Saatlik sayfa görüntüleme limitine ulaştınız. 1 saat bekleyebilir veya abone olup limitinizi yükseltebilirsiniz.
W HABER — Alışıın Postası Esnaf ve Işci Bolu köylerinde mani ile/ Türk iştileritin mektu_plaşanlar.. Bolu muhabirimiz yazıyor: Bolu köylerinde bir nevi “kar- şılıkliı mani söyleme edebiyatı,, ol duğunu yazmış, bundan evvelki beş mektubumda bu manilerden numuneler almıştım. Bu mektu- bumla bazı maniler daha not edi- yorum; Akibetini iyi görmiyen bir köy delikanlısı ölümden niçin korktu- ğunu sevgilisine anlatıyör: Ahtım olur tim olur, Sebebi mevtim olur, Öldüğüme gam yemem, Sevdiğim yetim olur. Fakat, sevilen genç kız da gü- zel bir cevap veriyor: Çubuğunda lüleyim, Sen söyle ben ağlayayım, Yalnız bırakma beni, Kucağında öleyim. İçli bir köy delikanlısı, köy kız- İarının yarımndan geçerken söylü- yor: Dem olur hey dem olur, Gözler dolar nem olur, İçinizden, kara gözlüm Hanginiz annem olur?.. Dertli bir âşık, ormanın ıssız bir köşesinde epeyce — zamandan beri başında öten bir bülbüle açı- İryor: Dağıtır hey dağıtir.. Öt bülbül yar dağıtır.. Bu gönlümün gamını.. Ancak o yar dağıtır. Ve akşamın hazin manzarala- riyle kendi istirabı arasında bir ya kınlık gören zavallı âşık, etrafını L%g_w dert ortaklığı yapı- yor: Hey dağlar! Kma dağlar.. Kuş uçar kanat ağlar.. Bu akşam yar mi ağladı? Boyandı kana dağlar. Hey dağlar! Taşlı dağlar.. Çiçekli kuşlu dağlar Sen de yarden mi ayrıldın? Gözlerin yaşlı dağlar. Bu son manisiyle de dağlardan bir yardım umuyor: Hey dağlar! Meşe daflar.. Vermliş başbaşa dağflar.. Yarim küsmş gidiyor; Kojymayin aşa dağlar. Sevgililerinden uzak kalan iki delikanlı gurbet elinde manileşi- yorlar: Dağına hey dağma.. Gül getirdim bağına.. Bir kanatlı kuş olsam, Konsam yar kucağna. Diğeri şu cevabı veriyor Karşıda karâ tandır, Yandır Allahım yandır, Beni bir kuş edince, Yarin yanına konduür. Aldı öbür delikanlı: ÂAk üzüm pembe üzüm, Öksüzüm ben öksüzüm, Yarı sardığım gece, Söylerim gizli sözüm. Öteki, ne halde olduğunu anla- tıyor: Ben âşıkım arim yök.. Bir yerde kararım yok.. Kendim yanar ağlarım.. Kimseye zararım yok. Arkadaşı buna mukabele edi- yor: Su akıyor bulanık.. Aşıkın bağrı yanık.. Ne müşkülmüş ayrıılık, El uyur ben uyanik. Bu maniyi söyledikten sonra bir ah çeken karşısındaki soylu- yor: Deniz dibinde çörek.. Gene ah çekti yürek.. Her şeylere dayandm.. Buna da dayan yürek. Öbürü, buna şöyle bir teselli manisi ilâve ediyor: Sü gelir taşa deyer.. Kirpikler kaşa deyer.. Ah çekme deli gönül.. Bir gün başbaşa deyer. Bunun üzerine, hasretzedeler- den biri şöyle bir temennide bulu- nüyoör: Dağlar kalkın aradan.. Mektup gitsin karadan.. Yusuf Zeliha gibi, Kavuştursun yaratan, Öbürü dağlara karşı şu maniyi söylüyor: Kolumda pazum ağlar.. Arkamda tazım ağlar.. Yol ver dumanlı dağlar.. Sılâmda küzum ağlar. Ve, bir müddet susarak gözle- rini uzak dağ silsilelerinde gezdir- dikten sonra vaziyetlerinin ne ka- | dar dokunaklı olduğunu tarif edi- yor: Şu dağlar ulu dağlar.. Etrafı sulu dağlar.. Bizim bu hasretliğe.. Gökte melekler ağlar. Bu mani üzerine coşan diğer âşık gurbeti ne güzel tarif edıyor Su gelir deste gider... Ayrılır dosta gider... Yıkılasıca gurbet, Sağ gelen hasta gider. Öbür hasretzedenin teessürü artmıştır, fakat, şu manisiyle, faz- la teessürün fena netice verebilece ğini arkadaşına anlatmak istiyor: Bülbül bu, devran gider.. | Yel eser yuvan gider.. Gurbet elde ölenin, Evine.figan gider. . * & Halini kimseye açamıyan içli bir köy delikanlısının söylediği bir mani: Ağlarım cçağlar gibi.... Derdim var dağlar gibi.. Ciğerden yaralıyım ; Gülerim sağlar gibi.. Her gelen bir gül ister, Sahipsiz