1' L W Haser | ea — Beni seviyor musun, baba? — Yavrum,- evlâdim, Feritci- | vardır ki... &a.. — Biliyorum, baba... — Öyle ise sus... Ramiz Bey, nekahet halindeki *ölmun üzerine eğilmişti. Çocu- Bün beti benzi ne kadar soluktu. n üç yaşında olduğu hâlde an- 4 .İdohn:ııdııîbiıüdhüywdn. — Beni sahiden mi seversin, Söyle, babacığım... — Canım, böyle sualleri niçin töruyorsun? Ben, sana karşı dai- Ma muhabbetle hareket etmedim- | — Doğruydu: Haftada bir iki ke- - | * ziyaretine gittiği Feride karşı, ü —-l—ltylı müşfik bir baba ş | Olmuştu. Oğlanm annesi Hadiye, t | Pir gençlik hatasma kapılmıştı. , | Ramızı, bir arkadaşıyla aldatmış- &. Delikanlı, onu yakalıyarak bo- —| tAamıştı. Bu, gerçi, kadının ilk ha- ü :ryııı.r.ı.ı,mae olsa —hata B — Hadiye çok üzülmüş, çok ağla- b | », fakat, kabahatli olduğu için | 'es çıkaramamış; ayrılığa katlan- Taştı. Sabık zevcinin oğluna karşı o- İtn kalbt rabıtasmı kesmemesiyle #yalanıyordu. Ramız, bu rabıtayı , | Yesmeği aklından bile geçirmemiş p |. Ferit, kendisinin çocuğu değil- ç Biydi? Annesinin suçunda onun » |* taksiri olabilirdi? ©| — Ramiz, Feridin maişetini der- ' |&hte etmişti. Her hafta, ona, zarif 4 |hediyelerle gelirdi. W - Mademki beni seviyorsun, y '*nden bir şey istiyeceğim, baba... Darılmazsın, değil mi? “,Sekiz gün müddetle kırk dere- € hararetle yatan simdi de otuz * | *kiz derecede kıvranan bu çocuk « |*aml azarlanabilirdi? $ | — Haydi oğlum, haydi... Fazla 1 yorulma... Senin için İtirahat lâzım... Uyu... £ | — yok, baba... Hemen şimdi y İ erkek gibi... zatma... Hayatta öyle vak'alar Ferit, kendisine verilen emri, yerine getirdi. Lâkin, yattığı yer- de, kederden eriyor, küçülüyor gi biydi. Ramiz, odada asabi asabi dolaşıyordu. Ferit, sanki “hani söz Senenin ilk büyük maçı yarın oynanıyor. Geçen mevsimde Rus- vermiştin, darılmıyacaktın?,, de- | ya seyahati dolayısile bitemiyen mek istiyordu. Genç adam, birdenbire çocu- ğun önünde durdu: — Bunları sana kim anlattı? — Hiç kimse... Fakat ben farkı- na vardım... Şu duvar ne kadar in- ce, görüyor musun? İçeriki odada konuşulanlar buradan işitilir... An nemle teyzem konuşurlarken lâ- kırdıları kulağıma çalınıyor! Tey- zem: “Erkekler böyledir, kendile- ri yaparlar; bizim ayağımız biraz sürçerse böyle olur!,, diyor... An- nem de “Ramizin kabahati yak... Ben suçluyum!...,, Cevabını veri- yor... Ağlıyor... Ah, nasıl ağlıyor, bilsen... — Ferit!... — Baba... Mademki beni sevi- yorsun, mademki beni evlâdın te- lâkki ediyorsun, bu utançtan kur- tar... Herkesin annem hakkmda dedi kodular yaptığını duyuyo- rum... “Düşmüş kadın!,, diyorlar.. Halbuki siz tekrar evlenirseniz, kimse böyle söylemiyecek... Şim- di, hastalandım... Fakat, buna memnunum... Zira, ikinizi bir ara- da görmek nasip oluyor... Babacı- Brm... Annemi affet... Ramiz, ne söyliyeceğini bilemi yordu. —— — Bu çocuk onu hayrette brrak- mıştı. — Mademki beni seviyorsun, baba, düşün öyle ise... Lâkin, dü- şünmen uzun sürmesin... Hem sus, suş şimdi... Bak, annem geliyor... konuşmalıyız... Başbaşa, | A p İ Sütiyorum... Haydi, onunla