Suikasttan Fransız Dahiliye Nazırı mes'ul tutuldu FOT UKĞ HUTT LAi Deniz ve güneş banyoları mev- simine artık veda etmek — zamanı geldi. Plâjlar, hele birkaç gün sonra, tamamile boşalmış buluna- cak. ESN Tesbihçilik gün geç- tikçe ölüyor Sahaflar tesbihçisi Lütfullah <femüt viyur KI7 “Nerede o eski günler? Şimdi evelki işin onda biri bile kalmadı. | Bizim sanatimiz öldü. Şimdi bir fabrika benim bir senede yaptı - ğım tesbihi, boncuğu beş dakika- da yapıp çıkarıyor. Sonra tes -| bih kullananlar da fevkalâde az | Bunların arasında me - | ve nadir. raklıları da yok. Benim bir haf- tada uğraşarak yaptığım bir tes - bih ile sokakta seyyar satıcıların beş kuruşa sattıkları tesbih ara - sında hiç bir fark görmüyorlar. Benim yegâne temennim hükü- metin zaten dört kişiden ibaret o- lan bizi himaye etmesi ve bu milli sanatin mahvolup gitmesine mani olmasıdır..,, Seyyar boyacı!ların istediği nedir? Seyyar kundura boyacısı Hü - seyin efendi diyor ki: “Nerede eski günler? Eskiden hiç olmazsa günde bir lira kaza - nırdık. Şimdi 25 #uruş — kazan- dık mı sevincimizden ağzımız ku- Taklarımıza varıyor. Sonra sabit boyacılar bizimle çok rekabet yapıyorlar. Herkes onlara gidiyor. Bize iş kalmıyor. İstediğimiz kundura boyacıla- rının bir cemiyet kurması ve bu cemiyetin açacağı dükkânlarda bize iş vermeleridir. Bu takdirin hem biz yağmurda, çamurda has- talanıp ölmekten kurtuluruz. Hem de abaliye kolaylık olur.,, Kayıp Istanbul İran ceneral konsoloslu - ğundan verilmiş olan ve Ali Asgar oğ- ku İsmail namına ait olan 564 umumi | ve 1397 hususi numaralı ve 23 şehir- yar ve mı ve 25 Ağustos tarihli pa- #aport kaybolmuştur. Yenisini alaca - ğimdan eskisinin hükmü yaktur. AF VE Resimde güneş banyosu yapan kimseler görüyorsunuz. Bunlar A- merikalıdır. İşin garip ciheti de bu güneş banyosu yapılan yerin de- Esnafın birbirine itimat etmesi... Şehzadehaşında kebapçı Macit zrenarne miyor”— Ben bu işe daha yeni başladım. Nihayet altıay evvel açmıştım.. Bilmem benim bu işe hiç aklım er- | | Belediye bu sokak içlerinde kaçak medi, gitti. Bazı günler iyi iş yapı- yorum, Bazı günler sinek avlıyo « TUZ... Fakat ne yaparsın... Para ka- zanmak kolay değil, Hoş, bizim- kisi para kazanmak değilya.. Ni - hayet geçimi temin etmektir. Benim derdim şudur: Esnaf birbirine itimat etmiyor. Belki bunda haklıdır... Malümya esnaf var.. Esnafçık var.. Fakat hakikaten esnafların birbirine itimat etmesi çok lâzım - dır.. Çünkü hep'miz birbirimize bağ x ve muhtacız.. Ben kasaba kasap bana, sebzeci, ekmekçiye ilâh.. Velhasıl birbirimize itimat e - delim derim. HABER — Bu gibi itimatları, esnaf teşkilâtlarının kuvvetlenme- nı göstermesi temin edecektir. O - na çalışmalıdır. Belediye memurları ve istisnat muamele Ankara caddesinde tütüncü Şa- kir Efendi: “Ben tütün sattığım halde bele- diye memurları dükkânımı erken | kapattırıyorlar. Bundan cok zi- | yan ediyorum. Çünkü biz ak-| şam üstü iş yaparız. İşlerinden dö- nen kimseler evlerine giderken si- garalarını alırlar, Kaç defa şikâ - yet ett'mse de Halbuki emsalime müsaade — edi- yorlar, Böylelikle müşterilerimi de kaybediyorm. Bunu gazeteni - zin esnaf köşesine yazarsanız çok Ali “Asgar oğlu İsmail | memnun olurum.,, işti | si ve itimada lâyık olanla olmrya- | PEYSEL kimse dinlemedi. | nizden kilometrelerce uzak olma- sıdır. Bu saha, yalnız güneş ban- yosu içindir. Ve Amerikanın dahil şehirlerinden birindedir. Ekmeği seyyar satanların zararı Aksaray fırmcı İhsan Efendi: ““Yegnne şikayerm Seyyar ek- | mek satanlardadır. Bunların ucuz bir fiyatla sattıkları ekmekler hem noksan, hem de sıhhate muzırdır. ekmekleri satan kimseleri şiddetle cezalandırmalı ve bu işin önüne | kat'i surette geçmelidir. Böylelik- | le hem halk bozuk ve fena ekmek yemekten kurtulur, hem de biz zi- yandan yakamızı kurtarabiliriz. Yoksa halimiz çok fenadır. Bun - larla rekabet etmemize imkân yoktur..,, Bir şekerci zaharinden şikâyet ediyor Aksarayda tramvay caddesin - de Şekerci Halit usta: | “Biz artık ekmek yiyemiyecek | bir hale geldik. Buna da sebep bir | takım bizim san'attan olan esnaf- | tır, Yani bazı şekerciler var, Yap- | tığı şekerleri zaharinle hallederek | yapmakta ve tabii sekerleri rağ-| Bununla beraber geceleri çok erken kapattırıyorlar. Şekerciler, yalnız şekerden baş- | ka bi şey satmamakta olduklarına göre erken kapama nizamname - sinden muaf tutulmalıdırlar. Hal- buki bu muafiyetten mahrum bu- lanuyoruz. Dört çocuk ve dört müstahdem reisivim. Ben, cocuk - larım ne yiyecek; yanımdakiler ne?., Bir tavzih Kumkapı Nişancasında bakkal İzzet Efendi, bu sütunlarda bak - kal İzzet Efendi ağzından yazılan | | sözlerin kendisine ait olmadığını bildirerek başka bir İzzet Efendi - ye ait olması ihtimalini ileri sür- müş, tayzihini istemiştir. | olması ihtimali kuvvetlidir. | retti. Bir leylek gibi sekerek yakla Her ııı ayrı byıılıokııııcık macera, kıskançlık, kuvvet, aşk ve seyahat romanı ASLANLI HÜKÜMDAR İSÜLEYMANIN OĞLUŞİ Tefrika No. 58 Nihayet, kabilenin en ihtiyar adamyı Harşi oturduğu yerden doğ' ruldu ve yere bakmakta devam e- den, tirlir titriyen — Vandunun o- muzlarından yakaladı ve sarstı: — Söyle, dedi. Bu adamın uy- durma olduğunu söyle.. Bizi, ya- velerle kandırmaya uğraşma.. Kra İhmızın hazinesine göz koyarak s0 yan hırsız.. Bari başka bir sebep bul.. Vandu cevap veremiyordu.. Za- ten söz söyliyecek halde değildi. Heyecandan vücudu sarsılıyor; gözlerinden yaşlar akıyor, hıçkı- rıyordu. Neden sonra: —İnanm sözüme, diyebildi. Ben Monito Kralr, büyük Manza'- ya yalan söyliyecek bir adam de - gilim, Senelerden beri beni tecrü- be ettiniz. Saçımı hazine bekçili- ğinde ağarttım.. Ben bunu yapa- mam; ben hırsız olamam.. Etrafta gürültüler yükselmeğe başlamıştı. — Üç aslanla dolaşan adam.. Bu saçmıya kim inanırdı. — Yalan söylüyor.. — Öldürülmelidir. — İnsan midesi, bu