. BÜYÜK DENIZ ROMANI —— Şahin Yavrusu — Yazan: Kadircan KAFLI No.40 Kaptan Benitto da biraz sonra esirler kafilesine karışmıştı Ali Reis Kara Yusufla beraber ikinci kaptanm kamarasma yürü- dü, Kapının önünde durdu. Kula- ğını anahtar deliğine dayadı ve dinledi. Hiç bir ses gelmiyordu. Kapıyı vurdu... Bir daha vur- du... Bir daha, bir daha vurdu... Gene ses çıkmadı. Bir tekme savurdu. — Kim 07... Ne oluyorsunuz be!... — Ben geldim muhterem - sin- yor Benitto!... Ben mülâzim Pao- lino!... — O00!.. Sen ha!.. Ne şeref, ne şeref!... Ben de başkası san - dım yahu!... Baksana hem de sa- bah olmuş, her taraf aydınlan - mış!.... Amma da uyudum ha!.. Ömrümde böyle rahat bir gece ve böyle güzel bir uyku geçirdi- ğgimi hiç hatırlamıryorum... — İnşallah daha güzel gece- ler geçirirsiniz dostum!.. Aç şu kapıyı da, konuşalım... — Açıyorum, açıyorum... Bir dakika... Ali Reis Kara Yusufu kenara itti. Kapı açıldı. Ali Reis yerlere kadar eğile - rek ikinci kaptanı selâmladı: — Bonjorna sinyor!.. — Bonjorna benim aziz dos - tum!.. Nasıl rahat bir gece geçir- diniz yal.. — Çok güzel bir gece... Haya- tımın en mes'ut gecesi... Benitto güldü: — Yok canım sen de... Bir ge- mide, hayatın en mes'ut gecesi- ni yaşadım diyen adama inan - mamalı!.. Hem de o adam, genç, yakışıklı, cesur, kuvvetli bir Ve- * nedik şövalyesi olursa... Gondül- lerde geçen hayatında kimbilir ne güzel geceleri vardır... Mese- lâ bir genç kızla beraber... Yumu- şak yestıklara, baş başa yaslan- İkinci kaptan, karşı taraftaki küçük aynanın önünde giyiniyor ve taranıyordu. Ayni zamanda gevezelik edi- yordu: — Akşamki şarap ne enfesti | yal... Eğer siz olmasaydınız ben onu ömrümde içemezdim. Lâf a- ramızda, Manitelli öyle pinti bir adamdır ki... Damlasımı kimse - ye koklatmaz... Fakat seni çok sevdi Onun dün akşamki cömert- liğine hâlâ şaşıyorum, ölünciye kadar da şaşacağım!.. Ali Reis kılıcın yanında iki de tabanca görmüştü. Uzandı ve üçünü de aldı. — Silâhlarmız çok güzel.. Yep yeni!.. Diye mırıldandı. Kılıcmı koltuğunun altına sı- kıştırmış, tabancaların ikisini de birer eline alarak namlularını Benitto'ya çevirmişti. Benitto tuvaletini bitirip te döndüğü zaman birden bire şa - şırıp kaldı. İki parlak namlunun bir kaval gibi geniş ağızları onun — hâlâ mahmurluğunu kaybetmiyen göz lerine çevrilmişti. . —— Eller yukarı!.. Teslim ol!... — Fakat!... Fakat!.. — Fakati filân yok... Eller yu- karıya, yakarım ha!... Kara Yu- suf ... — Efendim... Kara Yusuf iri gövdesile ka- prda göründü Benitto afallamış, söz bile söy- Hiyemiyordu. — Fakat... Nasıl olur?... Azi - zim... Sinyor Paolino?.. — Ben Paolino değilim!... Ben Sahin Reisin oğlu Ali Reisim!... — Şahin Reisin oğlu mu?.. Şa- hin Reis!... Şahin Reis!... Onu biliyordu. Bütün Akdeni - zi Avrupalılara senelerce haram eden meşhur Şahin Reisi bilmi - yen var mıydı?... . — Şaka yapmıyorum — Benit- tol.. Beni bundan dolayı affe - diniz!... Eğer uslu durur ve sö- zümü dinlersen seni İtalya sahil - lerine çıkarırım ve memleketine dönersin, fakat yaramazlık ya - parsan, hiç insafım yoktur. Bir saniye sustu ve gittikçe sertleşen bakışlarile karşısındaki adamım bakışlarını kamçıladı. İ- lâve etti: — Bana hiç insaf etmemişler- di... Hem de Şahin