Saatlik sayfa görüntüleme limitine ulaştınız. 1 saat bekleyebilir veya abone olup limitinizi yükseltebilirsiniz.
Gozdelerı Tarihi tefrika: 21 Yazan: İshak Ferdi Geçen kısımların hulasası | kendisinin de affedilmesi ihtima - Abdülhamit, Paristeki Jün Türk - | lini düşünerek belki bütün bildik- lerle muhabere ettiği vehemiyle (Nec- | lerini itiraf edecektir. Ben bu ge- det) isminde bir Tıbbiyeli genci sa - Cü ZİŞi h a e sizi raha 5 < rayda tazyik ve istiçvap ettirmekte - tsız edeceğim.. Bu gü &. BÜ siğlk Âba idin gözdele- z_el kadımnı bu sefer de ı_izi.nl? bir - rinden (Necmiseher) Hanım ile Pa « İikte sıkıştıralım.. Belki bir ip üct risli rakkase aralarında müthiş bri kıs- | ©lde ederiz de, meseleyi bu suret - kançlık başlamıştır. Ayni zamanda pa- | le uzuün yollardan gitmeden hal!i dişahın damadı. Kemalettin Paşa ile | muvaffak oluruz!.. Hatice Sultan arasında başlıyan bir | ——— sevişme yüzünden Kızıl Sultan kızını Kemalettin Paşadan boşatmış ve Bur- Tıbbiyeli Necdet bu aftan mem- saya nefyetmiştir. Halbuki Abdülha - | nun olmamış değildi. Bahusus gözdesi bu esnada Tıbbiyeli Necdeti den biriyle de evlenecekti. Artık FŞ ğ bu sayede dışarıda da hafiyelerin Baş mabeyinci Celâl Bey bu takibinden kurtulmuş olacaktı.. hâdisenin neden kendisinden sak- Necdet kendi kendine: landığını !:ir _türlü anlayamamış - — Yarı jyarıya padişâh damadı tı. Hattâ bıraız ewîl lı:onuştu.- öldüm demektir. " Besals 3a7 ğu Cafer ağa bile Celâ! Beye bir sonra kim takip edebilir? şey söylememişti. Pa | T ğ di ğ — DŞ A — üaü ü izE D Bd hei a b v varmış.. Hariçteki arkadaşla :a bu Celâl Bey Tıbbiyeli Necdetin| suretle daha kolay buluşacağım ve zatı şahane tarafından affedildiği-| her yere serbest girip çıkacağım.. ni ve gözdelerinden Saadetle izdi-| diyerek seviniyordu.. vaçlarına “iradei seniye şeref sa- dır,, olduğunu işittiği zaman hay-| daki evde geçireceklerdi. Necdet retinden küçük dilini yutacaktı. | M üstakbel zevcesini bir araba için- Tıbbiyeli Necdetin ölümü bek -| de, saray kapısı önünde bekliyor - _ lenirken, nasıl affı şahaneye maz -| du ve yabancı bir harem — ağası dlir har oluyordu?. kendisine refakat ediyordu.. UN ee CA Aş Çi Öi ee N L AA -i -« £ ö pe K A, hZ t geceyi Serencebey yokuşun - vt lellef Bem 1HÜİ güü S Kızıl sultan çok sevdiği gözde-| . —. - sini, düşmanlarından birine nasıl Abdülhamit o günlerde sadare- b veriyordu?. te emiîı birini getirmek istiyordu . H Siadöi Tizli bt Mi töka l Babıtâliye itimatsızlık göstermeğe l gizli bDir vazife ile DU İşŞe| pi lamıştı. Fakat kızıl sultan se- o Memür edılmıç olsa bile, genç VE| |efleri gibi sık srk sadrazam de - L tecrübesiz bir kızın bu rolü mu- giştirmekten hoşlanmazdı. O Ab- vıffılqyetle oynamasına imkân| Gölaziz (1) siyasetinin aksini yar Tar vardı?. pıyor ve mevkii iktidara getirdiği Celâl Bey hayretler içinde oda-| sadrazamı uzun müddet tecrübe smda dolaşıp dururken, Fehim| ederek kendisine uydurmanın yo- Paşâ birden içeri girdi: lunu buluyordu. — Celâl Beyciğim, dedi, mü- Padişahın henüz tasarladığı bir him bir iş üzerindeyim.. Çok ya-| kimse yoktu. Fakat, Makedonyada kında İstanbulda gizli çalışan bü-| da yapılan yeni jandarma teşkilâ- tün Jön Türkleri yakalıyacağız..| tı üzerine Rumelide ordu arasında Saadet görünüşte Tıbbiyeli Nec-| bir kaynaşma başlamıştı. — Jön “detle evlenecektir. —Efendimizin| Türklerin yeni ordu zabitanımı el- iradeleriyle kendilerine Serence -| de etmeğe başladıkları haberi az bey yokuşunda güzel bir ev tuttuk.| zaman içinde saraya kadar gelmiş Dayattık,, döşettik. — Bu akşam | ve Abdülhamit bu şayia karşısmda Saadet harem ağalarından biri va-| vükelâ arasında bir değişiklik yap- sıatsiyle bu eve gönderilecektir.| Mağa lüzum görmüştü. Simdi sizden bir ricam var: Mat- Abdülâhamit bir taraftan sada:- mazel Meyan bugüne kadar esas-| rete adam ararken, diğer taraftan İr bir tazyik görmemiştir. Tıbbiyeli| da İstanbuldaki gizli teşkilâtın bir Necdetın affedıldığmı duyarıa an evvel meydana çıkarılması için Tefrıka numarası : 34 — Aşk mı, Servet mi? Nâkili: (Vâ - Nü) Geçen kısımların hülâsası | anlıyordu. Lâkin, kendi de istemiye - k: İlhami Bey, servetini kaybetmiş| '* ŞLRÇİS VOŞ , — Anlatayım... - dedi. - ben, birini bir Paşazadadir. Fakat, eski debdebeli miw“ Ş ö hayatı terketmek istemiyor. Onun için, kızı Türkân Hantmı Cemal Bey ismin- de bir zengine vermek emelindedir. Halbuki, Türkânla Fikret sevişiyorlar, İlhami Bey, Fikreti, oğlu gibi büyüt- mektedir. Ona, kızdan vazgeçmesi için rica ediyor. Banka memuru olan Fik- retin önüne, tesadüf, Şadiye Hanım isminde zengin bir kadın çıkarıyor. Bu| , — p. l OK e ekiden, çocuklu- hanım, da delikanlr ile <lâkadar oluyor. ğumuzdan beri, birbirimizi seviyordük. Fikret, boşboğazlık etmemek lâzım | O zaman, o, bana, ağabey muamelesi e- olduğunu biliyordu, Fakat, ©o kadar | derdi... Daima beni yüksek - bulurdu... dertli idi ki, içinde bir a sırrı- | Ben de, sevimli, akıllı, güzel bulduğum nt bir dert ortağına dökmek arzusu | Türkânı pek benimsemiştim... Fakat, vardı. Hiç bir erkek arkadaşı olmadı- | ©o yaşlarda iken, insan, bulutlarda uçu- ğı için, istiraplarını kimseye anlatmak | yor... Para meselesini düşünmiyor.. Ne- fırsatmı bulamamıştı. İşte bu kadın, | tekim, Türkân, hâlâ da, paranın çok e- ona, bütün samimiyetiyle soruyordu. hemmiyetsiz olduğu kanaatindedir. O, Vakra, gevezeliğinin manasızlığını | ne derece maneviyatla uğraşıyorsa, ba - Şadiye, direksiyona az daha yanlış manevra yaptıracaktı. Otomobil bir zıkzak resmetti. Fikret, ilânr aşk mı edecekti? — Çok istırap çekiyorum, Şadiye hanım... Her düşüncemi, her hissimi an latacağım... Geçen sefer de bahsettiğim bir hanım var: Türkân... İlhami beyin 4 : 7 — HABER — Akşam Postası Abdü llıamıt Fıkra müsabakası En iyi, en güzel fıkraları bize gön- lecektir. Yalnız bu fıkraların uzun ol- maması, seçme olması ve olı:unılılı yazılması lâzımdır. Uzaktan bakmak hayırlıdır Bir aslan ihtiyarlamış, bir ma- ğaraya çkilmişti. Maksadı peşin - den yetişemediği hayvanları aya - ğına getirerek gafil —avlamaktı. Mağaraya bir çok kurtlar, kuşlar geldi. Aslan hepsini parçaladı. Bir gün Tilki de kendisini ziyare- te gitti. Kapınımn ağzında durup: — Nasılİsm aslan dayı dedi. Aslan: — Neden böyle uzaktan mer - haba diyorsun dedi. Tilki şu ceva- bı verdi: — Filhakika kulunuzun mura - dı içeri girip eteğinizi öpmektir a- ma yanmıza gelmiş, fakat bir da- ha dışarı çıkmış ayak izlerini gö - remiyorum. Bunun için uzaktan güzel boyunuzu görmeyi hayırlı buldum, Nuti — hafiyelerini halkım arasıma saldı - rıyordu. Fehim Paşa o gün saraydan ay- rılirken, Abdülhamide — teminat ae vererek: , — Padişahım, bu işi kulunuz üzerime aldım!.. Çok yakında Al-| lahm inayetiyle bu güruhun hep- sini meydana çıkaracağım.. Saa - det çok umuyorum ki Necdeti ve onun arkadaşlarımı tamamiyle a- vucunun içine almağa muvaffak olacaktır. (Devamı var) (1) Abdülâziz &n üfak bir sey- den hiddetlenir ve derhal sadraza- mrazlederdi. Son iki senelik sal- tanatr esnasında dokuz sadrazam değiştirmişti. Evvelâ Mahmut Nedim Paşa on - bir ay sadarette kalmıştı. — Onun yerine — Mithat Paşsa geçti ve seksen bir gün sonra azledildi. Onun yerine Rüştü Pa- şa getirildi. Ondan sonra Hüse - yin Avni Paşa ve biraz sonra tek- rar Esat Paşa, bir kaç gün sonra Mithat Paşa vesonun yerine Mah - mut Nedim Paşa gelmişti. Ahdül- âzizin damarma göre şerbet veren| Mahmut Nedim Pasa ikbal ve saa- detini yalnız padişahım teveccü - hünden beklerdi ve Abdülâziz bu- nu bildiği için, kendisini — sık sıb sadarete getirir ve: “Benim sadı! vezirim !,, dıye taltif ederdi.. Türknrı, zengin bir adama verecek... A- ilenin, maliyesi pek iyi olmadığı için, pek fazla olan masraflara tekabül etmek üzere, cidden böyle bir servete ihtiyaç Şadiye hanım, adeta fenalıklar ge - çiriyordu. Hissiyatını belli edip gülünç olmamak için, son derece büyük bir gayret sarfediyordu. Direksiyona fevkalâde dikkat ediyor du. Elleri titriyordu. Bir yere — çar- pacak, kaza çıkaracaktı. Onun için, otomobilin yürüyüşünü hafifletti. Buna rağmen, yürüyemiyeceğini an ladı. — Şurada biraz oturalm... diye, Bo- gaziçi Panaromasma nazır bir kahve- hanenin önünde durdu. Alıturkı kah- veleri pek severim.... — Pekii.. İndiler... O esnada, bu kır kahvesinin önünde başka bir otomobilin de — durduğunu farketti Bu, ailece pekiyi — tanıdıkları Fahri paşaların hususi arabasıydı. Şüp- hesiz ki, onlar da Boğaziçine dağru bir gezinti yapmak arzusunu duymuşlar; ve gayet garip bir tesadüf neticesi ola - bııı da, o kadar maddiyatla mon'ul. | Eğer ihtilâçlar, —asabi kimselerin çocuğu olan asabi çocuklarda — olursa, yahut alkoliklerin, dejenerelerin çocuk- larmda olursa esas ismini alırlar. Fakat menenjit, difteri, dimağda arıza, solucan veya şeritten mütevellit rahatsızlıktan da olabilir. Çocukta asabi ihtilâç görülünce dok- tora haber vermeli, İhtilâcın esbabını a- rar ve ona göre ilâç verir. Doktora ge - linciye kadar hastayı sakin, — ışıksız ve gürültüsüz bir yere koymalı, elbiseleri- ni gevşetmeli, bol hava temin — etmeli, sabunlu su ile ihtikan yapmalıdır. Asabi çocukları bu hastalıktan — vikaye - için hıfzıssıhasına ve süt ninesinin sıhhatine fevkalâde dikkat etmelidir. İSTERİ — Doktör Şarkos bu hasta- lığa kıymet vermiş ve ayrıca — tetebbü etmişti. Bir çok vak'alar isteriye atfe- diliyordu. — Babinskinin araştırmaları hastalığı pek tahdit etti. Şimdi isteri di- ye asap hastasının süjesyon yani telkin ile harekât yapmasına ve bu harekâttan “ikna,, ile vaz geçmesine deniliyor. Ve bu araz için de isteriden fazla pityatizm kelimesi kullantlıyor. Müşahede e- dilen pityatik âraz, bazı ihtilâç buhran - ları, felçleri, lisanda, teneffüste, hazim- de ve havasta ittiratsızlıklardır. Bunların hepsi daha doğru olarak dimaği hasta - lıklardır. İsteriye sahte sar'a dendiği de Bu hastalık inziva ile dimaği tedavi ile iyi olur. NEVRALIJİ — Asabın geçtiği yollar- da bere veya hastalık alâmeti gibi gö- zükerek beliren elemlerdir. Araz: Son derece şiddetli — elemler; elemin hissolunduğu yere bir şey batı- yormuş yahut kesiliyormuş gibi olur. Yahut bir bıçak saplanır gibidir, parça- lanıyormuş, veya kemiriliyormuş gibi bir acr duyulur. Ekseriyetle bir hareket- ten, bir kuvvet tarafından, bir tazyiktan, bir sürtünmeden, soyuktan, — sıcaktan başlar ve buhrardan sonra mecalsizlik bırakır. Nevraljiler bir çok hastelıklara karış- tırılabilir: “Sözde nevra'ji,, dedikleri e- riti olurlar. Fakat iki — taraflıdırlar ve asabın kat'ettiği yolu nadiren takip eder- ler. Tabes ve Nevrasteni ağrıları da böyledir. Bir de mialjiler vardır. Bunlar adale elemleridir. Kurulma bir uzvün bir ye- rinde zonklama gibi bunlar bir adalenin başladığı yerde duyulur ve adele geril- dikçe fazlalaşır. Nevralji de marazın sebebini bularak ona göre tedavi etmelidir. Eğer mer- zegi — Palüdizm mahiyette ise sulfato ve arsinik, asabi ise su ile tedavi — ve antis pazmasdik ilâçlar, romatizmadan mütevelli tise salisilat dö sud, kloroz da verilir. Nevraljinin verdiği elemi durdurmak için kullanılan bir çok usuller vardır: rak bnrıdı dm-mıışlırdı. Fahri paşa, nargile meraklısıydı. Her gezmeğe çı- kışımnda nargile içerdi. Gene bu atzu - sunu yenememiş olacaktı.. İçeri girdikleri vakit, paşanın, zev - cesinin ve iki kızının bir köşede otur - duklarını gördüler. Fikret, hürmetkârane selâm — verdi ve kızardı. Zira, iki kızın Türkânla pek sıkı fıkr arkadaş olduğunu, ondan — hiç bir şey gizlemiyeceklerini - biliyordu. Şüphesiz ki, bu tesadüften de bahsede- ceklerdi. Hem de, bu akşamdan tezi yok... Fikret, Şadiye hanrmla Fahri paşa- nınkilerin selâmlaştığını görünce, büs - bütün şaşırdı. Demek ki tanışıyorlar - miş. Vaziyet, daha garip olacaktı. Zi - ra, paşanın, ailesi, bu başbaşa gezintile- ri görünce, gayet sarih bir mana verdi. Dönüp dönüp baktılar ve arkalarından bir şeyler konuştular. Bizimkiler, karşı taraftaki — köşeye geçti, oturdu. Babayani bir zat olan — Fahri paşa, uzaktan eliyle selâm verdi. — Nasılsınız bakalım?... diye seslen di. Gezmeğe çıktınız demek?,.. İlhami bey ne âlemde?... Türkân hanımı da be- Pratik Hayat Bılgısı Hayatta muhtaç olacağınız ameli malümatı kolayca öğreniniz VA döremi Nakıl ve tercüme bhakkı mahfuzdur —dan, veremden, puudmden neş'et € el d 'r J8 lııuu—& 1034 ' h Ç '!] % |a Yazan: . Gayür 1 — Soğuk ile