bağlar gibi. i. Vasfi PASTIRMA ŞÜKRÜ ZADE HAKKI BALIKPAZAR No, 16 Eğer bu pastırmadan bir dilim yiyecek olursanız ömrünüz oldukça başka pastırma yemeyeceksizini, AGIZDA ERİR SIİNİRSİZ YUMUŞAK İ GIDASIİ BOL. Şükrü zade Hakkı mağazasında satılan pastırmalar halis Kayseri , malıdır, gae eli Iİhsan YAVUZ Kadın ve erkek terzisi Bütün şıklar hep orada gi- yinirler. Her keseye ve her arzuya uygun elbisenizi ancak orada yaptırabilirsiniz. İstanbul Yenipostahane kar- şısında Foto Nur yanında Leta- fet hanında, T: hakkı kayboluyor Bazı fırıncılar gizlice ecne- bi işcileri çalıştırıyorlarmış Ekmekçi ve simitçi fırınlarında “iş çok olduğu için geceli gündüzlü çalışılıyor. Bu sebeple fazla ame - leye ihtiyaç vardır. Bazı fırın sahipleri bu fazla ameleyi ecnebi tebaası işçileri geceleyin gizlice çalıştırmak suretile temin ediyor - lar. Bu hareket, pek tabit, küçük sanatlar kanununa muhaliftir. Bu işçisi açıkta kalmaktadır. Gecele - yin fırınlarırı kontrol edilmesi bu vaziyeti meydana çıkarmağa kâ - fidir. Alâkadarların nazarı dikka- tini celbetmenizi rica ederim. Fırın pişiricilerinden — Bekir Sıtkı Buhran nihayet kalkacaktır Uzunçarşı tuhafiyeci- Mehmet | Emin Bey diyor ki: Ortalıkta buhran — olmasına rağmen, bizim işimiz fena değil- dir.. Yalnız bugünü göz önünde tutarak söylüyorum... Birkaç sene evel sizi temin ederim ki; bu ka- saba günde yüz liradan aşağı düş- mezdi. Fakat şimdi nerede o pa- ra! Maamafih gene — halimizden memnun olduğumuzu — söylerim. Ve ben şahsan pek kısa bir zaman sonra buhranın kalkacağını düşü- nüyorum. Ü zaman şüphesiz kı gene işler düzelecektir. Tabii diğer esnaf — kazanırsa, bizim de alış verişimiz olur. Seyyar satıcılar ve Belediye memurları Sirkeci — Demirkapıda seyyar esnaftan Mustafa efendi diyor ki: “Bizim çektiğimizi bir biz, bir de Allah bilir! Bukadar yükün altında sokak sokak — dolaşmak, bağırmak yetmiyormuş gibi, bir de belediye memurlariyle kovala- maca oynuyoruz... Onlar bizi kovalıyor, biz onlar- dan kaçarız. Yakalanırsak mer - keze gideriz... Neden bu eziyet bize reva görü- lüyor, anlıyamadık... Ya bize sey- yar tezkere vermesinler, yahut da mademki tezkere veriyorlar, ra- hat bıraksınlar. Biz dosdoğru seb- ze satıyoruz. Gümrükten mal ka- çırmıyoruz ya!..,, Ucuz satılan peynirlerin illeti ! Balıkpazarında bir pastırmacı diyorlar ki: Bu çarşıda dehşetli hile var - |- di , Bazı esnaf halkı zehirliyor ve belediye de bunu görmüyor. Bakımız bu iş nasıl oluyor: Burada manda peynirini tene - kesi bir buçuk, iki liraya satıyor - lar. Fakat bu peynir emin olunuz ki zehirden başka bir şey değildir. Ne yağı, ne tadı vardır. Kireç- ten hiç farkı yoktur. Belediye tah- lil ettirsin, bu peynirlerde yağ na- mına bir şey olmadığı derhal mey- dana cıkar! Ucuz satıldığı için halk alıyor. Bari beledive bu işe mani olsa... Bu yüzden bizim de satışımız dur- muştur.. Halkın ve bizim gibi es- —nafm menfaati namına belediye - den bu işin hallini istiyoruz. yüzden yüzlerce mütehassıs Türk | werdi. Ve onun yüzünden 29 birinci !G!hîî | SA ÇPRLkeA Yazan: Aka Gündüz ROMAN BAŞLIYOR. Bu eserimi Sırplı Prençip'in öl- mez adına ve büyük ruhuna arma- gan ediyorum. Bugün yirmi yaşına giren nesil- ler 1914 Temmuzunda henüz doğ- y mAmaışlardı. Onun için Prençip'i bilmezler. Öğrenmeğe vakit bulamadılar. Çünkü Avrupanın göbeğinde pat- lıyan bir ateş ve ölüm kasırgası- nım kucağına doğdular. Ana sütü yerine ana memesinden ve ana gözünden iplik, iplik sızan kanla- rremdiler, Açlıkta emeklediler, Yoklukta ve yoksullukta çocuk ol- dular. Ve Cenevrenin biteviye fal- so etmek için kurulan fangarını No. i / dinliye üzüle delikanlılık çağına