Fethiye hadisesi dostane bir şekilde halledildi _———______ İş yok! Kadınlar Yugoslavyada da işten çıkarılıyorlar Son zamanlarda bazı memleketler- de kadın memurların işten çıkarılma- lart yolunda bir cereyan vardır. Bu ce- reyan en fazla Almanyada ilerlemiş - tir. İktisadi sebeplerle ve erkeklere iş bulmak düşüncesiyle bu cereyanın Â- vusturyada baş gösterdiğini dün bu sayımızda yazmıştık. Dünkü posta ile gelen ÂAvrüupa gazeteleri — bu cereya- nmm Yugoslavyada da meydan aldığı- nt haber veriyorlar. Almanca “Völ- kischer Beobachter” gazetesi bu hu - susta şunları yazıyor: Yugoslavdaya öteden beri kadın me- müurları devlet hizmetinden çıkarmak cereyanı vardı. Devlet, maliyesini 18 - lah için ahiren parlâmentodan aldığı salâhiyet çerçevesi dahilinde memurin kanununa bir zeyl ilâve etmiştir. Bu zeyle göre, kocaları devlet memuriye- tinde bulunan kadın memurlar devlet hizmetinden çıkarılabileceklerdir. Bu yeni karar malüm olunca Yugoslavya kadın teşkilâtı Belgratta Serajewoda ve diğer büyük şehirlerde büyük mik- yasta protesto tezahürati tertibini ve hükümete — bu tezahürat toplantıla- rına iştirak edenlerin cümlesi tarafın- rarlaştırmışlardır. Fakat bu içtimalar- da kadımn memurlardan kendi araların- da anlaşamamazlık hasıl olmuş ve bu yüzden ancak 10 bin imza toplanabil- mişti. Çünkü evli olmıyan kadın me - murlar, hükümetin kararımın kendile- rine taallüku olmadığı beyaniyle imza- dan istinkâf etmişlerdi. Bir müddet sonra mezkür kararname neşredilip te | yalrız başıma olmryan, yani ebeveyni nezdinde ikamet eden, yahut ebevey- ninden birisi devlet hazinesinden teka- üdiye, eramil maaşı ve saire gibi her dımm memurlara 1 Mayıs 1934 ten iti- baren yüzde yirmi beş pahalılık zam- mının artık verilmiyeceği anlaşılınca bu bekâr kadın memüurlar dahi kadın teşkilâtına müracaat ederek menfaatle- rinin himayesi için müzaheret talebin- de bulunmuşlardır. Fakat hükümetin tedbirleri kati o- lup bundan kadın memurların müm - kün olduğu kadar devlet hizmetinden uzaklaştırmak istendiği anlaşılmıştır. Esasen Yugoslavyada kadınlar si - yasi hukuka malik olmadıklarından hü- kümetin bu tedbirlerinin tatbikında hiç | bir parlamenter mani ve müşkülât çık- mıyacağı ve hükümetin devlet memur- ları cihazını ıslah için kati bir karar vermiş olduğu ve bu kararından hiç bir tesir ile dönmiyeceği anlaşılmaktadır. Hükümet ittihaz ettiği bu tedbirler i- le devlet hizmetinde açılacak —memu- riyetlere — şayet bu memuriyetler ta- sarruf sebebiyle ilga edilmezse — yüksek tahsil sahibi erkekleri yerleştir- meyi ve bu suretle münevver sınıfı dev- let lehine kazanmağı istihdaf etmiştir. Diğer taraftan — bu kanuni tedbirle-| re karşı koymak için bekâr kadın me- murlar kendi akrabaları ile birlikte ika- metten zarfınazarla kendilerini iktisa- den müstakil yapmağa ve evli kadın memurların bir çoğu da kocalarından ayrılma davası açmağa teşebbüs et - mişlerdir.” aei Dr. Hafız Cemal Dahili hastalıkları m'itehassısı Cuma ve pazardan başka günlerde 'gleden sonra saat 23 de 6 ya kadar İstanbulda Divanyolunda (118) nu- maralı hususi kabinesinde hastalarını kabul eder. Muayenehane ve ev te'> fonu: 22398, Yazlık ikametgâh telefonu Kandili Kanlı Ali, bir köyü basınca orasını sansar girmiş kümese çevirirdi... Hele kadınları öldürmekten ne büyük zevk duyardı... Tefrika N: 7 Geçen kısımların hülasası İki arkadaştan biri, bir akşam gezintisin- de, bu romanın en korkunç şahsiyeti olan a- dama dalir, hatırasını anlatıyor: Bu adam, bir gece dokuz yaşında kadar bir çocuğu çiğnerken yakalanmış ve kendi- sinden bir miktar para İstemek kararlaşmış- t Aadam kendisinden hiç umulmadığı halde bu parayı kısmen nakit, kısmen dö çek ha- linde derhal veriyor. Fakat çeke attığı iİmza ile, kendini tanrttığı isim arasmda fark var- dır. İki arkadaştan biri avukat Aterson © gün evine dönünce, kendisine esrarengiz ahbabı Doktor Cekll tarafından verilmiş uygunsuz bir vasiyetnameyi tekrar gözden geçirdi. Şimdi, arkadaşı döktör Cekil'in, bu kor- kunç adamı yüzünden uğrayabileceği felâket- leri düşünüyoör: Hayd isimli körkunç adamı bir geöce yolu- nu bekliyerek, gösdü. — İkimizin de tanrdığı mı?!. Kimmiş bunlar?. Avukat cevap verdi: — Meselâ, Cekil.. Garip kıyafetli adam birdenbi re ve hiddetle haykırarak: — Hayır, hayır! dedi. Ceki' size benden hic bahsetmiş de- ğgildir. Yalan söylüyorsunuz. Bu - nu sizden ummazdım. Mister Aterson, onu biraz yu muşatarak: — Yoo!.. Bak.. dedi. Bu tarzde konuşmak size yakışmaz. Öteki bu sefer, şiddetli bir kah kaha attı. Sonra, harikulâde bir çeviklikle kilidi açarak derhal i- çeri daldı.. —. - İ * İki Yüzlü Adam Bütün dünyaca tanınmış, fevkalâde meraklı zabıta ve tahlil romanı Mister Hayd'ın kaybolmasını müteakıp, avukat bir müddet ol- duğu yerde kaldı. Elim bir rahat- sızIrk içindeydi. Sonra, yavaş ya- vaş yürümeğe başladı, ikide bir duruyor ve şaşırmış insanlara has bir tavırla elini almnımda gezdiri- yordu. Su dakikada, zihnini kurcalı- yan mesele, hani kolaylıkla hallo- lunur zümreden değildi. Mister Hayd'ı soluk ve cücemsi bir adam olarak bulmuştu. İsimsiz bir has - talıkla malüldü, Çirkin bir gülüm- seyişi vardı. Mahcup, ayni zaman- da girgin; insanı manen öldüre- bilecek bir intiba brrakıyordu. Ça tal, fısıldar gibi, hem kesik bir ses ve ahenkle konuşuyordu. Bunlar - dan hiç biri de lehine bir fikir u- yandıracak mahiyette değildi. Bununla beraber, o zamana ka- dar kendisine karşı duyulmuş, nef ret ve korkunun da başlıca sebebi- ni teşkil etmiyordu. Zihni tamamen karışık olan a- vukat Aterson: “ —. Herhalde, dedi. Herhalde başka bir sebep olacak. Fakat bu adamı kaplıyan esrara bir - isim veremiyorum. Allah — yardımcım olsun. Bu adamın herşeyden önce bir insan olup olmadığında — şüp- hem var, Şerir bir ruhun, balçık (Yazısı hikâye sütunumuzdadır) Çeviren, Hikmet Münir heyetinde şekillenerek - tezahürü hâdisesi midir bu!.. “Son aklrma gelen şu: Zavallı dostum Dr Cekil... Eğer şeytanın damgasını bir adamın yüzünde gördün mü diye sorsalar, işte, se- nin bu yeni arkadaşmı gösterece- ğim....,, Yan sokaktan dışarı çıkınca es- ki, güzel bir takırm evlerle kuşatıl- mış ve kat kat, harita tabileri, mi- marlar, orta derecede avukatlar ve ne olduğu bellisiz bir takım iş sahiplerinin oturduğu bir meydan geliyordu. . Bunlardan sağdan ikincisi, baş tan başa meşgul bir binaydı. Öte- kilerden ayrı olarak, halinde bir servet rahatlığı, itinası seziliyor - du. Avukat Aterson, bunun kapısı- nı çaldı. Açıldığı zaman karşısına çıkan uşağa sordu: — Doktor Cekil evde midir; Pol?.. Uşak Pol, zairi iceri alarak: — Bakayım Mister Âterson, dedi. Avukatı alcak tavanlı, — geniş, / taşra evleri gibi bir yanımda rahat bir ocak bulunan ılık bir aldı: — Burada ocağım yanımda otu- salona Italyan bakımından KUPON 212 1-7-1934 Iktibaslar . . b Viyana cinayeti İtalyanca “İl Corriere della Sera” gazetesi yazıyor: Avusturyanın Başvekili öldürüldü: Epeyce zamandan beri Avusturyada yapılan cinayetlerin en büyüğü ve €© fecii bu olsa gerektir. Bütün cihafı bu hâdiseden müteessir kalacaktır. Döl fus, masa başında; iş başında, Avus * turyanın istiklâlini muhafaza hizmetin" de bulunurken öldürüldü. Ve Avustur” ya istiklâline kürban oldu. İtalyan mil letinin Dolfusun katlinden pek müte- essir olacağına şüphe yoktur. İtalyan milleti, M. Dolfuse karşı daima sami” mi duyğular beslemiştir ve İtalyanım bir kaç defa da kıymetli misafiri ol * duğunu hatırlıyacaktır. A Tarih, bu asırda yeni feci bir sayf* fa kaydediyor ki, bu, yirminci asrifi medeniyetini şereflendirmiyen bir hâ* disedir. Çünkü bu cinayet bir inkılâr bin neticesi değildir ve beklenilmiyen bir darbe olmuştur. Fakat hedefin? — eaf f varamamıştır. Hükümetin otoritesi hef P yerde hâkimdir. Biz bu harekete cina“ yet silsilesi tesmiye ederiz. Bu gibi ci- nayetlerde en büyük mes'ul müşevvil” | lerdir. Dolfusun katli siyasi olmaktan zi” yade adi bir cürüm sayılır. Bu giu' : mücrimlere inkılâpçı denilemez, cemi" yet için en tehlikeli ve adi caniler des — nilir. Biz ,son zamanlarda, “Avustur*- yada irtikâp edilen cinayetler hakkın* da, uzün üzadiya yazmış ve bu hâdis — selere dair mufassal malümat vermiş" tk. Avusturyalılar bu cinayetleri nefs retle anmaktadır ve müsebbiplerin ar" can Nasyonal - Sosyalist — teşkilâtınt 4 mensup olduklarını söylemektedirler: | İ M. Dolfus ölmüşse de, Avusturya* nın siyasi vaziyeti değişmemiştir V8 | değişmiyecektir. Hükümet vaziyete hâkimdir. Bugün Avusturya hüküme* j T tinin istiklâline daha bağlı olacağıng şüphe yoktur. Ve bu hedefte yürüye- ceği herkesçe malüdur. Avusturyanın yeni hükümeti müt* kül vaziyetlere maruz kalacaktır. Lâ* kin millet hükümetine bağlıdır. A * vusturya hükümetini, istiklâli için a * lacağı tedbirlerde haklı buluyoruz vt bütün cihanmm sempatisini kazanacaği" nt da temin ederiz. ! Asıl şayanı taaccup olan şey şudur? — Asilerin tekliflerini müdafaada bulunt” bir ecnebi devletinin mümessili görül“ miş - ve bu hal herkesi hayrete bırak* mıştır. İtalyan milleti, Avusturya hâ” diselerini, soğukkanlılıkla karşılamak * tadır. İtalyanımn şimdiye kadar takip et tiği siyasette hiç bir tebeddül olmıya” cağını söyliyebiliriz. : —— rarak mı beklersiniz, Mister Ate” son; yoksa, yemek odasını 1sit$” Pti yım mı? A Avukat: ; — Teşekkür ederim. Burası îfı' ; dedi. Ocağa yaklaşarak, yınde set üzerine uzandı: Ce Bu salon, arkadaşı doktor ** kil'in pek itina ettiği bir ySfJı: Mister Aterson indinde de, sı, Londranın en rahat ve hoş caklarından biriydi. Fakat bu gece, Aterson'un K& | nında bir sarsıntı, bir — halet vardı. k Hayd isimli adamın yüzü, ha | tırasına adam akıllı saplanmış; * — killenmişti. gir ' O zamana kadar pek N* duyduğu bir tatsızlık hiısedi_y du. Ve ruhunun bu zulmeti !? de, yanı başında alev alev 4 ocağın oynak akislerini; tavafl cfî hâsrl ettiği kımıl krrmıl — gölge adeta bir tehlike gibi seziyor” “Devamı V |