15 Ağustos 1934 Tarihli Haber Gazetesi Sayfa 5

15 Ağustos 1934 tarihli Haber Gazetesi Sayfa 5
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

15 Ağustos 1934 1 ' - Bataklık ortasında — Piçini kanadının altına alan | beride, bir bataklık vardı. Bunun h':'ulr kaçkını ihtiyar horoza n.., 'trx Haydi, yolunuza gidin, mu- Mahlüklar! > Yını!... Yuvul... Yuul... ,Köylu çocukları, ihtiyarla alay İYorlardı,. Yerden aldıkları ça- İ:'bparçalarvm onun üstüne atma hi aşladılar. Bernan ismindeki senlik köylü, sırtını çevirerek, l::'"nin oturan küçük oğlanı hay- “&rin hücumundan korudu... Müllârrzlar. zavallı ihtiyarı ça- “Urlara buladıktan sonra, müthiş İt Cürüm işlemiş gibi, tabanları aİdırıp kaçtılar. Buna — rağmen, k.""-nrd babanım bu gibi kaba şa- &ra, muzipliklere pek alışkan auğunu biliyorlardı. - Biçarecik te mesele çıkarmasdı. Lâkin Yü yanındaki amazlar, ihtiyarın ““uğa bir zarar verdiklerini dü- “"'El'ek korkmuş olacaklardı. 'Mnıımafih, oğlana bir şey - ol- Miştı, İhtiyar, geniş kollarımı | 1 Çocuğa bakıp gülümsedi. O- " bağrına bastı. kenarında, davar, çiftliğe — çekil- mezden evvel su içerdi. Lâkin, şimdi, bu gurup saatinde, batak- lık, bir ölü gözü gibi donuk donuk ışıldıyordu. Bu manzara, çocuğa haşyet veriyordu. İhtiyar adam, oğlanın sözünü dinliyerek ayağa kalktı. Çiftliğin ötesindeki köye döndüler, Lâkin, çocuk, ertesi Perşembe, gene, ba- taklık kenarımnda» kurbağa avla- mak için gitmek istedi. Felicien, altı yaşında bir çocuk- tu. Evlâtsız köylere kimsesiz kü- çükleri dağıtan bir teşkilât vardı ki, onu, ihtiyara teslim etmişti. Bacaksız ve haşarı köylülerin de- dikleri gibi, bu kart horoz, mini- mini civcivi hakikaten kanadının altına almıştı. Onu, oğlunun ve gelininin yanında barındırıyor, sa bahları eliden tutup mektebe gö- türüyor, akşam üstü de eve döndü rüyordu, Bütün korktuğu, oğlana bir za- rar gelmesiydi. Kendisi, itilip ka- | kılmağa, tahkir edilip sövülmeğe ” Bu, soluk benizli, çekingen ma- “öteden beri alışıktı. İhtiyarlığın |Rözlü bir yavruydu. kkfleunlın göstererek alçak ses- Y — Hepsi hain, hepsi fena... -di- Starrıldandı. İhtiyar: -';* Herkes, o yaşta öyledir! -de- k'?'— Niçin sana musallat oluyor- — Çünkü ihtiyarım. Bı'ıx Mektepte bize: “İhtiyarlara tmet edin!,, derler.., — Mektepte mi?.. Hah hah... aehepte, insana bir çok şeyler Vötetilir. Fakat bunların hiç - biri ik olunmaz. — Ben senin fenalığını istemi- &rum.., Sana fenâlık yapmıyo- M ve asla yapmıyacağım. rd baba, cevap vermeden ı:"! yavaş başını salladı. Çocuk- ıi':d'n vadi ne demek olduğunu bi- i, Gözlerinde, bir an, yaşlar tlirdi, Heyecana kapılmak - iste- 'zordn: ki B Hey aptal kafalı... -diye, D için, kendi kendine çıkıştı. A- Ağını denk al, yoksa halin harap- * Su çocuğa bir şey olursa...,, ,,_;“inimanı Felicien ihtiyar arka- i tam daldığı bu süküt anlarını s D i. Bernardın kolunu Yi a Niçîn, çocuğum? — Burada korkuyorum: ü'iî“? beliriyordu. İçeri doğru ha bir yolun kenarına oturmuş- _thivırdn bir çiftlik, onun ö- e bir köy vardı. Tâ ilerdeki | t » Ağacın altında, yorgun bitap AÇ serseri oturuyordu. Daha | verdiği bir sabırla çocukların az- gınlıklarma gözyummuştu. Lükin, Felicien kendisine teslim edileli- denberi vazife almıştı... Oğlana bir zarar getiremezdi. bin dört afacanıydı. Bunların en başmımda, Robino vardı ki, şirretli- ginden korkarak, hocalar bile ce- za yazamazdı. Elebaşı, mektepte- ki arkadaşlarını ve köydeki ailesi- ni haraca kesmişti. Gruptaki ama, hep bu Robinonun kuman- daşı altındaydılar. Felicien gelmezden evvel, yara- metti. İlk taarruza maruz kalışın- da gülünç bir hiddete kapıldı. Kı sa adımlarla koştu ve yerden aldı- ğı bir avuç çamuru fırlattı. Bu ça- mur, kör taşı gibi bir tesadüfle, Robinonun suratına yapışması ü- zerine, bütün haylâz çocuklar, bir an çilyavrusu gibi dağıldı. Lâkin, çok geçmeden kendilerini topar- hıyarak avdet ettiler. Yüzünü gözünü temizliyen Ro- bino: — Hey, babalık! -dedi.- Bu yaptığın işi ödemezsen ben de bu- radayım işte... Hem de sen ödiye- cek değilsin... Budur ödiyecek o- lan... Felicieni gösterdi. İhtiyar, şaşırmıştı, Kekeliyerek ortasında bocaladı, durdu. — Lâf istemez... “Görürsün!,, diyorum... Okadar... | Mütercimi: (HaticeSüreyya) l ÇAlt tarafı 8 inci sayıfada) | Gülart ile tarihlen evvelki İhtiyara taarruz eden, mekte - | di- | ğer çocuklar daha kuvvetlidirler | mazlarm sataşmasına ehemmiyet | vermiyen Bernard baba, bu sefer, | hattı hareketini değiştirmeğe az- | af dilemek ve işi şakaya vurmak | Tarihten evvelki zamanlarda tababet yok muydu?. O larda hasta olanlar ne yaparlar- | dı? Bu zamanlarda hüküm süren hastalıklar hangileri idi?. Bütün | bunlara cevap vermek için Prof. za- manlarda bir gezinti yapmak lâ- zımadır. Maymun insanlar — Küreiar- zım üzerinde hayat, birinci dev- rin başlangıcında başlamıştır. En evvel fıkaratı olmryan hayvanlar üremiş ve bundan sonra balıklar, | yerde sürünen hayvanlar baş gös- termiştir. İkinci devirde saydığı- mız bu hayvanlar pek büyük bir hacim almışlar ve kuşların ecda- dı olan Arşeopterix'ler ve birinci memeli hayvanlar gözükmüştür. Üçüncü devirde kuşlar çoğaldı ve bugünkü memeli hayvanlar kol - leksiyonu teşekkül etti. Birçok | müellifler bu zamanda insanların zuhur etmediklerine inanamıyor- lar. O kadar bi üçüncü devre ait arazi altında yontulmuş Sileks parçalarma tesadüf edilmiş oldu- | ğundan tarihten evvelki zaman- | larla iştizal eden âlimler bunlarm insan yapışı olduğuna kanidirler. Bu kanaat hâsıl olduktan sonra âlimler bu üçüncü zaman adamı- nr aramağa koyuldular. Darven taraftarlarına göre bu adam ko- moşamıyan bir maymun adamı ol ması İâzımgelir. Hatta büyük Al- man hatüralisti Hackel bu adama “Maymun adam,, ismini verdikten maada tahminf olarak bir artiste aşağıda görülen şekli yaptırmıştır. Şimdiye kadar artistlerin yaptığı AÂdem ve Havva resimleri buna l benzemediği için gözlerimiz alış- e deki Alman artistinin ' pırof. Hackel'in tavaftyesi Üzerine yaptığı üçüncü devre ait maymun adam 1892 senesinde Hollanda aske- ri doktorlarından Dubois üçüncü devre ait arazide bir kafa tası, bir fahis ve üç diş buldu; bunları ecdadımıza ait olduğuna kara vermekte tereddüt etmedi. Ve bu- na Pithecanthropus erestus ismi- ni verdi. Bu isim insana benziyen 'maymunlardan daha doğru dur- duğunu ima eder. Dubois bulduğu kafatasına gö- re bir resim yapmış ve fakat bu resmi çok güzelleştirmiştir. Birçok müellifler bu şekli Jib- bon (Hindistan ormanlarında ya- şıyan kolları çok uzun bir nevi | büyük maymun) a yakım insana benziyen bir maymun olduğunu kabul ederler, nında doktorluk nasıldı? Yazan: Pr. Mustafa Santüur zaman- | ğ Bchoetensack'a göre yapılm.ş Haydelberg insanı Paris tarihi tabit müzesinde Prof, Boile, maymun insan kafa- tasımım şekil itibariyle, Şempanze ve saire gibi insana —benziyen maymun kafatasiyle insan kafata- $1 arasında ideal bir mutavassıt olduğunu göstermiştir. Bunun ak- si ispat edilinceye kadar maymun insanlara, inşaniyetin başlangıcı nazariyle bakmak mecburiyetin - deyiz. O kadar ki son zamanlarda yapılan taharriyat Dubois'nın ke;- fini teyit etmiştir. Pekin yanımda Chou - Kou -Ti- en şehrinde üçüncü devre ait a - razide bazı kafa tası parçalariyle on beş kadar şahsa ait bakayaya rasgelinmiştir. Burada tesadüf e- dilen mahlüklar biraz daha müte- kâmildir. Ve bu insana Sinanth- rope Pekineneşis ismi verilmiştir. Gerek birincisi ve gerek - ikincisi pek az tekâmül etmiş oldukların- dan dimağları pek küçük ve zekâ- vetleri de henüz uyanmamıştı; bu- nun böyle olduğunu yanlarında | taştan yapılmış hiçbir alete tesa- di'f etmemiş olmakla anlıyoruz. İnsan konuşmıya başladığı ve hayvaniktan çıktığı zaman, ken- dini vahşi hayvanlara karşı mü- dafaa etmek ve ihtiyaçlarını temin etmek için silâh ve âlet yapmak Tüzumunu hissetti. Bu maksatla o- dun ve taş kullandı. Odun şimdi- ye kadar kömürleştiği için bizim bulduklarımız yalnız taştır. Bu insanlar önce taşı keskin yapmak için yontmağa başladı. Bunu öğrendikten sonra yon- tulmuş taşı daha sert - taşlar üze- rinde cilâlanmağa koyuldu. Bina- enaleyh iptidaf insaniyet tarihi üç büyük devre ayrılır. 1 — Yontulmuş taş devri, 2 — Cilâlanmış taş devri. -— Maden devri. Bu üç devri sıra ile gözden ge - çireceğiz. Ve bilhassa insanı ta- babet noktai nazarından mütalca ederek birinci insan tipi üzerinde ısrar edeceğiz. Yontulmuş taş devri Haydelberg insanı — Dördün- cü devir iptidasında, yani bun- dan en az 100 bin sene evvel Av- rupada hüküm süren mutedil ik- lim sayesinde vahşi bağlar, incir-' 'il er ve saireden ibaret bol ve zergin tenebbütat mevcuttu. A- me rikadakilere müşabih cesim ır- m klar mevcut olup bunların ke- narında filler, Gergedanlar ve bilhassa cesim mamutlar iskân e- derdi. İşte bu cennet ikliminde da- hi ilk izleri bulunmaya başladı. Bu insanı maatteessüf yalnız bir alt çene sayesined tanıyoruz; bu da 1908 senesinde Haydelberg yanında Mauer şehrinde ve sathı arzdan 24 metre derinliğinde bu- lunmuştur. İlk bakışta bu çene ke- miği tamamiyle bir hayvan çene kemiğine benzer. Eğer üzerinde bütün dişleri olmasaydı bunun insana benziyen bir maymun çene kemiği olduğunu zannedebilirdik, fakat dişler tamamiyle insan diş - leridir. Haydelberg insenı bundan başka yumruk taşı tabir edilen bir silâha malik olması zannımı- za kat'iyet şekli veriyor. Bu yum- ruk taşı ortası tümsek ve badem şeklinde bir silekstir. Bu silâh in- sanları hayvanlara karşı müdafaa edebilecek bir mükemmeliyette değildir. Zannolunur ki bu zaman da insanm hayvanları öldürerek beslenmesine lüzum yoktu. Nebat- lar ile ve bilhassa yemiş ile tas gaddi ederlerdi. - a Ğ insan 1900 senesinde Paris yonunda görü- len Dübole'nin tasavvur ettiği şekii Neanderthal insanı — İklim so- ğuduğu için evvelki devirde görü- len bol tenebbüdattan eser kal- madı. Büyük memeli hayvanlar daha sıcak iklimlere doğru gitti- ler. İhtimal ki 6 zaman İspanya ve İtalyayı Afrikaya bitiştiren köprüden geçmişlerdir. Bu meme- li hayvanların yerine Gergedan - lar ve mamutlar geçmiştir. Ayni geyikler ve bi- zonlar baş gösterdiler ve mağa- ralarda müthiş ayılar görülmiye başladı. Iklim mütemadiyen soğuduğu cihetle İskandinavya, Britanya a- dası ve Almanyanın şimali kalın bir buz tabakasiyle örtüldü. Ce- sim glasyeler Alplardan, Pirene- lerden ve merkezi yaylâlardan Fransanım Liyon şehrine kadar in- di. Bu devir, tamamen glâsye dev- ridir. O vakte kadar yaylâlarda o- turan insanlar mağaralara, kaya- lar altındaki melcelere çekildiler. Ellerindeki silâhlar, âletlerin şek- li değişmedi. Yumruk darbesinin kenarları inceldi. Ve keskin oldu; çok ihtimaldir ki böyle olması in- sanların ağaç dallarını kesebil- mesi içindi. Bu zamanda sileks â- letleri baş gösterdi; bununla in- sanlar hayvanları öldürdüler ve derileriyle kendilerine elbise ya e parlardı. zamanda birinci ADevamı var))

Bu sayıdan diğer sayfalar: