Başvekil Pâşanın seyahatleri bir haf- ta geriye bırakıldı KUPON 242 31-8-1934 — Yazan: Kadir Can Geçen kısmın hülâsası çki ile geçmiş bir geceden bahleyin biraz daha uyu- yordum. Arkadaşım Ayı Nuri, yeni bir eğlenceden bahset- | ti. Zorla gittim. Sarı saçlı şişm:ır.î bir kadının oyunu görülecekti. Fakat duramadım; karım Zeh- ranın, evde yalnız olduğunu dü - ünüyordum ; geriye döndüm, İçeri girdiğim zaman onda hiç bir vakit görmediğim bir hareket- karşılaşmıştım? Bana karşı çok haşin davranıyordu; fakat bu ne | kadar sürebilirdi? Demek için hazırlandım. — Gördün mü? Nasıl.... Derdemez, birden duraladım Ağzım açık kaldı, gözlerim hay - | retle büyüdü, kollarım — aşağıya | sarktı. Zira karşımda polisle ma- hallenin muhtarı vardı. Korkunç bir şüphe kafamı çen- gelledi: — Zehraya bir şey mi Sahi ne oldu? Diye kekeledim. Polis sordu: — Gece, Ayı Nuri ile bir eğler tiye gitmişsiniz! oldu? — Nuriyi vurmuşlar; bu sabah | öldü. Hasan da yaralı.. Hüküme- | te kadar buyurun, müddeiumumi | bey çağırıyor. — Kim vurmuş Nuriyi? Nasıl o- 'ur? Bunda yanlışlık var! Onu e- vine kadar ben kendim götürdüm, kapısının önünde ayrıldım. | Polis cevap verdi: — Bunları hükümete söylersi - niz efendim, bizi bekliyorlar.. Zavallı Nuri! Dev gibi, temiz yürekli, güzel delikanlı.. Onu vur- dular ha! Çabucak giyindim ve yola çık- tık. Yolda bu sefer mahalle muh- tarına sordum: — Kim vurmuş? — Koca Velinin Hasan!.. — Hasan Ha! İzmirli kadını ge- tiren ve bize kulesinde eğlenti ve- ren Hasan... Hükümete varıncıya kadar be- nim anlıyabildiğim şuydu: Nuri, benden ayrıldıktan sonra evinden çıkmış, yeniden kadın oy- natılan yere gitmiş, orada Hasana meydan okumuş ve karıyı elinden alıp kaçırmak istemiş. Efelik bu.. Aralarında kavga kopmuş. Ortalık karışmış, Nuri Hasanı yaralamış, sonra da Hasan, Nuriyi karnından vurmuş. Mademki Hasan bu işi yapacak- tı, niçin benimle beraber oradan çıktı? Tabancası yanındaydı, ikin- ci defa döndüğü zaman da üstün- de tabancasından başka silâh yok- muş, Demek ki ilk zamanlarda kendi ni tutmuştu. Fakat sonraları kız- dıkça kızmış, bu işi yapmıştı. Da- ha doğrusu eğlentiye onun tara - fından çağrıldığım için bana za - rar gelmesin diye evvelâ benim eve dönmemi beklemişti. Bildiklerimi söyledim. Hiç bir kabahatim olmadığı için salıver - diler, Fakat Nurinin ölümü gitgi- de daha çok içime işledi. O daki- kada bir daha böyle yerlere git - memeğe karar verdim. Fazla ola - Melek ve Şeytan |ir:-asiyle bir mektup aldım. Bu No. 5 rak Zehrayı da darıltmıştım. — Artık Zehra gelmiştir! Diye eve döndüm. Fakat kapı- yı gene kendi anahtarımla açmak lâzım geldi. Ayni günde çok iyi bir dostu ve | karımı kaybemtiş bulunuyordum.. Bunlardan bana dokunan Nurinin ölümü oldu. Zira onun dostluğu tam bir dostluktu. Fakat Zehranın karılığı?.. Hemen hemen bir sı- fırdı. O, mutfakla çamaşır, dikiş- | le süpürge arasında mekik dok” yan silik bir hizmetçiden — başka bir şey olamamıştı. On gün sonra İzmirden Hatice Zehranın ablası idi. . Hayatımda | büyük bir rol oynamış, bana ilk | aşkı o tanıtmıştı. İçimde hâlâ o- | nun hasretini buluyordum. Kâğıt | ve onun yazıları, ellerimle beraber | kalbimi de ısıtıyordu. Halbuki ©o bana bir yabancı gibi yazıyor, | kardeşinin boş kâğıdını istiyordu. Hem de şunları ilâve ediyordu: — Boş kâğıdı bahse değen bir şey değil. Kardeşim, bundan son- ra kırk nikâhı olsa gene sizin ka- rınız olamaz. Şimdiye kadar çek- tiği yeter! Artık biraz da dünya görsün, yaşamanın — ne olduğunu anlasın! Zavallı çocuk, henüz on sekiz yaşında olduğu halde otu - zunda görünüyor. Zaten onu bo- şamanız sizin için de hayırlıdır.. Hiç olmazsa karısının ne yaptığın- dan, nasıl yaşadığından habersiz kocalara benzemezsiniz... Üç gün düşündüm, cevap ver- memek istedim. Fakat Haticenin nasıl bir kadın olduğunu biliyor- dum. Zehranın orada ne olacağı belliydi.. Ablası gibi kucaktan ku- cağa dolaşan, zengin adamların kapatması olarak yaşıyan bir ka- dın haline girecekti. Acaba bu - nu yapabilecek miydi? Kabil de- gil... Hiç ummuyorum. O ablası- na hiç benzemiyordu. Keşki abla- ar gibi olsaydı!... Şimdi arkasın - danr gider yalvarır, yakarır geri getirirdim. Halbuki onu hem kıskanıyor - dum, hem de dönüp gelmesinden korkuyordum. Çoculuğumu, o « nunla nasıl evlendiğimi hatırla - dım. E«ki günler bir sinema şeri - di halinde gözlerimin — önünden geçtir ... Gitmişti; fakat hiç şüphesiz gene gelecekti. Belki şimdi. Belki bir saat, belki bir gün sonra!.. İyi; hoşuma gidiyordu. İşte ka- dın dediğin biraz da böyle olma- h.. Neydi o sığıntı gibi, gölge gibi, eğreti halleri?.. Yüzümü yıkadım, bahçe kapı- sını açtım, bol güneş, hafif bir rüz gâr, çiçek ve yaprak kokuları, kuş cıvıltıları arasında hayat sahiden güzeldi. ... Kapı sert sert çalındı. Zehranın vuruşuna hiç benezmiyordu. Fakat ondan başka kim olabilirdi. Za- vallıyı bayağı özlemiştim. Meğer seviyormuşum! Ne tuhaf, o zama- na kadar bana hiç böyle bir his vermemişti. (Devamı var) Meğerse bu gelen askerler, I n a: dost değil, düşmanmış... Biçare firariye yaylım ateşi açtılar. (Yazısı hikâye sütunumuzdadır) Beyoğlu tütüncüle-|Kahvehaneler er-| Memurlar, esnafi ri çok şikâyetçi Beyoğlu İstanbulun hiç bir sem- tine uymaz: Tütüncüleri yevmiye dört kuruş alış veriş yaparlarsa muhakkak ki bunun bir kuruşu gündüz üç kuruşu gecedir. Dört kuruş ile ipin iki ucunu denk geti- remezken satışımız bir kuruşa iner se varın kıyas edin. Dükkânların erken kapanmasi- le gündüz satışımız hiç artmamış- tır, Zira ruhsatı mahsus ile bir çok dükkânlar Cuma günü ve haftanın her günü açıktır. Böyle tezkeresi olan sucular geç vakte kadar ka - panmaz. Seyyar tütüncüler açık ve açık rakr satan yerlerdeki tütün - cüler açıktır. Yalnız bizler kapalı. Bu hal karşısında herkes istediği- ni bulabilmekte, biz - zavallılarsa beyhude dükkân kirası vermekte - yiz. Binaenaleyh dükkânlarımıza yaptırdığımız camekân ve saire ve yüzlerce lira kıymetinde ve hariçte hiç bir işe yaramaz eşyamız olma- sa dükkânları kapamakta hiç te - reddüt etmiyeceğiz. Belki ilerde işler düzelir diye oturarak elimiz - deki ufacık sermayeyi yiyerek mah volmaklığımız için de bir kaba - hatimiz yoktur. Cümhuriyet sayesinde herkes hayatının kıymetini — anlamıştır. Karnını doyurabilen bir esnaf kar nı doyunca istirahatini kendi dü - şünür. Dükkânımı kapar ve istira - hatine bakar. Bu şekil karşısında sinemalar paydosuna kadar dük - kânlarımız açık kalmazsa bizlere felâh yoktur, mahvımız muhakkak tır efendim. Beyoğlu İstiklâl caddesi No. 22 Tütüncü Salâhattin Bir kadın aranıyor Kalabalıksız bir aile nezdinde ev işlerinde çalıştırılmak üzere bir kadına ihtiyaç vardır. Şeraiti anlamak üzere Akşam gazetesi çinkografi şubesinde Fu- at Beye müracaat, ken kapanmaktan kâr etmemişler! Dükkânların erken kapanması ; bütün esnafın zararını mucip oldu | ğu hılde_ bundan yalnız istifade edenlerin kahvehaneler — olduğu hakkında bir mütaleanızı — oku- dum. Halbuki bundan kahvehane- | ler de zarar görmektedir. Zira dükkânların erken kapan- ma şaatleri muayyen olduğundan her esnaf dükkânını kapar, kapa- maz, derhal evinde kendisine in - tizar eden ailesinin yanına koş- maktadır. Kendilerini bekliyenler de dükkânların ne zaman kapan - dığını bildikleri için, biraz geç kal manın eskiden olduğu gibi sudan bir mazeretle “Bugün fazla iş var- dı!,, diye bastırılamıyacağı ma- lâmdur. Binaenaleyh dükkânların kapanma saatinden sonra kahve - haneler de en esaslı müşterilerini zarara sokmamalı Aksaray Dâ* vut paşa caddı * 246 — numaradü aşçı Fazlı usta: Her gün İf belediye memu* ru gelir. “Yemek leri tozdan mW” hafaza için — bif SEYEN * camekân yap'* Ahçı Fazlı usta der, — Yaparım: *“Camekân caddeye karşı olmıya ” cak,, diye ikinci bir itiraz... Get! alırım... Bu defa da musluğa — y#” kın olduğunu söylerler. Hulâs4 dükkânda bana mekik dokut * maktadırlar. y Bir camekân yaptırılmasının ** oradan, oraya kaldırılmasının nt” ye mal olacağını memur beyleri? takdir etmesi; ilk emri vazıh — V* etraflı vermeleri lâzım * değil mi * dir? Bir çok müşterilerim açık tW7 luk istemektedir. Bana sü tuzluk âdet etmemi emnltı'l:r.l'[J kaybetmiş vaziyete düşmektedir. Bunun için kahvchanelerin en son müşterileri de nihayet saat ona ka dar oturmaktadır. Binaenaleyh kahvelerin de nihayet sant 11 de kapanmaları çok muvafık olacak. Bu suretle umumi olan istirahattan onlar da istifade etmiş olacaklar - dır. Sirkecide Viyana kahvesi sahibi SÜLEYMAN Kadıköy kupası | Kadıköy Hasan Paşa Gençler Birliği tarafından tertip edilen (Kadıköy) kupası — turnuvasına 25 — 8 — 34tarihli Haber ve Sporpostasındaki davetimize ica- bet edenlere ve turnuvalara dahil olmak istiyen klüplerin Fikstürün tanzimi için 2 — 9 — 34 Pazar günü saat 15 ten 18 e kadar müra caatlarını Birliğimize gönderme - leri rica olunur. buki bakkalarda tuz açıktır. Mik* rop yalnız bizim dükkânda mı? Ortaköy Şifa Yurdu Sahip ve müdürü Dr. AHMET ASIM İstanbulun en güzel, en temiz ve en ucuz hususi hastanesidi” Yatak fiyatları: 2 ıirıdın" tibaren. Doğum ve hertürlü kadıf ve erkek ameliyatları: 10 |ıı.0İ ikametle beraber 40 lira.,, Telefon 49991 Dr. Hafız Cemal Dahili hastalıklar — “tehassıff Cuma ve pazardan başka gü Eleden sonra saat 2) de & ya kadaf Istanbulda Divanyolunda (118) #” maralı bususi kabinesinde — hastalarıf, kabul eder. Muayenehane ve ev * fonu: 22298, Yazlık ikametgâh telefonu Kı'"d 38 — Beylerbeyi 48.. x“c3v — e x Ö MA d L e' m'u ö —e <A e »e İ y v uw