girdiler. Bilseler bile pek çoğu yanlış ve ters bilirler. Bu yanlış bi- liş kendi suçları değildir. Onlara Prençip'i; insanlarla ve insanlıkla hiç bir deyirli (*) ilişiği olmryan, kendi kafataslarının içinde kendi kendilerine yaşayıp konuşan - ki- tap filozofları ile diplomasi mis- yonerleri şöyle anlatıp öğretmiş- lerdir: — Prençip mi? Tiksininiz on - dan! O Sırp delikanlısı bir yıl- gardır! (**) Bütün dünyayı ateşe altmış yetmiş milyon silâhlı insan, dört buçuk yıl birbirini boğazlardı! Dünyanın bugünkü delikanlıla- rına ve yakında ana olacak genç kızlarına hemen söyliyeyim ki bu; yanlış değil, yalandır! Sırbıyanın ve yir yüzyıl tarihinin bu yi- git deİıka%ısı hiç te önfarmm söyrer dikleri gibi değildir. Çocuğun bü- yük benliğine ve yüksek adına —insaniyet pudrası ile makyaj e- dilmiş— çirkef atıyorlar. Prençip bambaşka bir varlıktı. Bu “Balkanlar çocuğu, nun adına sadece Prençip dememeli, ona ya- raşan adı vermeli, ona Prençip Balkanâlp demeli. Prençip Balkanâlp etçe, kemik- çe, kanca iyi bir Sırptı. Fakat bü- tün deyilmez (***) varlığınca bir insandı. Bu yüreği, kafası ateş ve ülkü | dolu insana tam bir delikanlı bile denilemezdi. O kadar güçsüz, çe- limsiz, o kadar ince yapılı, sıs- kamsı bir gençti. Tutulduğu ve- rem; gövde ve düşünce yorgunlu- ğu ile yoksulluğun hızı altında ilerliyerek bütün sağ, sol ciğerle - rini kaplamıştı. İnce, ince, kuru kuru öksürü- yor ve damla damla, kırmızı kır- mızı tükürüyordu. Ama ruhu; bir erkek aslandan daha yılmaz, bir çelik obüs nam - lusundan daha sağlamdı. Onun gözünde Sırp yurdu, üs- tünde gezilen bir toprak ülke; Sırp budunu arasında yaşanılan etten kemikten bir kalabalık de - ğildi. O, bunları öz benliği ile ha- mur etmişti. Ona Sırp yurdunu sorarlarsa hemen işmar parmağını göğsüne dayar ve: — Ben, derdi. İşte ben oyum! Ona; Sırp yurdunun bir karış, / bir cekim enfiyelik toprağı kalma- dı, deseler; titremeden, sararma - dan: — Ne çıkar? derdi. Su ince gö- ğüs tahtamdan yeni bir Sırp yur - du yaratırım! Yurdunun varlığına ve sonsuz- “ _î——sooo KA Alma ve başka dile 9 Devlet yasasınca E9!? 'î luğuna bu kadar h'i yeı idi. İ Ona; Sırp l:mdül“l başma, bir sen kal ; — Ülkülü budun bit di. Tek başrma kalsam * | rımı deşer boşal her an ve kızıl yu“' budun doğar! Budununun kökli şıyacağına öyle inanr "İnsanları, bütün İf ı sanca düşünür, insö' İnsanlığı zorbalıklar(” 4| lerden, baskılardan V' ç den kurtarmak için 1f mez bir hırs ve hiız. V” | yurdunun ve bud çası da hiç kimseye #” bir imparatorluğun Hayır! dedi bir g! ! ya, ne bütün dünya in5” | boyun eğmemeli bııni' budunun eziliyor! İstif” ruma sürükleniyor! — Yurdunun, budunut” ğu, ve dünya insanlığıt” bir parçası Prençip! — Hadi bakalım, iş b& Prençip Balkanâ versite arkadaşı varc -i sinden beş yaş büyükti daş Sırp mıdır? Tür Fransız mıdir? Nedır nu bir gün bile düşünm Fakültenin ilk sınıf! umeğe haslamıstı. O ar nün ne olduğunu anlağ kültesinin son smıfınd& torasını hazırlryordu. —4 varda kendi kendine V" / gizli gizli bir şeylere © şırdı. Bir gün: a — Prençip! dedi. V? tınla sağalır. Ondan N” bende bir tane bile y0? yerine ben senin için $? çük bir aşı ve kürekler birer küçük şırmga - | Bana inan Prencip, k1f leme. İlk önce profesö! ma. sarılırlar. Olmafli diye haykırırlar ve y? larsa formüllerimi denemeğe kalkarlar. — Bari iyi bir şe!f — Bilmiyorum. Yal liyorum: Faydası g9? (j korkusu, kötülüğü F ç bikten çekilmiş beş * kadar temiz, kork ki işe yarar. ; — Yararsa desen” dun gitti. K karşı insan oldum * Altıncı lufta ne ? “ — D'kkatli 1"' yorum! Havaya: * sıl ihtiyacrm va kat var. Hiç all“' — Uğraşırız ' » (**) Yılgat” : GGeT aneırıl'“"ıı Na