Abdülhamit Göz ğ;leri Tarihi tefrika: 35 Abdülhamit Yıldız Sarayında kendisini hiç de emniyette görmü yordu. Gece olunca büsbütün si- nirleniyor, gözüne uyku girmi- yordu. Kapısının önünde beş on cariyenin bir yemiş sofrası etra- fıma çesçevre oturup sabaha ka- dar eğlendikleri sırada Kızıl Sul- tan uyumağa çalışıyordu. Eğer kendisine bir suikast vaki olacak olursa, bir sürü kızın vaveylâsı el- bette Padişahı çarçabuk uyandı- racaktı. Abdülhamide bu tedbiri Mabeyinci Nuri Bey tavsiye et- mişti. Vaktile eski Roma İmpa- ratorlarından biri de tıpkı böyle yapmış ve hayatmı her gece ö- lüm tehlikesinden kurtarmağa muvaffak olmuştu. ©O akşam Fehim Paşa saraya igeldiği zaman, Mabeyinci Celâl Bey odasında yalnız oturuyordu. Fehim Paşa bütün işlerin yo- lunda gittiğine kaniydi. Mülkiye ve Harbiye talebeleri sıkı bir inzi- bat altına alınmış, Tıbbiye ve Hu- kuk talebelerinden başı yukarda gezenlerin boyunları aşağı eğdi- rilmişti. Son Bahriye mektebi hâ- disesi de hemen hemen kapanmış gibiydi. Babıaliyi telâşa düşüren (Bos- na ve Hersek) meselesi de az çok yatıştırılmış addedilebilirdi. bu yüzden Avusturya ile Sırbıstan a- rasında devam eden ihtilâftan Ab dülhamit istifade yolunu bulmuş- tu, Avusturya hükümetini bir müd det daha oyalamak siyaseti esasen Babıâlinin de iltizam ettiği siya- setti. Abdülhamide o günlerde hiç kimsenin söylemeğe cesaret ede- mediği bir mevzu vardı: Hürriyet ve Meşrutiyet... İki kelime ile ifade edilebilen bu mevzua Abdülhamit tahammül edemiyordu. Vezirlerile bu mese- leler üzerinde konuşmaya —ba- zan kendisi için faydalı neticeler verse bile— yanaşmazdı. Halbuki © akşam Fehim Paşa saraya geldi- ği zaman zaruri olarak Padişaha bu iki kelimeden bahsedecekti. Celâl Beyin delâletile huzura çıkarken, Abdülhamidin nabzmna göre şerbet vermeyi düşünen Fe- him Paşa (Saadet) in herşeyi hazırladığından emindi. Tefrika numarası : 48 Nâkili : - — Galiba, bundan sonra, bizim Yazan: Ishak Ferdi Abdülhamit baykuş gibi bir koltuğa büzülmüş oturuyordu. Fe- him Paşayı görünce kaşlarını çat- tı: — Tam haberi getirdinse din- Hiyeyim!... Diyerek doğruldu.. Düşük ©- muzlarımı kaldırdı.. Ve Celâl Be- yin yüzüne dikkatle baktı: — Ebülhüda Efendi — şimdiye kadar neden gelmedi acaba?... — Haber gönderdin, — şevket- H! Nerede ise gelirler. Biraz ra- hatsız olsalar gerek. Söz söylemek sırası Fehim Pa- şaya gelmişti. Abdülhamit gözünün ucu ile | işaret ederek: — Anlat bakalrm, dedi, ne var ne yok? Fehim Paşa anlatmıya başladı: — Herşey yolunda Padişahım! Istanbulda çalışan (Gizli — Ittihat şebekesi) nin izi üzerindeyiz. Necdetin bu şebeke ile alâkası ol- duğu tahakkuk - etmiştir. Bugün Saadeti gördüm, bir iki güne ka- dar hainlerin (!) hepsini yakala - tacağını söyledi. Abdülhamit birdenbire bir şişe şarap içmiş gibi neşelendi.. — Aferin Saadete.. Ben zaten onun çok sadık bir kız olduğunu söylmiştim. Bu işi sarayda ondan başka kimse beceremezdi. Ve gülerek sordu: — Şebekenin kalabalık olduğu- nu mu tahmin ediyor? — Evet şevketlim, eli kişi ka- dar varmış. Abdülhamit gözlerini açarak bağırdı: — Eİli kişi mi? — Belki de daha fazla. — Bu mel'unları $şimdiye kadar meydana çıkaramıyan hükümet teşkilâtmın hikmeti vücudunu an- İryamıyorum vesselâm. Celâl Bey söze karıştı: — Sadrazam Paşa Hazretleri debu işlerle meşgul oluyorlar, şevketlim ! — Sadrazam göbek büyütmek- ten başka bir şey yapmıyor. Fe- him bu işlerin erbabıdır. Ve Fehim Paşaya dönerek: — Şebekeyi meydana çıkarır- san ölünciye kadar gözümde ola- caksın! dedi. Yarım hemen Saade- Aşk mı, Servet mi? (Vâ - Nü) Hiliği, şüphesiz ki, daha şairanc, âşı - kane cümleleri davet ediyordu. Lâ - “kin, Fikretin dudaklarından ancak bu kuru sözler çıktı. — İzdivaç kararını demek bu ka- dar çabuk verdiniz? — Siz, beni yepyeni iklimlere sü- li eeeti Vzie ömlak 'Aki bu gece, bu vapurda yalnız başıma olsaydım, ne kadar betbaht olacak Düşündüklerini içinden söyledi: “— Halbuki ben, başka kadın ye- rine geçiyorum... Silici, — unutturucu, yıkıcı bir rol oyniyacağım... Bon, bu- na mr lâyikım?..” — Halbuki siz... Fikret, yalan söylememek için sus- mak mecburiyetinde kaldı. Zira, o da şöyle düşünüyordur HABER — Akşam Postası Fıkra müsabakası | Eniyi, en güzel fıkraları bize gön- dereceklerin yazıları; burada neşredi- lecektir. Yalnız bu fıkraların uzun or- maması, seçme olması ve — okunaklı yazılması lâzımdır. Su nasıl şeydir Bir İngiliz kaptanş ömründe su içmediğini söylerdi. Ayık gezdiği yoktu. Kendisine neden su içmedi ği sorulduğu zaman şöyle cevap vermiş: — Su ile ayak yıkanır... Yalnız bir kere başımdan bir kaza geçti. Denize düşmüştüm. O zaman su- yun tuzlu bir mayi olduğunu an- ladım, Çanip Emin Pratîk FHa T 15 Agustos 1934 — yat Bilgisi Hayatta mubhtaç olacağımız ameli malümatı kolayca Ööğrenimiz — 46 — Nak 3 — Kaptan esbabını tetkik ettik. ten sonra masrafı rizası ile yapmalı veya zarara rizası ile katlanmalıdır. 2 — Yapılan masraf geminin ve hamulenin müşterek menafii —namına ve onların hüsnümuhafazası için ya- pilmiş olmalıdır. 3 — Faydalı bir netice elde edilmiş olmalıdır. Büyük avarya hamule ve gemi ile mücehhez tarafından müştereken tes- viye olunur. Emtianın kıymeti tahli - ye mevkündeki kıymetlerine göre he- Fransaya giden Sovyet tayyarecileri Liyon, 14 (ALA.) — Sovyet tayyarecileri dün öğleden sonra M. Heryo ile diğer bir çok mülki ve askeri zevatm refakatinde Liyon tayyare limanının tesisatını ziyaret etmişlerdir. Akşam, Liyonun büyük lokan- talarının birinde Ceneral Bensist tarafından şereflerine bir akşum yemeği verilmiştir. Tayyareciler, bugün Rusyaya müteveccihen hareket edecekler- dir. ierleeğiaünn Hakimler arasında tasfiye mi yapılacak? Ankara, 14 (Hususi) — Adliye Vekâleti müsteşar vekili ceza iş - leri müdürü Hasan Bey, hakimler arasında yapılacağı yazılan tasfi - yelerin bir tahminden ibaret ol - duğunu, derecesinde müddetini bitirerek terfie hak kazarmış ha- kimlerin listesini hazırlıyacak tef- tik ve intihap encümeninin henüz vazifeye davet edilmediğini söy - lemiştir. te git.. Kendisine yüz altın götür ve mesaisinden çok memnun ol- duğumu söyle! Fehim Paşa yerlere kadar eği- lerek geri geri yürümeğe başla- mıiştı: — Mahzuziyeti şahanelerini ya- rın derhal kendisine tebliğ edece- gim. Mühim bir haber alırsam, ge- no efendimize arzederim! Fehim Paşa huzurdan çıkmıştı. Celâl Bey henüz Abdülhami- din yanında bulunuyordu. Kızıl Sultanın başka bir derdi daha var dı, O gece mutlaka (Ebülhüda) yı görmesi lâzımdı. (Devamı var) * — Türkânın aşkından doğan is- tirabımı uyuttunuz... Beni teselli et - tiniz...” — BSiz.. Siz. « diye tekrarladı. - ben de, siz de artık ön yedi yaşında ço - cuklar değiliz ki, aramızda delice bir hassasiyet mevzuu bahsolsun... Kırdığı pottan kendi de sıkıldı: “ — Türkâna karşı © hassasiyeti beslerken çocuk muydum?..” Sustu. Bunun üzerine, genç kadın silkin- di: — Fikret Bey.. Birbirimizi daha i- yi tanıyalım, birlikte bulunalım, izdi- yi etmemiz ondan sonra — olur. — Be- nim de, sizin de acelemiz yok.. Hele üzerinizdeki bu hal geçsin... Fikret sustu: — Bu biçare kadmr daha fazla tah- kir etmeğe ne lüzum var? - diye dü - şündü... Artık Istanbul kaybolmuştu.. Gece, bütün ihtişamiyle, semalara ve denizlere hâkim olmuştu. — Amerikalılar, — tecrübe izdivacı yaparlarmış... Tam manasiyle, mad - deten manen — evlenirlermiş... — Yalnız getirir. Lekelerin üzeri küf kokan kül sap olunur. Avaryanın mahiyeti ve her bir ta- rafa isabet eden miktarının tayini hu- susi eksperlere aittir. Küçük veya hususi avarya — Kü- çük veya hususi avarya yalnız sefine ve yahut yalnız hamuleye isabet e - den avaryalardır. Bunlar masrafı mu- €İp olan veya zarara uğrıyan malın sa- hibi tarafından tesviye — olunurlar. Kaptan veya mürettebatın dikkatsiz- Kğinden vukua gelen hususi avarya- larına hamule sahibine terettüp eder. Fakat kaptan, gemi mücehhizleri aley hine mürseaat ederek zararını - telâfi ettirmek hakkına maliktir. B Badana BADANA — Binaların dahil ve haricine sürülecek badanalar arasında fark mevcuttur. Dahili badana sön - müş kireç ile yapılır. Sönmüş - kireç içine “klorü sodyom” deniz tuzu koy- mak İâzımdır. Tuz kirecin söndürüle- ceği suya koanür. Busuretle — hazırlanan — badana sabit olur. Hariç için badana şu suret- le hazırlanmalıdır: On litre sönmüş kireçe beş litre döğülmüş ve toz ha- Tinde kireç taşı ilâve olunur ve heye- ti mecmuası içinde beş yüz gram şap eritilmiş on litre su ile karıştırılır. Bu nisbet dahilinde hazırlanan badana daha sabit olur. Mutfakları badana ederken kireçe bir miktar hayvani tutkal ilâve olunur. -O vakit badana daha sabit olur ve yıkanabilir. Evle - rin yüzleri muayyen zamanlarda ba - dana edilmelidir. Bağ BAĞ — Bağlarda görülen başlıca hastalıklar şunlardır: A - Mantarların mucip olduğu haz- talıklar — Oidyom: Asmanın bütün yeşil aksamına musallat olur. Bunlar- da soluk yeşil renkte Tekeler —husule miş.. Biz de bu tecrübe izdivacının yalnız manevi kısmını yaparız... Bir - likte bulunuruz... Bakalım, sonra, mu- kadderat, ne gösterecek.. — Poeki, nasıl isterseniz... Lâkin, delikanlı: * — Bu işi amma -dallandırıp bu - daklandırdım... - diye düşündü. * hal. | buki »ne basit surette halledilmesi mümkündü.” Bu esnada, zil çaldı. Birinci mevki yolcuları yemeğe ça- garılıyorlardı. Fikretle Şadiye, davrandılar. De- minki İngiliz kadınının önünden ge- çerken, onun hayret feryatları kopar- dığını işittiler. Çarşaflı kadına birşeyler söyliyar. du. — Ne bağırıyorlar böyle?.. Siz, In- gilizce bilir misiniz, Şadiye Hanım?. — Evet, genç kızken Amerikan Kollejine devam etmiştim... Oldukça bilirim... Bu İngiliz kadını, benim ka- mara arkadaşım.. Kamaramız, üç ki- şilik.. Galiba üçüncü yer de, bu çar - şaflı kadınım olacak.. Garip şey.. De - mek ki, Bü kılık kıyafette olmasına gidip kaydolmazlarmış.. Eğer geçine- | rağmen o da İngilizce biliyor... İngi - bileceklerini anlarlarsa kaydolurlar - liz, ona, “Haydi yemeğe İnelim!” De- ai ve tercüme hakkı mahfazdüt Yazan: . Gayur rengi bir tozla örtülür. Oidyomun İW siri ile üzümler küçük kalır, çeti çekirdekleri meydana çıkar. Tedavi usulü: Bir kükürt körülü ile şüblimeli kükürt ekmeli. Bu bâ” talık tebarüz etmeden — ihtiyati olarak hiç olmazsa üç defa yapılma | kdır. Birincisi fidanların sekiz ilâ ©© santimotre suya yüz yirmi beş WT permanganat de potas karışi firkiye ile serpilir. Mildiyu: Yapraklar her iki tarff tan lekelenir. Bu İekeler yaprağın Ütt satbında kuru yaprak — rengindedi” Dahili terafta ise un serpintisine btf” zer lekeler kurur ve delikdler H'J_ gelir. Yeşil üzümlerde lckeler gri bT toz üzere örtülüp bu suretle lek tanoler kararır, kurur ve düşer. Tedavi usulü: Fisldye “ile aşağıki mahlülleri fidanlara serpmektir: 1 — Seksen litre suda eritilmiş bİY buçuk kilo göztaşı, on litre suda ©* tilmiş sekiz yüz gram kireç.. 4 2 — Seksen litre suda eritilmif bir buçuk kilo göztaşı ve on İitre S” da eritilmiş yedi yüz gram csud bi lürü. 'Tedavi hiç olmazsa üç defa tekrâf edilir. Birincisi: Tomurcuklar — on ilâ on iki santimetre boyunda iken, ikif” cisi: Çiçeklendikten sonra, üçüncüsü! altı hafta sonradır.. Sıcak ve ilik - havalarda — “Sis vf şebnem olursa” her sekiz, on bir tedavi tekrar olunur. BLAK ROT — Bu hastalıkta ölü yaprak lekeleri mildyininkinden kü * çükti. Lekelerin etrafında küçük * yah noktalardan birer eser görülür: İç tarafta fötr manzarası hasıl olmat Daneler kurur ve siyah lekelerle ÖRe | tülür. Si 'Tedavisi: 1 — Hastalığa uğrami! yaprakları ve üzümleri toplayıp yak” malıdır. 2 — Mildyuda — kullanılaf mahlüllerle tahaffuzi bir tedavi yâ * pılmalıdır. Hastalık asarı gözükür gö" zükmez yağmur yağmakta bile olsör hemen ilaçlamalıdır. Bağ şarbonu — Esmer — veya kif* mızımtrak Jekeler husule gelir. Bun” lar kurur ve yaprak delik deşik olur Deliklerin etrafı esmer bir hat ile çe”” rilmiştir. Tedavisi: Kış esnasında kütükleri Atideki terkiple ve bir fırça ile badant etmelidir. Kibritiyeti hadit “sülfat dÖ fer,, 50 kilogram, su, yüz litre; hamtfi kibrit “zaçyağı,, bir litre, terkibi ha" zırlarken hamızı kibriti — suyun ıd" dökmeli, suyu hamızı kibritin üzeri * ne dökmemelidir. Asmalara musallat olan böcekleri (Devamı var) / miş. O da “Hayır! Bize yasaktır!” ye cevap vermiş. İngiliz, bunun üz€" rine “Allah allah.. Görülmemiş şeyı“ Yemeğe inmek yasak olur mu?” Di * ye bağırıyor.. “Niçin kamarada yiye” cele imişciniz? z" -Diye protesto edi'” | yor, . Fikret: | — Demek, kamaranızda üç kişi ” siniz? - diye sordu. - vah vah, rahat” sız olacaksınız... Halbuki, benim ye * rim bir kişilik... Hem de büyükçe k#* mara... İsterseniz size orasını vere * yim, ben başka yere geçerim... Şadiye, bu teklifin altında — ikindi bir maksat gizli olabileceğini düşüne” rek gülümsedi: — Hayır, teşekkür ederim... Tef başıma yatmaktansa, bu yatmağı tercih ederim. Bu müstehzi söz acaba Fikreti ü" teestir mi etmişti de, İngiliz kadını le çarşaflıya döndü, döndü baktt* Belki, onların yerinde olmağa can ** tıyordu. ya oturmazdan evvel, bir az yüzümü gözümü düzelteyim... — Ben de ellerimi yıkamak içif kamarama inmek istiyordum... " : (Devamt var)