Hançerli F- |Kadın No.33 | Yazan: ishak Ferdi | Benli Bedia, itilâf devletlerinin ehem- miyet verdiği bir şahsiyet olmuştu “Gün geçtikçe düşmanın tah- ripkâr maksadını anlayan ve er- meni çetelerinin mezalimine ta- hammül edemiyen Mer'aş ve civa- rı halkı galayana gelerek (21 — 1 — 36) da şehir dahilinde kiıyam ile düşmana hucuma başlamışlar- dı. Bu muharebe 10 Şubat 36) ta- rihine kadar kanlı bir şekilde de- vam eylemişti. Fransızlar her ne kadar (8 Şubat 36) da (İslâhiye) den celbeyledikleri 500 piyade ve bir batarya ile Maraştaki kuvvet- lerini takviye eylemişlerse de, mil- Hkuvvetlerimizin şiddetli hücum- Tarı karşısında daha fazla dayana- mıyarak 10 — 11 Şubat ta Maraşı tahliye ederek İslâhiye ve Antep istikametlerine çekilmişlerdi. (1) Maraşın Fransız meclisi meb'- usanmdan: “Fransız ordusu nere- de?!,, gibi sesler yükselmiş ve Ce- neral (Goro) ya bu esnada Fran - sız hükümeti tarafmdan mühim vazifeler ve şiddetli emirler veril- mişti. Kemalistlerin tazyiki neti - cesi olarak Maraşım tahliyesi hâ- 'disesi (Suriye) de fena yani Fran- sızlar aleyhine tesirler yapmıştı. Fransızlardan zulüm gören Arap- lar gizli gizli toplanarak, daha dün ayrılmak için feryat ettikleri Türklere şimdi zafer temennisin- de bulunuyorlardı. Fransız. me- murları Araplârm bu temayülâtmı yakmdan anlıyarak şiddetli ted - birler almağa başlamışlardı. İşte bu esnada idi ki, İstanbul- da İngiliz ve Fransız istihbarat şe- bekeleri birbirlerile sıkı temas ve irtibat tesisine karar vermişlerdi. Gerçi Fransızlar, şarkta İngilizle- rin yerleşmelerine kat'iyyen razı değillerdi; bunun için ne mümkün se yapıyorlardı. Hattâ Türkler bu havalide kendilerile fazla çarpış - marmrnş olsalardı, onlara süratle taazzuv etmeleri için el altından çok mühim yardımlarda buluna - caklarımı bile ihsas etmişlerdi. Bu halin devamı Avrupada he- Yyecan ve asabiyet husule getiri- yordu. İIstanbulda, Mister (Tomson) an (Çamlıca) da memurlarile meşgul bulunduğu bu saatlerde, ötel (Ruayal) de bir İngiliz bahri- ye zabitinin riyaseti altımda fev- kalâde mühim ve hafi bir içtima aktedilmişti. Her gün bir renge giren (Benli Bedia) itilâf devletlerinin çok e - hemmiyet verdiği bir şahsiyet ol - muştu. O şimdi memleket haricin- 'deki siyasi işlere de burnunu sok - mağa başlamıştı. Onu, arkasından takip eden bir gölge vardı: (Ya- Yuz) un gölgesi. Fakat o, bu göl « geyi görmüyordu. Artık arkasına bakmıyacak kadar emin adımlar - la yürüyordu. Türkler hakkında bir çok mü- him kararlar icadıma Salahiyettar olan bu hafi komisyon içtimada bulunduğu bir dakikada, (Ruva- Jel) etelinin esrarengiz odaların- dan birinde siyah redingotlu ve (1) İstiklâl Harbı — Cevdet siyah boyun bağlı, orta böylu, ki- bartavrılı, orta yaşlı bir zat otur- muş düşünüyordu. Kendi kendine arasıra kaşını gözünü oynatarak başını sallaması, zihnen çok mü- him bir mesele ile meşgul olduğu- nu gösteriyordu. Herhalde biraz da fazlaca asabi bir adamdı. Ka - pınm önünde iki tercümanm türk- çe kanuştuklarını işitmişti. Otur - duğu yerden kalkarak - sivil olan genç ve sarı benizli tercümanın yanına doğru ilerledi: — Afedersiniz, Beyefendi, kim olduğunuzu sorabilir miyim? Genç bilâtereddüt cevap ver - di: — Muhtelit iaşe komisyonunda tercüman... — Çok alâ.. Acaba bu içtima çabuk hitam bulurmu? — Niçin soruyorsunuz? — Saraydan geliyorum da.. Ve yavaşça ilâve etti: — Çok mühim bir mesele için burada bir zabit efendi ile görüş - mek istiyorum... — Görüşmek arzusunda bu - lunduğunuz zabite haber gönder - diniz mi? — Şurada duran nöbetçiye söy- ledim, beni buraya getirdi. Ta - yorum. Hiç kimse gelmedi.. — Beyefendi, nöbetçi çağrıl - madıkça içeri giremez. Teşrifinizi zannederim ki bildirmemiştir. — Heber göndermek mümkün değil mi? — Kartmız var mı? ı — (Cebinden derhal bir kart çıkadı|) Buyurunuz! — Bir şey yazmak ister misi - niz? — Hacet yok. Sabahleyin Yıl - dızda kendilerile görüşmüştük. Geleceğimden kendileri haberdar- dırlat, Daha doğrusu kendi arzu - larile geldim. Sivil tercüman kart döviziti ala- rak resmi elbiseli arkadaşma ver- di ve bir şeyler söyledi. Tercüman kartı alınca diğer bir odadan içti- ma mahalline girdi.. Ve biraz son- ra dönerek İngiliz zabitine tevdi ettiğini ve Beyefendiyi şimdi ça - ğıracacaklarını söyledi. Redingotlu Bey, sivil tercüma - nm bu ufak cemilesinden memnun olarak: — Teşekkür ederim efendim. Dedi ve kendisine — bir saray sigarası uzattı: — Siz neden bekliyorsunuz? — Bilmiyorum efendim, biraz telefonla istediler, geldim, ihtimal bir şey soracaklar. — Görüşeceğim zabiti tanır mı- sınız? : — Mayor “F,, yi mi? — Evet... — Yeni gördüğüm bir zattır. — Çok kibar bir zat.. Sizden iyi olmasın. Güzel türkçe, arapça bi - liyor. — Olhabilir. Mısırda bulunan zabitlerin hepsi arapça konuşur - buçuk saattenberi bekli - | Müellifi: ömer Rıza — 5$ — pure (piyur) eaf - temiz pusey (pusi) kedi put (put) koyar put (put) koy put on (put on) gi Ouarrel (kuvarel) kavga eder Ouarrel (kuvarel) kavga GÇuarrelsome (kuvarelsam) kavgacı guarter (kuvarter) çeyrek-dörtte bir| guestlon (kuvesşen) sual gülek (kuvik) sür'atli gület (kuvayit) sakin Rabbit (rabit) tavşan railway (relvey) demiryol rain (ren) yağmur rain (ren) yağar rat (ret) sıçan rather (razer) daha fazla ray (rey) şum reach (riç) varır - erişir road (rid) okur ready (redi) hazır, müheyya real (riyel) hakiki realiy (riyeli) hakikatan. reason (rizon) sebep. resson (rizon) akıl - muhakeme. reasonable (rizonabil) makul. receive (risiv) alır, ahz ve feyze - der. recite (risayt) okur, inşat eder, irat eder, Recover (rikaver) iyileşir, hasta- tan kalkar, kurtulur. D Red (ved) kırmızı refresh (refreş) taze can verir, rahat ve huzurverir, keyiflendirir. regret (regret) teessüf eder. regret (regret) tecssüf, tosssür. relaton (rileşen) karabet, nisbet relative (relativ) izafi, nisbi remind (rimaynd) hatırlatır. reply (replay) cevap verir . reply (replay) cevap resole (risol) ayakkabıya pençe vur- mak. respect (respok) hürmet eder, respect (respakt) hürmet. respektable (respektab) değer. rest (rest) istirahat rest (rest) istirahat eder İ rest (rest) mütebaki return (retern) avdet eder. return (retern) dönüş. reverence (reverens) saygı. reword (rivard) mükâfat. reward (rivard) mükâfat veri Rich (riç) zengin. riches (riçez) servet. riddle (ridel) muamma. rida .rayid) biner , right (rayt) sağ right, all (orrayt) pek âlâ. sadness (sednes) hüzün. ğ , safe (saf) salim. sail (vel) seyahat eder. same (sem) ayni. sand (send) kum. sandy (sendi) kumlu. saturday (saturdey) cumartesi. sauce (80C) salça. saucer (saser) fincan. say (sey) söyler. (Devamı var) Tarr vesselâm.. Memleketimizin in- zibat ve asayişini temin hususun - da azami gayret ve fedakârlık ib - razından geri durmuyorlar. KDevamı var) a EseçEİN Geçen kısımların hulâsası Şahin Reis, bütün Akdenize nam salmış büyük bir deniz kurdudur. İtal- ya sahillerine yaptığı bir akından dö- merken rasladığı, fakat az bir zararla e- linden kurtulmağa muvaffak olan bir Ceneviz gemisini Cezair limanında baş- ka bir isim altında ve adetâ tebdili kı- yafet etmiş bir halde görünce şüphe- leniyor. Meseleyi tahkıka teşebbüs edeceği #&ırada bu geminin bir laz ka- çırmak üzere olduğunu anlıryarak kur- tarıyor. Bu kız, Cerair Şeyhi Ebüssai- din kızr güzel Habibedir. Şahin Reisle Habibe sevişiyorlar. Fakat Ebüssait kızırı Şahin Reise vermek - istemedik- ten başka onu konağımnda misafirken öldürmeğe teşebbüs ediyor. Lâkin Şa- hin Reis kurtulmağa muvaffak oluyor. Ebüssait, kaçmasına mani olmak için lazını Cerair civarındaki Yılanlı kale- ye kapatıyor, Habibe buradan kaçmağı göze alıyor. Şahin Reise de haber gön- deriyor. Şahin reis bir arkadaşiyle beraber Kızı kağırıyor ve gemisiyle engine açılı- yer, 4 t Bu eırada, Habibeyi kaçırmağa te - şebbüs etmiş olan Şövalye - Valeryo Maltadadır, Şahin reis aleyhinde plân tabarlİryor. Her biri diğerinin bütün işlerini anlamak için casuslar kullanırdı. Şimdiki gibi milliyet hissi kuvvet- H olmadığı, ahlâk ve fazilet deni- len şeyler para ve saltanata dayan Tirse onun askeri olurdu. Netekim Cenova İr olan Anderya Dorya Ve nediklilerin de, onlarm düşmanı Napoli kralımm, İspanya ve Al- manya imparatoru ile Fransızla- rm bile gemilerine kumanda et- miş, hepsinin hizmetlerinde bulün muştu. Şövalye dö Lavalet de kendisine en yakın olması lâzı mgelen Papa- 1ın sarayında bile bir çok casuslar bulunduruyor, Vatikanda dönen dolaplardan günü gününe - hâber z ler alryordu. Bu aralık Valeryo'nun - aldığı vazifeyi de biliyordu. Fakat bilme mezlikten geldi. , Valeryo Maltanm meşhur reisi- ni tekrar tekrar selâmlıyarak, ke- derli bir yüzle cevap verdi: — Çok teşekkür ederim muhte- rem reis!... Gemimizin eksiklerini tamamlamak istiyoruz!... — Böyle nereden geliyorsu- nuz?... Yolda korsanlara mı rast- ladınız.. ü Valeryo evvelâ fırtınadan bah- setti; sonra etrafına bakınarak yal nız kalmak istediğini söyledi. Yalnız kalmca acıklı bir dille her şeyi anlattı. kolay açacak' bir adam değildi. Fakat birdenbire | — — in altın vi Kafanmıda bir, pli bazzlemmıtl| 1 v n ErE Uluç Ali Paşanın bulunmadığı o fimi bu para kurtar8” sıralarda Cezayir limanma bir bas dan yüksek bir ünvaf kın yapılsa fena olmıyacaktı. Hat- Fakat hayır... O tâ bu iş oldukça da kârlı idi. Çün - | saklamak daha kârlf kü Kimanda en az yirmi Türk ge- | kadar zengin bir misi demirlemiş, duruyordu. Hele | se baş üstünde A AKDENİZ KORSA-A*:"__. ŞAHİN REİS Büyük macera, aşk ve Iııı-p'ı'ııılllvı — | Uluç Ali, Paşa bulunmadığı bir $" rada Cezaire baskın yapmalı) Valeryo uğradığı felâketi luılıy'L v Valeryonun o kadar h0 yordu ki... Bu fikrini, sesine * rek, dinç, — yılmıyan bir Valet'e açtı. La Valet bi yaptı. Sonra şu cevabı YEL — Bu plân çok güzele © fak olacağımızda kat ne kazanacağız?-- ma ve biraz da can Türkleri Cezayirden ©* , cek miyiz?.. Çıkarsak bile " tutunabilecek mi?... Bu İ ka benim İstanbuldan g berlere göre şimdi hücum değil, kendimizi koruyat mandır... 4! rı gibi olacak... Hiristiyan * ri biricik ve çok güzel bir. dan mahrum kalacaklar!-ı Sesine kuvvet z etti: , M — Burası mukaddes Hi lığın ileri karakoludur. 1” ine doğru uzatılaft fırsatta onu delmeğe ha3ff bir mızrağın ucudur. B mizden çıkarsa Hiristi kat vakitsizdir. Fazla leri kızdırmış ve biran rimize saldırtmış o * buki kaleleri kuvvetlendi “aslı tamirler yaptırmak Senelerden beri bu fikri yanlık dünyasına ani taştım. Ço kşükür en s0 geldiler, ve ... Birdenbire durdu. Sö tirdi ve sordu: —Eğer Ceneviz tarafıtir, seydiniz yolda Albatros'#P pıldığını, hafif ve pek $ | li, fazla kürekli olduğu * galardan bir misli hızlar gittiğini işitm'şti. ALa Valet' fikrine dığı için yeniden k Fakat Albatros'un » geleceğini, ne getli rak etmişti. Dayanamadı ve so Valeryo, içi düz eg?