birinci t 9 1984 HABER — Akşam Paatası Gazneli Mahmudu analım! Bir devlet bin parça olmuştu! Arap devletinin yapısı yükseliyorken bir taraftan da içinden kemiriliyordu. Gazneli Mahmut bu devlet çözülürken yetitşi :l;il:!_"i'll'twel tarihinde neşret. üü ü ğır makale ile tarayında yük Firdevsiyi yetiştiren Gaz. neli Mahmudun — ne büyük bir fahsiyet olduğunu anlatmıştı. Bugün Mahmudun — yetiştiği SA T » " zde oldu; anlat SAĞŞAİA Ş ea dî* kum gibi dağınık, düşman çöl göçebeleri çıkarak komşularma akı başladıktan bir asrr geç bu akm doğu ve bat Sayesin- | birbirine ol'lllktın f" etmeğe tiği zaman Tei ı M)et;n lırkmcı yılında (600 - paŞ .'ordfincü Halife Alini 1 üzerine Ü ç Ar, p Zgeçmesini | Ali ile 'Vlitlırmıj B n kesi riledöğüştüler ve » sel gibi ?n'lu için İranlılar Ha lerin di ilerile inini de benimsedi- la uzlaşıp anla - Yını yaralı ” t okşıyacakları !ırd:,w:.:,ı:. hor bak he trlar, Onları ezmek istedi- " Üm e eyye kabilesi İ ı:.::n Arıplır, !rınlı::dr: ye h":ıı.liınin herkesi bir ' sa- Tdeş uı:: Müsavi tutan esasla - zi nıemle:w istediler, on - ç bak ça etlerinin idaresindi ?iT PâY ayırmamak diledi 3 edee bnün ilediler. nız Araplar kond l saplar, dar kafalı, kabarik v G . Çü Kabileci iĞLç K.Mı:fğı.'Çünkü kabileci ::ıı ıhiı;ı dar zihniyetin lardı. k hılî, ye_ııi.leıı. ııkın[ı:’y.ıîth:: 'eti, istiklâli elinden ıîden' Na ağır geliyordu, Fars halkı, ilk Önce ” Ssarsıntı Yı, onların et işlerine sonra kendine “TİRTAORRE: Mak için b:rı““ hıı(ıııilli işi bı:ı;ı:-ı “l bulm: 1 İranlılar bunu Bucl ıl:ık. t:ıe:ı lar, Alinin o rı ve torunl: Orunları larmdan Abbasın oğulları ve to- runları da Alinin oğulları ve taraf ıl_rlırı, bir kelime ile, Alevilerle birleştiler ve böylece İranlılar, A- leviler ve Abbasiler, müşterek bir düşman saydıkları Emevilerle sa- vaşmağa başladılar, Abbast oğul- larmdan İbrahimin muvaffakıyet- le çevirdiği dolaplar, Horasan hal- kı tarafmdan gösterilen yararlık- lar sayesinde Emeviler yıkıldı, ve “Zap,, vak'asında “Nihavent,, in | intikamı almdı. Artık saltanatın Alevilere geç- mesi bekleniyordu. Halbuki öyle olmadı. Saltanat Abbas oğulları- na geçti ve bunlar Ali oğullarıma karşı düşmanca hareket ettiler, on lara eski düşmanlara merhamet o- kutacak derecede insafsızlık gös - terdiler, Bununla beraber kazanı- lan zafer, bir İran zaferi idi. Arap saltanatı çökmüş, onun yerine ge - len hükümet mağlüp — milletlere müsavi muamele göstermeyi esas tanımıştı. Fakat çok geçmeden yeni salta- nat ta köhneleşti ve çözülmeğe başladı. Şurada burada ortaya çı- kan prensler kendi ihtiraslarını doyurmayı düşündüler. Bunun ne- | Hcesi olarak İmparatorluk parça- | landı. Endülüs, Şimali Afrika, Mt sır, Sutiye, birer birer ayrıldı. İra- * İ nm her tarafında müstakil prens - likler üredi; saltanat üzeği olan Bağdatta nüfuz, orduyu ellerinde tutan Türklere geçti. Abbas oğullarının — saltanatı | çok çabuk çözüldü. 138 de (755 - | 586 M) Ümeyye hanedanından biri Endülüse geçerek orada bir salta - " | nat kurdu. 172 de (788 - 9 M) Ali- nin torunlarından İdris namında biri Fasta 364 (974-5M) yılıma kadar yaşıyan bir devlet vücude getirdi. Ayni sıralarda Aglep oğ- lu İbrahim Tunusta istiklâlini ilân etti. Mısır 245 te (868 M) kaybe - dildi. Mısır valisi 'Tulon oğlu Ah- met, Abbas oğullarımın boyundu- ruğunu boynundan attı, Mısırda Tulon oğullarından son Ya 323 sıralarında İhsit — oğulları saltanat sürdüler. Daha sonra ü- çüncü asrın ortalarında Şimali Af- rikada kendilerini gösteren Fat- ma oğulları 358 de Mısırı da aldı- lar ve 567 de Eyüp oğlu Salâhat - tin tarafından imha edilinciye ka- dar Mısırda hüküm sürdüler. Ye - men vilâyeti Ziyad oğlu Mehme- din teşebbüsü ile üçüncü asrm or- talarında istiklâlini ilân etti, Dör- düncü asrın başlarında Hamadan oğulları Suriye ve Irak tarafında saltanat sürmeğe başladılarsa da saltanatları uzun sürmedi ve 368 | de Adududdevle İrak, 369 da Fat ;lı oğulları Suriyeyi ele geçirdi- ler. Abbas oğullarının elinde ka- lan diğer parçalardan Diyarıbekir Mervanilerin, Musul Ukeylilerin elinde idi. İran ise bir sürü prensliklere ayrılmıştı. Bunların birincisi, as - keri dehasiyle Harunerreşidin oğ- la Memunu tahtımna oturtmıya mu- v’ffık olan Tahirin idaresinde i- di. 205 te Horasan valiliğine ta - yin olunan Tahirin, iki sene son - ra ölümü üzerine şark hükümdar- lığı onun oğullarma geçti. Bunla- rın sonuncusu olan Mehmet, 259 da Sistan ve Büst hâkimi ©- lan Yakup karşısında mağlüp ol - muş ve bu suretle Horasan da Sistana ilhak olunmuştu. Bağdattaki halifeyi tehdit ede- cek derecede kuvvet kazanan Ya- kup, Bağdadın da üzerine yürü - mek İstemiş, fakat 265 (839) yı - lmımn şevvalinde ölmesi yüzünden bu sefere girişememişti. Onun va- risi ve kardeşi Amr, Bağdat hali- fesi ile barıştıysa da halife ondan korktuğu için onu Süman oğlu e- mail ile uğraştırmıya muvaffak olmuş, bu uğraşma srrasında Amr mağlübiyete uğradığı için Hora- san da Sâman oğullarının eline geçmişti. Fakat Yakup ile Amr'ın mensup oldukları Saffarit oğulla- rt gene Sistanda hâkimdiler, Bun- lar Horasanı tekrar ele geçirmek için çabaladılarsa da 300 — sene « sinde toptan muzmahil oldular, Bununla beraber Yakubun neslin- den olan Ahmet, Sâman oğlu Nasr tarafından Sistan valiliğine tayin olunmuş ve onun ölümünden son- ra oğlu Halef, Sultan Mahmut ta- rafından yenilip esir edilinceye kadar bu havalide hükümran ol - muştu. Hazer denizinin cenup sahille - rini çerçeveliyen Deylem, Cilan, Taberistan ülkelerinde ruhani hâ- kimiyet, Ali oğullarında idi. Üçün cü asrın ortalarına doğru Ali oğul- larından biri Taberistanı ele geçi- rerek, 316 da Sâman oğlu Nasr'ın burayı zaptetmesine kadar hüküm sürdü. Daha sonra Merdeviç Tabe ristanı istilâ etti. Onun kardeşi Veşmgir, daha sonra iki oğlu Bi- hisutun ile Kabus, buralarda sal- tanat sürmüşler, daha sonra Bu - veyh oğullarr bu taraflara el uzat- mışlarsa da Kabus 388 de tahtmı tekrar