17 Ağustos 1934 Tarihli Haber Gazetesi Sayfa 6

17 Ağustos 1934 tarihli Haber Gazetesi Sayfa 6
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Her Rober Dupon, Madam Janet Beker'e; — Matmazel Moliyeden bir haber var mı? diye sordu. — Hayır yok.. Zavallı kızın ha- yatı tehlikede demişlerdi, Ben de merak içindeyim.. Ne olduysa Mösyö Moliyeye oldu, Hem can- bazhane, hem kızmdan olmak.. Doğrusu dayanılır şey değil, Süleyman başını salladı, ve; —Doğru, dedi. Ne olduysa Mös yö Moliyeye aoldu. Bu sırada, içeriye bitkin bir va- ziyette Mösyö Moliye girmişti. Doğru Süleymanm yanma geldi. Yanmdaki boş yere çöktü.Ellerile, ellerini yakaladı ve: — Üzülme, Süleyman, dedi. Felâket hepinizden ziyade benim başıma çöktü. Hem kızdan, hem canbazhaneden oldum. Orada hazır bulunanlar şaşkın | bir halde durakladılar. Kimse ağ- zınr açamıyordu. Nihayet Süley- man: — Kızcağızı kurtaramadık mı? —Hayır Süleyman, daha ölmüş değil, ben karakolda iken ağır ha- berini getirdiler. y — Ümidi kesmemeli.. — Kendimizi aldatacak deği- liz ya.. Zavallr kızım bir kaç saate İıdır gözlerini dünyaya yummuş buluııacak İşte bir delinin yap- & tıklarta v v # Süleyman gene teessüre knpıl- mıştr. Moliye bunu çok çabuk an- bkadı: — Sen üzülme Süleyman, de- di, Bu adamım kasti sana değil, bana idi.. Sebebini uâylemege lü- zum görmüyorum. Gerçi seni de kıskanmıyor de- ğildi. Fakat daha çok düşmanlığı- nt bende tecrübe etti. Muradmma da erdi. İşte artık ortada ne — kı- zım, ne de canbazhanem var, Böy- le söylemekte haklıyım; — kızım yaşasa bile ömrünün sonuna — ka- dar kötürüm kalacak. Moliyenin bu sözlerinden anla- şılan şey, açıkça — söylememesine rağmen gayet sarihti. Rumiö kırk beş yaşma ve gece gündüz sarhoş olmasına bakma- dan Moliyeden daha on sekiz ya- şınr doldurmıyan kızmı - istemiş, canbazhaneye ortak olmak sevda- sına kapılmıştı. Moliyenin bunu kabul etmeme- si işte bu felâketin doğmasma se- sebep olmuştu. Rober Dupon Ernest Moliyeyi teselliden sonra: — Şimdi ne yapmak fikrindesi- niz Moliye, diye sordu, — Şurası muhakkak ki can- bazhaneyi eski haline getirebil- mek benim için, hele bu yaştan sonra imkânsız.. Hepinizi ayrı ayrı sevmekle beraber içinizde en çok itimat et- tiğim Süleymandır, Bunu gene he piniz bilirsiniz. O ne yapmak is- terse öyle yıpıın Cü SÜLEYMANIN KARARI Gece olmuştu. Abbasiye mey- danıma derin Bir sessizlik çökmüş- #Wi, Daha dün, canbazhaneye akın akm gelen halkın gürültüsü yerine &.. / - —Z çe * :ırçası ayn gir lls.._;x...d.ı . ıcıskınçlık kuvvet, aşk ve seyahat romanı ASLANLI HÜKÜMDAR SÜLEYMANIN OĞLU $f ualunacık maccra, Tefrika No. 7 77 nünde korkar gibi konuşanlara çok acı ve tuhaf bir his veriyordu. Konuşanlardan biri ötekine: — Acaba, dedi, Süleyman ka- rarını verdi mi? — Bilmiyorum. Fakat zannetmem, — Bu felâketi nasıl önliyebile- ceğini merak ediyorum. — Artık önlenecek tarafı kal- dı mı ya!.. — Doğru.. Biraz sonra: — Acaba Moliyenin kızı nasıl? diye sordu. — Fena diyorlar. Ölüm tehli- kesini atlatmış ama, sakat kalaca- ğı muhakkak.. — Yazık.. Rumiö hakikaten çıl- dırmış mı? — Bilmem.. — Ben akıllı bir adam bunu yapmaz diye düşündüm, Fakat, herşeyden evvel Yavuzun talisizli- ğine acıyorum... Sen ne dersin?.. — Sahaya ilk çıkacağı günde böyle bir hâdise olmaşına hakika- ten acınır, " — Zavallı çocuk. Demin gör- düm, Küçücük yaşma rağmen fe- lâketi büyük bir adam gibi tâ için- de hissediyordu, Aslanları için na- daha İki gözü, iki çeşme.. Mütema- diyen ağlıyor ve döğünüyor. — Zavallı çocuk.. Ben felâket- ten sonra daha kendisini görme- dim. Haydi gidelim,, Hem onu, hem Süleymanı görür, konuşuruz. — Gidelim.. İki arkadaş ayak seslerinden ürker gibi yavaş adımlarla beş on metre ötedeki Süleymanla Yavu - zun bulunduğu çadıra ilerlediler.. Süleymanla Yavuzu görmeye giden bu iki arkadaştan biri Mo- ris, öteki, isminden ziyade Her- gül adıyle tanılan Alfretti. Hergül, cambazhanede kuvvet tecrübeleri yapar, Moriş de nişan atardı. Bunların her ikisi de Sü- leymanı tapacak derecede sever- Jer, Yavuzu kendi çocukları gibi benimserlerdi. Çadırdan içeriye girdikleri za- n.an Şüleymanla oğlu Yavuz ve Muradı yalnız bulmadılar. Blanş Allarti Yavuzu tesliye ile meşgul, Süleymanla Murat de baş başa vermiş konuşuyorlardı. Süleyman, Hergülle Morisin kendilerini ziyarete geldiğini gö- rünce avafa kalktı. — Hayrola.. Yeni bir haber mi var?.. Hergül: —- Haber sizde Süleyman, diye cevap verdi. Ben daha çok Yavu- zu, sonra da seni görmeye gel- dim, — Büyük dostun Yavuzu mu?. — Ona ne şüphe.. Hergül, kendi yanında bir | nokta gibi kalan Yavuza, ekseri- ya büyük dostum, diye hitap eder- di. Süleymanın elini sıktıktan son- ra, Yavuza yaklaştı: — Nasılsın bakalım?. sordu. diye sıl ağladığını tasavvur edemez- | — — Yaoo.. Bak.. Benimle konuş- | mazsan iş sarpa sarar.. Şimdi as- lanların da kalmadı ki beni kor- kutasın.. Anlıyorsun ya.. Hergül, bu sözü düşünmeden söylemişti. — Aslanların da kalmadı ki.. Sözü Yavuzu beyninden sars- mıştı. Hele yangından sonra, baba- siyle vahşt hayvanlar vapyonunu dolaştıktıkları zaman — gördüğü manzarayı hiç unutamıyordu, ÂAs- lanlarından birçoğunun ıstırap i- çinde can verdiklerini anlamak müşkül değildi. Bazısı tamamiyle kül olmuş birkaç tanesi de yarı yanmış, yarı yanmamış bir halde ölmüşlerdi. Yalnız birçok araştır- malarına rağmen “Baora,, nm ne (Devamı var) dılar., « ölüşüne, ne de bir izine raslryama- | - inhisar ça Benzinli çakmak Fitilli çakmak 2 — Toptan alan esnafa 0/0 6 (yüzde altı) iskonto terkolunur. 3 — şirketimizin İngiltere'de “DUNHILL,, fab- © rikasına ısmarladığı hususi şekildeki çak- | maklar Eylül sonlarına doğru gelerek satışa çıkarılacaktır. (Baş taratı 5 ınci sayıfada) Çocuk sesleri — haykırmaktay- dı: — Bernard baba! Bernard ba- ba! Bataklıkta. gitgide bir ses, aksiseda gibi: — Bernard Baba! Fakat, diğer çocuklar, kaçıştı. Sesler dindi. Bu süküt, ihtiyarı korkuttu. Ça- lılar arkasından çıktı. Sisler için- de, eller ilerde, gözlerinde haina- ne bir ışık, yürüdü,. Şimdi artık, suyun yanına gel- msişti. Tam satıhta bir kumaş gör- dü. Elini uzatıp aldı. Bir çocuk beresiydi, - Altından saçlar çıkmıştı. Titriyerek, bunla- rı çekti ve gördüğü manzara kar- şısında inledi: hafifliyen — Felicien! Lâkin, kalbindeki — merhamet hissi, son damlasma kadar tüken- mişti. Göz yaşlarının zerresi kal- mamıştır. Ağlamadı. Müteessir de olmadı. Cesedi çekip çıkardı. Sahile bı- raktı. Aheste adımlarla yürümeğe başladı. Bu sırada, köylüler de mahut çocuklar da, koşa koşa ge- liyordu. Sadece: — Boğulmuş.. - dedi ve yoluna devam etti. * * " O günden itibaren, ihtiyar, ar- Çakmak taşı — | Tanesi 1 — Şirketimizin hükümet inhisarından devren aldığı ve şirketimiz inhisar damgasını taşıyan | çakmakların perakende satış fiyatları yuka- | rıda gösterilmiştir. | kmakları Tanesi T. L. 2,75 (yassı şekilde pirînçtenı nikelden mamul deri (| ve saire kaplı. ) * Tübesi “T.'L:1,50- d (yassı şekilde nikelli) || bu fiyatlar üzerinden tık, tamamiyle çocuklaştı. N;:: sırada, bataklığın kenarına #! " Değneğiyle sulara vurur j birdenbire ürkerek koaşmıya lar, Çocuklar, artık ona ukılm'î" lar ve takılmamakta hakl ’" var: Arkadaşlarının öldüğü ihtiyarı da öldürmüş oldular: Mmercimıı (HıtlceSllf ” Sporcularımll Odesadan dönüy?'| Kiyef, 16 (A.A,) — Anıd"' ' Ajansının Rusyadaki T M cu kafilesine refakat eden | muhabirinden: İki gün süren bir tren 10"'1' ğundan sonra, dün ılışım muvasalât ettik. Ödesaya hı"“ eden trene, vakit olduğu içlnı ’J file reisi, Okranya Cı.iı:ııhllî'i icra heyeti umumi kâtibi Va kafski yoldaşı ziyaret etti. Otelde şerefimize verilen #'| yafet çok samimi oldu. Yemw w sonra şehri gezdik. Vapura y€"| î mek zarureti — olduğundan * | ve Odesadaki maçlardan vaz$' çildi. Çünkü ikinci vapur 304 | ğustostadır. Kief'ten istikbalde olduğu | , | dar teşyide de ayni parlak ınüf' simle uğurlandık. Eea a . N | 10 kuruş

Bu sayıdan diğer sayfalar: