HABER — fAkşam Paostası Abdüjhamit Gözd :: leri “rihi tefrika: 64 Fehim Paşa, Nuri Beyden şefa- at umuyordu. — Bu dertten nasıl kurtulaca- ğım? Diyerek Nuri Beyin yüzüne bak tı, Artık Fehim Paşa da Nuri Be- yin eline düşmüş demekti. —- Merak etme, Paşam! Sana bir fikir vereyim, dedi, derhal e- fendimize yeni bir jurnal hazırla ve bu jurnalda de ki: “Bu gidişle İstanbulda hiç kim- seyi tevkif etmek imkânı yoktur. Çünkü saraya gönderdiğimiz ra- porlar Baş Mabeyinci Bey tarafın- dan ya vakit ve zamanıyla zatı şahanelerine taktim edilmiyor, ve yahut yırtılıp sepete atılıyor.,, Fehim Paşa şaşaladı: — Nuri Beyciğim, siz beni Ce- 141 Beyin ayağını kaydırmağa teş- vik ediyorsunuz amma.. Ben ko- Tay kolay böyle çürük tahtalara basmam, — Basmazsmız zanniyle biraz “daha bekleyiniz! Çok yakında zin 'dana düştüğünüz zaman görüşü- rTüz Fehim Paşanın hayreti büsbü- tün artmıştı. Nuri Bey neler söylüyordu? — Allah aşkıma şu ağzımızdaki baklayı çıkarın da beni meraktan kurtarın! Ne demek istediğinizi anlıyamıyorum ! — Ortada anlaşılmıyacak ne “war?! Celâl Bey ötedenberi sizin hasminizdir. Çalıştığınız sahada Sİzt muvaffuakiyutetaliğe Ülüyür seeetkr | için elinden geleni yapıyor. Siz de hâlâ uyuyorsunuz! Foehim Paşa gözlerin! açtı: — Doğru mu söylüyorsun, Nuri Böy? Demek ki Celâl Bey benim düşmanım ha?!... — Bunu şimdiye kadar anlaya- madığınıza hayret ediyorum, Ce- lâl Bey kimin dostudur? Fehim Paşa düşünmeğe başla- dı. Nuri Beyin sözleri pek de mâ- nasız değildi. Celâl Bey, zaman zaman, Fe- him Paşayı az mı atlatmıştı! Nuri Bey, Fehim Paşanın mu- hakemesiz ve uzağı görmekten a- ciz bir adam olduğunu biliyordu. Onu kendi tarafına çekerek Celâl Bey aleyhindeki cereyanlara kuv- vet verecek ve Padişahm gözün- — Abdülhamit kaşlarını kaldırdı: Tefrika 16 Aşk mı, Servet mi? Nâkili : (Vâ - Fakat, elbette, böyle sürmiyecek- tir. Yakında, çabuk yazmasını da öğ- — Ben de iki ay sonra maaşa geçe- ceğim... — O zaman evleniriz., — Şimdi, nişanlanalım. — Olur... — Birbirlerinin ellerini tuttular.. Artık memurlar geliyordu. Ayrıl - Yazan: Ishak Ferdi den düşürerek Baş Mabeyincilik mevkiine kendisi geçecekti. İşte Nuri Beyin çevirmek iste- diği dolap bundan ibaretti, Fakat, Fehim Paşa bunu keşfedemezdi. — Pek âlâ, Nuri Bey! dedi, siz çok akıllı ve durendiş bir dost sı- tatiyle beni tenvir ve ikaz ettiniz.. Teşekkür elerim, Şimdi ne yap- mak lâzım? — Söyledim ya, a paşam! Der- hal Zatı Şahaneye bir jurnal tak- tim edersiniz! Fehim Paşa, Celâl Beyin oda- sından ayrılmıştı. Yaveran daire- | sinde bir köşeye çekildi.. Uzun bir | jurnal yazdı.. Bu jurnalın içindeki sözlerden Nuri Beyden başka bir kimse ha- berdar değildi. Fehim Paşa jurnalı kimseye sez dirmeden Nuri Beye gösterdi ve reyini aldıktan sonra, Baş müşa- hip Cafer ağa vasrtasıyle Abdül- hamide gönderdi. O gün Yıldız Sarayında çevri- len bu danışıklı fırıldak Fehim Paşanın lehine dönmüştü. Kızıl Sultan Jurmalı okuürken, Mabeyinci Nuri Bey de bir iş be- hanesiyle Abdülhamidin yanına girmişti. Padişahın (hürriyetperverler) hakkında en şiddetli tedbirler it- tihazıma başladığı bir sırada, çok itimat ettiği Celâl Bey aleyhinde bir jurnal gelmesi Abdlhamidi dü Celâl Bey ruhan müstebit bir adamdı.. Padişahtan çok iyilik gör | müş, mabeyin kâtipliğinden adım adım terfi ederek Baş Mabeyinci olmuştu. Celâl Bey bundan sonra ne o- labilirdi? Padişaha nasıl ve niçin ihanet edecekti? Celâl Beyin Paristeki hürriyet- perverlerle arası açık olduğunu, onlarla münasebet tesisine manen ve maddeten imkân olmadığını herkes gibi Padişah da bilirdi. Abdülhamit, Nuri Boyı sordu: — Fehim Paşa ile Celâl Beyin arası açık mı? — Hayır, şevketlim! Aralarm- dan su sızmaz.. Kırdoç gibi geçi- nirler, Nü) Aradan — bir çeyrek geçmişti ki, Fikret, bütün muamelesini yaptırınış olarak, bankadan çıktı İş Bankasında bir hesabı cari aç - tırmıştı. Şimdi, bakikaten yarım mil- yon sahibiydi!.. — Bu servetini kendi bankasına naklettirmek — istemiyordu. Zira, Iş Bankasını bütün bankalardan aha sağlam addediyordu. Aynldıkları zaman, — Alişan Bey, itiraf etti: — Bu işte sade siz değil, ben de kazandım.. Sizinle yaptığım, muamele ler sayesinde, iki senelik ev ve yazı « hane masarifim mükemmelen temin e- dildi.. İnşallah bundan sonra da be - nimle iş görürsünüz. Delikanlı, yüksek sesler: — İnşallah... dediyse de, katiyen bu niyette olmadığımı yukarda da söy- Temiştik. — Yarım sart kaldmız, beyim... odi he | mekteyken şimdikine Şikâyetler, Temenniler: l Postalardan şikâyet Şehir içi ve şehir dışı postalarında birer gazete düşkünü türedi. Gazetele- rin abonelerine, halkın — tanıdıklarına gönderdikleri gazetelerin postada ziyaa uğradığını görüyor ve işitiyoruz. Gazete düşkünlerinin bu yolda ha- reketleri bir çok defalar yazıldı. Fakat bunların bulunup ortaya çıkarılması ka- Bil olmadı. — Posta umum müdürlüğün- don, postaya tevdi edilen gazetelerin zi- yaa uğramaması için lâzım gelen ted- birlerin alınmasını rica ediyoruz. Akşam Sanat mektebi “Fatih Nişancasında 3- numarak evde Ay Han” İmzesivle gö>-'—'en mektupta şimdiye kadar — Şehzade- başında bulunan — “Akşam kız sanat mektebinin Beyoğluna nakledilmiş ol- masından şikâyet edilmekledir. Eski binaya kirs olarak yılda bia Hira veril. iki bin Hra verileceğini de işaret eden okuyucu « muz mektebin Beyoğlu tarafına gö « türülmesinin doğru bir şey olmadığı- ni söyliyor: “Mektebe devam edenlerin çoğu fakir kimselerdir. ve hepsi İstanbul tarafında otururlar; bunların akşam sabah tramvay parası vermelerine im- kân yoktur" diyor. Kartalda elektrik Dün Kartalda oturan karilerimizden beş, altı imzalı bir mektup aldık. Bu mektupta şöyle deniliyor: “Biz Kartal ahalisinin büyük — bir derdi vardır. İstanbulun hemen her köşesi elek- triğe kavuşmuşken, Kartal kazası, etlek- trik kabloları, yanı başından geçtiği halde, hâlâ hücra bir köy gibi elektrik- siz yaşamaktadır. Elektrik şirketinin başka yere niçin cereyan vermek İstemediğini bir türlü anlıyamıyoruz.. Hat, nasıl olsa döşenmiş ve tâ Pen - diğe kadar uzatılmıştır. Kartala elek- trik vermek her halde çok kolay bir iş olsa gerektir. Gazetenizin bütün bir kasaba halkı- ni arzusuna tercüman olmasını diler ve kıymetli Nafia Vekilimiz Ali Beye- fendinin, bizlerin bu derdini hıl!etmek TeKerik ŞIrkEtimE EmMmir Oçam varan EvVer e vermesini rica ederiz efendim.,, — Acayip!.. Fehim Paşa, Celâl Beyin son günlerde vaziyetinin çok şüpheli olduğunu, verilen ra- porları imha ettiğini söylüyor. Bu ne rezalet? Sen böyle bir şey sez- din mi? Nuri Bey çekingen bir tavırla önüne bakarak: — En sadık bir bendeniz hak- kında söz söylemek haddim değil- dir, şevketlim! Dedi. Padişah bu cevaptan büs- bütün şüphelenmişti. — Bildiklerini ve duyduklarmı açıkça söylersen, gözüme girer- sin! Sana herkesten fazla itima- dım vardır! (Devamı var) Yevmiyeniz kesilecek., dedi. Başka zaman olasydı, bundan — do- layı mütecssir olurdu. —Şimdi ise, bu, vız geliyordu. Bir an: '— Bankadaki vazifemden — derhal istifa edeyim...,, diye düşündü. Sanra: “— Daha ilk gününden saçmala . mağa başlamamalı... diye karar verdi. Tlk önce, hariçte daha muvafık bir iş bulurum, yapacağımı sonra yaparım,. Şapkasını yerine astı. Pardösüsü- nü çıkardı. Kişenin başında bir müş- teri bekliyordu. Gülümsedi : — Geciktiniz... Sizi bekliyordum. — Affedersiniz... Emriniz?... — diye sordut — Üç bin Hira mı istiyorum... — Peki efendim.. İsminiz? — Bekir... Eğer bu muhavere, — bir gün evvel olsaydı, şgüpbesiz ki, Fikret, heyocanın- dan arkası üstü düşer ve bayılırdı. Lâ- kin, artık parası vardı. Zaten bu Be- kir efandiyi bularak üç bin lirasmı ia- de etmek lâzım gelmez miydi?... A » dam, cidden Hızır gibi yetişmişti. Çek defterine davrandı: — Buyurun efendim... Derhal tak - vv 1 mtet Tarihten önceki gğlardâ ü lHangi hastalıklar vardı, doktorluk nasıldı? Yazan: Pr. Mustafa Santur Şimal medeniyetinin — kullandığı muhtelif silâhlar ve a!lât zayif bir ci « lâya maliktiş bunların oturduk!ları yer- lerde balık — kılçıkları kemik — par- Tarihtan evvel orta devir az zaman sürmüştür. Yani İsâdan — 8000 den 7500 sene evvel. Tarihten evvel bilhassa yeni devir bu devir çok sürmüştür. — Tsadan evvel 7800 den 2500 ze kadar ki — tahminen 5000 sene kadar — tutar. — İnsaniyetin en mühim medeniyetini yaratan bunlar- dir. Şimdiya kadar tesadüf — ettiğimiz geniş ve müdevver kafa tası yerine (Brakisefal) in-an tipi kaim olmuştur; bunlar Asyadan gelmişlerdir. Alp trki — Bu yeni ırk esmer küçük adamlardan mürekkep olup cehreleri mü ı devver vücutları kışa ve kalın, hıcıhlı— ri kısa ve etlidir. Alplılar kuvvetli in- | sanlar 6'up zeki ve çalışkan — ve yee | merbutturlar, | Açık fikirli ve basit insanlardır. Uza- | ği görürler, muktesittirler. Sulh taraf- tarı olme'ula beraber me-buriyet halinde mıllıı-ıııv cesaretle müdafan — edarler. | Kimseye emniyet etmiyez i'ıııınhrrlır. | Batıl bir takım itikatlara — malik — olup tablatin har şeyine, ağaçlara, menbala- ra, taşlara allalılık vermeğe meyyaldir. ler. Bu Asyalıların bazıları Karadeniz- den diğerleri de Anadoludan gelmişler- dir. Tuna nehrine dahil olunca oradan yaylaya girdiler ve Bahri Sefitliler ile şimal ırkı arasında ahzi mevki — ettiler. Bir çok muhaceretler neticesi olarak Av- rTupanın merkezini ve bilhassa dağlık kı- | sanlarını işgal ettiler, ki Alp ırkı ismi buradan geliyor. Sonra bütün Avrupa- | ya yayılmışlardır. Şimdiye kadar İnsanlar avcı ve ba- hkçı idiler. Alp ırkı gelince her şey de- ğıgmıi. hqlı&. Bunlar ziraat ve hay- Ş Tasanlar oruaalar termizlemeğe batak- lıkları kurutarak arazi kazanmağa baş - ladı. Bilhassa buğday ekti. Yavaş ya- vaş Avrupada geniş ve zengin bir mede- niyet devri başladı. Hayvanlar ehlileş- tirildi. Beygir, öküz, keçi, koyun insa- nın hükmü altma girdi. Beygir ve ö - küz yükleri taştyor, koyun ve keçi in- san yiyeceği oluyordu. Keçi ve koyun aküeena n e yünü kadımlar tarafından örülüyor elbise, kumaş yapılıyordu. Köpek mın ayrılmaz bir dostu oldu. Ve yardimiyle ayı, yahani domuz, ceylân saire avlandı, Ticaret başladı. ti başka yerlere götürebilmek için lar yapılmağa başladı. İrmak ve ler en kolay vasıtai nakliye olduğu ei bunlardan istifade edildi. Tahtalar * kütükler yan yana bağlanarak üzerinde yüzdürüldü. İşte artık lar cemiyel halinde yaşamağa başladı. | İnaanlar bu devirde bazan yerler tında yaşıyorlardı. - Klübeler köy he *| finde 'yapdıyordu. İnsanlar kendi! müdafas edebilmek için köylerini dağ ların topesinde ve yahut suyun üstü inşa ediyorlardı. Bu zamanda insi daha taş üzerinde — çalışırlardı. P: bunu cilâlamak için vasıtaları daha tü Eski yumruk darbesi, satır geldi. Ve işte bu devre cilâlanmış devri denilmesine sebep taşların iyi bir surette cilâlanmış olmasından leri geliyor. Önce gayet basit bir de olan satır yavaş yavaş daha mü mel bir hale geldi. Sapı ortadan olup buna istenildiği kadar uzun cap takmak kabil oldu. İşte bu zamanda taş üzerinde I mak pek mükemmel bir bala geldi. Balçık ile yapılan tabaklar, çı lar artık herkes tarafından kullanılı) du. Eski zamanlarda başlamış olan lere hürmet bu zamanda daha mükemi mel bir hale geldiğinden dolayı etmemek lâzımdır. - Ölüler ) kadar iyi yerlere gömülmeğe Lâşe geydirildi, en güzel — zeynetleri zerine konulduğu gibi ihtiyacı olabild' | cek her şeyi de etrafında hazırlandı. aa reeren a verucse 6i | ı'ııa.ı..—.ıu.ımıfı..çı duvar örülürdü. Ekseriya bü gibi W zararlar umumi mezarlardır. Eğer tabil mağara bulunmazsa; * kayaları delerek veyahut büyük taş çalarını birbiri üzerine koyarak mezarlar yapılırdı. — İşte Dolmen len mezarlar bunlardır. Maden devri başlangıert (Devamı vert anşam SARAY Cömemasi ” Mevsimin iÜk köşat programında; Büyük ve dehakdı artist Duglas Fairbanks Eransızca - mükklemsli UÜNCTEN ARTİST'1n büyük ve alâke bahş ASRi ROBENSON Hircinde temayüz etmiş ve şddetle alkışlanmıştır. İilâveten; ZEVCEM Mümessilleri LAUREL ve HARDY Seanslar Fiyatlarda — tenzilâe dim ıdıyurı... Müşteri, hayretle bakıyordu. — Bu ne olacak, beyim? — Üç bin liralık bir çek veriyorum. — Canım, sizden evvel burada bu- İunan şef, muameleyi cebinden çıkar- dığı çek defteriyle yapmıyordu. Fikret, uyandı. Siz, bu bankanım müşterisi misiniz? — Öyle ya... Aksi takdirde bara . ya niçin gelmiş olurdum V?... — Poeki.. Bekir efendi olduğunuzu söylerim. — Evet... 49652 numaralı hesabın sahibiyim... Üç bin Hram var.. — Onu çekmok istedim: — * Fikret, tesadüfün — bu garabetine şaştı. Muameleyi yaptı. Bekir efendi, parasınt alıp gitti. Şimdi, zihnini kurcalıyan bir mu - ammayı halletmek istiyordu. Zile bas - — W Hademe, içeri girdi: — Oğlum, sana geçen gün bir mek- tup vermiştim. Alişan beye götürme- ni söylemiştim. İtimat ettüğim için, mektubu zarfa koymamıştım. Halbu- ki, bu mektubu Alııın beye tamam ©- * saât 3 - 5 - 8-9 da sıı te 50 Wü.s balkön 70 kuruştür — Götürdüm, efendim, — Fakat bir parçası kopmuş! — Kopmuş mu?... — Evet... Kölimenin bir kopmuş.. Bu yüzden tamamiyle Mçwl_—lw hamı satmamışlar.. Bu iş, nasıl oldt —Amıı,hqi-ü.”bı Bu işi ben yapmadım... — Kim yaptı ya?... —— Nuri bey yaptı. € |