4 —T S « Y Alı dile irme, Aka ':;:;uıı No. 18 Ioeîı':.':::c.'ınf:ı:::pl Berberlerin çilesi yakında — Bilmem. Siz sordunuz ben de söyledim... — Kır boynunu buradan! Karşı odaya git yazıl! Miskin çıkarken marangoza sor- dular: — Senin neyin var?. — Hiç.bir şeyim yok.. — Öyleyse ne diye buraya gel- din? Yakasını kurtarmak için dışarı - daki yalanı bir daha attı: — Şu adam bir budaladır. Sa- ralıdır.. İkide bir de düşüp bayı - lır. Komşum olduğu için yardıma geldim de.. Buraya yanlış girmi - Şi | — Ne halt ederseniz edin.. Çık dışarıya ! “Marangoz çıkarken içeriye şık biradam giriyordu. Marangoz Miskini dürttü: , — Galibe sıhhiye — müfettişine tezkere getiren adam bu olacak ? çocuğun'sütü için biraz şeker al da — Bilmem, olabilir.. Bir yazının önünde durdular. Miskinin kâğıtlarımnı okuyan yazı - cı köşdekel reise bir şeyler söyle - di. Reis Miskine : — Sen Üniversiteli imişin., — Evet.. —İhtiyat zabiti olacaksın.. — Peki .. — Talimgâha gideceksin.. — Olur... — Seni tonra çağıracağız. zaman gelirsin.. — Gelirim.. ; — Gelmemezlik etme ha! — Etmem.. Marangoza sordu: — Sen Üniversiteliye - benze - miyorsun.. n — Değilim... — Ya nesin? Marangozum — diyecek ve-de dalgınlıkla: — Ben mi? Sosyalistim.. * Yazıcıya: : — Ben unutmuşum. Talimatna- meye bir bakıver, Sosyalistler ih- tiyat zabitliğine mi, — küçük zabit talimgâhına mı, yoksa hangi kıt'a- ya verilirler? Marangoz kırdığı potu anladı da: — Efendim, sosaylistim de « mek.. — Sus burada herkes - birdir! Talimatname ne derse o olur. Şo - förler nakliyeye, — maknistler fen kıt'alarına, liseliler zabit vekilliği talimgâhlarına, Üniversiteliler ih- tiyata nasıl gidiyorlarsa bakalım sosyalistler nereye — yazılmış ise sen de oraya gidersin! Marangoz kalfası — içinden kıs kıs gülerek: 4 — Siz bilirsiniz?. a Yazıcı haber getirdi: —— — — Sosyalistler için bir madde — Öyleyse yaz da sor... Marangoz işin çatallaşacağını anlayınca ürktü.. — Hiç üzülmeyiniz, dedi. Beni nereye yazarsanız, ben oraya gi - — Aferin! İşte böyle olmalı. Bu sosyalisti hücum kıt'aları kadro - suna yaz.. — En öndeki alaya beni yazı - niz.. — Yaşa! Aferin! Hadi sana bir hafta izin. Bir hafta sonra gel.. Bir şey düşünürüz. . » Marangoz keyfinden — paraya o kıyıp bir araba tuttu... İkisi birer köşeye kurulup pansiyona dön - düler. Marangoz haykırdı: — Karıcığım, bize bir çay! bi- raz ekmek, peynir, sucuk.. Ne var- sa getir. Bu gün çok iyi işler gör- dük, Gösterdiğim yiğitlikten ötü- rü bana bir hafta izin verdiler. Karısı çaydanlıkla - uğraşarak: — Bir hafta sonra? — Sonra hücum kıt'alarının en başına! & Kadının gözleri açıldı. Kocası güle güle anlattı: — Öyle söylediler. Doktorların kâtiplerin, şöförlerin makinistle- rin, hepsinin kitapta bir gönderile- cek yerleri vârmiş. Sosyalistlere baktılar. Biz. unutulmuşuz. Bizi oraya verdiler, — Kocacığım! Gülecek, eyle- necek sira değil. Gitmeden önce saklayalım. Ne olur ne olmaz. Bak- sana santimlik şekerin kilosu lira- ya fırladı. Gazete sâtan çocukların ciyak- lamaları gene bütün — caddeleri doldurmağa başlamıştı. Gazeteler kimbilir kaçıncı baskılarıni çıkar- mışlar habire satıp para kazanı- yorlardı. — Şuradan bir iki gazete al. Karısı ucuna bir küçük - sepet bağlı ipi bulundukları katın pen- ceresinden aşağıya sarkıttı. Gaze- teci çocuk sepetin içindeki para kadar gazete koydu. “Yine resimler, kilişeler, koca koca harfli başlıklar: Bir tayyare filomuz Dandrik şehrini bütün içindekilerle bera- ber havaya uçurdu. Cephane depolarımızda küçü- cük bir olgu.. Yazmağa deymez a- ma okuyanlarımıza her — gerçeği bildirmek, hiç bir şeyin gizli ka- paklı geçmediğini göstermek için yazıyoruz. Olgu şudur: Bir numa- ralı depodaki dinamit ve ağır top gülleleri henüz bilinmeyen bir ötü- rüden ateş alıp patlamıştır. Otuz- sekiz kırk ton kadar dinamit ve on iki on üç vagon gülle ve obüs ta- nesi gibi küçük bir ziyanınız var - dır. Depoları koruyanlara ve ya- nmdaki kasabaya hiç bir şey olma- mıştır. Bir ağır, bir yenik yaralı- dan başka kimsenin burnu kana- mamıştır. Marangoz karısının gazetenin tersine bir tokat homurdandı: K —ÜOkuma şu maskaralıkları! On üç vagon gülle, kırkton dina- mit patlamış ta kimseciklerin bu- runları bile kanamamış! Buna ba- balarının ölmüş eşeklerini inan- dırsınlar. Harp harptir. Mademki girdik, ne gerekse onu yapacagız. Deftere de her şeyi yazdılar. Her- işin doğrusunu söyleseler de biz- de ona göre davransak olmaz mı? ( Miskine bakarak)' sen de boyu- na çay içip çok çok ekmek atıştırı- yorsun! — Karnım biraz acıkır gibi ol- du da., — İki lâf ta sen söyle, — Deyilmez gücümüzü (kuv- vei maneviyemizi) kırmamak i- çin olacak. Beşikteki bebek mızırganmağa başladı. Annesi bibronunu ağzına dayadı. elindeki alıp HABER — Akşam Postası — ümit iş kanununda dolacak! Üsküdar — Şık berber — salo- | nunda kalfa Emin Efendi anlatı- yor: — Çoktanberi gazetelerde o- kuyoruz:. Hükümet bir iş kanunu hazırlıyormuş.. Bu kanunu sabırsızlıkla ve ü- mitle bekliyoruz Biz de işçi sa- yılırız. İşte bu kanun bizi de i- çine alacaktır. Emin olunuz bizim hayalımız acınmaya değer bir haldedir. Ça- lışıyoruz. Mütemadiyen çalışıyo- ruz.. Canım, bize yazık değil mi? Biz de insan sayılmaz mıyız? Anladık ki, ne cemiyetimizden ne de belediyeden bize şifa kal - mamıştır. Kim bilir, belki artık çilemizin dolmasına pek az bir zaman kal- mıştır. Ümit, iş kanununda.. Şehzadebaşı | Şoförler için tehlikeli bir yerdir Beyazit — Şoför Kâmil Efen- di söylüyor: Ben size, bizim bütün oca- ğımızı söndüren kazalardan dert yanacağım.. Kazalarda, şüphesiz bazı arka- daşların kabahatleri vardır. Fakat emin olunuz, bir çoğu da- bizim hiç bir kabahatimiz olmadığı hal- de vukubulur. Bazı caddeler, ölüm yoludur... Meselâ, Fincancılardan, Şehza- gdebaşına doğru uzanan - cadde, hattâ Fatihe kadar n& uğursuz