Reisin oğlu olmaktan başka hiç bir günahım yoktu. Bağla Kara Yusuf!.... Bağ la şu herifi!... Kardeşini, zincirde inliyen ba- basını, kimbilir kaç gün denizler | de çalkanarak ölen yahut yaban- cı ellerde sürünen annesini dü- şündü O anda önüne gelen her gâvu- | ru hiç bir söz söylemeden öldür- mek, elindeki tabancayı kafala- rına sıkarak parçalamak - hırsını duyuyordu. Fakat onun ruhunda asil 'Türk kanı şahlanıyordu. Silâhsız bir halde, ellerini yu- kart kaldıran bu adama — kıya- mazdı. İkinci kaptan da forsalarm ya nına götürülünce, — zincirlenen tayfaların omuzları büsbütün çöktü. Eski forsalar onunla alay etmeğe kalkıştılar. Fakat levent- lerin kamçıları, bu — gürültüyü çabuk kesti. Ali Reis ona dedi ki: — UÜzülme, azizim Benitto!... Ölünciye kadar burada kalacak değilsin... Sahiden seni bir gün, hem de pek yakın bir zamanda bir İtalya sahiller'ne — çıkaracağım. Yalnız şimdilik yardımına muh- tacım!... Seni korsanların başına vardiyan yapacağım... N& o, yü- zünü niçin astın?... Bu işi pek mi küçük görüyorsun?... Senin bil - diğin gibi değil.. Leo da ikinci kaptan olmaktansa — “Şahin,, de vardiyan olmak daha şereflidir. Sahi sen geminin adının değişti- ğini de bilmiyorsun!.. Fakat an - laman lâzımdı. Artık!.. Şimdi bu geminin adı “Şahin,, dir. Kapta- nt ve kumandanı da ben!... * Kara Yusufu gösterdi: — Bu da ikinci kaptan!... Al- lah için söylemeli, senin gibi yüz tanesine değer!... Bu sırada bir levent koşarak geldi: — Kaptan uyandı!... Dedi. (Devamı var) Pratik Hayat Bilgisi Rakıl ve tercilme hakkı mahfuzdur Yazan : M. Gayur —8l — Bilyaların birbirine çarpmasında da nazarı dikkate almacak bir çok noktalar vardır. Bilyalar karşı karşı- ya çarptığı zaman itilen bilya durur ve diğeri ilk bilyanın hareket kuvvetine yakın bir kuvvetle ve onun gittiği is- tikamette yol alır, Eğer bilya diğer bilyaya yarım sağ veya yarım sol o - Jarak çarparsa sola veya sağa doğru ve evvelce güzel tahmin edilebilecek bir istikamette yol alır, Staka ile vu- rulan bilya öteki bilyaya çarptığı ta - rafta ve çarpışmanın şiddetine göre az veya çok meyillenerek yol alır. E- ğer vuruş “für,, yani gayet hafif ise iki bilyadaki inhiraf miktarı çok az - dır. Bundan istifade ederek vurulan bilya birinci bilyadan ikinci Üüzerine sevkolunur ve Karanbol yapılır. Ma - amafih bir çok “koryo,, yani çekişler- de “siyont,, lardan yanl bilyanın lüs- tik kenarlara çarpmasından — ve ©lü - ten,, lerden yani bilyanın — bilyaya çarpmıasından ayni zamanda istifade olunur. Oyuncu bilyasını bir bilyadan öteki üÜzerine sevkedemediği zaman bir bil- yaya çarpar oradan kenarlara sevke- der ve kenarların bir veya bir kaçına çaptırarak öteki bilyaya kayuşturur. Bazı vakitte İİk vuruş kenarlara ol - mak üzere de karanbol yapılabilir. Kule ve Kloysto — Bazı karanbol- ları elde etmek için bilyaya hususi tarzlarda vurmak lâzım gelir. Kule dedikleri darbeyi vurmak için — yani Jlk bilyaya çarptıktan sonra çarpan bilyanım ilk bilyayı takip edercesine gitmesi için bilyaya yukarıdan vuru- Jur. Bilâkis bilya gerl döndürülmek istenirse buna kloysto denir. Ve bilya aşağıdan ve öteki bilyaya tam orta - dan olmak şartile vuracak surette sürülür. Bütün darbelerde staka ha - fif tetulmalıdır. Staka