b , | | ' Hançerli (Ezenanı |Kadın No. 18 ı Yazan; lıhıî_îuî] III “Mister Tomson işlediğiniz cinayet- lerden dolayı sizi takdir ediyorm!,, Bu sırada bulunduğu odanın kapısı açıldı.. Ve içeriye yerli ter- cümanlardan biri girdi. Bu ada- mın şivesinden bir Ermeni olduğu belliydi. Tercüman, Yavuzun ya - nına sokuldu: — Ben Mister Tomsonun — ter- cümanıyım, beyefendi ! Yavuz afallamıştı. Tercümanın kendisine (beyefendi!) diye hitap ettiğini duyumca hayretinden gül - memek için kendini zor zaptetti. Tercüman Mığır: — Sizinle biraz görüşmek - isti- yorum! » Diyerek Yavuzun yanma otur- du. Yavuz, (Tomson) un kim oldu- Bunu bilmiyordu. — Bu zat asker midir? — dedi, beni buraya niçin getirdiler? Mıgrr gülümsedi: — Size, Türk zabrtası elinden nasıl ve niçin kurtarıldığmızı anla tacağım, Yavuz Bey! Yavuz heyretten hayrete düşü- u. Demek ki kendisini Türk polis- lerinden kurtaranlar vardı? Yavuzun hatırına ilk gelen şey, Kolonel Makasvel ile Bedianm ra- brtası olmuştu. Yavuz, karısının Maksvele metreslik ettiğini pok &- Iâ biliyordu. Mıgır sözüne devam etti: — Mister Tomson siyast bir me- selenin takibi için Londradan İs- tanbula gelmiş meşhur bir zabıta memurudur, Fakat burada hiç kim seye tanınmak istemediği için, si- ze de görünmekten çekindi. Ben kendi namma konuşuyorum. Mis- ter Tomson cenaplarının size - bir | teklifi vardır. Fakat bu tekliften evvel, size teşekkür etmemi söyle- diler. Bunu söyledikten sonra asıl mevzua ıılılıı' da babrüki şifre kâtiplerinden biri- ni öldürmüşsünüz ! Yavuz birdenbire sarardı: — Hayır.. Onu ben öldürme- dim... — Bizim elimizdeki vesaik, sizi Mkâr vadisine saptırmıyacak ka- dar kuvvetldir, Yavuz Bey! Bunu siz ve Bedia Hanmmn.. İkiniz bera- ber yaptınız! Bu cinayet mütare- kenin süratle aktine vesile olmuş- tur. İngiltere hükümeti bu hâdise ile yakımdan alâkadar olmaktadır. Geçenlerde Kolonel Maksvel'in o- turduğu apartımanda ikamet eden bir hanrmefendinin salanunda ya- ralanan polis memurunun da sizin tarafımızdan vurulduğu tahakkuk etmiştir, Bu iki mühim hâdise Mister Tomson cenaplarınm nazarı dik- katini celbetti. Yavuz renkten renge giriyordu. Mığır: — Telâş etmeyiniz, korkacak bir şey yok! Diyerek bir kaç kelime ile Ya- vuzu teselli ettikten sonra, cebin- den bir kâğıt çıkardı: — Mister Tomson sizi bir haf- tadan beri takip ediyormuş. Hattâ yalnız sizi değil, peşinizde giden sivil Türk hafiyelerini de. Yavuz sabırsızlandı: — Her şeyden evvel, beni ne- den takip ettiğini söyler misiniz?. Miğir gene gülümsedi: — Acele etmeyiniz, dostum! Başınıza devlet kuşu konuyor. Mister Tomson Cenapları sizi işle- diğiniz cinayetlerden dolayı, çok yüksek istidat ve kabiliyet sahibi olduğunuzu görerek takdir ediyor lar. Harbiye Mektebindeki İngiliz Erkânı harbiyesinin ötedenberi si- zin gibi gözü açık ve kulağı delik ve bilhassa memleketin tanmmış simalarını tanıyan ve ikametgâhla ! rmı bilen bir zata ihtiyacı varmış. Mister Tomson sizi tavsiye etmiş. Bu işi yapmayı deruhte ederseniz, hem yaptığınız cinayetlerden do- layı hiç bir memur tarafından ta- kip edilmiyeceksiniz.. Hem de ay- da üç yüz lira aylık alacaksmız! İcap ettikçe müteferrik ve zaruri masraflarmız da (Entellicens ser- vis) tarafından ödenecek, Yavuz şaşkm bir tavırla, şüphe ve tereddüt içinde bocalıryordu. Mığır bir sigara uzatarak: —İşte azizim, dedi, Mister Tom sonun teklifi bundan ibarettir. Böyle bir talih kuşu herkesin ba- şına konmaz. Düşün ki, buna (pe- ki) demekle, ellerinin