aksülâmel, beze buz konması, elemli — uzvün ıı!”’ eter veya klor metilli pamuğu - bir saniye tutmak, sıcakla tedavi: # su pansumanı, kuru vantuz, — boytt” kızgın demir ucu, alkol, boy'“" dal yakısı, tentürdiyot ve mh-ol gibi.. 2 — Müsekkin veya muharriş 'Ö matlar kullanılır: Biladon, — Jüskiyâf Zî Baldıran, Klorform — eter, mantol, 9) füru, Gayakol, Terementi, Salisilat metil gibi.. , 3 — Cilt altma şiringa yapılır: M i fin, kokain, — antipirin veya mntl'ı! mavisi ile.. |a 4 — Cilt altına yarım litre hava €© * |tn jeksiyonu yapılır. 5 — Mide tarikile ilâç alımır: Afyöf' |3 Piramidon, egzaljin, antipirin, fenastl * İi tin, esetanilid, aspirin, asitsalisilik 'İ salisilât dö sud, salijurit, akonit ve * konitin, valeryon, oksid dö zenk, f0f | | für dö zenk, kinin, bromür, lınh"-'] K kafein, veronal, — sülfonal, — triy ipnal, kloral gibi. 6 — Elektrik kullanılır veya ro'" bi ken şualarından istifade olunur. — Jı 7 — Radyomla tedavi olunur. ef | 8 — Masajla tedavi olunur. 9 — Su ile tedavi olunur: Sıcak bat' | yo, soğuk banyo, duş veya yağmur h' | linde dus usuülleri ile, 10 — Cerrahi tedaviye müracant © İunur. ASAP “YARALARI — 'ruy* germe, uZâm.. ertl ada ıj şey batması, kopma, s.ay y tahrip ©ü me gibi esbaptan olur. ;, Elem duyulur. Hasara uğriyüi " veya âsaba göre hissin bazı azalarda ' talete uğradığı görülür. Felç müşahet” edilir.. Cilt üzerinde karhalar, çı husule gelir. Bu emrazın her — biri bazan ani iyileşmeye — temayül, 1 hissin iptal olunması, bazan da Nev! .- : | iı S E istidatları müşahede olunur. * b Kopan her âsap dinlenmelidir. D* î tora müracaat mecburidir. Ö NEVRİT — Semmi intanlar dollf' siyle âsabın üfunetlenmesidir. — S intan yani intani zehirlenmeğe ubel' 'ş labilecek hastalıklar: Kuş palazı, romif tizma, tifo, cüzam, griptir. Kııl'!“' bakır, arsinik, alkoldan da intani zehif ' lenme olur. M Âsap mütehassısına müracaat ed? ı rek Nevrit'in sebebini, elem yu | j yeri;, felci, adali ataleti tedavi ettıfl ; lidir. —Tedavi elektrikle olur. »e SİYATİK — Buttaki siyatik sinif' P muhtelif hastalıklar sebebi ile e “ aksülâmelidir. Siyatik bazan iptidai " | lur. — Soğuktan, yorgunluktan, İ | ten, romatizmadan, şeker hı.ıtulli" $ bilir. nıber ıluıydınız. canım.. Kmml ; ' severim... Selâm söyle.. Gn:l—'-n perin.. Nişanlandığını işittim. Tıhğ:,_ gelemedim,.. Hoş, bizim kızlar, heP raber ya... Fakat, huysuzluk edıyom* Değil mi Fikret bey oğlum.. Fahri paşa, pek patavatsız, lâfm! sirgemiyen bir zattı. Kızları sura lar. Belkıdemınnmılhm!an,oı v. 3 teğini çektiler.... Netekim, paşa, pot dığını anladı ve sustu. F | Söylemek istediği gayet sarihti: ',ı nu yalnız Fikret değil, Şadiye bile lnıh' — Kızlarıma hissiyatını .nlıld" Nıgınlıımı sevmiyor, seni sevi M Ve sitemkâr nazarlariyle şumu " — edıyordu' p* — Halbuki, sen, Allali vıl'*'”" ralı değilsin, maşallah...,; ' İ Şadiye, içini çekti: İ JW — Paşa, bütün esrarı biliyor-* 5,' | Türkân hanımın sizinle ılilu::w ğundan kızları vasıtasiyle | Yalnız bir cihette yaniliyor... 5 siyatınızım ona meyyal olmad niyor,.. Fikret: ). (Devami v ;