© On senelik polisti, ilk defa hem'de AŞA ” Hançerli | Kadın | No.21 İ Yazan ishak Ferdi? “ bir kadın onu atlatıyordu! Keramettin bir gece Bedia muştu. uykusu arasında: “ —Yavuzcuğum, niçin beni a- ra mıyorsun?,, Diye bağırmıştı. Demek (Yavuz) son tevkif te- şebbüsü gününden . beri Bediayr görmemişti.. Ve Bedianın kalbin- den de bu maceraperest adamın sevgisi çıkmamıştı! Keramettin sabahleyin kalktı» ğı zaman çok sinirliydi.. Fakat Be diaya bir şey söylemedi. Vaziyet onu gösteriyordu ki,e- ğer Yavuz Keramettinden gizli o- larak eve gelecek olursa, Bedia reddetmiyecekti. Keramettin, Bediayı biraz da- ha sıkı bir kontrol ve tarassut altı- na almağa mecbur olmuştu. Evlerinde Eleni isminde genç bir rum hizmetçisi vardı. Bu kızı Keramettin bulmuştu.. Eleni, Be- diaya iyi bir arkadaş oluyordu. Ne reye gitmek icap ederse birlikte gidiyorlardı. Eleni hanımmdan gizli olarak, ne düyar ve ne görür- se Keramettin Beye söylüyordu. Bu suretle aradan on beş gün daha geçmişti. ettin Bey Beyoğ lu caddesinden geçerken, Bedia- nın yalnız olarak hızlı hızlı Galata sarâyma doğru yürüdüğünü gör- dü.. Belli etmeden peşine düştü. Bedia Taksim tarafından geli- yordu.. Ağacamiini geçmişti.. Kö- şedeki polis noktası önünde etrafı na bakınarak Doğruyolda yürü- mesine devam etti.. Lüksemburg apartımanının kapısı önünde dur- du. Tekrar etrafına bakınarak a- partrmandan içeriye girdi. Keramettin Bey apartımanm tam karşısındaki gazinoya girip saklanmıştı. Bedia hiç şüphe yok ki burâda Yavuzla buluşuyordu. Keramettin bir saatten fazla bekledi, Onu Yavuzla birlikte çı- karken yakalıyacaktı. Bedia apartımanın kapısında görünmüştü. Keramettin hayret ve telâş için- de idi.. Derhal kahvehaneden çık- tr. Ve Bedianın peşine takıldı. Bedia Tünele doğru gidiyor- du. Keramettin bir saniye tereddüt ve kararsızlık içinde bocaladı. © Acaba Bediayı takip mi etsin- di.. Yoksa Lüksenburg oteli önün- de bekliyerek (Yavuz) u mu gö- zetlesindi? Keramettin, karar vermişti. Bedia Tünele kadar hızlı hizlr yürümüştü. Bedianm sırtımda daha terziden iki gün evvel aldığı lütr mantosu, ayağında açık renk podüsüet is- karpini, elinde sarı çantasile uzak tan ne kadar da cazip görünüyor- du. Bedia Tünel başında durdu.. Kitapçrlarm vitrinlerine bakr- yordu. Birdenbire Keramettinin o ar- kasında bir takse otomobili dur Bediayı (takibe | Keramettin, Bediayı diğer kö- şeyi siper alarak gözetlerken, ar- kasında duran otomobilden mavi mantolu genç bir kadin iniyordu. Keramettin bu kadını görünce hayretinden ağzı bir karış açık kâldı.. Küçük dilini yutarcasina yutkundu. Ve şaşkınlığını belli etmemek için, genç kadının yüzüne baka- rak: — Bedia1.. Diye seslendi. Otomobilden Benli Bedia in - miştil Keramettin gözünün ucu ile vitrinin önünde duran kadma dikkatle baktı.. Bü kadın, Bedia- nın elbiselerini giyen Eleniden başka bir şey değildi! Bedia zabıta memurlarile alay etmesini, onlatı zaman zaman at - latmasını seven bir kadındı. Ke- ramettinin yanma sokuldu: — Bizim Eleniyi bu kadar ha- raretle takip edişinin sebebini an- İryamıyorum! Keramettin utandı: — Vallahi, kâfir karı sanao kadâr çok benzemiş ki; buna Şer- lok Holmes te inanırdı. Diyerek dostunun koluna girdi. Lüksemburg apartımanma gi: ren kadm Bedia idi.. Fakat, ora » dan çıkan kadının Bedia olmadığı anlaşılmıştı. Keramettin on senelik