Abdülhamit Gözdeleri Tarihi tefrika: 75 ti? Celâl beyin Parisle muhaberesi olduğunu bu mektupla anlıyan İk- bal, o gün saraym içini allak bul- lak etmişti. Abdülhamit korku ve heyecan içinde, bütün gecelerini uykusuz geçiriyor.. Sabaha kadar odasın- da dolaşıyordu. Jon Türkler milleti (hürriyet) e kavuşturmağa muvaffak olabile - cekler miydi? İşte Abdülhamidin bütün endi- şesi buydu. (Hümiyet) ilân edilirse, Ab - dülhamit bütün kuvvet ve nufuzu- nu kaybedecekti. Rumeliden gelen telgraflar kı- zıl sultanın rahatını kaçırıyordu. Rumeli umumi müfettişi Hüse- 'yin Hilmi paşa iki tarafı da idare ediyordu. Mabeyin hümayuna çektiği tel- grafnamelerde sukün ve asayişin mubtel olmadığını bildirirken, Selânikte g'zli gizli içtimalar ya- pılıyor, Enver ve Niyazi — beyler askeri kışkırtarak dağa çıkıyorlar ve ihtilâl teşkilâtını genişletmek için ne mümkünse yapıyorlardı. Necmiseher, Parise firar eden yaver Kâzrm beye sadık kalmıştı. Padişahım gözünden yarı düşmüş bir halde odasında otururken, el altından Parise mektuplar gönde- riyor ve sargyda — olup 'bitenleri Kâzım beye bildiriyordu. Mabeyinci Celâl bey uyanık ve hür fikirli bir adamdı. Türk -mil- letinin bir an evvel — (hürriyet) e kavuşmasını kalben istiyerilerden- di. Celâl bey sarayda Nuri beyle İzzet paşadan başka bir kimseden çekinmiyordu. İzzet paşa ile Nuri bey padişa- ha körü körüze bağlanmış, uzağı 'görüş kabil yetinden mahrum kim selerdi. INecmiseher nihayet Celâl beyi | ikna edebilmişti. Abdülhamid'n gözdesi zindan- da yatarken, Nuri beyin taarruzu- na uğradıktan sonra, nasılsa — bir yölunu buülarak Celâl Beye gizlice haber - göndermişti. Necmiseher nöbetçilerden biri vasıtasiyle Celâl heye gönderdiği mektupta kısaca şunları yazmıştı: “Zindanda sebepsiz olarak ya-, tıyorum. 'Bunun verdiği istırap yet miyormuş gibi, bugünde Nuri B., aç kurt gibi üzerime saldırdı. Ba- na: '(Senin 'hayatın benim elimde- dir. Bana'teslimolursan, seni af- fettir'rim!) dedi. Ben bu canavar rüklü'adama 'tırnağımı bile teslim edemem. Allah aşkmna bheni bura- dan kurtarınız, beyefendi!,, Celâl bey 'bu mektubu alır al- maz zindana koşmuştu. Zindan kapısında nöbetçiden başka kim- se yoktu. Kapı kilitliydi. Celâl bey, nöbetçiye: — Sen biraz öteye git... Diyerek silâhşoru uzağa —gön- derdikten sonra, kapıya kulağımı koydu: — Necmiseher.. Necmiseher... İçerden ince bir ses duyuldu. — Allahaşkıma — beni rahatsız etmeyiniz! “Celâl bey tekrar seslendi: — Beni sesimden tı-ı_ıdın.ıı, jşavrum? Ben Celâl,. — İkbal bunları nerden ötremııir' | Yazan: Ishak Ferdi Kadın sesi kapıya yaklaştı: — Affedersiniz Celâl beyefen - di! Birdenbire şesinizi alamadım. Çok bitkin bir haldeyim. Nuri bey beni parmağına doladı. Onun bu derece hayvanlaşacağını tahmin etmezdim. Celâl bey dudaklarını kapının aralığına sıkıştırmıştı. Yavaş yavaş söylüyordu: — Merak etme, yavrucuğum! Ben şimdi efendimize gidip haki- kati anlatacağım. Senin masumi - yetine ben de kaniim. Bugün her halde (af iradesi) ni istihsale çalı- şacağım. We sonra daha yavaş bir sesle şu sözleri de ilâve etmişti: — Bugün sabahleyin — Yildıza gelirken, Beşiktaşta doktor müş - tak beye rasladım. Bana senin fe- dakârlığının Paricjo takdir edildi- ginden bahsetti. Göğsüm kabardı. Kâzım bey seni unutmamış..! Celâl bey © gün sözünde