imefendim, Olabilir? G 'bm:; ı:::.m . K 4 dr:ı ıkçılıııfı... Şu genç Talât F de, kendisine Yöyle demiş: annııın bo! vakti öi tesisattan İ sey anlamıyor. t Edirmek benim Wizevk ol, Ülgidelim? Yeşi 'nim için Bİ ne büyük ter misiniz, ya- l kahvede bulu - YÜK eai Kocası u- D Blu ise oralardaydı. fkl. bu daveti işite - i Talat, $esini ya - edi, kimbilir. diği onun için saye- ’F'Yİe düıünebilı ğ — Yaj Pama, sçam? Ben isteme- Yeşil paştap M üYerdi. Kaza, Bür. » neni, ' .':_'f_'_i'ü Yaki "'lln ı“_?üındın n Yüktü ve maşış Görttü, Sa- gi Na Si t Yere Gar, Slbuki, em Na gaa fidecek değilim Şer İstuğuma. €t Dün, Talâtla k B“'ld Sırada, kulağım e ea öğçe Püluşacağınızı ı“çııp ) tesa - male fçin aN de, bu haberi br n '.';"ldıııı Aman, ku: lt » C'Bim. Kai .. Haydi, ıuş.ı.. " bakülümü Size orasını | Gitti. Lütfiye hanım, ondan boş ka -- lan yere oturdu. Biraz şaşkındı. Pürüzlü bir sesle çay — ısmarladı. Karşısında bir ayna vardı. Fakat, kendine bakamıyordu. Bu sırada, kapı açıldı. İçeriye, genç — bir adam girdi.. Talât.. “Genç,, bir adam.. Lütfiye hanım düşünüyordu: “Şişman, kısa boy- ha, oldukça yaşlı, çifte çeneli..,, Oğlan çırpınıyordu: — Vallahi, hanımefendi.. .Size karşı çok mahcubum.. .İncir çe - kirdeği doldurmaz bir sebeple si- zi beklettim.. Arkadaşlardan biri pek hayati bir iş için görüşelim diye telefon etti. Halbuki, incir çekirdeği doldurmaz bir işmiş.. Ne geveze olduğunu belki siz de bilirsiniz.. Şu, Bahri.. — Kimmiş bahri? — Burhanın pek arkadaşıdır, tanımaz mısınız? nın arkadaşı mı? Kimbilir, belki Talâtı gecikti- rip annesile bir an başbaşa kalmak için mahsus telefon etmiştir!.. Oğ- Tunun halinde — bir fevkalâdelik yok muydu? Sureta — masumane görünen bu randevudan neler çı- Lütfiye hanım titredi. Burha -| Akşam Pos Dünyanın yarısını kaplıyacak büyük hava yarışı Kırk tayyare arasındaki bu büyük bi Büy! Bir iki güne kadar İstanbulun da üzerinden geçecek olan — kırk tane ve on iki muhtelif milleti tem kabileceğini — kestirmiş olamaz mıydı?.. Talâtin — annesini gözü- ile yaşıt olan Talâtı pek cana ya- kın bulduğunu farketmiş olsa ge- rek değil miydi?.. İşte, o sebeple buraya gelmiş. Ona ihtarda bulunmuştu.. Matma- zele söylediği o sözler.. Sonra da aynanın tam karşısına oturmak.. Lütfiye hanım, evvelâ, burada Talâtla uzun uzadıya oturup'çene çalmağı, sonra da, kimbilir nere- ye gitmeği yoksa, sergiye gitmeğe hiç de niyetli değildi. Lâkin hid- detle ayağa kalktı. — Sergiye gidecektik.. Geç kal- dık.. Ondan sonra da işim var.. Delikanlı, kuzu kuzu, onu ta- kip etti. Kadın, aynanın — karşısından geçerken; cesurane bir hâmle ile kendine baktı: — Şişman, kısa boylu, yaşlı, çif te çeneli mi?.. Yok yok.. Mübalâ- ga etmiş.. Gerçi bu, bana bir ih - tardır.. Lâkin, insafsızca bir ih « tar.. Hiç te öyle değilim... Ansızın, tekrar fikrini değiş- tirmiş gibi, Talâtın koluna girdi, Nakili: (Hatice Süreyya) Dünkü kaza Dün akşam Beyazıtta gene feci bir tramvay kazası olmüuştur. Ge - dikpaşada oturan 12 yaşında Riç- van isminde bir ermeni çocuğu Be yazıttari geçen ve Sirkeciye — git- mekte olan Edirnekapı tramvayı- na atlamak istemiş, fakat tutuna- mıyarak iki araba