e7 PY » k. Çocuga bir sahtek bakıyordu (Baş tarafı I incide) Yalnız, Stasivki ölümünden sonra geriye sadece karısını bı - rakmamıştı. İki de çocuğu var- dı. Bugün bile babalarının ölü- münü bilmiyen bu çocuklar, an - nelerinin tevkifi üzerine sokak - ta kalmışlardı. Staviskinin, hayatta iken mu- avenetini görmüş olan binlerce insan, rezalet kopar kopmaz or- tadan kaybolmuşlardı. Staviski ile tanışmış olanla - rın hepsi, kendisi gibi haydud, dolandırıcı, —serseri değillerdi. Onun ahbablarından çoğu na - muslu adamlardı ve Staviskinin ne mal olduğunu katiyen bilmi - yorlardı. Hakikati, ancak reza - — let patladıktan sonra öğrenmiş - lerdi. Fakat bu, onların Sta - wiskiye manen olsun, maddeten olsun borçlu olmalarına mani teş kil etmezdi. İşte bu binlerce insandan hiç biri, babaları ölmüş, anneleri idareten hapse atılmış olan ço - cukların yardımına koşmadılar, bu yüzlerce insanm arasından yalnız bir kişi Staviskiye borcu- nu hatırladı, çocukları himaye - sine aldı. Bu adam ise, eski bir ağır ceza mahkümu olan Henri Pulner idi. Pulner, 1926 senesinde sah - te bono sürmeğe teşebbüs etti - ğinden dolayi sekiz sene ağır ce- zaya mahküm olmuş, hapse gir- miş, 1932 senesinde affa tabi tutularak çıkarılmıştı. Staviski, bu adam hapiste i- ken ailesine ve çocuklarına, ha- pisten çıktıktan sonra da kendi - sine yardım etmişti. Pulner de şimdi, Staviskinin bu iyiliğine mukabele ediyordu.. Çocukları almiş, onlara bir ev, bir de dadı tutmuştu. Çoııuıı ra: — Babanız uzun bir yolaılıı— ğa çıkt. Anneniz de sinirlerin - den hasta, hususi bir hastanede tedavi ediliyor, haftada bir gün kendisini görebilirsiniz. Madam Staviski de hapisha - neden, müddyvumumiye müra - caat etmiş kanunsuv olarak mev- kuf tutulmasına karşılık haftada bir gün hapisten çıkmasını, hu- susi bir hastanede çocuklarını görmeğe izin verilmesini istemiş, bu izni almıştı. Her hafta, cumartesi günleri, kadımnlar hapishanesinden, Ma - dam Staviski otomobille çıkıyor, eski tanıdıklarından bir dakto - run hususi hastanesine giderek, bir sedire uzanıyordu. Yanında hasta bakıcı rolü oynayan iki kadın gardiyan bulunuyordu. Bir az sonra Pulnerle beraber iki ço- enl> geliyor, annelerinin boyun- Javmna atılıyorlar ve soruyorlar - : — Daha iyi olmadın mı an- ne? Ne zaman çıkacaksın! Her seferinde Madam Stavis- ki müteessir oluyor, fakat göz yaşlarını tutarken: — Yakında, diyoru, yakında çıkacağım. — Staviski meselesi tahkikatı bir taraftan devam eder ve yılan hi- kâyesi gibi bir türlü bir neticeye varamazken, gazeteler, Pulne- rin fedakârlığından, bu eski a- ğirceza mahkümunun, cani, hay- dud ve namussuz da olsa, kendi- sine ve çocuklarına iyilik etmiş olan bir adama minnettarlık bor- cunu ödiyen yegâne adam oldu- ğunu yazıyorlardı. Bir taraftan da, Staviski işinden yakalanmış olanlar, Plunerin aranmakta o- lan bazı vesikaları gizlediğini id- dia etmişler, onun Madam Sta - viski ve çocukları ile olan bu a- | lakasını, minnettarlıktan başka bir hisse, menfaate dayandığını söylemişlerdi. Pek tabil olarak, müddelumu- mi, Pulneri çağırarak sorguya çekmiş, neticede bu