adamın eti- ni bile kabul etmez.. — Nöbatciler, Krstimızm Kai çük bir işaretine bakıyorlar. — Parçalanmayı hak etmiştir. Sözleri birer uğultu halinde bi- | ribirine karışryordu. Manza: — Vandu! Vücudunu ve canımı seviyorsan bana hakikati söyle, dedi. Şimdi bu adam nerede? — Karaş ormanında reisim.. Size yalan söyliyemem. — Şimdi hazinede mi? — Bilmiyorum, Fakat orada Manza elindeki orağı çevirdi. Bu, bir hizmetçinin gelmesine işa- şan hizmetçi, Kralın yavaş sesle söylediği emri gene yavaş sesle tekrarladıktan sonra — dışarıya çıktı. Aradan geçen on dakika içinde herkes Vanduyu parçalamak ar- zusiyle diş gıcırdatıyordu. Hizmetçinin iki metreyi aşkın | iki askerle içeriye girmesi sinirle- | rini yatıştırmıştı. Demek kral kararını vermişti. Artık Vandu son taatlerini yaşı- | yordu. Kral: — Vandu! diye gürledi. Hiddetli zamanlarında daima ayakta İâkırdı söylerdi. Öyle yap- tr, bir yay gibi doğruldu ve sözüne devam etti: — Sen, yalan söylüyorsun.. de- di, fakat seni öldürtmezden evvel, gene, bana yalan söyliyemiyeceği- ni biran icin düşünerek mühlet ve- riyorum, Bu zaman bir haftadır. Bu zaman icinde nöbetçilerimle beraber gidecek ve onlara aslar' adamı göstereceksin.. DA Yazan: Rıza Şekip Ölmeğe razıyım fakat onâ mak istemiyorum.. — Niçin?.. — Aslanların pençe! mektense, mızrak altındâ meyi tercih ederim, kralııt: me inanmıyorsanız emredi men öldürsünler.. Zaten ve çocuğumu kaybettil hayatta kalmam lü Ben yaşamak istersem, İrmın bana emniyet eden "E ve tesirli bakışları altında ” tinde bulunmak için yı Herkes, Vandu'nun bu C mesini kralı merhamete çalıştığı yolunda tefsire b ” du. İçlerinden biri yüksek — Nafile, dedi. İrmr mete getiremiyeceksin, olduğun &kibet er geç bull Bir kusurun yoksa, bu aslanlı adam sahiden büyük kralrmım teklifini k melisin.. Monitolar, içlerinde, adamın yaşamasına mezler, Bu sesi, bütün oradaki gürültülerle tastik ettiler. Neden sonra gene kral M — Sana, nöbetçilerime, ” Tanlr adamı göstermeni € rum., Bunu kabul etmemen lanmın meydana çıkmı min içindir, dedi, — Hayır benim büyük Sırf aslan pençesinde can mek için.. — Nasıl olsa sen parçala! hak kazandın. Kral hazine hafaza edemeyenin hakkt "j dür, Senin için aslan penst) can vermek daha kârlr © Biz seni sandığın gibi öldü değiliz. Bir gürüktü, bir bağırış f Bunu krala karşı bir isyan #” şünmek hatalr olur. Teb takdir yollu bağırıyor, du. Kralın elindeki orağın Tanması bu gürültünün ne kâfi geldi. Gene kralm tildi. F| ü min malma göz koyan ve -/) Bu sefer Vanduya deği nında izbandut gibi duratt betçiye idi: — Alın.. Götürün, Ve az bir hafta içinde doğru lanı haber verin. Her iki de Vandu ölüme mahkün nun kaçmasına göz takdirde, fıindik kabuğunâ verir'm. Haydi.. İki asker Vanduyu rek götürdüler.. önle e Aradan bir saat ya .seniz sizi arar, bulur ve Vandu büyük bir heyecan için- geçmemişti. Manzanın va” de: | — Hayır, Hayır.. diye bağırdı. | mıştı, gİ çpereti