konuş... Ben, uyuyormuş “İki erkek gibi...,, Başka bir | gibi yapacağım... KİL olsaydı, Ramiz kahkahayı &) Bruverirdi. Lâkin, oğlunun hor- — |u olduğunu bilirdi. Böyle bir is- Bi. dir ki, Ramiz, ciddiyetle: — Anlat bakalım... Seni dinli- azizim! -dedi, — Öyle ise evvelâ beni öp... k şayet ricamı kabul etmiye- *k olursan... — Kabil mi, oğlum... — Sözümlü kesmiyeceğine, ye- Sİn ediyorsun, değil mi? Ben ko- yötürken — pencereden şu - ağaca Ben de dertli olduğum za- —h,h’wlm. ““Dertli olduğun zamanlar mı? "—dıdndiııohrnuyınuı? “Dertlerim vardır, baba.. azıcık komikti. Ramiz, pencereden dışarrdaki man N'hrıçıvlı'lııouıı'ılıı. “Allah vere de şu dakikada o- — kimse girmese,, diye düşün- qım. ricamı söylüyorum: An- | S Ferit! c'lıh._ Sözümü kesmiyece- dair bana söz verdin... Elini baba... Ben meselenin ne ol- | bilmiyor miyim sanki?... ser.der ayrıldığı için nasıl 4 Ş%,mdeîni memnun Pit bakalım,...Bu. bahisi v & c onçnkumrdı.lçı.oıunı Nakıli: Suzan Adil Hanımın (Hatice Süreyya) İstanbul şilt finali, Fenerbahçe — Beşiktaş takımlarımın yarmki kar- şılaşmasile, kat'i neticesini vermiş olacaktır, Pek te beklenmiyen bir anda, böyle mühim bir maçın yapılması futbol meraklılarını daha şimdi- den heyecana düşürüyar.. Fakat acaba yarınki maç, ay- lardır futbola hasret çekenleri tat- min edebilecek mi?!.. Bunu şimdiden kestirmek im - kânsız olur. Bir ölü mevsimden sonra, doğ- rudan doğruya çok mühim ve ha- yatf bir maça çıkacak olan takım- ların vaziyetlerini kim bilebilir?!. Herhalde, iki takım da böyle mevsim başmda normal vaziyetle- rinden oldukça aşağı bir. krymet arzedeceklerdir. Buna rağmen, u - nutmamak lâzimdır ki, bazı mev - sim başmın ilk oyunlarında, hiç idmansız olmasına rağmen, — usta oyunculara malik takımlar fevka- lâde maçlar çıkarırlar. İşte yarın da böyle bir fevkalâ- delik olmazsa, Beşiktaş — Fener maçının, pek te zevkli olacağı şüp heli görünebilir. Takımlar bu maça nasıl bir kadro ile çıkacaklar, bu da biline- miyor? İşte, yarmki maç, meçhulü bol bir muadeleye benziyor.. 7 LA ..;ıkâx—;&x** Bu muadele, ancak yarım saha- da halledilecektir. L M. İhtilâf nedir? Yarınki maç hasılatının taksimi hususunda bazı ihtilâflar çıktığı hakkımnda bir rivayet dolaşmakta - | dır. Yaptığımız tahkikata nazaran, Beşiktaşlılar, maçın Fenerbahçe stadında yapılmasına itiraz etmiş- ler ve buna sebep olarak ta, hası - latın yüzde 50 — 55 ini stadın a- lacağına ve diğer kısmının klüp- ler tarafından paylaşılması lâzım geleceğine, buna nazaran da Be - şiktaşın ancak hasılatın dörtte bi- rini alabileceğini, halbuki stadın ufak bir kira ile tutulması ve o za- man elde kalacak hasılatın - iki klüp tarafından taksim edilmesi doğru olacağını iddia etmişlerdir. "Bu sabah salâhiyettar bir zat - la görüştük bize aynen şunları söyledi. “Elde bir mukavele vardır, Ve maçların, hasılatı ancak bu muka- vele mucibince taksim - edilebilir. Kimsenin bu mukaveleye itiraz et meğe hakkı olmadığını zannedi - yorum.,, Bu vaziyet karşısında, bilhassa Beşiktaşlıların, arzultrı yerine ge- tirilmezse, maçr oynamıyacakları- nt iddia ettikleri şayiasr dolaştığı bir anda, vaziyetin ne şekil alaca- ğı merakla beklenmektedir. Avrupa şampiyonası, Balkanlar ve biz İtalya atletizm federasyonu - nun teşebbüsü ile bu sene ilk defa olarak Torino'da Avrupa atletizm şampiyonası tertip edildi.. İsminden anlaşılacağı veçhile İi ülş bu müsabakalara Amerika ve İn - resim sergisi , | giltere hariç bütün Avrupa ve Bal Hiç bir hocadan ders görmeden bir| kanlar davet edildi.. dil hanım çok yakında Beyoğlunda Is- tildâl caddesinde Sebah ve Jovalye — fo müsabakalara davet ettiği millet- caktır. Suzan Adil Hanım henüz on dört ya- şındadır, konservatuvar talebesindendir. Yaptığı tablolar arasında meşhur musi- Hocasız yetişen Suzan Adil Hanımın eserleri san'at âleminde ümit edilen alâ- kayı uyandıracağından eminiz. Hai rerd Teşekkür Manisa vilâyeti merkezinde Mani- salt merhum İskinazi efendinin vasiyeti mudibince yapılan hastane en son tarak- kilere göre vücuda getirilmiş bir sihhat müessesesi hekim ve Münir Beyler ve diğer hekim arkadaşla- riyle hasta bakıcı hemşireler büyük bir Zatülcenpten rahatsızlanan oğlum Fahir bu şefkat yuvasında tekrar sıh- hatine kavuşmuştur. Hastahane men- tuplarma minnettarlığımı bildirmek i- çin gazetenizin tavassutunu rica ederim. Kırkağaç Kaymakamr: İ. Puat lerin yalnız birer atletinin masa - rifini de üzerine aldı. Torinoda 7 eylülde başlıyan müsabakalar üç gün devam etti ve nihayetlendi.. Balkanlardan Yunanlılar iki, Yugoslavlar iki Romenler bir Bul- garlar da bir atletle bu müsabaka- larda yer aldılar.. Biz davetli ol £ duğumuz bu müsabakalara Arna- vutlarla beraber iştirak etmedik... Dört senede bir icra olunan o - Tempiyat oyunları bize çok ağır geldiği için yavaş yavaş oradan uzaklaştığımız sıralarda, Allah ra- zı olsun Yunanlılar Balkan oyun- Tarme hazırladılar da biz de hem ayar komşularımız arasında mü - sabaka yapabilmek — imkânlarını Biz Balkan oyunlarının krymet ve ehemmiyetini takdir. edinceye kadar kendini toplıyan Yunanlı - lar ile Yugoslavlar aramızdan ko- laylıkla sıvrılarak Avrupa iclerine yayılıverdiler.. — Yunanlılar Los Anceles'te vapılan öolempivat oyun larma sönderdikleri üc atls'tin A- merikada yapacakları işi gazete - lerde takip ede ede halkın ve mu- ' ğe çıkaracaklar.. hitin alâkasını heyecanla ve ko - laylıkla atletik sporlara bağlayı - | verdiler.. | Bu heyecandan istifade etme- | sini bilen Yunan idarecileri feda- | kârlıklardan çekinmiyerek Avru- panın bellibaşlı atletlerini Atina stadında koşturdular, kendi atlet- lerini İsviçre ve Praga da gönder- mekten geri kalmadılar.. Sıkı tu- tulan işler Yunanistanda atletiz - mi kurtarmıştı. Yugoslavlar Bal - kan müsabakalarında tam beş se- ne Yunanlıların yakasını brrak - mıyacak surette peşlerini takip et- tiler, Bu sene oyunların Yugoslavya topraklarına geçmesi için çalıştı- lJar ve netekim cidden azimkâr mesailerinin cok parlak ve o nis- pette yüksek derecesini Yugoslav- yaya tattırdılar.. Büyük bir gaflet eseri Avru - padan uzak kalan Balkanların i- lerliyebilmek için çırpındıkları bu kavnaşmada bizim halimiz ne olacak?.. Olempiyat oyunları fazlaca a- ğır geliyor.. Balkanlarda cereyan eden müsabakalarda başta giden- f lerle aramızdaki fark da çok yük- sek.. Bizi çok geride bırakanları ya- kalamak için sarfedeceğimiz za - man zarfında onlar uyumryacak - lar. İşleri bugünkü gibi oluruna br rakırsak komşularımız. bugünkü farkı beşer kuvvet ve kudretinin telâfi edemiyeceği kadar yükse - Kendi kendimi- y e 5Ğ LER' | | . . .. .. Yazması benden: Senenin ilk büyük maçı A” Beşiktaş-Fener geçen senenin şildi için yarın karşılaşıyorlar Adapazarında maç Pazar günü, Kocaeli lik — final maçının hakemliğini yapmak için Adapazarma çağrıldım.. Trene bindiğim zaman, doğru - su Kocaeli maçları hakkında şim- diye kadar işittiklerimi — düşünü- yor, ve bilhassa bir çok ihtilâflar- dan sonra oynanacak olan bu fi- nal maçında kimbilir ne kadar müşkülâtlarla karşılaşacağımı tah min ederek üzülüyordum. Yolun yarısmda başlıyan ve son istasyona vardığım zaman en hâd devresine girmiş bulunan sağnak şeklindeki yağmur, sinir » lerimi büsbütün germişti, Adapazarıma hiç te iyi olmryan böyle bir haleti ruhiye içinde çık- tım, Adapazarmda bulunan Kocae- li futbol heyeti başta reisleri Zeki Bey olduğu halde beni çok iyi kar şıladılar. Yağmur dindi. Ve oldukça iyi bir sahada maça başlandı. Oyunun ilk dakikaları, epeyi sert bir hava içinde oynanmağa başladı. Birbirinin büyük rakiple- ri olan İzmit kümesi şampiyonu İzmit İdman Yurdu ve Adapazar kümesi şampiyonu Adapazar İd - man Yurdu takımları çok sinirli görünüyorlardı. Ilk dakikalarda az olan seyirci- ler de gittikçe artan büyük bir ka- labalık teşkil etmeğe başlamışlar- dı. Artık hâdiseler çıkması sırası yaklaştığımnı zannediyordum. Bir aralık oyunculara bir iki ihtar ver- dim, : Fakat hayrettir. Gittikçe heye- canlanmasına rağmen, oyun, bu ihtarlardan sonra her an güzel- leşti. En ufak kasti hatalar bile yapılmıyordu. Sahanm — etrafını dolduran yüzlerce insan, göz ucu- ile bakıldığı zaman, hepsinin sa - rarmış olduğu ve heyecandan kıv- randıkları görünüyor. Fakat ağız- lardan tek bir kelime, tek bir ya - şa nidası bile çıkmıyor. İyi hareketler, yalnız coşkun alkışlarla teşci ediliyor. Ve bütün oyun başladığı gibi, böylece bitiyor: Ne bağıran var, ne küfür eden, ne sahaya giren, ne de ufacık bir itiraz eden. İşte o zaman İstanbuldaki maç- ları düşünüyorum. Değil böyle mmtakanın en mü- him maçı, bizde idman diye yapı- lan en ehemmiyetsiz ovunlarda bi le olanları düşünüyor ve utanıyo- rum, Diyorum ki, Adapazarlı seyirci- lerden, Kocaeli futbolcularından biz, İstanbul sporcuları, ve seyir - cileri ders alalım.. Bari onlar bize nümune olsun - lar.. ! Izzet Muhittin ze dövüneceğiz ama iş işten ge - çecek!.. Bugün bir ve Arnavut - lardan maada diğer milletlerin iştirak ettikleri Torinodaki müsa- bakalardan da uzak kalmaklığı « mızın ne kadar pahalrya mal ol « duğunu bugün düsünmiyenler o - nun biıraktığı acr izleri varın ko « lavlıkla görereklerdir.. Torino mü sabakaları Balkanlardaki sukrtm- muzu bize ihtar eden şayanı dik- kat bir atletizm hareketidir!.. — ” ömer Besim