenmiş- ti. Kâmile ona: — Açlıktan ölüyor... Onun için geri gelmiş! -demişti. Ve kocasını perişanı hasta ve sığınacak bir yer arayan bir biça- re olarak tasvir etmişti. € şanih,kb.:kl cmföyp — Reddettim... Fakat içime a- zap oldu... Onu eve kabul edeme- mezlik olmaz ya... Buna, Matmazel Jackson, bü- yük bir coşkunlukla cevap verm'ş- Ü. Kâmile bu akaşam, son derece hasta olduğunu söylemişti. Yat. mıştı. Kâbuslar içinde kıvranmış- tı. Uyandığı zaman, bariz bir has- talık nefes almasına mani oluyor. du. Anlaşılmaz b'r endişe, bir. ü- midsizlik bütün benliğini kapla- mıştı. Adeta korkuyor gibiydi. Fa kat neden korktuğunun farkına varmamıştı. Uykusu arasında, Va. hid'n ge'miş olduğunu sanmıştı. Kozası ona muhtaçtı. Yardım et- mek için uyanmıştı. (Arkası var) Küâmile, altı sene evvelki o vak'adan sonra mürebbiyesine kar şı daima kapalı kaldığı için, $'m- dir aralarında, o zamandan beri ilk defa olarak samimiyet yeniden teessüş ediyor gibiydi. Nafile yere kocanıza karşı © derece sert davrandımız... O, o ka- dar fena bir adam değildi ki... Bü- tün kabahat Hadiyedeydi... Hadi- ye onu baştan çıkardı. Ve sonra anlatıyordu: Bu ku- zini, evlerinde de ne fenalıklar yapmıştı. Zaten Hadiyenin aile- sinden de hayır yoktu. Babası, an- | nesine karşı yapmadığı fenalığı brrakmamıştı. Onu mahvetmiş, üs telik, hiyanetlerin hiç birinden ge ri durmamıştı. Ekşimiş, tersleşmiş ruhu — ile, Hadiyen'n annesi de, kızıma: “— Bana benzeme... Hayatta muvaffak olmak için ne yapmak icap ederse yap!,, telkinlerinde bulunmuştu. 1flös ettiğini düşünerek ele ye- niden b'r servet geçinmek istemiş- ti. Zengin bir kız olan Kâmi'e ile kur yapmasını oğluna telkin et- mişti. Fakat, bu şikârdan yüz bula madığını görünce, kıza karşı k'n bağlamış, onun saadetine kızımı he