dur - muş, meseleyi padişaha anlata , rak, Necmiseherin zindandan tah- liyesine muvaffak olmuştu. Necmiseher o günden beri sa - raydaki odasında yalnızca oturu - yor, hemen hemen kimse ile ihti - lât etmiyordu. Bu sırada, Fehim Paşa, bahri- ye zabiti vasıtasile takip ettirdiği doktor Müştak Beyin İstanbulda- Ki mesaisini telleyip, pullayarak, pedişaha ryapor — halinde vermiş- ti. Abdülhamit şimdi de yeni bir şahsiyetle karşılaşıyordu: Müştak Bey.. Bu doktor da nereden çıkmıştı?" Yüzbaşı Cevat, Fehim Paşa Şe- fikadan aldığı uydurma haberleri aynen yazmışt. Şefika, doktor Müştak Beyi tehlikeden kurtarmak istediği için Cevada baştan başa yanlış malü - mat vermişti. Abüülhamit bu işin ayrıca tah- kikini zaptiye nazırma da havüle etmişti.. Mabeyinci Celâl 'Bey bereket versin ki Fehim Paşanın raporu - nu gözden geçirmek fırsatını bul- muş ve ona göre tedbir almitşr. Bu tedbirlerden 'birincisi, dok-' tor Müştak Beyin evinin Cağaloğ- Ilundan başka bir semte nakli ol- ımuştu.. Yüzbaşı Cevadın buev etrafın- da sık sık dolaşmağa başlaması , doktor Müştak Bey ailesini tehli- keye de düşürebilirdi.Zaten o gün lerde Müştak Bey Cağalağlunda - ki evine de uğramıyor, hemen bü- tün gecelrini Şefikanın -evinde geçiriyordu. (Devamı var) Beyoğlu Üçüncü Sulh Hukuk Hâkimliğinden: Hasene Hanım - vekili ımıkıl İhsan Rüştü Beyin müddeialeyh Beyoğlunda Tomtom mahallesin - de Linardi sokağında 46 numaralı hanede mukim iken halen ikamet- gâhı meçhul bulunduğu anlaşılan Sevki Naz'f Bey aleyhine açtığı tahliye davasının cereyan eden muhakemesinde; mezkür 46 nu - maralı hanenin emrü tahliyesine dair kabilirtemyiz olmamak üzere verilen kararım başkâtip ihbarna - mesi tebliğmakamına kaim ol- maküzere ilân olunur. (3124) Pratik Kayat Bilgisi Nakıil ve tercüme hakkı mahfuzdur Yazan: M. Gayur Balonun yükselmesi iki sebeple e- lur: 1—Kumdolu tarbalar atılarak belonun “safva” s1 atıır. Bu yükseliş baloncunun arzusuna tabidir. 2 — Güneşin şuaları gazı inbisat etüirir. “Hacmini büyültür”. Ve rutu- beti buhar haline getirir. Bu yükseliş gayri iradidir. Baloncu “safra” atarak bunu idareye mecburdur. Balonun alçalması da iki sebepten olur: 1 — Balonun tepesindeki “Supap” kapak açılarak gazın bir kısmı dışarı çıkarılır. Bu alçalış baloncunun arzu- suna tabidir. “Supap” 1 yanındaki bir iple idare ederek istediği miktar gaz kaçırabilir. 2 — Zarfın mini mini deliklerin - den gaz sızar, bir bulut güneşin ışık. larını kapatır ,balon soğuk — bir hava cereyanına maruz kalır. Bir ormanın veya bir nehrin üzerinden geçilir, vü - tubet yükü fazlalaştırır, hava tekâsüf eder, sis, yağmur, dolu, kar yağar. Bu takdirlerde balon baloncunun idaresi haricinde olarak aşağı iner. Balonun alacağı istikamet rüzgüra, sürati de rüzgânın şiddetine — tabidir. Tecrübeli bir baloncu balonu sevkede- cek hava cereyanını bulup bu cereya- na balonu terketmeğe muvaffak ©. lur. üzerine geçirilmiş ip örgüden Bir ağ kamışla örülür. murabba yah ıt müs- tatildir. Lüzumu halinde açılacak o - pap iyi işlemelidir. 