Bİ OMAY eya a A MMA BÜYÜK DENIZ ROMANI Şahin Yavrusu — | van KADİRCAN KAFLI No.39 | “Kim Döride kendini Diye mırıldandı. Fakat birdenbire dört tarafın- dan dört kılıcın vücuduna dayan dığını gördü. Bunun rüya olmasma imkân” yoktu. Çünkü uyanıktı işte deniz, işte hava ve işte havada uçarak gemiyi kovalıyan beyaz marti- | ler... Beyaz martiler!... Sanki onlar memlekette kalan sevgililerin ruhlarıydı. Sevdikle- rinin ardmdan ayrrlamıyorladr... — Eller yukarı!... Tayfa korkudan büyüyen göz- lerle bakakaldı. Tam karşısma düşen mülâzim Paolina'yı görünce gülümsedi: — Rica ederim muhterem mü- lâzim efendi, şaka yapmaymız!... Dedi. — Kımıldanma!... Bu sefer yan taraftakilere bak- tı. Onların arasında bir gün evvel zencire vurdukları dokuz Türkten üçünü ve Kalaberiya'lı bir forsoyı tanıdı. — Yaaaa!... Diye söylendi. Sonra bir kuzu gibi, Ali Reisin gösterdiği tarafa yürüdü. Ali Reis önde, arkadaşları ya- nmda ve arkasında idiler, Merdi- veni indiler, Aşağısı oldukça ay- dınlıktı. Ufacık ve yuvarlak penesreler- den giren ışıklar, anbarda gittikçe genişliyerek etrafa serpiliyordu. Ali Reis yerde ve kenardaki kerevetlerde yatanları saydı. Ta- mam on sekiz kişiydiler. — Allah arttırsm!... Yoldaşla- rın ayrılmalarıyle boş kalan kü- rek başlarını bol bol dolduracak- lar!... Diye gülümsedi. Sonra bütün kuvvetiyle hay- kırdı: — He......y!.., Kalkm be!.. Bu ne uyku!... Miskin herifler... Gü- neş tepemize çıktı, siz hâlâ horlu- yorsunuz!... Dünyadan haberiniz yok1... Tayfalar hiç bir sabah böyle uyandırıldıklarını (o görmemişler- di. Çok zaman lostromo, bazan- da ikinci kaptan hepsinin kıçına birer tekme vururlar: — Hey... Ayı oğlu ayıl... Öl- dün mü be?... Diye söylenirlerdi. Ali Reisin gür sesi, anbarın bölmelerinde çınladı. Hepsi birden yerlerinde doğ- ruldular: — Bu ne?... Ne oluyoruz?.. — Eyvah, kılıçlarımız da yer- lerinde yek!... Diye söylendiler. Ali Reis ba- gırdı: —Eller yukarı!... Kim den kımıldarsa kendini bilsin!... Bir kaç tanesi birden: — Mülâzim Paolino!... Diye mırıldandılar... Şaşırmışlardı. Ne oluyorlardı? Bu Venedikli | Kahraman, genç ve güzel Paolino, anlara oyun yapabilir miydi. — Hayır!.. OArtık Paolino| yok!.:. - Şahin Reisin oğlu. Ali Reis | yerin- ölmüş İ niz!... n kımıldarsa ölmüş bilsin!, var!... Bağlaym bu kârataları.... Birer birer... ses çıkarırsa bemen şişleyin!... Hepsi de ayni ipe bir dizi tes- | oldu, Ve başvekil Mr. Mak Do - bih gibi sımsıkı bağlandılar. Bo- yunları düşük, yorgun bir deve kârvanı gibi forsaların yanına gö- türüldüler, Lostramo hâlâ sarhoştu. Ka- marasından almıp ta diğer arka- daşlarınm yanına götürüldüğü zman bile ayılmamıştı. Bırakıldı- | ğı yerde sağdan sola dönmüş, ho- murdanmış ve yeniden horlama- ğa başlamıştı. Henüz zencirden çözülmemiş olan forsalar, kurtulmak için ace- le ediyorlardı. Birer ikişer yanla- rma getirilen tayfalarla alay edi- yorlar: - — Eheee!.. Hava güzel değil mi sinyor?... Haydi bakalım... Bir az da siz bizim yerimize geçin... Parayla değil bu, sırayla... Bir kaç tanesi zencirleri kır- mak için çabaladı. Fakat Ali Re- isin leventleri kırpaçları şaklatın- ca uslandılar. Lâkin saatler geçiyor, gene on- lar eskisi gibi bağlı duruyorlardı. Yavaş yavaş ümitleri sarsılı- yordu. Zaten böyle olması tabii idi. Ali Reis, o zamana kadar ni- zam bilmiyen bu bir sürü kurt sü- rüsünü geminin içine salrverince dokuz arkadaşıyle ne yapacaktı?. Onlara karşı bağıra bğıra söy“ İediği adak sabaha Kadar ustu dursunlar diye ağızlarma sürülen | bir parmak baldan farksızdı. Ali Reis, kaptanları rahatsız etmeden evvel forsaların yanma gitdi. Oradan gözüne kestirdiği gençlerden, çevik, cesur ve uslu görünenleri ayırdı; bunlar sekiz kişiydiler: — Biz... verdik!... Diğerleri böyle bağırdılar, Ali Reis istifini bozmadı: — Evet söz verdim. Fakat 2a- manı gelmedi daha!... Her şeyin srrası var... Sizi de bırakırsam bu geminin küreklerini kimler çeke- cek!... — İşte bunlar!... de?... Onuda getirin... bağlayın küreklere... — Onlar bana yetmez!... Hep- sini toplarsam kırk kişi ya olur ya olmaz!... Halbuki yüz sekiz kürek çi lâzmt!... — Fakat, gece böyle demedi- Verilen 8öz!... Siz sözünüz- de böyle mi durursunüz?... Diye homurdandılar, Ali Reis bütün gemiyi sarsacak kadar kuvvetli bir sesle haykırdı: — Susun!... Sonra leventlere döndü: — Vurun kırpacı!... Çok bağı- ranları öldürün!... Bana sayı ile vermediler ya bunları!... Kırpaçlar şakladı. Homüurtular kesildi, Tayfalar birer birer, yerlere bağlandı, Ali Reis güverteye çıktı. Orada herkese vazifesini söyledi. Herkes yerine dağıldı. Küçük Hüseyin yeniden düme- ne geçmişti, Bizi de bırak!... Söz Kaptan nere- Bunları boşalan (Devamı var) Kim kımıldanm ve| Komisyonun salâhiyeti Nihayet belli oldu İngilterede silâh imal ve tica- retinin temellerini araştırmak ü- zere, tabii Amerikadaki gibi bir tahkik komisyonunun kurulacağı- nı bir kaç vesile ile yazmıştık. Fakat bu komisyonun ne gibi salâhiyeti olacağı henüz belli de- ğildi. İngiliz Avam kamarasmda bu mesele nihayet mevzuubahs nald, azayı azçok tatmin edici bir cevab verdi: Tahkik komisyonu, tamamen müstakil ve azami salâhiyetli bir kıratta olacaktır. Muhafazakâr mebuslardan Vilyams isimli bir aza bunun üzerine, teyid yollu şu suali sormuştur: — Haklarında şüphe beslenen kimseleri tahkik için komisyon huzuruna çağırmak mümkün o - lacak mıdır? Başvekil bu sorguya “elbet - te!,, cevabını vermiştir. Sulh için çalışanlar namma aralarında tanınmış İngiliz mu - harriri Vels'in de imzası bulunan bir mektuba fazla ehemmiyet ve- rilmektedir. Bu mektupla, kurulmak üze- re olan tahkik komisyonunun bünyesine dair izahat verilmek - te ve bir takım fikirler ileri sürül- mektedir. Tahkikat esnasmda yalnız hususi veya hükümet silâh imalini, teknik veya nazariyat bakımından değilse de aynı za - manda hususi silâh tacirlerinin iş sistemlerini ve şimdiye kadar bununla hareket yollarını tetkik etmeleri istenmektedir. İngiliz silâh tahkik komisyo - nunun yeminle şahid dinlemek ve vesikalar ibrazmı istemek hak- kı da olacaktır. a —— Hicazın yegâne göz mütehassısı Mehmed Ali Şevvaf Bey, ha” len Hicazm yegâne gös hastalık- ları mütehassısıdır. Mehmed Ali Şevvaf Bey, göz tabibi olduktan sonra, Hicaz hü- kümeti tarafından mütahassıs ol- mak üzere memleketimize gönde- rilmiş, ve geçen hafta, imtihanmı muvaffakıyetle vererek memleke- tine dönmüştür. Mehmet Ali Şevvaf Bey; bura- dan hareketi esnasmda kendisini gören bir muharririmize, memle- ketimizde bulunduğu seneler es- nasinda gördüğü samimi alâka- dan duyduğu derin minnet ve te- şekkürden bahsetmiştir. Son söz olarakta: |, — Hükümetimin, beni gönder- mek için Türkiyeyi tercihi, mem - leketiniz tababetinin hariçte uyan dırdığı çok müsait intibam ( tabit bir neticesidir! demiştir. Mehmet Ali Şevvaf Beyi tebrik eder, ve ona muvaffakıyetler di- lerken, memleketimiz tababeti he- sabma duyduğumuz iftiharı da ka yıttan kendim'zi alamıyacağız! Radyo nedir? Mühendis (Nüvit Osman ve Ferid Hasibin Türkçeye tercüme ettikleri “Radyo nedir?,, kitab intişar etmiştir. Maarif Vekâletince de tetkik | ve takdir edilmiş olan . bu kitab radyoyu eğlendirici bir şekilde öğretmektedir. Bütün meraklı okuyucularımı- za ve bilhassa mekteb talebeleri- ne tavsiye ederiz. isimli | EE Müellifi: ömer Rıza ESER... Writing ve written kelimeleri - ne dikakt edelim: Bunların ikisi de to write — yazmak) dan geliyor. Bunların birincisi write kelimesinin sonun- daki (e) yi hazf ve (ing) ilâvesile yapılıyor. Bunun birkaç misalini göste - relim: Fiy (uçar), flying Take (alır), taking Sit (oturur), sitting Stand (durur) standing Ve saire, ing, hal zamanmı ifade eden füllere eklenir. Ve bu eklentiyi a- lan fil, ya (1) halis fiil (2) ya isim (3) yahut sıfat olarak kul - lanılır. Bunların hr birini bir mi - sal ile gösterelim: The bird was flying home to its nest Yani (kuş evi olan yuvasına u- çuyordu.) Bucümlede flying kelimesi fi - ildir. (2) Flying is becming very po- pular. Yani “uçmak, çok makbul olu- Yore, Bu cümldeki (flying) ismidir. (3) John took a flying leap ac- ross the stream Yani (Jon ırmağın bir tarafım- dan öbür tarafına uçan bir sıçra - yışla sıçradı.,, Buradaki flying sıfattır. (ing) eklentisi ile nihayet bu- lan bu çeşit kelimeler hem fiilin, hem ismin, hem sıfatın havassına birer parça iştirak ettikleri için bunlara pratciples (praticipelz) yani “birer parça iştriak eden ke- limeler,, denilir. (ingYeklentisi ise Hal şeklinde olan füllere eklendiği için bu ke- limelere present participle denilir. Bunlarm bir de past participle adı verilen şekilleri vardır. Dersin başmda gösterdiğimiz written kelimesi gibi. Bunların en çoğu ed harflerile nihayet bulur. Bazen de sonlezrma &, yahud en gelir. Pek azının sonu n ile biter. Bunlarda ya (1) halis fiil veya (2) sıfat olarak kullanılırlar. Misal: (1) All the mice have escaped from the cage Yani “Bütün fareler, kafesten kaçmışlardır.,, Bu cümledeki (escaped) fiilidir. The escape dprisonar was” reedppured. Yani “Kaçan mahbus, tekrar yakalanır.,, Bu cümledeki “escaped., sıfat tır. lenmesi lâzım gelen şey bundan ibarettir. Ufak tefek bazı şeyler Devlet Demir SPOR POSTASI sam ! Bu haftaki Spor Postasımda lim mektebi ve İstiklâl Lisesi : spor faaliyetlerini fotoğraflari- le takib edeceksiniz. Muhakkak okuyunuz. Sayısı (5) kuruştur. kâtiyle birlikte Çapa Kız Mual- m Diş hekimi Hüsnü Mustafa daha söylemek mümkündür. Fa kat asıl mühim şeyleri bilmek da- ha gerektir. O halde hareket fil lerinin (action verbs) ya müte * addi (transitive) veya lâzım (im tranctive) olduklarını hatırlayın. Bunların dört sigası vardır. İhbas ri (indicative), emri (imperati - ve) şarti (subjunctive) masdar! (infinitive). Bunların dokuz za « manı vardır. Bu zamanlarda fiil ya müfred, yahud cemi, ya müte» kellim, ya muhatab veya gaib ola- rak failin sayısına, şahsına göre kullanılır. Şunu da hatırlayın ki mütead - di filler ya malâm (active) ya meçhul (passive) olurlar, Gelgelelim halden bahseden Gilere. Bir kere bunların sayısı az dır. Fakat çok mühimdirler. Çün- kü bunları daima kullanırız. Bun- ların en çok kullanılanları tole (olmak),to seem (görünmek), to- took (görmek) dir. Bu da onların ehemmiyetini göstermeğe yeter. Birkaç misal getirelim: (1) John is a big boy. Jon, büyük bir çocuktur, (2) The will become a good player Yani: “O iyi bir oyuncu ola” cak.,, (3) He seems to know what to do. w O ne yapacağmı bilir görünü” Hareket fiilleri hakkında söy » | yor. (4) He books very brown af « ter his holiday O tatilden sonra çok esmer gö” rünüyor. Bu fiillere ilk bakışta mülâha * za olunacak en mühim nokta on * larm yalnız başlarına tam bir ma” na iade cunedikicr iir. Onlar fail hakkında bir şey anlalabil - meleri için, kendilerine başka ke" limelerin katılması lâzımdır. Meselâ yalnız: John is Diyecek olursak bundan hiç bir mana çıkmaz. Bunlara: a big boy Kelimelerini ilâve etmeyince hiç bir şey anlaşılmaz. Onun bu filelre nakıs fiiller ve bu fiillere katılan kelimeler tekemmüle de * nilir. Meselâ şu cümleyi tahlil ede * lim: John is tall Yani (Jon boyludur.) Bu cümlede John fail subject (sabjekt) dir. is — fil (verb) dir. Tall tekemmüle (compl& ment) dir. Bu fiiller mef'ul almaz. Onlar" tekmilliyen kelimeler daima faile “aranma ai BAYERN BEREN ENE TEEN RAEEEEAEEENETEENEEEENENEEEAEEEEE. harici, dahili bütün spor hare. & Ist, Aksaray Valide cami $| karşısında işaret eder. (Devamı var), yolları ilânlari Tenzilâtlı gidiş - dönüş yolcu tarifesi ayni şartlarla 31 - Mart < 935 günü sonuna kadar uzatılmıştır. (8698) İYILIK SEVEN KARDAŞ ! Kış geldi. Bir çok yoksul çocuk” İN lar, çocuklu anneler soğuğun aman vermeyen şiddetinden inliyorlar. Bu iniltileri dinlemek hepimize düşen İnsanlık ve vatandaşlık borcu” dur. Evinizde eski, artık, kullanı mayan çamaşırlarınızı, elbiselerini” zi (Çocuk Esirgeme Kurumuna) ve riniz. O, her gün müracaat ede” kimsesizleri sizin bu yardımlarınız! hastalıkdan kurtarabilir. Lütuflarr mızı esirgemeyiniz. gd