zabıta memurluğu hayatında ilk defa hem de bir kadm tarafından atla- tılmıştı. Yolda konuşarak gidiyorlardı: —Lüksenburg otelinde kimi görmeğe gitmiştin? —Terzimi... — Ben senin terzini Taksimde biliyorum! — Lüksemburg'da terzime bir rop yaptırıyordum. Oralarda senin dolaştığını görünce, Eleniye elbi- selerimi giydirdim. Bende terzi- nin elbiselerini giyerek Elennin ar kasından çıktım, — Bu numaraya neden luzum gördün — Eski bir itiyat. Polis memur- larmı atlatmaktan cok hoşlanırım. — Sende sivil zabıta memuru olmak istidadı var, Bediacığım! Kabil olsa da seni müdüriyete al- sak., — Kabil değil mi? — Münhal yer yok. Müdür de kadın memur kullanmağa taraftar değil, Halbuki sen ve senin gibi kadınlara polis müdüriyetinin ihti yacı var, (Devamı var) Düşman Elinde Esir Harp ve Aşk Filmi Mn mai | İngilizce dersleri) | Müellifi: ömer Rıza horse (hors): at. hot (hot) sıcak. hour (aver) saat. house (havs) how (hav) nasıl, ev how do you do (hav du yu du): nasılsınız. however (haveve) her ne kadar, bununla beraber. “how many (hav meni) kaç. hundred (hendred) yüz (sayı) hunger (hanger) açlık, hungry (hangri) aç. hasband (hazbend) zevç - koca. İ (ay) ben. ice (ayı) buz. idle (aydel) tenbel, if (GP) eğer - şayet il (1) hasta, İM go: gideceğim. imagine (imecin) tasavvur eder. immediatlly (immedyetli) derhal. impossible (imposibul) imkânsız. imprison (imprison) hapseder. in (in) içinde « içerde. inch (inç) pusu. indeed (indid) filhakika, indoors (indors) ev içinde. industrious (industriyas) faal, industry (indusiri) sanat. industries (induririz) sanayi ink (ink) mürekkep, insect (insekt) haşere. intance (for) instens - meselâ, instead (insted) yerine. interesting (interesting) değer «- alâka uyandırır. interrupt (interrapt) ihlâl eder, invite (invayit) davet eder. iron (ayron) demir. is (iz) dir. island (ayland) ada. t (Yo. ite (ist) onun. it's (itiz) o.dur. Yama (jem) söçel, January (enyuveri) kânunusani, journey (jorney) yolculuk joy (joy) sevinç. jug (iog) kupa. July Gulay) Temmuz jump (jamp) sıçrama, jump (jamp) sıçrar. June (jum) Haziran. just (Gost) tam - âdil. Keep (kip) saklar, korur. keep back (kip bek) meneder, kind (kayind) şefkatli, nazik. king (king) kral, kiss (kis) öper. kiss (kiss) buse. kitchen (kitçen) mutbak, kitten (kiten) kedi yavrusu, knife (nayif) bıçak. knock (nok) vurur. know (nov) bilir. Lady (ledi) hanım. lamb (lâm) kuzu. lamp (lâmp) lâmba, land (lend) kara - (toprak). lane (len) sokak. lap (lep) © kucak. iorge (larc) büyük. lark (lark) tarla kuşu. last (last) son. late (let) geç « sabık, müteveffa, İsugh (laf) güler. ley (ley) koyar - yerleştirir. lazy (lezi) tenbel, lead (led) kurşun. lead - pencil (led pensil) kurşun kalem.. leaf (lif) yaprak. PEK HAYAT BİZİMDİR Iki sevgili artistler JOAN GRAVFORD GARY GOOPER dikkate (Devamı var) AKDENİZ KORSAN ŞAHIN REİ | Büyük macera, aşk ve harp roman! Zavallı Habibeyi kaçmasın diye kalesine kapamıya karar ver — Kızını nasıl olup da büsbü- tün benden kürtarabileceğini dü» / lere karşı bu kale sayesin şünecek!... — Lâkin ben yarın gece, sabah- tan evel gidiyorum... — Nereye?... — Denize... — Şimdi mevsimi değil... Da- ba dün geceki fırtma yeni dindi... Havaya bakılırsa tekrar başlıya- cak!... — Olsun!... Başka türlü olamı- yacak!... Burada daha çok kalır- sam bir delilik yapacağım!... Cezayirin kodamanları birbir- lerinin yüzüne baktılar. Bununla beraber Şahin Reis aklma geleni herhalde yapardı. Gemisiyle deni- ze açılıp açılmamasma da kimse : Şeyh Ebüssaidin dede seneler harp etmişti. Fak kaleye İspanyollar da ce Türklerle dost olmay. ru bulmuş, barışmıştin zayirde, son harpler esat teslim olmıyan biricik yal Değil yüz kişilik korea yüz bin kişilik bir ordu” giremezdi. i şte Şeyh Ebüssalt, Bİ meden cevap gelinciye © ihtimale karşı kızını bff lamağa karar vermişti. | Bu karardan sonra 7 megitti, * i Genç kız kafasndafi ri sezdirmemek için babi nünde son derece kederli karışamazdı. : siz görünüyordu. j — Eh.. Sen bilirsin!.. Hayırlı Şeyh, sütnineyi çağ yolculuklar!... — Çabuk hazırlanın, Dediler ve gemiden ayrıldılar... 1. Şahin Reis yalnız kalmca kim- Habibe telâşla sordu! leri yanma alacağımı, nasıl gide-| — Nereye gidiyoruz... ceğini, geçeceği yolları tasarlama- | — Ben nereye gönd ğa başladı. O, Şeyh Ebüssaide gü- | Taya... zel bir ders daha vermeden Ceza- — Baba!... yirden ayrılmak istemezdi. Fakat Ön Evlâtlar babalar: mademki Habibe kaçıp gelecekti, | Tine karşı gelmezler... ; artık başka ne istiyecekti?... ii Giyer vegrii gitti i sabuna do | ederim söyle!... a a apabilse, | “Orası sana lâzım artık kendisini dünyanın en mes'üt | Duk nazırlam,, ii adamı olarak saymakta hiç bir | Jar harem kapısına gelett mahzur kalmıyacaktı. b peri çok gn iel asarak sa. | Jar fayda vermedi. | BAM eee “İİ Büsrada Yusuf kapı hilden ayrılırken; öyle anlıyordu ki artık kaynatası olan şeyh Ebüs- saide karşı olan bütün kini, eriyip gidecekti. Bu sırada şeyh Ebüssait kararı- nı vermişti: Kizmı Ebu Selâmenin oğluna göndermek için her hazırlığı yapı» yordu. Gönderdiği elçi ertesi gün dönecekti, Buna rağmen kızımı © min bir yerde bulundurmanın fay- dasını da anlıyordu. Hattâ buna luzum görüyordu, çünkü Şahin Re is belki üç gün beklemeğe Yazı ol- miyacaktı. Belki de razı olsa bile bundan vazgeçecek, ansızın kona- ğa baskm verecekti. Cezayirin garbında, denizden üç dört saat içerde Elhaneş ismin» de bir kale vardı. burası, bir tara- fı elli kulaç derinliğinde yalçın bir uçurum, üç tarafı da dik bir sırt üzerindeki yüksek duvarlarla çevrilmiş bir yerdi. Etrafındaki dağlar hep çıplaktı. Elhaneş arap- çada yılan demektir. Vaktiyle bu kalenin bulunduğu kayalığa yal- nız yılanlar çıkar, yuva yaparlar- mış. Başka hiç bir hayvan da ora- ya sokulamazmış... Bunun için adı (yılan kalesi) diye kalmıştı... MELEK GÖNÜLLER BİRLEŞİNCE Sinema kraliçesi NORMA SHERER HERBERT MARSHALL ROBERT MONTGOMERİ Seanslar: | - 2,30 - 4,30 - 6,30 Mâveten : JURNAL. Cuma sabab saat 11 de tenzilâtlı matine dü: Demek ki Şahin Reif kız nasil ve ne zaman K haber vermişti, Genç kız şimdi kendi de onu düşünüyordu. Hi şı yalancı çıkması o kadf na dokunuyordu ki... Şeyh Ebüssait, kızım” malarına kulak asmadaf ti, Aradan yarım saat 8” ki bir uşak her şeyin hs nu haber verdi. Habibe nı yere vurarak bağırd! — Ben buradan hiç 9 demem. Sütnine yalvardı: — Yapma yavrucu! karşı gelme!... — Ben onun evlâdı değilim ya... Gitmiy" Bunlar da fayda v€' hin emriyle iki ızban* dam onu kollarından 1“ bi kapıdan çıkardılar: laca karanlığında, , duran tahtırevana ko”. larda bağırmasın, diY8 sımsıkı bağlamışlard”. N 2 GÜZEL * yel Dudaklarda (4 Martha Eggert”, Fröblieh Cennet Lilian Harvey”