iddiaların doğru olmadığını tesbit etmişti. Pulner, etraftan sıkıştırılma- ğa başlandığını görünce, endişe- lere düştü. Müddelumuminin ya- nından çıkmadan evvel sordu: — Efendim, tamamen serbest miyim,. İstediğim yere gidebilir miyim?. Müddeiumumi düşündü ve şu cevabı verdi: — Serbestsiniz. — İstediğiniz yere gidebilirsiniz, amma.. Bel- ki bugünlerde malümatınıza mü- racaat etmek lâzım gelir. Seya- hat ederseniz bana adresinizi bı- rakınız. Pulner çıktı ve ertesi günü bi- risi müddeiumumiye birisi avu - katına, birisi de gazetelere olmak üzere üç mektub gönderdi. Pulner, mektubta kendisinin eski bir mahküm olduğunu ve yu karıda nalattığımız gibi Stavis - kiden nasıl yardım gördüğünü, ne gibi bir hisle Staviskinin ço - cuklarına yardım ettiğini anlat - tıntan sonra, kendisinin de Sta- viski gibi bir ölüme kurban git- mesinden korktuğu için hiç bir kimseye adres bırakmadan orta- dan kaybolmağı düşündüğünü bildiriyor ve şöyle bitiriyordu: “Çok uzaklara, hem de serian gidiyorum. Orada, minnettarlık- tan ibaret olan yegâne cinayeti- min cezasını çekeceğim.,, iramğakann Yeni bir deniz (Baş tarafı | incide) ledilebileceği — Musolininin son beyanatındaki sulh hakkındaki teminata rağmen — düşündürü- cü bir iştir. Musolini ile Lavalin resmi tebliğleri, beyanatları ikinci sa- yıfamızdadır. İki devletin Afrika müstemle- ke işlerinin halledilmesi üzerine Fransızlar, bu sefer, İtal arın da yardımiyle, epeyce zamandır kendilerini düşündüren, fakat 1- talyanlarla mevcud anlaşama - mazlıkları yüzünden bir türlü gi- rişmedikleri bir plân tatbik ede- bileceklerdir. Bu plân, Sahrayi kebirin bir deniz haline getirilmesidir. Ma- lâüm olduğu üzere, dünyanın en büyük ve en yaman çolü olan Sahrayi kebir vaktiyle denizdi.. Hattâ burada, hâlâ deniz baki - yesi mevcuddur. Sonradan, su - lar çekilmiş, bu koskoca arazi, yalnız kendi kendini değil, civar- daki memleketleri de kasıp ka - vurmağa başlamıştır. Filhakika Fasm, Cezayirin olsun, Trablus Garb, hattâ Mı- sırın olsun, iklimine bu fazla sı- caklık menfi surette tesir etmek- tedir. - Halbuki Sahrayi kebir, deniz sathından otuz metre, hattâ bazı HABER — Akşam Postası âr Prens Lovenş- tayn Sardan çıkarılmak istenen adamın macerası — Prens Lovenştayn Sar akibetinde büyük rol oy- nayacaklardan biri olan prens Lovenştaynın Sardan çıkarılması hakkında gelen haberlerden son- ra, üç büyük hareketten birinin başında bulunan bu adama dair ecnebi gazetelerinde yazılar çık- maktadır. Sarın bugünkü haliyle kalma- sına taraftar olanların, yani “Sta- tukocular,, ın başındakilerin biri de, Almanyadan çıkarıldıkdık- tan sonra Sardan da çıkarılması mevzuu bahsolan ve bilâhare si - yasetle uğraşmıyacağına dair ver- diği söz üzerine bundan sarfı na- zar edilen prens Lovenştayndır. Lovenştayn, Her Hitlerin ik- tidar mevkijne geçmesinden son- ra, nazi aleyhdarlığı yüzünden Almanyadan çıkarılmış ve Avus- turyaya gitmişti. — Avusturyaya karısiyle kaçmıştı. Otomobilinin üzerinde Almanya cümhuriyeti - nin bayrağımı taşıdığı için, na - zilerin hücumuna uğramış, karı- sı nazilere ateş etmişti. Bu ha - diseden