arasına düş- müştür. Hâdiseyi görenler tram- vayı durdurmak için haykırmışlar fakat çocuk tekerlek altında altı metre sürüklenmiş, muhtelif yer- lerinden ezilmiştir. Riçvan teda- vi edilmek üzere Cerrahpaşa has- tahanesine kaldırılmıştır. EETEERERRNAM NNUN Na g Dünya edebiyatından seçilmiş, özlü küçük hikâyeler.. Yarasa Çeviren: ibrahim Hoyi | Yakında çıkıyorâ ASSRKRLASAZTERSKARISTARREN TALARAAASİALAARLAAZARIYAREERNESİİ sil eden harikulâde yapıda hava ejderleri — İngiltereden kalkıp ne kestirdiğini, annesinin de oğlu | — ne kadar zamanda varabilecek- lerse— Avustralyanın Melbörn şehrine niçin gidiyorlar? Bu tayyare yarışı, şimdiye ka- dar dünyanın görmediği bir yarış olacaktır. Bu yarışta dünyanın he- men yarısını dolaşacak olan — tay- yareler, en yüksek rekoru kırmağa çalışacaklar... Pilotlar, bu günedek iştirak et tikleri herhangi dünya rekorunda büyük dereceler almış hava kor- sanlarıdır. Fakat bu kadar zafer onlara yetmiş değil midir? Bu te- lâş niçindir? Her gün biraz daha, yerde olduğu kadar havada da çıl- gınca başı boş ve olanca güçleriy- le niçin atılmak, kazanmak, daha yükseği ve daha çabuğu elde et- mek istiyorlar?' Bu adamlardan en hızlı ve de- Hicesine gidebilmiş olanı, tam on bin sterlin alacak. Fakat kazandı- ği dünya şöhreti bu yekünun on binlerce daha fazlasınm bir kaç misli yukarısıdır. Hele bu müthiş yarışa giren on iki milletten en yüksek rekoru ka- zanacak olanın bütün millet hesa- brmna elde edeceği, menfaati, niha- yet dünyanın dört köşesinden bu memlekete ısmarlanacak olan tay- yareleri düşünün! Şu son devre içinde bütün mil- letlerin gayreti havada bir üstün- lük kazanmaktır. Yerde, insanlar, biribirlerine yapabilecek en müm- kün ve korkunç atım ve korunma vasıtalarını icat ettikten — sonra, şimdi — belki de bütün bunları mahiv için— pek tabit bir faikiyet le daha yükseklere çıkıyor.Seneler den beri milletler arasında, bir hız yarışı bir yükseliş müsabakası var. Buna muhtelif mânalar - verilebi- lir. Milletler, daha hızlı, daha mü- kemmel hava gemileri meydana getiriyor, Bunlar silâhlanmak için değildir. Bunlar, tamamen - sivil mahiyettedir. Fakat sivil tayyare- lerin de son zamanlarda itimat edi lemiyecek kadar garip garip şekil- ler bukalemunluklar arzedeceğini görüyor ve işitiyoruz. : Bunlar bir tarafa... Lâkin hız, de kimseye kâfi gelmiyor. yarış ne maksatla yapılıyor? Daha hızlı daha çabuk, daha deli- cesine maksada varmak isteniyor. *Ticari gayeler,, peşinde dün- saatte 150 mil kadar yapan tayya- re meydana konmuşsa, memleket- ler arasında daha kısa, daha ça - buk haya yolları çizerek bunu 170, 180, 200, 210 mil süratle da- ha gailesiz bir yolculukla temin etmek istiyorlar. İngiltereden Avustralyaya uça- cak olan kırk tayyare arasında sa- atte 230 mil mesafe kateden müt- | hiş ve heyulâ gibi hava ejderleri göze çarpacaklır., — - YOT SAA Bundan on beş sene kadar ev- vel, hava yolculukları ihdas olun- duğu zaman, insanların tasavvu- run fevkinde yeni birzevk duy- dukları hissedildi. Yeni, doymak bilmez bir zevk! Saatte 100 mil onlara hiç geldi.., Daha sür'atli! dediler. —» Daha süratli, Daha hızlı, daha çabuk uçaca- ! Ve böylece uçarak, işte, bugün | İngiltere — Avusturya yarışı ile, insan elinin ve zekâsının meyda - na koyabileceği en hırçın motör -« ler ve kanatlı göğdelerile kırk ka- dar tayyarede, iki misli kadar in - san yalnız kendisinin değil, mem- leketinin de taliini tehlikeli suret- te deneyecek.. Bilhassa bu yarış için, tayyare- leri meydana koyan 12 — muhtelif milletin fabrikaları her tayyare için, asgari yirmi bin sterlin sar - fettiler. Bu tayyarelerde bir millet kabiliyetinin, damgası duruyor... Bu damga, bu yarışta, ya — gü- neşle ve alın akrile parlıyacak, yahut daha çok parlıyanların ya- nında, bundan da çılgın bir diğer yarışın meş'um gününü - bekliye - rek, silik veutangaç; gizlice plân- larını çizip duracaktır. İstanbulun üzerinden geçme - lerine hükmetimiz tarafından mü- saade edilmiş olan tayyareler bu seyahatte tam 15.000 mil mesafe katedeceklerdir. Bu yarışta saklı duran derin hırs kaynağının küçük bir kabar- cığını size göstermeden — sözümü bitirmiyeceğim. Yarışa iştirak edecek on iki | milletten yalnız İngilizin noktai nazarından bir cümle alalım: Bir hava muhabiri diyor ki: “Bu yarışı biz kazanırsak, bir | . Üa eeei eZ ada c aai h ük yarışa iştirâk edecek olan tayyarelerden ikisi çok tayyareler ısmarlanmak — su- 4 retile parayı kazanacak olan, yal- İ nız yarışa giren tayyareleri yapan İ kumpnya değildir. Ticaret — dün- yamızda en ileri bir mevki almış olan bütün tayyare sanayiimiz | bundan istifade edebilecektir.,, | Bu hız ve zafer yarışı, ayni za- manda —yüksekten — atacakları pek muhakkak olan — danışıksız bir hnç pazarlığıdır. <? Hikmet Münir Şikâyetler, Temenniler: SESTTMOATA U SSD EF TTT Şehzade başında doktor bulunamıyor Cuma günü gecesi — saat on birde evimizde kardeşimizin — birden bire ve korkulu bir surette hastalanması ü- ! zerine derhal Şehzadebaşında Doktor | —x Beye koştum. Kapıyı mütcaddit H kerreler vurdum — ve zil olmadığından ğ tekmelediğim halde açılmadı. Ondan a 11 sonra yanındaki doktor . . . . Beye git- tim. Kapıyı bir hanım açtı. Doktoru sordum: — Uyuyor, uyandıralım mı? — Ve kimsiniz, nereye götüreceksiniz? Diye j sordu. M Uyandırmalarını ve pek yakma gö- türeceğimi söyledim. — Beş on dakika sonra tekrar gelen hanım — daktorun Göztepede olduğunu ve uyuyan şahsı doktora benzettiğini söyledi. 4 Mecburen Beyazit belediye heki - ——— mine koştum. Kendisi hastaya gitmiş. Oradan Fatih Belediyesine — gittim. Doktor da bir hastaya gitmiş. Tekrar Beyazide geldiğimde doktor gelmişti. Hemen çocuğu fena bir vaziyette bul- du ve difteriden şüpbelendiğini, saba- ha kadar azami dikkat etmemizi tav - siye etti. — Sabaha kadar hamdolsun bir şey olmadı. Sabahleyin — Doktor Bahri İsmet Beye götürdük. Doktor, gece pek fena ve korküulu bir vaziyet geçirdiğini söyledi. Bu va- A ziyette ve Şehzadebaşı gibi kalabalık bir yerde saat on birde olan bu hâdi « seye nazarı dikkatinizi celbederim e - fendim. ç Lâleli Yeşiltulumba sokak numara £ 4 İlhami.. YAVUZ Kadın ve erkek terzisi Bütün şıklar hep orada giyi- nirler. Her keseye ve her arzu- ya uygün elbisenizi ancak ora- da yaptırabilirsiniz, Istanbul Yenipostahane kar- şısında Letafet Han. AAA A