kanmı der- hal yıkamış ve hürriyetine sahip olmuş olacaksın! Kimse sana el uzatamıyacak, Aksi takdirde bu- radan tekrar Türk polisine teslim edileceksin ! Miğir ayağa kalktı: — İki saat mühlet - veriyorlar. İyice düşün. İki saat sonra geldi- ğim zaman sizinle uzun konuşma- ğa vaktim olmryacak, Bir kelime ile (peki) ve yahut (hayır) de- men kâfidir! (Devamı var) Bu esrarengiz filmde herine ilân ederler. ZOMBIİ (Yaşayan ölüler ) düklerini... Bir cinayeti idare eden nıhıııı mevcüudaâtı... Fransızca mükâlemeli bir filmdir. F y perşembe akşamıSARA Ysinemasındal| İPEK, MELEK, SARAY, SUMER, ELHAMRA Sinemaları: 18 Teşrinievvel Perşembe gününden itibaren matinelerin saat 2 1/2 — 4 1/2 ve 61/2 olarak tespit edildiğini muhterem müşteri- kine gibi kendi kendilerine yürü- Göreceksiniz. İşitilmemiş kahramar- Müellifi: ömer Rıza friendiy (frendli) dostane. frighten (frayten) korkutur. from (from) dan. Front (from) cephe. frost (frost) don. fruit (frut) meyve, fulfil (fulfil) ifa eder. full (ful) — dolu. MA fun (fan) eğlence. funny (fanni) eğlenceli, future (fayutoor) âtü - istikbal. gallop (aalop) seğirtir. gallop (galop) seğirtme. game (gem) oyun - av garden (garden) bahçe. gather (gazer) toplar, gentleman (centelman) efendi. get (get) : — get home (get hom) eve git get in (get in) içeri gir. get on (get on). devam et. get ot (get ont) dışarı çık. get up (get up) kalk - uyan. girl (gerl) kız, give (giv) ver, give up (giv ap) vazgeç. glad (glâd) memnun - mesrur. glass (glas) cam - kadeh, glide (glayid) parlar. go (go) gider. go away (go avey) çık git, defol. go on (go on) devam et. go out (go avt) dışarı çık. ge to pieces (go tupisez) parça par- ça olür. go to sleep (go tu slip) uyku uyu - mağa gider. God (God) Allah. gold (gold) altın. gölden (gölden) altın gibi. göoldemith (goldsmis) kuyumcu. good (gud) iyi, good - bye (gud bay) Allâharsmar- ladık. good for - nathing (gud for nasing) hiç bir işe yaramaz. good morning (gud morning) sa - bahlar hayır olsun. good night (gud nayt) geceler ha- yır olsun.. grand (grand) büyük. grandchild (grandçayld) torun. grand daughter (grand dooter) kız torun., grand father (grand fazer) büyük baba.. grand mother (grand mazer) bü - yük ana, grand papa (grand papa) büyük baba.. grand son (grand son) erkek to - run.. grass (gras) ot. grave (grav) kar, great (gret) büyük. Great Britain (gret Briten) Büyük Britanya.. green (grin) yeşil. grey (grey) kurşuni. grocor (groser) bakkal, ground (gravn) yer « zemin. grow (grov) büyük, guard (gard) muhafaza eder. gucss (ges) tahmin eder. habit (hebit) âdet. had (hed) malikti. hair (heyr) saç. hair - brush (beyr braş) saç fırçası half (haf) yarım. half an howr (baf en aver) yarım saat, Balf - öpen (haf open) yarı açık. half sovercign (haf sovren) yarım altın. hammer (hamer) çekiç hand (hend) el, handkerchief (handkerçif) mendil. handsome (handsam) yakışıklı. hang (heng) asar. (Devamı var) hkların destanı Düşman elinde esir | Korsan reisi hiddetli idi; ha& 4 Büyük macera, aşk ve harp roman! A duyulursa şerefi bir paralık olüf Dedi. Hemen odasına girdi. U- fak bir kâğıdın üstüne şunları yaz dı: Sevgili Şahinim, Selâmetle gemiye vardığma çok sevindim. Buradan kaçıp sana gelmek için çare arıyorum. Bula- cağıma eminim!... Bunu — getiren çocukla gene sana haber - yollıya- cağım. Eğer beni seviyorsan bek- le! Sana ne yapmak lâzım geldi- gini bildireceğim. Habibe Dışarı çıktı. Kâğıdı Yusufa u- zattı: Bunu Şahin Reise götürecek- sin.. Göreyim seni.. Bunu da bece- rirsen sana beş altım daha var.. Gözünü aç!... Kimsenin eline geç- mesin, Sonra sen de ben de mah- voluruz.. Hele seni diri diri ateşde yakarlar.... Çocuk, kâğıdı aldı. Üstüne ba- şına baktı, Sırasiyle bütün ceple- rTini yokladı. Fakat tutulur da arar larsa diye korktu. Bir türlü saklıya cak yer bulamıyordu. Habibe küçük Yusufun boy- nundaki, muska koymağa mahsus gümüşten küçük ve üç köşeli kutu yu açtı: — Buraya koy!.. Tutulsan da burasını aramağı kimse akıl et- mez!... Öyle yaptılar. Habibe telâş ve merakla sıkı sıkı tenbih etti: — Kimseye söylemek yak... Sa- kın tutulmıyasın ha!... Gözünü dört aç... Kâğıdı Şahin Reisin ken disi okumalı... Ondan sonra he- men bana gelip haber ver!... — Peki, peki!... Sen hiç merak etme!... Küçük Yusuf ortadan kaybol- duü. Deniz kenarma geldiği zaman kalabalığın hâlâ dağılmadığını ve Şahin Reisle Cezayir kumandan- larının gene bir arada konuştukla- rını, reisin kızgınlığını yatıştırmak için çalıştıklarını gördü. Şahin Reisin hakkı da yok de- ğildi. eŞyh Ebüssaidin misafirine karşı gösterdiği iki yüzlülük, kan- cıklık, sonra da onu sarhoşluktan sızmış bir adam gibi tahtırevanla gemiye göndermesi, sahiden ya- man şeylerdi. Doğrusu buna dün- yanın en kalender adamı bile kö- pürürdü, Hele bundan sonra, hâdise et- rafa duyulacak, herkesin ağzında bin şekle girerek Şahin Reisin şe- refi bir paralık olacaktı. Hasan ve Ali ağalarla Murat Reis onu iyi tanıdıkları için eğer önüne geçemezlerse Cezayirin alt üst olacağını biliyorlardı. Sonra Uluç Ali Paşa geldiği zaman ne cevap vereceklerdi, — , Murat Reis son çareyi buldu: — Şeyh Ebüssaidi mümkün ol- duğu kadar sıkıştırırız kızını sana nikâhla vermeğe razı ederiz. Yedi gün yedi gece süren bir de düğün yaparız. Herkes nihayet Şahin Re isin istediğine kavuştuğunu görür, artık mesele de kalmaz... Diğerleri de bu fikri iyi buldu- ları , —Evet, evet!... HepimM' Ş$eyhi zorlayınca hı zı olur, Dediler.., 4 Murat Reis ilâve ed) —Pek inat ederse z0! Şahin Reisin sırtıni — Haydi uzun etme şimdi doğru şeyhin konak yoruz. Murat Reisle arkadaş!â” çıktılar, Şahin Reis gemsit” dasma kadar ilerlemiş, “ gurlamıştı. Sonra geriye döndü. tenin ortasındaki dıroi" çekildi. Oradan şeyhin doğru çatık kaşlarının lev fışkıran gözlerle baktf. Tam bu sırada havad& ” ti oldu. Küçük bir taş tal nün sol tarafına çarptı. ü Diye söylenerek yere şm üstünde bir iplik nu ve iplikle taşım arasın& kâğıt parçasının sıkışt gördü. Taşın, reisin göğsüne $ nı tabansız Ahmetle kü yin de görmüş ve ;eld' doğru bakarak ıııııın koşmuşlardı. » Bu sırada sahildeki biri bizim küçük Yusufu * dan tutmuş, gemiye doğf yürütüyor ve: ç — İşte bu attı!.. Bu attf Diye sesleniyordu. Şahin Reis işin içinde ğunu sezmişti. Taşın üst Bıdı kimseye sezdirmed na aldı. Sonra o da gemi dasına yürüyerek: — Getirin bana o Demişti... Yusuf, Şahin baktığı zaman ondaki y& ginliği ve bu kızgınlıiğın " sevinci sezmişti. Fakat yordu. — Eyvah!... Zavallı * ne kadar dayak yiyecek"” — Yalnız dayakla ki değil, geminin direğine masın dâ... Bunları sahildeki in nuşuyorlardı. Yusuf gemiye ç Şahin Reis onun kulağf” — Buraya gel “kendi elimle hin Reise taş atmanın " olduğunu görürsün şist” Herkes, hattâ bile bu sözleri sahi dı. “ Şahin Reisle Yusuf #j indiler, reisin kamart” boldular. ğ Yalnız kaldı! Reis avucundaki Kâğ' | gf arapça yazılmıştı. FA* 4| (Habibe) imzasmı e' lisinden geldiğini a9* — (Devamı var), ; $ oe mnr v x-j ocro