sonra Prens Lovenştayn ve karısı Avusturyadan çıkarıl - mışlardı. Son zamanlarda Sarda bir İn- giliz polisinin döğülme hadise - sinden az önce bu İngiliz polisi- nin bulunduğu kahvede prens Lo- venştayn da oturuyordu. Prens, bu sırada, Sar hükümet komisyonu reisi Mister Knox'a bir de şikâyette bulunmuştur. Ecnebi gazetelerinden bazıla- rımda okunduğuna göre, Sarda €en aşağı üç sene oturmamış olan, bununla beraber Almanya aley - hine hareketlere geçmiş bulunan- 4 lara “Vatan haini,, gözüyle ba - kılacak ve o ıurotle muamele gö- receklerdir. yerlerde daha fazla aşağıdadır. Atlas Bahrimuhitinden ve Mori- tanya kıyılarından başlayarak 400 kilometre uzunluğunda bir kanal açılması, burasını hem su ile doldurabilecek, hem de daimi surette açık denizlerle temasta tutacaktır. Böylelikle, iklim de- ğişebileceği gibi münakale de deniz yoliyle daha kolay olacak- tır. Bu yeni deniz, Karadenizden pek daha büyük olacaktır. Hog- gar denilen kısmın en şarkına ka dar bütün sahrayı kaplayacaktır. Denizin şimalden cenuba uzun - luğu bin, Şarktan garbe eni iki bin kilametre olacaktır. Bay Fatin neler Sardakıyerf söylüyor? (Baştarafı J inci de) rağın altındaki dayanacak yerle- rin sağlam mı, çürük mü olduğu: nu anlayabiliriz. İşte böylelikle İstanbulun temeli için de, pek dayanıksızdır denemez. Burada waktiyle, bütün çöküntülerle çı- kıntılar olmuştur. Şimdi altımız epeyce yerleşmiş, pek o kadar kolaylıkla krmıldanmıyacak gibi olmuştur. Bastığımız topraklara güvenebiliriz. Dünyanın başka kısımlarile ölçünce, İstanbul, pek öyle oynak değildir. — Türkiye toprakları içinde altı en çürük yer neresidir? — Rodos adasımın — karşıları- dir. Secwra, sıra ile, yukarı doğ- ru, İzmir, Marmara, İstanbul, A. nadolunun öte yanları gelir. Bü- tün Türkiye yersarsıntıları duyan bir ülkedir. Daha yukarılarda, — örnek diye gösterelim — Ru:- yada, Sibiryada teprentiler ol - maz. Oranın altı çok daha sağ.- lamdır. Anadoludan ise, Japon- yaya doğru gidiniz... Hazer de- nizi, Türkistan, hele Japonya, sonra Amerikanın — Japonyaya karşı olan kıyıları hep sarsıntılı yerlerdir. Yeryüzünün sarsıntı bakımından en korkulu yeri, Ja- ponya ile bu söylediğimiz Ame- rika kıyılarıdır. Sarsıntıdan ne - « | kadar büyükmüş resi zarar gördü (Baş tarafı 1 inci de) edilen altı ağır yaralı ve dört ö- lüdür. Zelzele sahasına hareketime sebeb, sarsıntının fasılalarla de- vam etmiş ve hasarın ehemmi - yetli olmasıdır. Bununla beraber, zelzele şeh- rimizde hissedilmemiştir. HA- BER ol ayucularının, zelzele sa- hasından vereceğim en yeni ha- berleri garetelerinde okuvabile - ceklerini vadedebili-siniz. E.F. Bahkesir muhabirimizden yu- | karıda yasılı şayanı dikkat tel - grafı dün geç vakit aldık. Tele- fonla gene geç vakit Balıkesir | valisini arayarak kendisiyle ko - nuşmak istedik. Birincisinde ye- rinde bulamadık. Tekrar ettik. Nihayet vali Salim Özdemirle konuşmağa muvaffak olduk. Vali Salim Özdemirin sorgu- larımıza verdiği cevapların hulâ- şasını aşağıya geçiriyoruz: — Zelzele şehrimizde hisse - dilmemiştir. Fakat oradan aldı- ğımız haberler, sarsıntının şid - detli olduğunu göstermektedir. Yarsarsıntısı en çok Erdek, Ak - şar adamı, Marmara adası ve Paşa limanında kendisini göster- miştir. Evleri zelzeleden yıkılanlara yardım için elimizden gelen ted- biri aldık. Şimdiye kadar zelzele mınta- kasında hasara uğrayan evlerin mikdarını 200 küsur olarak tes - bit ettik, Ve şimdiye kadar da ancak 4 ölü ve 6 ağır yaralı bul- duk. Yersarsıntısı - fasılalı - olarak bugün saat 17 ye kadar devam etmiştir. Bundan başka Bursa valisi Bay Fazılla da konuşan KURUN refikimiz, sarsıntının Bursa hava- lisinde de bazı hasarata sebeb olduğunu öğrenmiştir. Bay Fa- zıl demiştir kt: — Sarsıntı Tirilyada da tesi- hapisane (Baş tarafı I inci sayıfada) İngiliz gazetelerinden “Deyli - Herald,, a son akseden bir haber re göre, Sar reyiâmından sonra Almanlarca bu mıntakada alına” cak mühim bir tedbir varmış ve bunu Sardaki alman cephesi es -« ki memurlarından Fişer inşa et miştir. Şimdi sıkı — bir polis - hi- mayesi altında — bulunan Fişer şunları söylemiştir: Sardaki Alman cephesi, daha şimdiden Almanyadan olduğu gibi bir temerküz kampı hazırla- mıştır. Bu kamp Nun Krişende - dir. Fişer, bu havali nazilerinin li deri tarafından kendisine müra- caat vaki olduğunu ve bu bina - nın yapılması için fikri danışıl * dığını söylemektedir. Burası, Haziranda açılmıştır. ve şimdiki halde — “Çocuk evi,, olarak kullanılmaktadır. Parası belki de yazın buraya kapana - cak olan bir kısım ahali de dahil olduğu halde bir çok — eli açık Sarlılar toplanmıştır. Söylendiğine — göre bu bina, Sar Almanyaya döndükten son - ra tevkif edilecek bazı kimsele * re muvakkat bir yer olabilmek ü- zere yapılmış.. Burası her daki- kada ikiyüz mevkuf alabilecek ve duvarları gelişi güzel bir duvar kalınlığın” dan daha kalınmış.. İçerdeki ses. leri dışarıya sızdırmıyacak — sağ - lamlıktaymış.. Buraya kapanmalarıma ihti * mal verilen, karaliste kayıtlıları- nın şimdi 100 tane olduğu yazı- İryor. 100 tane papas ve siyasi lir- der ve “İtimad edilemiyen nazi- ler,, bu listeyi teşkil etmektedir: ler. Karalistenin başmda, müstak" bel temerküz kampının bulundu- ğu Nunkirşen'in Katolik papas Ayovogel babanın — ve belediye reisi Her Blank'ın ismi yazılı bur lunuyormuş. Bütün bu malümatı veren Fi şer'in, daha ziyade tafsilât edi - nebilmeleri için bütün gazeteci * | lere plânlar ve isimlerle beya ' natta bulunacağı yazılıyor. Mareşal Fevzi Tekirdağ, (Hususi) — Büyük Erkânıharbiye Reisi Mareşal Fev- zi yanındaki kimselerle şehrimize gelmiş, Muradlı yolu üzerinde as- ker, zabitler, memurlar, halk ta- rafından parlak bir şekilde karşı- lanmıştır. rini göstermiş ve bir evin yıkıl - masına sebeb olmuştur. Çanakkalede de çatlamıyan ev kalmadı — Herkes heyecan içinde Çanakkale, 7 (Hususi) — Ge- cikmiştir: Burada dün öğleden sonra saat 4 dü 45 geçe kuvvetli bir sarsıntı olmuş ve bütün vilâ- — yet halkını heyecana getirmiştir. Saat on dokuza kadar iki sarsın- tı daha olmuş ve sonuncusu pek şiddetli hissedilmiştir. Şehrimizde çatlamayan ve sa- katlanmayan yapı kalmamıştır. Herkes sokaklara dökülmüştür. Çöken yapılar mevcudsa da yaralanan ve ölen yoktur.