'Balon karaya konacağı zaman üç vsüle müracant olunur. Biri halat at. mak we yerdekilere bu halatı tuttura- ancak sakin bir.havada lir. İkincisi çapa,demiri atmaktır. Ve da da tehlike vardır. Çünkü demir ze- mini tarayarak zararlara ve telefata se- bebiyet verebilir. Üçüncüsü 'balonun zarfının Üst kısmından — büyük ibir yere konar. Onun için “fetha” ancak zeminden pek az yüksek iken açilma- hdır. Balonla yükselecek kimse yün-elbi- se ve fanilâ giymeli. Üzerinde su geç- mez bir muşamba ceket bulunmalı - dır. Ayaklarıi üşümemesi için sepetin dibine bir miktar saman konur. Vü - cudün hararetini muhafaza eden kâğit * elbiseler de vardır. 'Gida olarak sıcak çay, kahve, et suyu kullanılır. Bun - lar harareti 20 saat — muhafaza eden çifte cidarlı kaplarda sâklanır. Yemek hazırlamak için Bâlsan tenceresi kul- dökülünce küçük kaptaki mayi 1sı - nır. Muayyen bir miktar — yüksilince böbreklerin fanliyetine hâlel gelir. O vakit süt, ahlamur, madeni «n içmeli- dir. “Balon tutması” : — ahatsızlığına karşı tetbir almalıdır. Yükseldikçe ha- wa tazyiki azalır, — yer yüzünden 760 metreden itibaren her yüz metrede on milimetreyi bulan — bu-tenakus 3000 metrede barometrenin 520 milimetre- | ye düşmesine sebabiyet verir. — Tabü tazyika alışmış olan vücut bu tebed - dülden dölayı sarsılır. Kalp şiddetle gelir, teneffüs güçleşir ve vücudü bir uyuşuklak kaplar. Şu halde kalbi za- yıf olanlarla, teneffüs cihazında has- talık olan veya kendinde albomin bulu- nanlara ve böbrekleri bazuk olanlara | balona binmemeyi tavsiye etmelidir. Bu rahatsız'ıkları olmıyanlar yanların- da öksijen balorları ve kendilerini so- #uktan muhafaza edecek örtüler gö - türmelidirler. Balonda safra olarak alınacak kum dere kumu ölmülıdır. Beş on ilâ yirmi kilo ağırlığında torbalar'a sepetin di- bine yetleştirilir. «ÇDevamı var) Balon kürre şeklinde bir xzarf ile * ve bir sepetten mürekkeptir. Sepet | lan ve zarfın tepesinde bulunan su - | 24 Evlür19 34 AKDENİZ KORSANI || ŞAHIN REİS eyh Ebüssait kırk bi altın istiyordu Biricik çare bu parayı tıkır tıkır saymaktı, fakât Papa hem hasisti, hem de hazinesi bomboştu! Evvelki tefrikaların hulâsa sı hançer saplıyarak bıraktılar. Al * Şahin Reisin kunrandasında bir Türk doöğru giderken bir. Ceneviz gemisine raslamış, onu takibe başlamıştır. Saat- lerce süren bir. koydlamadan sonra altı kadlrga ve yirmi kadar küçük ge- miden müteşekkil Dir Cenevtr filosu geliyar. Türk gemisinin bu Filo ile ça imkân yoktur. Öndeki Ceneviz gemisinin bir |kaç gülle Ne dtrekleri ve yelkenleri parça- landıktan sonra Şahin Reis kadirgamı dönü - 1 Sa emslarda Avrupada Tüzk Korlgama bi- yüktü. Yalmız Fransızlar Türklerle uyuşmuş- Tardı. Bu hal Papanın canımı Sikryordu. Fransayı Türklerden ayırmak için her çareye baş vuruyordu. Bu aralık Katerin dö Mediçi isminde Floransalı bir kadımı Fransa Kralı İkinci Hanri ile sevlendirmişti. Bu kadın bir sihirbaz gibiydi. Elin- den her fenalık gelirdi. O sıralar - da Fransa sarayı bin türlü dala- werelerle çalkanıyordu. Hergün Fransadaki Protestanlara — karşı katolikleri kışkırtıyorlar; memle- kette, halk ırnındı 'kıl'k yırılı - öyürtekml: w Papa, maksadına uuıek için bu kadıma ;ııvenmekle beraber, ona yardım edecek lnımıı adam - lar da Tâzımdı. Vatikan'ın en tilki papazların- A dacer '| dan kendi kardeş çocuğu Kardi- nal Daskari ile dört arkadaşını ve kırk'kadar şövalyeyi Katerin dö Mediçiye göndermek istedi. Fakat Mltalyadan Fransaya 'kadar giden yol üzerinde o zamanlar belki on beş kadar başka başka kral, kont, dük ve şövalye wardı. Hepsi de yalçın kalelere sığınmışlardı. Ba - zıları, iş paraya dayanınca,;papayı filân-da dinlemiyorlardı. Fazla.o - İlarak kış ta yaklaşıyordu. Alp dağ İlarını geçmek hem güçtü, hem de »| Hzun zaman İâzımdı. Bunun için onları Romanın is- kelesi olan 'Ostiya dan gemiye bin dirdi.'Son bir ikisene içinde Bar- baros'hasta, Turgut'ta Tarabuülüs beylebeyi-olduğu için denizde'kor ku yoktu. Fakat evdeki pazar çarşıya uy- madı, Geminin yola çıktığı günün gecesi korkunç bir fırtma çiktı. 'Yolcuların gemisi, yelkenleri suç- muş,-direkler ve kürekler parça- lanmış bir.halde Cezayir sahilleri- ne düştü. birisi perişanbir halde -Papanın huzuruna,çıktı. Yerlere kapana- rak şu haberi verdi: — Muhterem babamız! Kardi- nal Daskari ile arkadaşları, şimdi Neadeyra şeyhi 'Ebu Sayidin elin- dedir. (Gemimiz «ahile düştüğü İspanyol kalelerinden birine sığın Çok da bitkindim. Bağrıma bir Bir ay kadar sonra içlerinden ; zaman delik deşik oldu.'Deniz ke-! mak istedik. 'Fakat yarı yolda tu- duk. Ben ölü gibhi —-davrandım.. | ah korudu da bu hançer kalbimt Kadirgasr Htahya sahilicrinden Cozayire raslamadı. Yoksa muhterem ba * bamıza bu haberi — getirmek mümkün olmıyacaktı. Caketinin düğmelerini açmıtı | göğsünün sol tarafında, henüz kar | panmakta olan bir yarayı göster” mişti. Papa diz çökmüş olan adamız başına &lini koydu: — Allah senin bu cesaretini mü kâfatsız bırakmıyacaktır. Haydi Venedikli kahraman Vaberyo!. Seni şövalye yaptım. Git, — yeni vazifen için hazır ol!.. dedi. Simdi papa her şeyi —unutmut: yalnız Darkariyi düşünüyordu. O> nu 'bir kardeş değil, evlât gibi se viyordu. Zaten yaşları da bir ba' ba ile oğul kadar farklıydı. Tk iş olarak Ceneviz ve Vener dik cumihuriyetleriyle, — Aragan, Kastil, Fransa kralliklariyle Sav * va dukalığının donanmalarını Af deryadorya kumandasma verme * yi, 'Cezayir üzerine — gönderme düşündü. Fakat kurduğu bir mef Tis sonunda, tam manasile ümitsif bir haledüştü. IFransa, dostluğu bozmak iste” miyordu. -Cenevizler ticaretleri bozuluyor diye korkuyorlardı. Ve" nedikliler bu yüzden — Türklerl? harp açılarak henüz ellerinde © lan Kileris adasını kaybedecekle * vini zannediyorlardı. Bu üçü yo * la gelmedikten sonra diğerlerin * den zaten fayda beklenemezdi. IFazla olarak kış geliyordu. De” nanmanın birleşmesine, hazırlik * ları bitirmesine, — kadar denizi fırtmalardan ;geçilmez — bir halt gelecekti. , Papa ;pis pis düşünüyor, yakmı” larma danışıyor, fakat bir çare bi lamıyordu. O sırada — kendisin? | haber verdiler: — Şeyh Ebu Sayidin elçisi ge miş!.. “Papa onu hemen huzuruna aldı: Bu 'bozuk bir İspanyalca ile'konu” şan, kara kuru bir araptı. i Ne el öptü, ne selâm verdi, 'Dimdik durdu ve şunları söyle" di: — Şeyhim Ebu Sayit diyor ki! *“Kardinal Daskari ile arkadaşlar? elimdedir. Onları Madeyra kale sinde ölmiyecek kadar yiyecek v" lçecek vermek suretiyle saklıyo” runi.'Eğer bir ay içinde bana kırk ibin altm gönderilmezse papa haf” iretleri bir daha'hiç birinin yüzünü ,|!göremiyecektir.,, Ben, bana söyle | menleri size tekrar ediyorum. Madeyra şeyhi Ebu Sayidif dehşeti, Barbarosa, Turguda, U” İlaç Aliye yakındı, Bu üç kahra * man denizlerde nasıl birer ejd gibi iseler, Ebu Sayit te Cezayirif sarp Gağlarında, geniş çöllerinde iyol vermiyen geçitlerinde bir kaf” Tan;gibi idi