Izmir körfezinde iki Fransız torpi- tosu geri çevrildi Musul petrol kuyularından is- tihsal edilen petrolün ihraç iskele- lerine daha az masraf — ve fazla süratle getirilmesini — temin için madenlerden ta denize kadar bü- yük borular döşenmektedir. Re - | Her parçası ayrı bir heyecanla okunacak macera, kıskançlık, kuvvet, aşk ve seyahat romanı ASLANLI HÜKÜMDAR SÜLEYMANIN OĞLUŞ Tefrika No. 55 Üçüncü günü, karısı ve oğluyla beraber yola çıktı. Aşita Hergülün yoksuzluğunu bu zamanda anla - dı. Meğer o, ne kıymetli, ne can - dan arkadaşmış.. Onun iri vücudu, kuvvetli ade - leleri küçücük bir akrebe mağlüp olacağı akla gelebilir miydi? Hergül şöyle.. Hergül böyle.. Aman Hergül buradan... Şu ağa- ca çık.. Hergül bu yolu aç.. Her- gül şu dalı kır.. Hergül su bul.. Bütün bu emirlere bir kuzu ita- atiyle baş eğen Hergül, gözlerini kapadıktan sonra artık uçsuz bu - caksız ormanlarda tesadüf edilen müşküller kolaylıkla yenilemiyor- du. çeşit timsah, binbir çeşit re yüksekliğinde şelâleler derin ve vahşi nehirlerinde aygırı bulunur, vahşi filler halinde dolaşır, antiloplar, lar zürafeler, gergedanlar, eşekleri sürüler halinde gezer, yalar arasındaki gizli ma; rın hemen her biri aslan ve lanların hüküm sürdükleri di, Yamyamlar bu ormanda kere gorillerle de kır'ılıçul# dı. simlerimizde bu boruların döşen- mesi faaliyetine ait iki manzara görülüyor. ESNAF VE IŞÇI fziyet etmeyin Bir satıcı kadın- lardan şikâyetçi Kumkapı -seyyar — satrer Nuh Efendi ne diyor: Görüyorsunuz: Herkesin yük - süz çıkamadığı bu yokuşları biz günde kimbilir kaç defa sırtımız- da küfe, önümüzde yük iner, çı- | karız. Kazandığımız her — bir kuruş için akıttığımız ter bilmem ölçüle- bilir mi? Fakat ne yapalım: Çalışıp ek - *mek parası kazanmak için yorul - mak ve ter dökmek lâzım.. . Bu seyyar satıcılık kadar, bel- ki ter döken hiç bir esnaf yoktur.. Düşüntinüz bir defa! Bizim müş- | aterilerimiz kadınlardır. Onların | ise ne kadar müşkülpesent olduk- | larını söylemiye lüzum yok.. | Bunlar bizlere çok iziyet edi- yorlar. Bizi hiç düşünmüyorlar. Pencereden çağırırlar. Küfeyi sır- tımızdan indiririz.. Pahalıdır, iyi değildir, şöyle, böyledir, diye al - mazlar.. Kendilerinin yüzlerine karşı söylemiyoruz, bari siz ya - «ın: Eğer almıyacaklarsa — nafile Kaçak usulle işçi çalıştırılıyor! Şişlide Kara - | veri fabrikasın - Ja çalısan ma - rangoz Mehmet Pfendi matbaa - mıza gelerek şun ları — söylemiş - tr: yibe “— Sirkecide - T Demir — kapıda Marangoz — “F...,, garajın - Mehmet ef. da Türk tebaa- sından olmıyanlar, gizli surette ça lışıyorlar, Bunların seyyar - tezke- releri olmadığı gibi, kazanç vergi- si de vermezler, Ben 100 kuruşta 27 kuruş — ka- zanç vergisi veriyorum.. Bana ya- zık değil mi? Bu hak mıdır, Ay- B nı sınıfta olduğumuz halde — ben | vergi vereyim onlar vermesin, son ra da hükümetin bunları çalışmak tan meneden kanununa rağmen hâlâ gizli çalışsınlar? Bu vergi meselesini Maliye tah- sil şubesine söyledim. “F...,, gara- jmnın tam olarak ismini de söyle- dim, Bana bir istida ile müracaat etmemi söylediler. Benim ne mec- buryötim var. Kendilerinin takip etmesi lâzım gelmez mi? Hem de Fhbaer vaki oluyor. Yeni dükkân açanın şikâyeti Kasımpaşada Uzunyolda ahçı Limnili Mehmet Ali usta diyor ki: Bu dükkânı açalı dört ay ka- dar oluyor. Mübalagasız söylü - yorum her iki günde bir bir bele- diye memuru gelir, $şunu şuradan kaldır. Şuna şöyle yap. Hepisinin ayrı ayrı dediklerini yaptım. Şimdi de tencereleri de- giştir diyorlar. Sebebi de eskiliği imiş. Bu gördüğünüz tencereler- le yemek pişirilmez mi? Bunun sıhhate — mazarratı. neresinde? Bunlardan maada söylediğim gi- bi dükkânı açalı daha henüz dört ay olmuşken benden kazanç vergi si istiyorlar. Bu seneki vergi tar- hında hesaba ben de dahil edil - mişim. Halbuki bir kimse yeni dükkân açarsa bir senelik vergi - den muaf tutulmak hakkını haiz- dir. Şayet söyledikleri otuz dört lira vergiyi de almak ister ve alır- larsa benim de dükkânımı kapat- mak mecburiyetinde — kalacağım | muhakkaktır, Bi A eee AA ei dLE BS A ELME ELAR B d LA TERRE aa FEE l LEEEEEEE L e S e — S GĞ Süleyman, kırk yaşında atıldığı bu maceradan elli beş yaşında kur tulmıya çabalıyordu. Bunda müvaffak olabilecek miydi? : Ikinci kısım e YAMYAM KRALI MANZA'YA GELEN HABER Niyam Niyam kabilesinden bir vahşi, dili bir karış drşarıda Man- zanın sarayına doğru koşuyordu. 'Yolda kendisini bu delice koşuş- tan alıkoymak istiyenlere muka- wemet ediyordu. Manza, büyük Manza.. O, Mi- yan Miyam'ların reislerinin reisi, bu şöhretli kabilenin eşi yok kra- hydı. Koca Monito vilâyetine ancak obükmeder, bütün kabileleri o- nun başa geçirdiği reisler idare e- derdi. Manzanın sarayının bulunduğu bu kasabada herkes bu dili bir ka- rış dışarda koşan adamı tanıyor- du. O, Manzanın itimat ettiği adam larımdan biriydi. Vandu diye çağ- rılır, Krala ait bakır eşyaların sak landığı Karaş ormanındaki mağa- ranın bekçisiydi. Emrinde tam seksen Niyam Ni- yamlı yani yamyam vardı. On se - neden daha çok bir zamandanberi Kralın bu vazifesini yapıyordu. Onun kapkara vücudunu güneş ışığında pırıl pırıl yapan heyeca- nının sebebini kim merak e'mez- di; işte bu yüzden herkes öğren- mek merakına düşmüştü. Acaba mağaraya hücum eden mi olmuştu. Fakat, hiç bir yam- yam buna ihtimal veremiyordu. Karaş ormanı tekinsiz bir or- mandı. Buraya kendini bilen hiç kimse girmeğe cesaret edemerzdi. En az seksen yüz kişilik kafileler halinde, o da pek ender zamanlar- da mecbur olundukça girilirdi. Bu orman Afrikanın balta gör- memiş ormanlarından biriydi. Burasının serin ve sulaklığı, dünyanın en korkunç hayvanları- nı içinde toplamıştı. Gökyüzünü kaplıyan büyük a - #açlar arasından yüz, iki yüz met- | çilerinden üçü, onu güçlükle | kak lâzımdı. Hem de hemen Ğ Hayatlarında hemen her böyle vahşi hayvanlarla mıy ve boğuşmaya alışmış yamyamlar bile bu ormanın içine girmek, adımı andıkça rirlerdi. İşte Manza seryetinin h teşkil eden bakırlarını bu içinde bir mağarada saklıyı Manza bakırları uğrunda her *f Vandu'nun emrine seksen meti du muhafaza edebilmek için den fazla adam gönd *ıuiâ;a&'!şı:de kalırdı. bekçilik yapan yamyamlardan üç günde biri veya ikisi vahşi vanlara kurban giderdi. Vandu kasabada çok nadir rünür, fevkalâde bir şey ol Manzayı bizzat rahatsız etmef'| Vandu karısını da mağaraya | mıştı. Bütün günleri orda g: YVandu saraym önüne g! zaman yorgunluktan bitmiş bir haldeydi. Zaten içi girmeye muktedir. olamadan kömür çuvalı gibi devrildi, Çok koşmuştu, susuzluktan zı köpürüyor, gözleri ka tmdadına koşup gelen saray Ç kasbla B dırıp bir gölgeye çektiler, su v! | ler; kendisine getirdiler.. Vandu lâkırdı söyliyecek hâ değildi; yalnız, kesik kesik: — Manza! Manza! Diye biliyordu. Vandu pek âlâ Manzanm, yamlar Kralı Manzanın her ist€” len zamanda görülemiyeceğin liyordu. Fakat, görmesi u dakikada.. Manzanın teşrifat nazırma ber gönderildi. İkisi bir yalnız kaldılar., Sorira o da kak surette meselenin krala verilmesi lüzumunu ileriye ve doğruca harem dairesine g Halk, yamyamlar, sarayın da bekliyorlar, sesleri tâ içine kadar yayılryordu. Bekçiler, uzun müddet dağıtmıya uğraştılarsa da baş# €| kamayacaklarını anlayınca geçtiler. Ormanda ne vardı? Krılnlv. zinesi yağma mı edilmişti? ğ (Devami İ $ GK & &