istirdada muvaffak olmuş, ve 411 e kadar hüküm sürmüş, ni- hayet onun oğlu Minucher'in 420 de ölümü ile bu saltanat da sön- müştü. Dördüncü asrm ortalarma doğ- ru Kürt eşrafından Hüseyin oğlu Hasanaveyh, Kürdistanın büyük bir ksımına hükümran oldu. 369 da Adududdevle Kürdistanı zap- tettikten sonra —Hasanaveyh'in oğlu Bedr'i buraya hâkim naspet- miş, Bedr kendisini kuvvetlendir - meye uğraşmış ve Fahrüddevle - nin ölümü üzerine çıkan karışık - hıklardan istifade etmek istemiş, fakat Fahrüddevlenin oğlu Şem - süddevle Bedrin oğlu Zahiri mağ- lüp ederek idam etmişti. Buveyh oğulları dördüncü as - rın başlarında — kuvvetlendiler. 319 da (M. 931) Merdviç, Karaj valiliğini, İran şahı Behram Gu'- run neslinden olduğunu söyliyen Buveyh oğlu Aliye verdi. Ali ile kardeşleri Hasan ve Ahmet, garbi Iran ile İrakı zaptederek Bağdada hâkim oldular. Fakat çok geçme - den bunların saltanatları çözük müş ve ülkeleri Sultan Mahmut ile Selçukilerin eline düşmüştü. Sâman oğulları ilkönce halife Me'mun devrinde mevki kazandı- lar,onun emriyle Sâman oğlu Esedin dört oğlu Maveraünnehrin | Haner Çok eski bir aşk Beyoğlunun haylı eski olmakla beraber halâları şık olan apartı- manlarmdar' biri... Zira, iyi mal- zeme ile yapılmıştır, Buranın kapıcısı olan Esma Hanım, öğleyin müvezziin getirdi ği mektup ve gazeteleri bütün kat ların kiracılarma dağrtıp aşağı i- nerken, merdivenin alt sahanlı- ğında gayet kibar giyinmiş, yaşlı bir beye rastladı. Kapıcı kadının yaklaşması ü- zerine, buradan selâm verdi: « — Kiralık apartıman,, diye ilân gördüm, hanımcığım... —Evet, beyefendi... Dördüncü katta, köşede... — Biliyorum, biliyorum... Pen- cerelerin perdesiz olmasından an- ladım, Görebilir miyim? — Tabit, efendim... Ziyaretçinin şıklığı, çevikliği pek hoşuna gitmişti. Herhalde cid dt bir müşteriye benziyordu. Kulübesine girdi. Bir tomar a- nahtar aldı. Sonra, kendi kapısını | kilitliyerek çıktı: — O dairede yedi oda, bir ban- yo ve ayrıca hizmetçi odası vardır, beyefendi... — Evet, evet, biliyorum... Daha doğrusu tahmin ettim... Pencere- biraz gevezeyim... Kocam bana daima “amma çok konuşuyorsun, Leylâ!,, der... — Ay isminiz Leylâ mı? — Güzel isim mi, efendim? Asansor, onları yukarı çıkarr yordu. Ziyaretçi: — Leylâ... -diye mırıldandı.- Bu, çok güzel bir isim... Leylâ... (Kendini toplıyarak) Bu evde, son çıkan kiracılardan evvel kim oturmuş biliyor musunuz?... — Ne bileyim, efendim... Otuz sene evvel kim otururmuş kim bi- lir... Ben, buraya daha bir sene evvel geldim... Birdenbire: — Ha... Sahi... Şey... Bundan bir hafta evvel, buraya bir bey gel di... Siz yaşta ve sizin gibi şık... O, dedi ki, burada, eskiden, pek gü- zel bir hanım otururmuş... Kendi- si de ona gelir, gidermiş... — Nasıl adamdı bu, bakayım?) Acaba şey... Sustu... Öksürdü... — Ben, evi tutacak adamla tut- mıyacak adamı daha uzaktan kes- tiririm... O beyi görünce, bu evde eski bir hatırası olduğunu, onun lerden