bir yoldur. Burada sık sık kazalar - olur. Sebebi? Caddenin çok dar oluşu- dur; Daracık yolda iki tramvay hat- tr vardır. Yaya kaldırımlar ancak iki insanın geçebileceği genişlik- tedir. Hattâ bazı yerlerinde bir in- san ancak yürüyebilir. Elbette bu- rada kaza olur. Biçare kömürcülre Nafile yere nara yanıyor! Üsküdar — Kömürcü tlyas E- fendi ne diyor: — Kış geldi demektir. Nere- deyse ortalıkta “kömür ihtikârı,, sözü dolaşmağa başlar.. Ihtıkârın sebebini herkes kendi- ne göre anlatır. Belediye tetki- kat yapar, Neticede kömür satan esnaf zan altında kalır ve böy- lece her sene ayni şeyler tekrar edilir. Fakat ne gariptir ki, ihti- kâr bir türlü bitmez... Eğer belediye, ihtikârın önüne geçmek istiyorsa ve sebebini a- raşltırıyorsa; bizim gibi esnafın fikirlerini ve dileklerini sorsunlar. Yoksa tüccarlara sormakla bu iş hallolmaz.. Kışm gelişinden kömürcüler is- tifade eder ama, biz değil, büyük kömür tütcarları.. Büyükler fa - hiş kazançlar temin ediyor, muh- tekirlik sifatı bize yapışıyor! Doktor KEMAL OSMAN BEY Emrazı zühreviye hastalıkları mütehassısı Karaköy Poğaçacı fırın sıra- sında. No. 34 12 ikinci teşrin 1934 AKDENİZ KORSANİİ No. 54 ŞAHİN - REİS|| l Büyük macera, aşk ve harp romanı I Venedikli şövalye deli Süley". manı bir kurşunda yere serd Diye söylendi: Sonra bir sıçaryışta oyuğun ağ- zına oturdu. — Sandığın kapağını zorla kaldırdı. İçinde ağzına ka- dar dolu sarı altınların parıltıları- nı gördü. Onların üstlerinde ve yanlarında iri iri elmaslar, yakut- lar, pırlantalar, dizi dizi parlıyor - du. Bir dakika onlara baka kaldı. Elini altımlarım üstünde gezdirdi . Bir avuç aldı. Yarısını diğer avu - cuna koyduktan sonra bir kaç ta- nesini taşların üstüne attı. Halis altın olduğunu gösteren sesler du- yuldu. Deli Süleyman: — Gördün mü Senyor?.. Bir 'Türk yalan söyler mi imiş?... Son dakikaya kadar benden şüphelen- diğinizi anlıyordum. Doğrusu de - finenin bulunmamasından ben da ha çok korkmuştum. Çünkü hürri- yetime kavuşamıyacaktım. Yoksa şimdiye kadar hiç kimse ayağın - daki zincirden kurtulmak için bu kadar para vermemiştir. Diyordu. Valeryo hiç bir şey söylemeden sandığı kapadı. Yere atladı. Göz- lerinde tuhaf parıltılarla — ihtiyar korsana elini uzattı: — Sana on bin Duka altını-pay vereceğimi söylemiştim. Vadimi unutmadım. Hattâ bundan sonra benimle beraber kalmanı, daima en aziz dostum olarak yaşamanı rica edeceğim: Papa Hazretleri bu hizmetinden dolayı seni kimbilir ne güzel bir surette mükâfatlandı- racaktır. — Teşekkür ederim - sinyör!.. | Papa Hazretlerinin mükâfatı sizin olsun!.. Dostluğunuzu da kabul e- | derim., Fakat isterseniz. on bin düka altınını da vermeyin fakat, beni en yakın Türk sahiline kadar çıkarmak için verdiğiniz sözü u- nutmayın!.. — Hay, hayt.. Sen bilirsin, ma - demki böyle istiyorâsun? — O halde tayfalara söyleyim de gelsinler... Valeryo dalgın bir şeyler