he İ !’ uik';ığfçiiann ba- lari silâh fabrika- törleri imiş İngiltereden Avusturalyaya yapılacak tayyare yarışı- na İştirak etmek Üzere muhtelif memleketlerden tayyareler İngiltereye — gelme ğe başlamışlardır. En yukarıdaki restimde görülen tayyareler bunlardan ikisidir. Küçük tayyare, Avusturalyalı pilotun adlr bir Holanda tayyaresidir. Otuz iki ESN Günde on altı saat iş! Cuma yerine cumartesi tatili Fındıklı mensucat fabrikasın- dan bir grup işçi matbaamıza ge- lerek bazı noktalar etrafında fab- rika müdürlüğününü nazarı dikka tinin celbedilmesini ve istedikleri- nin teminini rica etmişlerdir. Bu işçiler diyorlar ki: “Diğer fabrikalarda mesai saa- ti azami 9 saati geçmediği halde, fabrikamız bizi günde 12 saat ça- İıştırıyor. Ve sekiz saatten fazlası için de ayrıca — saati mesai — vermiyor Zaten biz ne mesaj saatin- den fazla çalışmak, ne de fazla saat parası almak istiyoruz! Sonra işçilerin dokumacılar kısmı günde 16 saat çalışır... Bu- nun için fabrika müdürlüğüne mü- teaddit defalar müracaat ettik, Fa kat bizi dinlemediler bile.. Gene 12—16 saat çalıştırmakta devam ettiler, ediyorlar da... İkinci bir nokta da: Fabrika bizden haklı haksız mütemadiyen para cezası alryor.. Verdikleri pa- ranın yarısından çoğu ceza diye kesiliyor... Sonra; her yerin kapandığı ve herkesin istirahat ettiği ve resmen tatil günü kabul edilen “Cuma,, günleri bizi fabrikada çalıştırıyor- idaresindedir ve Avusturalyadan İngiltereye sekiz çün, dokuz saatte gelerek meşhuür tayyareci Mollison'un rekorunu — gayri resmi surette — kırmıştır.. yirmi yaşında bir yolcu alan bu tayyrenin 700 Veyyar Salıcılar İnsanca muamele görmek istiyorlar Kumkapıda seyyar satıcı Ham- di efendi ne diyor: Önümüzde gelen kıştır. Bun - dan sonra sokak sokak dolaşma - nın ne kadar zor olduğunu elbet takdir edersiniz. Soğuktan kendimizi koruya- cak bir palto bile tedarik edeme - dik.. Bizim gibi küçük ve seyyar es- nafı korumak lâzımdır. Fakat ne- dense, korumak değil, aksine fe- na muamele ile karşılaşıyoruz. Bizim halimize insan yürekleri dayanmaz. Fakat bunu dinlete - medik gitti. Hükümet bizi koruma slr ve memurlara iyi muamele yap- tırmalı.,, lar, sonra da Cumartesi günleri ta- til yapıyorlar.. | Ve gene — fabrika sahipleri | musevi olduğu için — kendi bay- | ramlarında fabrikayı tatil ederler, fakat bizim bayramlarda tatil yap mazlar, gene bizi çalıştırırlar. Bütün bu noktalar etrafındaki, doğrudan doğruya fabrika müdür- lüğüne bizim müracaatlarımız hiç bir netice vermedi... Gazetenizin bizim hayatımızın tanzimi ve hak- larımızın gözetilmesi hususundaki tavassutunuzu rica ederiz.,, Diğer tayyare ine gena ayni mti sabakaya girecek olan “Fokker XXX VI" N İ S beyğir kuv vetinde dört motörü kendisine saatte 314 kilometre sürat temin etmektedir. Diğer resimlerde bu tayyarenin iç tesi satr görülüyor. AF VE IŞÇI Her pııçı;ı ıybir hefeuulı okunıcıkniıcıı. kıskançlık, kuvvet, aşk ve seyahat romanı ASLANLI HÜKÜMDAR | Beyaz adam, bir taraftan asla- | nı, yelesi içine geçirdiği parmak - | lariyle okşarken, çıplak ayağı ile | de vahşi Vanduyu dürtüyordu. Ni Karşa ormanının hâkimi, —as- | lanlı hükümdar bu olacaktı. Dün - &| | yanın en vahşi hayvanı — aslan, o- nun yanında süt dökmüş bir kedi- den farksızdı. Aslanlı hükümdar garip bir a - henkle aslanıma seslendi.. Aslan | onun ne söylediğini anlamış gibi | gerisin geriye uzaklaştı. Vandu- i nun ayaklarından zincirle bağlı olduğunu farketmiş olacaktı. Eği- lip baktr. Sonra bu siyah adamı o- * — muzlarından tutarak sarstı. Onun | ellerinin bağlı olduğunu görünce yüzünde daha çok hayret alâimi belirdi. Sonra onu iki kolları arasına a- larak elli metre kadar uzaktaki bir çimen üzerine uzattı. Ellerini çözdü. Ayağındaki her bir halkası beşer milim kalmlığın- daki zinciri, küçük bir zahmetle kopardı. Vandu hâlâ kendisine gelme- mişti. Tekrar kucakladı ve ermanın içine daldı. Aslan da takip ediyordu. - Nisbeten taşlık geniş bir saha - ya geldiği zaman, Vandu gözleri - ni açtı. Kendisini yaban — adamı- nın kolları arasında görünce ona lisanmca yalvarmaya ve nereye götürüldüğünü bilmediği için kur- tulmaya, çırpınmıya başlamıştı. Beyaz dağ adamı, garip sesler- le onu teskine çalıştı. Fakat onun Pr Opagandanln bundan bir şey anlamadığını göre . . rek kızdı, fırlatıp yere attı. teSll'l Aslan siyah adamın yere atıl- dığını görünce bir ok gibi üzerine fırladı. Fakat, dağ adamının ga - rip haykırışı aslanr hareketinden - Süt içenler azalıyor mu ? İstiklâl Caddesi sütçü ve tatlıcı İbrahim Efendi: *“Işlerimden memnunum. Pek &lâ geçinip gidiyoruz. Yalnız bi- zim için en ehemmiyetli nokta her sene süt içen ahalinin muntazam bir surette azalmasıdır. İki sene ev alakoymuş, onu bir çivi gibi yerin- de mıhlamıştı. Dağ adamı, aslanının bu siyah adamı parçalamasını istemiyordu. YVandu korkarak ayağa kalktı. Yaban admı, ileriye doğru yürü- mesini temin için onu önüne kattı ve bızlı hızlı indi. vel süt satışımız şimdikinin iki Vandu neye uğradığını şaşır - | aslanmızın sesini işiten "” misli idi. Bunun sebebi ise halkın | Miştı. Aslanla arkadaşlık eden, be | lırım korkularından —K&f süt içmekten korkmasıdır, Gazete- | Yazlığından başka kendisinden | beni ormanda yalnız b ler sütlerin fenalığından, pisliğin- | Pek farkı görünmiyen bu adamın den, sıhhate mazarratından o ka- | Nasıl bir hayvan olduğunu merak dar fazla bahsetti ki bu çok iyi gı- | ediyordu. da halkın itibarından yavaş yavaş Vve'ra düşmüş ve düşmektedir. Bu ise Hakikat halde aslanlı hüküm- hem bizim, hem de süt müstahsili | dar, Niyam Niyamlı dilini bir yam köylünün aleyhinedir.,, yam kadar iyi konuşabiliyordu. MCCDE AY EÜRE n A Fakat, bu zavallı ihtiyar yaşlı Bir PD ıhhyat ÇO Vandu ile aly etmek, onunla gö- “Süreyyapaşa Mensucat Fabri- | nül eğlendirmek arzusuna kapıl- kasında dört sene çözgü dairesin- mıştı. de çalıştım. Bu müddet zarfında Mağaraya geldikleri zaman, o, fabrikada 18 lira param birikti... | amcueasrancmcemucsmerER . Bir gün sigara içiyorum — diye | kat paramrı vermediler.., ustam bana bir tokat vurdu. Bu- Bu mektubu halen Fındıklı ku- nun üzerine ben de fabrikadan çık | maş fabrikasında çalışan çözgücü mak istedim. Fakat kabul etmedi- | Galip Efendiden aldık... ler. İhtiyat paranın faizinden çok- — Çıkarsan ihtiyat paranı ver- | tan vazgeçtiğini, fakat kesesinden meyiz. dediler. verdiği paranın iade edilmesini is- Ben fabrikadan ayrıldım. Fa- | tiyor. Ü İSÜLEYMANIN OĞLUŞ â| Tefrika No. 62 SI ae V u x?' el b ğ Rıza i | Şekip| — P | öşeye büzüldü. Kor#? ra yüzü âdeta beyazlanmıi” Neden sonra aslanlı ©!" ona kendi diliyle hitap &* — Ne yaptın da böyle€ ğını bağladılar?., dedi. — Vandu bu sese âdeta ? istemiyordu. Ona kendi * tap eden bu beyaz adam #4 — gittikçe esrara bürünen bif Tini almağa başlmaıştı. Kekeliyerek: — Siz, dedi, benim İi liyor musunuz? — Kulakların olduğ işitmiş olacaksın, sen cevap ver... Vandu sebebin kendisi nu söyliyemiyordu. Nasıl söyliyecekti. Ya aslanmı üzerine kışkırtı pardı. Aslanı, mağaranın kap! lu boyunca tutmuştu. Kafi' bir heykel gibi uzanmış * Mağaraya göz gezdirdi: olduğu gibi, kendisinin gibi duruyordu. Yalnız en" li mızraklardan dördünül rinden almarak mağara dayanmış bırakıldığını g? Vandu bir taraftan kontrol ederken, bir yand* lanlı hükümdara nasıl ceğini düşünüyordu. Ona yalan söylemekt çare göremiyor, kurtulu$ ' ancak bu olacağına hük du. Nihayet: n 4 — Hiç dedi. Büyük bif hat işlemiştim. 4 — Kabahat işlediğit * kak.. Fakat, bu ormandi vardı. 7 — Beni idam etmek Ç ya kadar getirmişlerdi. Aslanlı hükümdar: — Yalnız aslanlarıt', den mi korktular, diye £ — Hayrr, sizin bağf da korktular.. Aslanlı hükümdar değişti: — Bana, dedi. Senif ”| yağmı bağlıyarak bu! lerinden maksat ne? olduğu gibi açıkça — Size hakikati — Hayır.. Ben sen!” , den bu söylediklerinin ğunu anlıyorum. 1 düşürmek istiyordun!? ların şimdi nerede? — Söylediğim gibi ” zi tanımıyorduk ki P