24 Eylül 1934 Tarihli Haber Gazetesi Sayfa 10

24 Eylül 1934 tarihli Haber Gazetesi Sayfa 10
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Cüce kızartmasiyle kedi dolması! (Baş tarafı 1 inekke) | yarete gelen adamlarım Şiti mi, beynelmilel bir tabirdir. Dünya - | Sünnt mi olduklarını tefrik etme- nın her tarafında telefonla konu-| nin bir türlü imkânı bulunama - HABER — Akşam Postası Her parçası ayrı bir heyecanla akunacak macera, kıskançlık, kuvvet, aşk ve seyahat romanı ASLANLI HUK.ÜMDAR SÜLEYMANIN OĞLU v sulurken muhataba evvelâ böyle | mış. Bunun üzerine: hitap edilir. Buna rağmen ben size halisa- ne tavsiye ediyorum. Sakın şey- tana uyup ta böyle hareket etme- yin, Zira beş dakika geçmez. e- vinizin önüne ahali toplanır. Ka - pınıza inen balta sesleri arasında itfaiye otomobillerinin homurtu - sunu duyarsınız.. “Ne oluyor?,, diye pencereye koştunuz mu yan- dığmmaızın resmidir. Derhal itfa - iye hortumlarının vakitsiz banyo- suna maruz kalırsınız. Ez kaza el- biseniz de kırmızı ise vay halini- Ze Çünkü Alo Farsça “ateş, yan- gın,, mânasına gelir, Hani Bizim “alev,,dediğimiz şey.Telefonlar da otomatik olmadığından bu sözü santrala söyliyeceksiniz. Bunu “duyan telefon memurü — dikkat edin telefon memuru diyorum. Zi- ra henüz telefon memuresi yok— | vakit kaybetmemek için derhal itfaiyeye haber verir. Bunun yü- zünden itfaiye bir çok — defalar beyhude yere sağa sola koşmuş . Bu iltibasımı önüne geçmek için telefonda: — Ağa diye hitap ediyorlar. Hakikaten şayanı dikkat., İran- kdlar, develt, şevket, alev, pilâv, çilâv.., gibi kelimeleri: — Dolet, şoket, alo, pilo, çilo.. şeklinde telâffuz ediyorlar. Vâ - Nü Bey anlattı. O na da babası anlatmış, babasına da ga- Hiba dedesi: “Vaktile Şitler Sünmileri Mep- hede —Şiflik mezhebini kuarn meşhur İmam Rizanm türbesinin bulunduğa yer— sokmazlarmış .. Sünnt ülema da toplanmış. Dü- şünmüşler, taşınmışlar. Nihayet şu kararı vermişler: hede sokmıyorlar, biz de bilmüka- bele onları Mekkeye sokmıyalım. Fakat işin ameli kısmı hiç te nazarisi gibi kolay olmamış. Zi- | — Şifleri, Sünnilerden tefrik e- debilecek evsafı kim bilirse şu ka- dar mükâfata nail olacak.. diye tellâllar çıkartmışlar.. Nihayet sivri akıllılardan. biri. bunun için mükemmel! Bir usul! keşfetmiş. Bunun sayesinde - hiç bir Şit Mekkeye giremez olmuş.. Bulduğu çare de şu.. Kapıdan girenlere sorarmış : — Pilâv de.... — Pilâv.. — Âlâ geç.. Adam pilâv demeyip te kaza- ra: — Pilo. Dedi mi derhal İranlı ve dola- yısile Şif olduğunu anlar, hefiri kapı dışarı ederlermiş, İranda pek Büyük bir kütle teş- kil eden Azerbaycanir Türklerin koönüştükları Türkçe ile Bizim Türkçemiz arasımda da epey fark var.. Şive farklarından sarfı na- zar, orlar ön, ileri kelimesi yerine' (Kabak), arka yerine (dal), ta - vuk yerine (cüce), kabak yerine (kedi), bulmak yerine (tapmok), fabrika yerine (kârhane).... keli- melerini kullanıyorlar. Bu kelimelerle söylenen cüm - Teler de