tasar- hyordu: Onun bütün maksadı defineyi yalnız kendisi — için saklamaktı. Dünya üzerinde yalnız iki kişi o- nün yerini'biliyordu. —Eğer Deli Süleyman da ortadan çıkarsa yal- nız kendisi kalacaktı. - Şimdi onu serbest bırakmaktan vaz geçse, yahüt: $ — Defineyi bulamadık. — — Diye elleri boş gemiye dönmek” için onunla sözleşse fena olmıya - caktı.. Fakat hürriyetine susayan bu adam, bunu hiç bir zaman ka - bul etmiyecekti. Belki de bu yüz- | den: — Sen sözünde durmiyorsun!.. Diye gürültü çıkaracak, — işler büsbütün sarpa saracaktı. — Birdenbire kafasında bir şim - şek parladı, şöyle düşündü: — Adam sende.. Ben de amma zayif yürekli ve budalayım ha!... Böyle şeylerde hiç bir şeyden çe - kinmemek lâzım. Şu zavallı ihti- yar forsaya bu kadar kıymet veri- lir mi? Dünyadan o da eksik ol - sun, kıyamet mi kopar? Hem de | kimbilir vaktiyle ne kadar n';. hrristiyanın kanıına girdi? l:ç; hasrna olursa olsün onu ölü pef sevap ta olacak.. Bir hırnk'ı' . dünyayı, hem de ahireti % mak doğrusu kaçırılacak fırsat 3 gildir. Zaten bitkin bir VŞ Taşı aralamak için biraz da soluk soluğa kaldı.. y Bu karardan sonra ıı—ıîl““ bitlik vererek dedi ki: — Haydi, çabuk çağır! (;,' btı' ruldum.. Biraz dinleneyim Ihtiyar korsan mağaranl | - Pısına doğru döndü. Hızlı hif — rümeğe başladı F i ı Valeryo ansızın doğruldü , Atılmak için hazır duran tabancayı — kınından Kocaman horuz ibiği gibi si peli tetiğini kaldırdı. Bir zurnanın Ses çıkan nı andıran geniş namlüsunu şeyden habersiz giden zavalli yar korsana çevirdi.. ; Aralarında ancak dört dım aralık vardı.. — Hey!.. Tayfaların dör6# * E Müthiş Şr ses mağaranık 'ei de belki yüz misli büyüyere&? | ledi.... ! — Acaba ne söyliyecek?.. ' Diye geriye dönen ihtiyar san olduğu yerde sallandı. | balbinin üstüne götürdü. d b anları arasında ileriye Öy) bir hamle yapmak, saldı H di, fakat yapamadı: , — Alçak, namussuz!.. Diye imledi.. Gözlerinde V bir hınç, parlayıp parlayıp © yordu. Yüz üstü düştü. P: rı ile yeri avuçlıyor, dirsekli”| üstünde doğrulmak için çıff | yordu.. Biraz doğrulur gibi oldu. üstüne devrildi. Göğsünden | kanlar yerdeki yosunların, ların arasına sızıyordu.. , I Son defa ağzı kımıldandi'y? Göz kapakları arkaya #7, Bakışlarında — hayatın ,? hürriyet arzusu ve bu arz! ’?-' çeveliyen bir hınç okunu 'l - Titredi.. Boylu boyunca - ketsiz kaldı.. , Valeryo gözlerinde b“’:’ hırs ve sevinçle definenin # * duğu oyuğa avuç avuç ;:n_ ge kum attı. Sonra — sağı bulduğu iri iri taşlarla d“:::’j Demin aşağı düçürdüüı':"/ da yuvarlıya yuvarlıya en karanlık köşesine ıöl’!'.ai Yerdeki izleri düıem." W rafı dikkatle gözden le'î"y senin biraz evvelki araşt ), farkına vırımıyıcıi'“f y" dıktan sonra yerdeki ölÜ? laştı, kucağına aldı, kapısına doğru götü ikiye ayrıldığı noktadâ Yakasını, ceketinif burasını zorladı ve KAf? düğme kopardı, “&ıfw Öi dı. Şapkasını ve ü'“"a V mağaranın kapısına © — dız 'k *