Saatlik sayfa görüntüleme limitine ulaştınız. 1 saat bekleyebilir veya abone olup limitinizi yükseltebilirsiniz.
eğerı Tn ae 7 Te - — A KA LA GA G G G L G e ee el e g ee L p ye etüa— ÇOT Kİ fti e ll <—— —— adtlrslet — —e reağlr n eee BÜ Ai T — aa çe M çe eee Z G ÜKAR ÇAĞE M G Y Te SACd a ll GA AM Ü İT Haa W ü .| â y '_ıwl——f'*_'._vk. ör ea AM'HIKTE —'*Fihvü,._ — ..- e HABER — Agım Poıtııı Hançerli — | Büyük Zabıta Romanı Kadın No.s1 İ Yazan; İshak Ferdi Kuvvayı milliye cephelerinden lngılız- leri kuşkulandıracak habetlergeliyordu —Elbette... Budala mıyım ben?l — Biraz fazla para çekelim... Evvelâ yeri keşfettiğini, sonra ma lâümat alacağını söylersin! Hem, bu meselede en ziyade dikkat edi- lecek nokta, o mımtakadaki İngi- liz çavuşunun “A,, Beyle arası - nın iyi olmasıdır. Bunun için, ve- receğin izahat arasında bu cihet- ten bahsetmezsin.. Anladın mı? — Peki.. Güzel ve doğru düşü- nüyorsun ! — Sen şimdi, Şişliye gider, a- partrmanda oturursun. Ben (Per- şembe Pazarı) na inerim, orada bu meselelere dair biraz (Dökü- man) uydururum... Malümya, Tomsonun tuhaf bir tabiatr var- dır, lâftan ziyade vesikaya ehem- miyet verir. Bundan maksadı da güya aldanmamaktır!!! Halbuki İngilizlerin umumt bir prensibi vardır: Söze daha fazla kıymet ve ehemmiyet verirler... — (Tomson) büsbütn başka bir adamdır.. Güç kani olur. İkna edil dikten sonra da, o mesele hakkın- daki kanaatini değiştirmek aynı surette müşküldür. (Sabahat) fazla oturamadı: — Peki, dedi, ne vakit gelecek- siniz? (Mıgır) saatine bakarak cevap verdi: — Saat şimdi ondur.. İki saat sonra gelirim. — Yani on ikide. — Evet.. — O saat yemek vaktidir! — Eğer Mister (Tomson) ile birlikte gelirsin, yemeğe de bera- — ber çıkarız. Malüm ya ©, gelişi gü- zel yemekten hoşlanamz. Onu bulamaz da yalnız gelirsem, yemeği apartımanda yeriz... — Haydi gidelim. —Yok.. Evvelâ ben çıkayım. On dakika sonra da sen gidersin! —Pek âlâ, » .» » O gün Kuvayı Milliye cephele- rinden, İngilizleri endişeye düşü- ren çok mühim haberler gelmişti. Mister (Tomson) otel (Rivayal) ile Harbiye mektebi arasında me- kik dokuyordu. ; (Maraş) ve (Antep) cephele- rinde cereyan eden müsademeler- de bir Fransız zabitinin yaralan- dığı şayi olmuş ve Beyoğlundaki telgraf sokağında (Fransız istih- barat bürosu) şefi, tesadüf ettiği “Taymes,, muhabirine: — “Kemalistler Meraş havali- sinde canlandılar...., Gibi, kendi vaziyetlerini tehli- keli gösteren bir itirafta bulunmuş tu. Binbaşı Ali Bey kumandasında bulunan Mer'aş mıntakasında, di- ğer mıntakalara nisbetle (kuvayi milliye) daha toplu bir kuvvetle müdafaa hatları tesis eylemişti. (Ayntep) havalisini kumandan Recep Bey idare ediyordu. (Ki- lis) de Pulat Bey, (Ceyhan) da Nuri Bey ve Şarki Kilikya kuvvet- lerini de Doğan ve kılıç Ali Beyler idara ediyorlardı. Bilâhare bunla- ra Şahin B. de iltihak etmiş ve cep helerde itilâf kuvvetlerini tethiş e- dici adımlar atılmağa ve bilhassa millt kuvvetler muhaberat ve mü- nakalâtı çok esaslı ve muntazam bir şekil almağa başlamıştı. (Ayntep) de çalışan öz Demir Bey ile cephe kumandanlarınım ir- tibatı, düşman kuvvetlerini hayre- te düşürecek kadar mükemmel ve- saitle temin edilmişdi. Diğer taraf tan ise Fransızlar, halk üzerinde yani hassatan Türk ve müslüman anasrra karşı medeniyetle telifi ka bil olmryan mezalim ikama müsa- adekâr davranıyorlar ve bu yüz- den halkm kin ve nefretini celbe- diyorlardı. Türk olmryan unsurları tasavvurun fevkinde bir imtiyazla şrmartmışlardı. Türk, kendi mem- leketinde hürriyet havası teneffüs edemez, genç kadınlar sokağa çı- kamaz bir hale gelmişti. Geceleri itilâf askerlerini teşvik ediyorlar ve erkeksiz namuslüu aile yuvaları- na tipkı eşkiya baskını gibi hücum ve tasallut ederek, namuslarına tecâvüz için ne mümkünse yapı- yorlardı. İşte tam bu sıralarda idi ki, müt tefiklerin kuvvei maneviyelerini kıracak haberler gelmeğe başla- miş Ve ÂAntep meselesi (kuvayi mî“îyeuin galebesi) şeklinde te- lâkki edildiği için hâdise C. H. O de İngilizleri harekete getirecek bir safhaya girmişti... İngilizler, (Pozanti) mıntaka - sında faaliyete geçen 41 nci fırka kumandanı erkânı harp kaymaka- mı Nuri Beyin tenkilini Fransızla- ra tavsiye etmişlerdi. (Bozanti) cephesi: (ÂAyntep), (sol cenah — mülâzımrevvel Sinan Bey küman- dasında) ve - (İslâhiye — mebus Aslan ve yörük Selim ve Doğan Beylerle kara Hasan çetesi) ve ha- | valisine yardımcı vaziyetinde bu- Tor uyordu. Bilhassa — İngilizlerin bu hususta küvvetli kanaat ve ma- lâmatları vardı: Her iki kuvvetin muva sele ve muhabere noktasr de- mek olan (Bozanti) cephesinin dağıtılması, diğer mıntakalardaki (kuvayi milliye) — tecemmülerini de dağıtmağa kâfi gelecekti! Askerliğe pek fazla aklı erme- diği halde, her nedense — tecrübe si dolasiyle olacak— askert mülâ- hazalarına pek fazla kıymet ve t&hemmiyet atfedilen Mister (Tom son) G.H.O de aynı mesele mev- zuubahs olurken bu fikir ve müta- lâada bulunmuştu! (Yavuz) Bey de o tarafın istih- baratına memur edilmişti. .. . 9 (Mıgır), Sabahatin Çamlıcadan muzaffer ve muvaffak olarak av- det ettiğini efendisine - söylediği zaman: — İngilizler erbabımna para ve- rirler ve iş adamlarını tefrik ve in- | tihapta kat'iyyen yanılmazlar!! ! Diyordu... (Migır) onu otel Ru- vayalda bin müşkülâtla görebil- mişti. Mister (Tomson)un başı ka- labalıktı, fakat (Sabahat)in avde- ti, onu, her işini terke mecbur et- mişti, Saat yarrma geliyordu. Öto- mobile bindiler ve Şişliye doğru _angılızce derslerğ! Müellifi: ömer Rıza — Nü — o ÖOak (ok) çınar, Oblige (oblayic) memnun eder, Öctober (oktober) teşrinievvel. ÖFf (ov) ..«nın. Of covrse (ov kors) tabii muhak- kak, elbet. Öff (of) uzak. Offer (ofer) teklif eder, takdim e- der, hediye eder, Olfer (ofer) hediye teklif. Often (ofen) ekseriya. Oh! (oh) oh, evet. Oh dear! (oh dir) aman efendim, aman azizim. Ald (ald) ihtiyar. On (on) üzerinde, üzeri. Önce (ons) bir kere., Once, at (at ovance) birdenbire, Öne (van) bir. Önly (onli) yalnız, tek bn;mı. Open (open) aç, açar. Open, to (to open) açmak. Opposite (opozit) mukabil, zıt. Or (or) yahut. Ördinary (ordinar) alelâde OÖther (ozer) diğer. Our (over) bizim. Ourselves (averselves) kendimiz. Out_(ıvet) dışarı. Out of doors (avet ov dorz) ev dı- şı, kirlarda, Outside (avitsayit) hariç, hariçte, haricinde, Över (over) üzeri, Ox (oks) öküz. (Devamı var) Kimyager Hüsameddin Tam idrar tahlili 100 kuruş - tur. Bilâmum tahlilât, Bahçeka- pı, Emlâk ve Eytam Bankası karşısmda İzzet Bey Hanı — (99007 w ——— İstanbul İkinci İflâs Memurlu- ğgundan: Müflis Abdülkadir Efendinin iflâs işinin yenilemesi tekemmül ettirilmek üzere alacaklıların el- lerinde bulunan vesaik asıl suret- leri ve vekillerin vekâletnameleri- ni alarak toplanma için 1/11/934 te Perşembe günü saat (14) te da- ireye gelmeleri gelmedikleri tak- dirde yenilemeyi kabul etmiş sayı- lacağı ilân olunur. (4087) İstanbul İkinci İflâs memurlu- ğundan: Müflis Kemal Nasi Efendiye ait iflâs muamelesinin yenilemesini te yit için alacaklılarla vekillerin yan larında bulunan ve işin yenileme- sine yardım edecek vesaik ve ve- kâletnameleri beraberlerine ala- rak (1) teşrinisani (934) perşem- be günü saat (İ4d) te daireye gel- meleri gelmedikleri takdirde ye- nilemeyi kabul etmiş sayılacağı ilân olunur (4088) GEŞİR lElll IIRSIH Ill_l!l Sizide 2-3 günde kurtarır. gittiler. (Sabahat) açlıktan bayılmıştı. Miıgir on ikiden fazla gecikmiye- cekti. “Acaba gelmiyecek mi?,, di ye düşünürken apartımanın pence resinden efendilerinin geldiklerini görmüştü... - ' (Devamı var) İ öi KiT iin . MA e İi Gi e ö eZ LARİ İA HL EY 0 > F A * 'L.(—f“" .———/ Yazan: | KADIR CAN No. 40 AKDENİZ ı—:oıısMl ŞAHİN REİı5 Büyük macera, aşk ve harp romafi “Pusu kurar ve yedi. kişiyi biri î haklamıya çalışıyoruz!, aF I İki gün evvel yağan yağmurdan yerler ıslanmıştı. Fakat insanın i- zini böyle gece vakti açıkça gös- terecek kadar değildi. : - Şahin Reis Habibeyi kucağın- da götürmek istedi. O, bunu kabul etmedi: — Ben de yürürüm!.. Kayaların kenarmdan, kuytu yerlerden yürüdüler. Şahin Reis Habibenin mini mi- ni yumuşak elini tutmuş, arada sı- rada ona yardım ediyordu. Yüz adım kadar gittikten son- ra durdular, Etrafı dinlediler. Kaledeki sesler büsbütün art- mıştı. Gittikleri yolun üstünden nal sesleri duyar gibi oldular. — Ben de öyle zannederim. Beş yüz adım kadar ileride bir geçit vardı. Kaleden gelenler an- cak orada, onların yollarını kese- bilirlerdi. Onlar varmadan evvel, o geçidi aşmak herhalde lâzımdı. — Koşalım... Geçide vardılar ve geçtiler.. — Durmryalım!.. Çâbuk uzakla şalrm... Her taraftan nal sesleri, ku- mandalar, parolalar duyuluyordu. Fakat bizim kahramanlar artık gemilerinin bulunduğu sahile dağ ru gittikçe artan bir hızla yol alı- yorlırdı Eğer daha yarım saat gi- derler ve sık bir ağaçlığım, iki yuk sek kayalığın ortasındaki son geçi di de aşarlarsa kurtuldular demek ti. Yanlardan dolaşmağa imkân yoktu. Zira sarp tepelerden iba- retti. Aşmak için hiç değilse iki saat isterdi. Halbuki doğru yol, Ay her tarafı bembeyaz -yap- mıştr. , — Ne olurdu biraz daha geç doğsaydı!... Geçide yıquhklm sırada he- men hemen kulaklarının dibindey miş gibi dört nal gelen suvarilerin seslerini duydular. Demek ki izlerini bulmuşlardı. Artık geçidi aşsalar da fayda vermiyecekti. Bütün kuüvvetleriyle ileri atıldı- lar. Şahin Reis geriye baktı. Ge- lenlerin yedi kişi olduklarımı gör- dü. Belki daha geride — başkaları da vardı ama, henüz uzakta, ola- caklardı. Habibeyi kör Ali ile ileriye gön dermeği ve kendisi gelenleri kar- şılıyarak vakit kazanmayı düşün- dü. Kör Ali: " —Birimiz kalacak olduktan son ra bana düşer... Fakat bundan ne çıkar?.. dedi. Şahin Reis hak ver- di. — Doğru!... O halde çabuk ge- çidi aşalrm.. Oralarda oyuklar fa- lan vardır. Pusu kurarız Ve bu ye- di kişiyi haklamağa çalışırırz.. —Ben dördünü haklarm... Bunu kör Ali söylemişti. — Bana da bir silâh verin!.. Bunu da Habibe söylemişti. Şa- hin Reis ona hançerini uzattı. Fa- kat bir de öğüt verdi: — İleri atılma!. Is". | kadar beklemelisin!-« j Geçide pek az M İ — Buldum... ĞK — Ne buldun?.. fâ — Şimdi gelenlerin bir dizi armut gibi Y“' h ğiz!.. — Nasıl?... — Göreceksin!.. 5”' ki ipi çöz de benim € diy aht yapmağa hazırlan.. Ha hemen kenara çekile. — durl.. Benden ..yuıını"' İ nm Ds.müîf O akşam direkleri F kenleri yarı yarıya koPp”” vertesi yağmaya uğ ' y şalan bir gemi, Malta İi” riyordu. f ğ Bu gemi Ceznyn'de“ kaçan, Şeyh Ebüssaidirf çırayım derken kendi ” kurtaran Şövalya Valer! .ı misiydi. Korkunç bir fM batmak korkusu çmdi gi lar, en sonra Malta lim&” bilmişlerdi. F Valeryo bu fena #7 canından bezmiş bir hâ” 4 tün kumandayı kaptarni Brrakmış, kamarasma; ı" O kadar canı ııhlmn lerde ansızın denizin © salar bile fena olmıyac Şimdi bu kılıkla ! '*'* dönebilirdi? Hele Pap& ne yüzle çıkabilirdi? AP talihsiz bir adamdı. * geçtiği halde bir balta) mamıştı. ÂAsıl buna kıZ* Şeyh Ebüssaidin kıf” mak ve Kardinal Daskf tarmak suretiyle şöhret' | bire yükseltmek, Koııt namlara kavuşmak, b olmak mümkündü. O zaman önün da? baları, etrafında muh? nacak, en güzel mac şüp kalkacak, hattâ Z€ jf la evlenmek ıu.retıy YA meşhur olacaktı. — îı w Böyle olımıdıldÖ ) mak niçin?... Valeryo bu en gi son dakikasında ka! tün hulyalarımın kâf? 44 teşem şatolarır. rü nen solgun vap ni görüyordu. Bu kederl>, fr ı batma tehlıkeleril'ı ' mîyoı'dıı _ ' Çünkü onun Y nın en bür'ik fırtıf Bu gün bitkin * b ölüme bile şifa di y gird'yse bunun b dı: Şahin Reis!-- Dişlerini Şahin Reisin parmaklarını halinde du. w