insana tuhaf bir tesir ya- piyor. Meselâ; — Kabaktan yürü. — Dalda kaldı. — Size âlâ bir ellice kızarttım.. — İyi, taze kedi dolmamız var. Dendi mi insan gayri ihtyiari mânalarınt unutup şaşırıyor. Osmanlıcaya ne kadar Arapça kelime girdiyse — Farsçaya da o derece girmiş.. Türkçeye bir sürü Farsça kileme girdiği gibi Türk - çeden Farsçaya da mütekabilen bir çok kelimeler girmiş. İşte iki tanesi: “Yavaş, yavaş,, ve “sağ ol,, ke- Hmeleri, daha doğrusu tabirleri.. Ma * Selami ömer Kâşifi bey | Beşiktaş cinayeti .. <ej yee nereye sürüldü? (Baş tarafı 1 incide) bantof Efendi 17 Eylül 934 pa - zartesi günü öğleden sonra saat 2 de iki resmi polis tarafından tevkif edilerek — meçhul bir yere götürülmüştür. Hâdise gayet giz- hi tutuluyor. Kendisinin nerede ol- düuğu ve hayatı hakkında malü - mat yoktur. Rivayete — nazaran Kâşif Efendi Petriç taraflarına İkinci hâdise malmı mülkünü Bulgaristanda bırakark Edirneye iltica eden 120 ev halkının anlat- tıklarıdır. Bu muhacirler kendi - lerine pasaport çıkaran ve ayak - larına birer pabuçla başlarına bi- rer kasket alıp kendilerini Türk hududuna kadar sevkeden Bulgar simsarlarına bütün mallarımı ter « ketmişlerdir. Bunlardan birinin anlattığına göre Kediören köyünde bir gece Bul - gar — mezarlarımdan bazılarının taşları kırılmıştır. Bunu yapan - larda bizat Bulgarlardır. Bunun ertesi günü bütün civar köylerde- ki Bulgarlar birleşmişler — ve 250 İancden fazla olan — Kediören Türk köylülerini baştan başa da- yaktan geçirmişlerdir. Bu esnada zavallı Türk halkı- (Baş tarafı 1 incide) marangoz yanında çalışıyordu. İki genç arasında başlıyan müna - sebet gittikçe kuvvetlenmiş, biri - birlerile evlenmek için söz alıp vermişlerdir. Bu münasebet iki sene sürmüş, ve biribirlerine kuvvetli bir sevgi ile bağlanmışlardır. Fakat Hü - seyinin babası ile anası son za- manlara doğruKevserin hal ve tav rını beğenmemeğe başlamışlar ve oğullarmın israr ettiği izdivaca da müni olmrya çalışmışlardır. Hü- seyinin babası ve anası kızın ağa- beyisinden de bu — izdivaca mâni olmasını istemişlerdir. Diğer taraftan — Hüseyin ile Kevserin gezmeleri, konuşmala - rt da devam etmektedir. Günün birinde Hüseyin her zamanki gibi kıza gezme teklif etmiştir. Kevser bu teklifi — birdenbire redettiği gibi gayet ağır küfür « Terle de mukabelede bulunmuştur. Sevdiği kızdan böyle ağır ha - karet gören Hüseyin hemen bıça- ğınt çekmiş, nişanlısmı yaralaya- ıık uıduıııu;ııı nı kurtarmak istiyen F ehim ığı isminde bir ihtiyar: — Hepsini ben yaptım. Kaba- hat benimdir. Zavallı halka zü - Süleyman, Abdül Fakinin insa- nrı tiksindiren yüzünü görmemek için gözlerini kapadi. Elleri ser- best bulunsaydı, kulaklarını da ka pıyacaktı. Fakat mukabele etmek- ten de geri duramadı: — Utanmaz herif diye bağırdı. Kafanın içinde dolaşan menfur düşünceyi antamıyor değilim.. Sen meğer insanların en utanmazı, ah- lâk düşkünlerinin en önde gelen- lerindenmişsin.. Abdül Faki Süleymanın bu ağır sözleri karşısmda kızaracağı yer- de soğuk soğuk güldü: — Başına gelecek feci ölüm ye- rine beni kızdırarak silâhrmın al- tında can vermek istiyorsun.. Fa- kat ben bunu yapmıyacağım.. — Hayvanlar senden daha in- sandır.. Tefrika No. 43 ';/7:,’ — Nasıl insan olduğumu yakm- da anlarsın.. Abdül Faki Süleymanı bıraka- rak Blanşa yaklaştı, onunla da bir kadma bitap edilemiyecek kadar pis konuştu. Sanra, vahşilerin reisine döne- rek bir şeyler mırıldandı. Reisin hareketlerinden Süleyman, bir az evvel gidenlerin nerdeyse gelecek lerini söylediğini sezinlemişti. Kendilerine ne yapacaklarını bilmemekle beraber, Abdül Faki- nin söylediklerini muhakkak — su- rette yapacak kadar ahlâksız ol- duğuna iman etmişti, Çok geçmeden uzaklara açılıp giden vahşiler koşarak döndüler.. Süleymanı, bağlı bulunduğu ka zıktan çözen on vahşiyi önlerine katarak mızraklarının tehdidi al - Parlâmentolar konfe- ransı bugün açılıyor (Baş tarafı 1 incide) mektedir. Binaenaleyh — burada müzakeresine lüzum yoktur. diye cevap vermişse de Misır mürah - haslarından Hasan Hüsnü — Bey tekrar söz alarak — kapitülüsyon meselesinin yalnız İngiltereyi de- nu ileri sürmüştür. Bundan 7 se- ne evvel kendi ihtiyarlarile kapi- tülâsyon hukukundan vaz geçen İran mürahhasları ve Türk mü - rahhasları da Mısırlıların arzula- rına hararet ve samimiyetle işti- rak etmişlerdir. Nihayet heyeti umumiye bu işin müzakeresini kabul etmiştir. Diğer taraftan dün ve bu sabah Gelini parasız teslim etmiyen köylüler (Baş taraft 1 incide) lacak kına gecesine hazırlık ol - mak üzere 17 Eylül salr günü ge- lini almak için dayısı olmak dola- Merasimden sonra avdet etmek üzere iken köy halkmın hiç um - madığımız bir taarruzuna maruz kaldık. Arabamızın tekerleğini sakladılar. Ve 15 lira vermedi- ğgimiz takdirde gelini ve arabayı serbest bırakmıyacaklarını söyle- diler, Paramız olmadığı — için i- tediklerini veremedik. Beş — altı saat süren bir münakaşadan son- ra para alamıyacaklarını anlayan köylüler sopalarla üzerimize hü- cum ettiler. Yola zincir gererek geçmemi - ze mâni oldular. Her ne kadar ya- rım saat mesafede bulunan Der - bent jandarma karakoluna müra- caat ettimse de vaktin geç olması ne bulgarlar tarafından yapılan kabahatı kendi omuzlarına almış- tır, Fehim ağa 600 leva — tazminat ve on bin lira kefalet verdiği hal- de hâlâ mahpustur. ta bir çok devletlerin mürahhas - larr İstanbula vası! — olmuşlardır. Bugün saat 15,5 a kadar bütün misafirler gelmiş olacaklardır . Bütün rivayetlere rağmen Al - manya parlâmentosunu temsil et- mek ü üzere tayyare İle :alıı:elı ha- ber verilen - 1 KALI sürelle AŞLI Resiee Bugün konferanstan — sonra Dolmabahçedeki ikametgâhların da Kâzım Paşa Hazretleri bir res- mi kabul verecekler, ve26 Eylül çarşamba günü akşamı da - Dol - mabahçe sarayında bir süvare ve- | rilecektir. Bu münasebetle bütün mebus- lar da davet edilmektedirler. îı ) ü p öri tında ıür(lkledıler Süleyman, ayrılıryordu. Blınl galiba orada kalacaktı. Çünkü o * nun kalkmasına müsaade etme- mişlerdi. Hergül de yerinde durıı' yordu. $ Süleyman nereye götürüldüğü « nü bilmeden başı önünde ilerli- yordu. Çok uzaklaşmadılar.. Bu « lundukları yerden üç yüz metrt kadar uzakta yeşil ağaçların baş * ladığı noktaya vardılar. Buradat sağa sapan dar bir yoldan yürüdü* ler, Uzaktan kulaklara çarpan bir su: sesinden bir ırmak — yatağınâ yaklaştıkları anlaşılıyordu. Birat evvel dönüp gelen vahşiler de bu semtten gelmişlerdi. Muhakkak burada bir şey hazırlamış olacak- lardı. | Filhakika, çok geçmeden her « şey anlaşıldı. Vahşi hayvan avt içim evvelce hazırlanmış olan ge- niş bir çukurun üstü ağaç dallari ve yapraklarile farkedilmiyecek Küzieekilda öetükküşiüi Sur ) nt götüren vahşiler bu çukurun ke- narmdaki kalın bir ağaca çözül * mesine ve koparılmasına imkân olmıyacak bir halde sıkı sıkı bağ- ladılar.. Vahşilerin bağlama işini bitirs melerine yakın Abdül Faki ve ar“ kasında kalabalık bir vahşi çen * beri içinde Hergülle, Blanş ta ge- tiriliyordu. | (Devamı var) ve kendi mmtakaları dahilide' Amnkara telefonu bulunmaması hasebiyle müdaha- le edemiyeceklerini — söylediler. Karakol efradından Ahmet Efen- di de her ne kadar idareten müda- hale ve ihtaratta bulundu ise de mütecavizler dinlemediler. Mü - racat ettiğim köy idare heyeti de bir şey yapamadı.. Bunun üzerine fena bir hâdise cereyan etmemesi için gene köy halkından Mustafa oğlu Hüseyin- den dört lira alarak kendilerine verdik ve böylece işi kapatabil - dik. Mezkür köyün ihtiyar heyeti - nin bu kanunsuz — hareketinden, Istanbul -İzmir yolu Ankara, 24 (Telefonla) — İz « mir — Kasaba Devlet demiryollar rının devletçe satın alımnarak ta * rife değişikliği —yapılması, 1 — 10 — 934 tarihinden itibaren İz * mir yolculuğunu on yedi saate in” dirmektedir. Bu tarihten itibaren her hafta Cumartesi, Salı günleri saat on beşte İstanbuldan kalkar cak vapurlar Bandırmaya gidinc€ hiç beklemeden hemen kalkacak olan ekspres trenine binecekler” dir, Trenler Pazar, Çarşamba gün leri 8,5 ta İzmire varacaktır. yol kesmek suretile mecburi para | Ankarada defterler asıldi isteyen ve bizi sopalarla dövmeğe kalkışanlar hakkında mahkemeye müracaat ettik.,, Emlâk sahiplerine Ankaras, 24 (Telefonla) — An* karada intihap defterleri bu — sar bah asıldı. İntihap etmek hakkmt malik olanların 40 bini ıı:,'eceli Epey zamandanberi muhtelif anlaşılıyor. m — —ıv.î han ve apartımanlarda kapıcılık yaptım. Hüsnühal varakalarım vardır. Maçka palasta da kapıc- Kibrit fiyatları ucuzladı 1 Teşrinievvelden — itibaref lık ve halen Beyoğlunda Meşruti- | kibrit fiyatları yeniden inecektir: yet caddesinde Saadet apartıma - nında 88/5 numarada kapıcıyım. Hâlen 70 paraya satılmakta © büyük kutu kibritler 60 — para; Arzu edenlerin adresime müraca- | halen 60 paraya satılmakta ol: küçük kutu kibritler 50 paraya tılacaktır. atları ilân olunur. HİRİSTO — (3127)

Bu sayıdan diğer sayfalar: