Abdülhamit Gözd;leri Tarihi tefrika: 58 Kâzım Bey o gün Nuri Beyden hakikatı öğrendikten ve Padişaha bir teşekkür arizesi taktim ettik- ten sonra, akşama doğru Yıldız- | dan evine gitmişti. Kâzım Bey o gece Fatihte Ha- fızpaşa caddesindeki evinde aile- sile vedalaşarak, ertesi günü Pari- se firara hazırlanmıştı. Galata rıhtımındaki Fransız va- pur acentast onun zaten bir sene evel de firarına yardm edeceğini vadetmişti. Kâzım Bey sırmalı elbiselerini evde bıraktı.. Sivil giydi.. Ve ufak bir eşya çantasını akrabasından birile rıhtıma gönderdi. Kâzım Bey o gece saraydan tahliye edilir edilmez firara teşeb büs edişinin sebebi vardı: Kâzım | Bey eve geldiği zaman, akraba- sından bir komiser kendisine er- tesi sabah Marsilyaya hareket e- | li- decek bir Fransız vapurunun mana geldiğini söylemişti. Kâzım Bey daha fazla bekli- | yemezdi. Zehir hâdisesi onu tek- | rar zindana bhattâ bu sefer ölüme götürebilirdi. Gece, komiser Efendi sabaha kadar acentanın evile Fatih ara- sında mekik dokumuştu. Acentanın nihayet bu işe mu- vafakat cevabı verdiğini söyliyen komiser Cevdet Efendi mert ve bilhi Kâzım Beyi çok candan seven bir adamdı. Kâüâzım Bey sabahleyin erken- den kalktı.. Yalnız başma bir ara- Paya bindi. Cevdet Efendi onu rıhtımda bekliyecekti. Fransız bandıralı Mesajeri vapuru öğleden bir saat evvel rıhtımdan ayrılacaktı. Kâzım Bey karısına: — Hele bir canrmı kurtarayım.. İcabederse seni de oraya aldırı- rım. Diyordu. Maamafih Kâzım Bey memle- ketin istikbalinden emin olma- makla beraber, inkı yapmak istiyen Paris komitesinin nihayet bir iki sene içinde Türkiyede Meş- rutiyet ilân edeceğini tahmin edi- Yyordu. Kâzmmn Bey de o vakit diğer va- tanperverlerle beraber elbette İs- tanbula döncekti. Tefrika numarası : Aşk mı, Nâki Hattâ gelip giden müşterileri — bile; katırlamıyordu. Ondan bir sürü sualler sormuşlardı. O da mihaniki bir surette cevaplar vermişti. Amma: “— Ben ne dedin? Onlar ne dedi.,, Diye kendisine sorsalardı, hiç bir şey hatırlamıyacaktı. Yalnız hatırasını bir köşe sine garip telefon muhaberesi takılmıştı: Direktörün yanından inip te, masa- sının — başında — Türkâna — mektup yazmağa çalışırken, onu telefon başına çağırmışlardı. Meş'um borsa muamele- lerini birlikte yapıp ta battığı, felâket- lere uğradığı, Alişan Bey kendisine şöy- le soruyordu: — E... Beyim... — Ne esi... — Şimdi ne yapacağız? ae Hiç.. — Demek ki duracağız, bekliyeceğiz.. — Öyle ya... — Ne zamana kadar?, ı 4 | siz gelmemişti ya!.. | sılı bütün istirahati acente tarafm | acenteye uğruyor ve Kâzım Beye 70 Servet mi? (Vâ - Nü) | demiyeceğim. Siz de benim kadar mali- HABER — Akşam Postası Yazan: Ishak Ferdi Komiser Cevdet Efendi çok te- lâşlıydı.. Kâzım Beyi görünce: — Aman Beyim, dedi, sen bu- ralarda dolaşma! Acente idareha nesinin izbe bir köşesinde otur. (Kara mikrop) buralarda dolaşı- yor. Kâzım Beyin canı sıkılmıştı. Acaba (Kara mikrop) Kâzmım Beyin firar edeceğini haber mi | almıştı? | (Kara Mikrop) İttihatçıların | Fehim Paşaya verdikleri bir isim- di. ğ Fehim Paşa böyle — sabahleyin erkenden Galata rıhtmına sebep - Kâzım Bey acentenin delâleti- le idarehanenin karanlık bir oda- sına çekilmişti. Vapur acentesi, o- nu, gemi demir almadan biraz ev- vel vapura çıkaracaktı. Vapurda- ki kamarası, yatağı, yiyeceği.. Ha- | dan temin edilmişti. | Kâzım Bey iltica ettiği bu. ka- | ranlık odada ecel teri döküyordu. | Ya Fehim Paşa vapur kalkın- cıya kadar rrhtimda dolaşırsa?.. Koömiser Cevdet Efendi sık sık (Kara Mikrop) un hâlâ rıhtımda dolaştığını söylüyordu. Artık Fehim Paşanın rıhtımda birini beklediği belliydi, Vapurun hareketine bir saat kadar kısa bir zaman kalmıştı. Komiser Cevdet Efendi de Kâ- zim Bey Kâdâr sabırsızlanıyordu. | Cevdet Efendi zeki, entrikacı ve tecrübeli bir zabıta memuruy- du. Fehim Paşayı rıhtımdan sav- | mak için bir çare düşünmüştü. Komiser Cevdet Efendi, Nec- detle Saadetin Fehim Paşa tara- fından şiddetle takip edildiğini bi liyordu. Kendi kendine: — Paşanın yanma gidip onları bu saatte Beyoğlu caddesinden Şişliye doğru gittiklerini görenler vardır, diyelim. Diyordu. Cevdet Efendi bu su- retle Fehim Paşayı rıhtımdan u - zaklaştıracağından emindi... Bu fikrini Kâzım Beye söylemeğe lü- zum görmeden, paşayı önledi: — Affedersiniz, paşam! dedi. Şimdi sözüne itimat edilir biri Sa- — Mahşer gününe kadar.... — Allah, Allah.... — Ne olacaktı, ne tavsiye edersiniz Yü — Vallahi tayin edemem, zira bor- sa muameleleri belli olmuyor... Şimdiye kadar ne tasarladıksa aksi çıktı... Onun için de bundan sonra şunu sat, şuna al, yecisiniz. İşinize nasıl geliyorsa — öyle yapın.. Birakalım olduğu gibi dursun.. — Dursun!.. Telefonu hızla ve hiddetle kapattı... Dişleri arasından şöyle mırıldandı: * Bir daha mt... — bir daha seninle müameleye girişmek mi?. Töbeler ol- sun... Evimi yıktın, ocağıma intir diktin borsa muamelesi yapmıyacağım... me gerek benim Kanada orman aksiyon- ları.... Madem ki borcum ödendi, Alişan | Büyükada Güzin Hanm, 23 — Fatih | 30 — Kadıköy | toprak 21 Hüseyin B. 34 — Cibali 19 Çocuk Sahifesi bilmecesinde he- diye kazananların listesi 23 Ağustos 1934 tarihli — resimli bulmacamızda Fatihte Hüsrev Kemal Bey 1 inci, İs. Ziraat bankası memur- larından Adalet Hanım 2 inci hediye- | mizi kazanmışlardır. Kakao kazananlar 2 — Tophane — 131 Ahmet Bey, | 3 — Pangaltı —10 Güzin — Hanım. 4 — Hürriyet caddesi Atiye Hanım. | 5 — Harbiye 23 Mehmet B. 6 — Har- | biye 10 Saide H. 7 — Fatih 7 Riza B. mahdumu Necdet, —8 — 13 üçüncü | mektep Fikret B. 9 — Beylerbeyi 212 Sadet Hanım. 10 — Balatta — Halim | Bey. 11 — Ortaköy 29 Sadettin Bey. | 12 — Erzurum hanı ikinci kat Jünyan. | 13 — 13 üncü ilk mektep 44 Faha - met H. 14 — Vefa lisesi 1098 Mithat | Bey. 15 — Kız orta mektepten 510 | Memduha 16 — Hamalbaşı — 3 Zafer apartıman, 17 — İst. 44 üncü mek- tep Fikret Çetin Bey. 18 — Bakırköy | Osman Şemsi Bey. 19 — Pangaltı Li- | ta apartıman Bedriye Hanım. 20 — Pangaltı 5 Maide Hanım. Cikolata kazananlar 21 — Harbiye 10 Naci Bey. 22 — Haszan Bey aparlıman Ali Bey, 24 — Galata 17 Ester H. 25 — Pangaltı 10 Magda Hanım. 26.— — Maltepe 2738 Nurettin Bey. 27 — Emel Hüs- nü H. 28 — Kadıköy — Yeldeğirmeni Emin B. 29 —. Kartal 12 Nuri Bey. 33 Fatma — Hanım. 31 — Kadıköy S1 Ahmet B. 32.— Beşiktaş 130 Dogan B. 33 — Kınl - Todor B. 38 — Vefa 5 Perihan H. 36 — Pangaltı 5 Belkıs H. 37 — Ak- saray 58 Şükran H. 38 — Davutpaşa 477 Muzaffer B. 39 — Beyoğlu Nüz- het İbrahim Bey. 40 — Beyoğlu 46 Leylâ Hanım. şemmmım TAKSİM BELEDİYE BAHÇESİ vrgum-ccerre —TW vU CaZ saat 17 de ve gece saat 22 de gayet zengin ğ ; 38 SEZULU UNUK KTT RA KA UNN | Varyete Programı | adetle Necdetin Beyoğlu cadde- sinde dolaştıklarını haber verdi. Burada vazifeten bulunmamış ol- saydım, derhal Beyoğluna geçe- rek peşlerini takip edecektim. Fehim Paşa gözlerini açtı: — Bana onların bugün firar e- deceklerini söylediler. Halbuki | şimdiye kadar gelen giden olma - | dı. Demek ki Beyoğlunda dolaşı - | yorlar ha?... O halde sen buradan | ayrılma.. Ben şimdi Beyoğluna | gidiyorum. (Devamı var) | retle ağaç dikil — 53 Nakal Peyzajlandırılmış bahçoler: — Bu | bahçelerin kayme'ni yetiştirilen çi » | çeklerin kaymetinden ziyade intiza « ma tabidir. Eğer park güzel ve nebatlar İyi tevzi — - “imiş olursa harikulâde manzaralar elde edilebilir. çizilmiş Binnenaleyh plân ihtimamla çizilmeli ve ilk mesaiye son derece ehemmiyet verilmelidir. Umumi kaide bir yeşillik | | zeminini teşkil etmek için nebatın et- rafma daima yeşil kalan nebatları kü- melendirmek ve kışın yeşil " kalmıyan nebatları daha uzaklara dikmektir. Bu suretle göre göre bıktıracak bir yek- | neksaklığın da önüne geçilmiş olur. Cazip effeler elde etmek için ara- zinin bütün arsalarından istifade olu- nur. Çukur yollar, hendekler, — daği köprüler, kalez şeklinde — kayalar bu kayaların aralarında dahili “ve harici fujerle bezenmiş bir mağara ister. Mü- rasip bir cihette bir göllük bulunma - lıdır. Çiçek öbekleri için beyzi'veya he lezoni şekil mürcccehtir. Pratik şekil tarhlar her zaman makbuldür. Dikile- cek nebatlar fena nevilerden dikkatle seçilmelidir. | Böyle bir bahçe tesisi için kullanı- ı lacak araziyi tamamen bilmek lâzım - dr. | Bunun için bahçenin tam bir plânt alınmalı, bu plâna arazideki bütün arı. | zalar, mevcut tesviye edilecek cihetler| işaret edilmelidir. Sonra oturulacak o- lan binadan umumi görünüşü malikâne'| nin muhtelif cihetlerinden elde edilecek güzel manzaraların nasıl elde edileceği tespit olunmalıdır. En mühim bir notc.| tada bahçenin su tevziatının muntazam olmasıdır. Filhakika bu nokta bahçe- nin manzarası ile alâkadar değilse de| çiçek ve sairenin — yetiştirilmesi için hayatidir. Binaenaleyh umümi plânı mesi için lâzım gelen tedabir ldır. | MEYVA ve SEBZE BAHÇELE-| Rİ — Meyva ağaçları dikilecek alınma. | olan | arazide takriben yarı yarıya kum vekil bulunmalıdır. İri çekirdekleri meyva- lar için bir miktar da gireç — lâzımdır. Meyva bahçesi yüksekte olmalı. Fakat arazisi çok meyilli olmamalıdır. Eğer meyva bahçesinin masulü satılmak arzu ediliyorsa bahçe bir şimendifer istas - yonuna yakın olmalıdır ki mahsul ko - layca nakledilebilsin. Her şeyden evvel zemin iyiden iyiye kazılmalı, kariltırılmalı, — islâh edilerek| €en uzun köklü ağacın köklerinin yetişe-| miyeceği kadar bir derinlikte gübrelen melidir. Bu derinlik — 0,60 metre ilâ| 1,20 metredir. Bahçenin kazılıp top - rağının ıslah edilmesi dikim zamanından bir müddet evvel yapılmalıdır. Bu su - zaman zemin tama -| men sıkışmış olur. T7 Eylül 1934 Pratik Hayat Bilgisi ve tercüme hakkı mahfuzdur Yazan: . Gayur Kuru toprağı islâh için kil ilâve *" dilmelidir. Toprağı gübrelemek — (l gerek âdi gübre, gerek kimyevi gübf kullanılır. Toprak ve gübreden matlüp sure! karışmdsı için arazinin kazılma ve kâ rıştırılma zamanından istifade — cdili Böylece esas bir gübreleme temin miş olur. Ve bundan uzun müddet V| tifade edilir. Maamafih her sene © ne nebatatın aldığı kadar gübre miktif gene tekrar ilâve olunur. Ağaçların cinsine göre arazide İâ' zım olan gübre miktarı takriben şudef'| onda bi i: İlk karıştırmada mikiP nisbetinde gübre, beher metre na 15 sene için 925 gram sönmemiş W reç veya karbunat. Her ön senede yüzde ön beş nisbetinde fosforiyetltf 360 gram, her dört senede — bir 31 gram yüzde elli nisbetinde potas, kİ” vür veya sulfat.. Kiraz: Beher metre mikâba ilk #f nede yüzde on nisbetinde gübre; her * beş senede (525) gram sönmemiş kâi veya karboniyet; her on senede bir gram yüzde on beş nisbetinde hamif fosfor; her dört senede bir (320) yüzde elli nisbetinde potas, klorür vet' sülfat. Şeftali: Beher metre mikâba ilk # nede yüzde on nitbetinde gübre; her © beş senede (500) gram sönmemiş kirti veya karbonat; her on senede bir (450 gram yüzde on beş nisbetinde fosforiyel her dört senede bir (264) gram yüzü elli nisbetinde potas, klorür veya # fat, Armut: Beher metre mikâba ilk #f nede yüzde on nisbetinde gühre, — htf ©n beş senede (650) gram kireç veya karbonat, her on (430) gram yüzde on beş h Çanferiyetr ber dürE veyedeyi Elma: Beher metre mikâba ilk se8f” de yüzde on nisbetinde gübre, her ©? beş senede (950) gram sönmemiş kirtf veya karbonat; her on senede, (“',’ gram fosforiyet, — her dört senede b (116) gram potas, klorür veya sülfat “Nisbetler daima yükarıda göstef” len surettedir.” Erik; beher metre mikâba ilk se* nede yüzde oh gübre; her on beş #” nede bir 1,500 kilo sönmemiş kiref veya karbonat, — her on senede — bif «470” gram fosforityet; ve her döft senede bir “104” potas, klorür — vey? solfatı; Asma: Beher metre mikâaba ilk #f nede yüzde on nisbetinde gübre: H& on beş senede “3750” gram kireç veyf karbonat; her on senede “210” graff fosforiyet; — ber dört senede *I gram potas klorür ve solfat.. aha bitmedi” için yol parasını kendim — göndecirim... Derhal ona bir telgraf çekmeliyim... Ba- bandan para almağa ihtiyaç kalmadı de- meliyim, böylelikle izzeti nefsinm de vi. kaye edilir... Cemal beyin muavenetine ihtiyacım olmadığını gösteririm... Tür- kân nezdinde kırılan itibarım düzelir... Şimdilik istediğim yalnız bundan ibaret. Fakat... Şu Bekir efendi kimse, benden parayı geri isterse, işte 6 zaman bütün tasavvurlarım suya düşer, mahvolurum, izzeti nefsim başta olmak üzere hiç bir mevcudiyetim kalmaz....nı Hâlâ Bekir efendinin parayı geri temesinden korkmakla beraber, banka- dan çıkınca doğru telgrafhaneye gitti ve İlhami beyin adresine şöyle bir telgraf çekti: ihtiyaç kalmadı... Buraca tedarik edildi. Ne zaman avdeti münasip görürse bil- dirsin... Yol için para göndereyim...., Fikret Eve dönd.ü. Evvelâ yalnızlıktan do- mı düzeltirim.. Türkânın geri gelmesi *Türkân İstanbula geliyor.... Paraya| layı son derece sıkılacağını sanıyordu... Halbuki, Türkânm gitmiş alması onu, yuvası içinde vahim bir — boşlukla beydeki beş yüz Hirayı alınca yaşayışı - karşılaştırmadı. Bilâkis odadan odaya,| rahat nefes « Oh, bi nin başının dinç olması ne hoş şeymiş.. Bunu, kendi kendine itiraf — etmemekl. beraber ,vazih surette — hissediyordi Virvırdan, afur tafurdan kurtulmüuştu.. Maamafih, içinde bir kurt vardı: “— Bekir Efendi... Bekir Efendi..., Ve ikinci bir kurt: “Türkân İzmire dönünce, bu mütevazi hayatını gene alt üst edecekti... Beş yüz lira, bin lira eri- yecek... Yeniden borçlanmak zaruretleri hasıl olacaktı.,, Yemekten sonra yatağına yattı. Fa- kat bu iki endişer'n tesiriyle sabaha ka- dar gayri muntazam uyudu... Ertesi gün mutat zamanında kaya gitti. İşlerini yaptı... Fikretin dimağı gene Bekir Efendi ile meşğulken ve “Acaba parayı geri diye korkarken, — telefon ban- ister mi çalındı. Memurlardan biri: — Efendim.. Sizi — Kimmiş. — Alişan Bey. Fikret: “ — Allah allah.. gene mi 07.. Ne münasebet, canım.. Dün söyledik ya.. İstemem... — Artık borsa muamelesi yapmıyacağım.. Kendisine kaç kere iyorlari.. Aksi bir sesle telefonda sordu? — Gene dünkü suali — soracağıt” “Dursun mu?” — Dursua mu ne demak... Elbeti” dursun... ; — Peki, ne kadar bekliyeceğit Karışmam; azizim... Bu fırsat bir 4” ha ele geçmez... — Geçmezse geçmesin... — Hayret ediyotum.. Sizin yeri ” nizde başkası olsga dünyada beklemti” di.. Âdota küçük bir servet ele £ miş sayılırsınız... Tekmeliyorsunu”” Sonra, taliiniz tersine dönerse, İ mam... Son pişmarilık para etmez— Fikret: p « a Bullarif delirdi miz.” Öf sordu. Yüksek sesle: K — İstemez... İstemez!.. Ben, tali himin bana ne zaman yar olacağıt' lirim... Herşeyi ancak acı tecrübsl? rimle öğrendim... Artık sizin naf tınıza ihtiyacım yok... Hem, azizif' * sizdeki beş yüz Hirayı bana gön bakalım.... — Baş üstüne... (Devari v)