bilyayı cürt miktar takip edebilmelidir. Kolun yu karı kığmı vücude yakın olmalı dar- belere omuz iştirak etmemelidir. Te - lâş etmemeli ve “koryo, kararlaştı- rıldıktan sonra bilyaya vurmalıdır. Seri — Bir sıra karanbol yapabile- cek kadar bilârdoda rüsuh peyda e - dince her “koryo, yu çekmeden yani her karanbol yapmak için stakayı bilâşe vurmadan karanbol olduktan sonra bilyalarım alacağı vaziyet tah - min edilmelidir. Seri suretinde ka - ranbol yapabilmek ancak bu meselede göz kararının iyi yapılaması İle müm kün olabilir. Büyük müşkülât bura- dadır. Çünkü her neticeyi evvelden kararlaştırmak ve bazı defa gelecek karanbolu temin için kolay bir “kor - yo, yu güç bir şekilde çekmek lüzu - mu karşısında kalmır, Muhtelif “kor- yö» lar bir takım “sınıf,, lara ayrıl - mıştır. Her sınıftaki “koryo,, sonun - da bilyalarn nasıl toplandıkları bel- lenmelidir. Şurasma dikkat etmelidir ki bilyaları bir araya toplarken ka- ranbol kaçırmamalıdır. Aksi takdirde | muhasım oyuncu bilyaların toplan - | masından istifade eder, Buna fırsat yermemek için kırmızı bilyaya ilk darbeyi vurmak lâzımdır. Çünkü eğer bilya beyaz bilyaya çarptıktan sonra gidip kırmızı bilyanın yakmında du- raklarsa muhasrm için güzel bir ka - ranbol hazırlanmış olur. Oyun temin etmek için müracaat olunan bir usul hasım tarafın bilyasına şiddetle vur- mak ve üç dört “spont,, yanl kenarla- ra çarpış ile karanbolu yapmaktır. Böylece hasım tarafın bilyası kırmızı bilyanım yanma gelir ve oynanan bil- ya şiddetini kayhetmiş olduğu halde ikisline dokunarak kalır ve seri - elde edilmiş olur. Böylece Kontranın da önüne geçilmiş olur. Kontra — Bilyalardan birinin bir spont'tan sonra tekrar öteki bilyaya çarpması ve oyuncunun arzu ettiği şekli bozmasıdır. Kontradan kaçın - mak imkânı olmazsa doğrudan dağ - ruya spont üzerine oynamalı veya mase ile koryoyu yapmağa çalışma - İrdır. « (Devamı var) | muş. Fakat —— " NW Birinciklini , Z —— — Z llt ı San'at Bahisleri Iki resim sergisi ö Heykeltraş Zühtü ve Ressam Nurullah Berk'in sergideki eu;lerirırlw' Perşembe günü. Elimde “D,, grupunun dördüncü sergisinin o- gün 14,30 da açılacağını ve ber nim de gelmemi istiyen bir dave- tiye var. Fakat gidemiyeceğim. Hastayım. Kaç gündür yatıyo - | rum. Ertesi gün, Cuma günü, er * kenden gazeteleri alryorum. Bi - rer birer sayıfalarını açtığım altı İstanbul — gazetesinden yalnız “Milliyet,, ile “Son Posta,, da çı- kan birer resim ve altlarındaki iki üç satır müstesna, “D,, grupu- nun sergisi — açıldığına dair bir tek satır, bir tek kelime yok. “Milliyet,, gazetesinde bu res - min ve altındaki satırların oluşu da, “D,, grupundan Elif Nacinin bu gazetede çalışmış olmasın - dan, “Son Posta,, da ayni resmin bulunuşu da, bu iki gazete namr na resim'çeken foto muhabiri - nin her iki gazete ile alâkası ol- masından, yani, tamamiyle bir tesadüften başka bir şey değil. Halbuki, bütün Istanbul ga * zetelerine, tanımmış muharrirle- rinin hemen hepsine davetiyeler gönderilmişti. Bunların hiç birisi davete cevab vermemiş. Yalnız Peyami Sefa, bir konferans ver- mek suretiyle bizzat alâkadar ol> Peyami Sefa gibi memlekette bir çok eserleri olan ve okunan bir muharririn' söyle- diği konferanstan da