anladım... Sonra, evin man zarasından farkettim... Kendi ken dime: “Ya altı, yahut da yedi oadsı olacak!,, diye düşündüm. Tabit, bir de banyosu... Bunun böyle ola- cağını anladımdı. — Üecret yüz lira efendim... Bun da, kapıcı parasr dahil değil... -di ye gülümsedi. — Zarar yok... Ne olursa ol sun... Öhhö öhhö... Şey... Biraz da pahalı... değil mi ya?... — Fakat, apartıman da iyidir... Bundan evvelki sahipleri, içinde tam otuz sene oturmuğ... Ziyaretçi: — Sahi mi?... Allahallah... De- mek ki, otuz sene oturdular ha?... O zamandan bu zamana... Kapıcı kadın, alındı: —Affedersiniz, efendim... Ben, —— mühim şehirlerine tayin olundu - lar. Üçüncü asrın sonlarına doğ - ru Sâman oğullarmım kuvveti Maveraünnehirden Bağdada, Harzemden — Hazer — denizi - ne ve Hindistana kadar uzandı. 389 yılında (M. 999) Sultan Mah- mut ile İlak hanın Horasan ve Bu- harayı zaptetmeleriyle Sâman o - ğullarının saltanatı da söndü. Mâveraünnehrin ötesinde, Ka- rahanlıların hükmü, Çin hududu - na kadar uzanıyordu. Bunlardan Buğra han 382 de (992) Buhara- yı almış, fakat buranım iklimi ile uyuşamadığı - için memleketine | dönmeğe mecbur olmuştu. Buğra hanım halefi İlak han 389 (M 999) da Buharayı zaptederek Sâman oğullarının hakimiyetine nihayet verdi. Karahanlılar — altıncı asrın sonlarıma kadar hükümran oldu - lar. Abbas oğullarının devleti böy- lece çözülmüştü. Gazneli Mahmu- dun yetiştiği sırada bu devletin yaziyeti bu merkezde idi. ömer Rıza için geldiğini anladım... Yoksa, apartımanı kiralamak niyetinde değildi, belli... Ben, hemen böyle- lerini anlarım... — Ya.. Anlarsmız demek?... Asansor durdu. — İşte, burası efendim... Çıkı- nız... Buyurun!... Bir çok anahtarları kilide so- kup çıkardı. Nihayet kapıyı açtı. — O bey, kendisinden şüphe- lendiğimi anlayınca, buraya ilk de fa gelmediğini ve burasını tutmak| niyetinde olmadığını anlattı. İsmi- ni de söyledi... Hem ben, “beyn diyip duruyorum amma, bey de değil... Paşa... Dur bakayım... Per, Per, Pertev Paşa... Pertev Niza- mettin Paşa... Hah, tamam... Ziyaretçi gülümsedi: —O mu?... Pertev Nizamettin... Hiç şaşmadım... Benim en iyi dost larımdandır. Dostluğu son derece mükemmeldir... Pek sadık bir ar- kadaştır... Yani, şey.-. Bana karşı dostluğunda nasıl vefakâr olduy- sa, demek ki, bu eve karşı da öyle olmuş... — Evet, çok hoş bir adamdı..: Beni güldürdü... Ona işte şu yerli dolabı gösterdim... “Biliyorum, bi liyorum! -dedi. Bu evdeki güzel hanımın dostu Fadıl Bey üstümü- ze ansızın gelince, ben, bu dolaba gizlenirdim... Onu bana gösterme ge hacet yok...,, Anlaşılan, bura: daki güzel hanrm, paşaya son de- rece âşıkmış... Buyurun, geçin, yefendi... ) Ziyaretçi, sendeledi... Kalbini eliyle bastırarak, pencerelerder birinin içine oturdu. Bir eliyle de “Sus! Sus!,, işareti yaptı. Rengi sapsart kesilmişti. Kapr cı kadm, gevezelik yüzünden ha: yatta bir çam daha devirdiğin' anladı. . Nakili: (Hatice Süreyya) Panorama Bahçesinde SAZ DEVAM ETMEKTEDİR