gazeteler - de bahis yok. Bütün bunları düşünürken, ka” pi çalındı ve — içeriye Nurullah Berk girdi. Çok müteessir ve nev- mitti: — Azizim, dedi, dördüncü ser- gimizi de açtık. Artık beşinci bir sergi yapmıyacağız. Arkadaşımın bütün sözlerini anlıyordum. Dünyanm her tara * fında, resim ve san'at hareketle- rine alâka, evvelâ bizlerden, ya- ni gazeteci — ve muharrirlerden başlar. Ne yazık ki, yukarda da söylediğim gibi İstanbul matbu” atının böyle bir san'at hareketi - ne alâkası, sadece iki gazetede ve bu gazeteden birisinin ilâve - sindeki yazı ile kendini göster * mişti. O da, bu resimleri ve yazıyı koyduranın bizzat hem gazeteci, hem ressam olan Elif Naci yü- zünden. “D,, grupu yersizlik, alâkasız- hız, yalnız alâkasızlık ta değil, â* deta bir çeşit “Süküt cephesi,, karşısında, gidip bususi cemiyet- lerden sergileri için yer dilene - rtek 110 resim ile karşmıza çıkr yor, bir san'at ve gençlik hareke- ti yapıyor. Her hangi bir zabıta vakasını, bir Esnaf cemiyeti top- Tantısını haber vermek gibi is * tihbar bakrmından olsun bu ha « | reketi bildirmek mecburiyetinde olan matbuat ise — davetiyeler gönderildiği halde susuyor. Acı, Acı, hem de ümit ve cesâ- ret kırıcı.. Halbuki “D,, grupu ressamla' rına ve sergilerine Ankarada bü- yükler ve hükümet alâka göste- riyor. Son inkılâp sergisini he * men bu grupa dahil olanlar genç müstakil ressamlar yapmışlar * dır. Bundan başka, yabancılar | da “D,, grupuna ve genç ressam- lara alâka göstermişlerdir. Evve” lâ Viyanada kurulan beynelmi - lel bir sergiye davet edilmişler, orada beğenilen, iyi tenkitler a- lan eserler teşhir etmişlerdir. Sonra, bu ressamların eserle" ri Moskova ve Leningradda teş - hir edilmiş, eser teşhir edenler * den Abidin Dino fevkalâde be” ğgenilerek orada çalışmak üzere | Leningrada davet edilmiştir. Bu- gün Sovyet Rusyada yalnız re * sim kabiliyeti ile çalışmakta, mu" vaffakiyetle takdirle çalışmakta* dır. Şimdi de, gene genç ressam * larımız, Moskovada yapılacak büyük bir sergiye iştirake davet edilmişlerdir. Böylece, matbua * tımızın lâkayit — kalmış olduğu bu gençler, — geçenlerde telgraf haberlerinin bildirdiği Sovyet « 'Türk Kültür Bakanlığında birerf â&mil de oluyorlar. İçtimat saha * da da rol oyniyan — bu gençlere karşı matbuatın borcu, rollerinit unsuru olan san'atlerini Hem — “D,, grupu faaliyetini arttırmaktadır. Bugün içerisine Bedri Rahmi ve Turgud Zaim gi bi iki kıymetli unsur daha da ka rışmıştır. A_ı.ılm-ıdı Sovyet Ressamları * nmn beynelmilel Venedik sergisin * de teşhir ettikleri eserlerinden bif sergi açıldı. Sergiyi Başbakan İs * met İnönü ile birçok yüksek adam” larımız açtılar. Ulus gazetesi vt Anadolu ajansı sergiden haberlef | verdiler, makaleler yazdılar. İ$ * tanbul matbuatı da bundan bah * setti, Şimdi, bu sergi, yeni senenif ilk ayının beşinci günü İstanbulda | da açılacak. Nerede? Henüz bil * miyoruz. Çünkü Ankaradaki “Ser” giler evi,, gibi İstanbula resim tef” hir edecek bir yer yok. Herhaldt bir yerde açılacak, i Bu sergi ile Sovyet Rusya il© Türkiye resim sahasmda da temâ” sa girmiş oluyor. “D,, grubunun resimleri il€ Türkiye, kendisini Sovyet Rusya * ya tanıtmıştı. Simdi bu tanışı karşılıklı oluyor ve daha ku K(Devamı 6 mcı da) '