Abdü Tariht tefrika: 11 Geçen kısımların hulasası Abdülhamit, Paristeki Jon Türkler- le muhabere ettiği vehmiyle — Tıbbiyeli bir genci sarayda her gece tazyık ve is- tiçvap ettirmektedir. En sevdiği göz - delerinden (Necmi Seher) Hanımla Pa- risli güzel rakkasse aralarında müthiş bir kıskançlık başlamıştır. — Bu sırada Naime Sultanın kocası Damat Kemalet- tin Paşa ile Hatice Sultan aralarında bir sevişme hâdisesi Abdülhamidi çıldırt - maıştır. Hafiye çifte köşklerin bahçesin- deki çalılıklar arasında takibatla meş - güldürler. meyi muvafık bulmuyordu. Maa- mafih Şeyhislâm Cemalettin Efen / dinin tavsiyesini yabana atmamış- tı. O gün Ortaköye Başkâtip ta- rafından bir haber gönderilmiş ve Hatice Sultana Padişahın bu hâ- diseden çok müteessir olduğu bil- dirilmişti. Abdülhamit, kız kardeşini- “fi renklerle sıkıca düşüp kalkan bu sivri akıllı,, damadından ayırtma- ğa karar vermişti. Kızıl Sultan evvelâ Kemalettin Paşanın valdesi Seyyide Fatma Hanımefendiye el altından bir ha- ber göndererek, bu hayatım daha fazla devam edemiyeceğini oğlu- un dizginlerini çekme zamanı gel diğini bildirdi. Fatma Sultan Abdülhamidi hiç - sevmerzdi. Bu haberi getirenlere: — Burast mümkün değil. Diye cevap vermişti. " Fatma Hanımın verdiği cevabı Abdülhamide aynen söylemişlerdi. İşte bu cevap, Kemalettin Paşa- nın biran evvel İstanbuldan tebi- dine vesile oldu.. Bir sabah Kema- lettin Paşayı, zevcesi Naime Sul- tanı tatlik etmesi hususunda haylı- ca sıkıştırdılar. Bir hafta devam eden talâk münakaşasından ve bir çok tazyik- lerden sonra, nihayet Naime Sul- tan Kemalettin Paşadan boşanmış- tı. Boşanma hâdisesi saray muhi- tinde şayi olunca Kemalettin Paşa- 'ya da yol görünmüştü. Abdülhamit: — Kemalettini gözüm görme- Demişti. Sabık Damadın Bur- saya tebidine irade sadir olmuş ve İzzettin yatı bir gece içinde ha- - zırlanarak Dolmabahçe Sarayı ö- Tefrika numarası : 24 — Geçen kısımların hülâsası İlhâmi Bey, servetini ka: hyıumkkwnlyw Onun için, küzı Türkân Hanımı Cemal Bey ismin- de bir zengine vermek emelindedir. , Türkânla Fikret sevişiyorlar, - İlhami Bey, Fikreti, oğlu gibi büyüt- mektedir. Ona, kızdan vazgeçmesi için -ı!&edyw.!uhnmo!u Fik- retin önüne, tesadüf, Şadiye Hanım Iııılndo zengin bir kadın çıkarıyor, Bu lıınnı.dıddlkınhilıınhduoluynf ldhnıı-ııı_ıılınııwıhııı— — kalıkları olan ve eski Halep kumaşla- rından yapılmış möbilyeler dikkate çar- pıyordu. Salon, Gayet genişti. Masa - — |arın üzerinde, bir takım biblolar var- — dı. Fakat bunların hiç birinde, — ek- — ger bu gibi süslerde olduğu gibi — ta- biatten ayniyle kopya edilmiş insan, yahut hayvan şekilleri yoktu. — Biblolar, hemen kâmilen Hint, Çin z ae eelE BZ ae gl llıamıt Gozdelerı Yazan: Ishak Ferdi nüne gelmişti. İzzettin yatı istim üzerinde bekliyordu. Kemalettin Paşa o gece valde- sinin konağına gelmişti. Seyyide Fatma Hanımefendi sabahleyin gözlerini açtığı zaman konağın her taraftan muhafaza altına alındığını gördü. Saray te;rifıtcılırındın Sezai Bey iradei seniyeyi Kemalettin Pa- şaya tebliğe memurdu. Konağın üst katına kabul edildikten sonra, Seyyide Fatma Hanım oğlunun Bursaya nefi edileceğini anlayınca salonun ortasında düşüp bayılmış- tı. Sezai Bey vaktin çok dar oldu- ğunu söyliyerek Kemalettin Paşa- nn istical etmesini ilâve etti. Ke- malettin Paşa giyimli idi. Eşyasını hazırladılar.. Ve bir saat zarfında konaktan alıp İzzettin yatıma gö- türdüler. Bu sırada Hatice ve Naime Sul- tanlar kendi saraylarının pencere- lerinden İzzettin yatmmı göz yaşla- rile teşyi ediyorlardı. Naime Sultan kocasını çok se- viyordu.. Abdülhamide iki defa haber göndermiş ve babasından Paşanın affını istemişti. Abdülha- mit bu haberden de münfail olmuş ve kızına: — Ben kadın olsam, böyle bir kalbi elimle koparıp çiğnerdim. 'Tarzında cevap göndermişti. Naime Sultan bu iftirak acıları içinde kıvranırken, Hatice Sultan da Paşaya kavuşamadığından mü- teessir görünüyordu. Hatice Sultan bu iftiraktan yeni bir ümide düş- müştü. Kendi kendine: — Kemalettin Paşa bir müddet Bursada ikamet ettikten sonra na- sıl olsa affedilir, İstanbula gelir. Diyordu. Kemalettin Paşa tek- rar ve yakın zamanda İstanbula dönse bile acaba Hatice Sultanla evlenecek midi? Parisli rakkasenin eşyası arasın da Abdülhamidin revolveri zuhur ettiği gündenberi saraydaki hafi tarassut kuvvetleri arttırılmıştı. Padişah sarayın içinde de herkesi takip ettirmeğe başlamıştı. Muş Mutasarrıfı Mahmut Be- Aşk mı, Servet mi? Nâkili: (Vâ - Nü) ve İran işleriydi. Hepsi de oyma tah - talardı. Bunlar, her halde, iptidai din- bir Paşazadadir. Fakat, eski debdebeli| lerin putları olacaktı. Hizmetçi: — Hanımefendiye haber vereyim efendim.. - Diyerek çekilip gitmişti. Fikret, sağa sola bakındı. Bu bü - yük, ve orta salondan diğerlerine ge- çiliyordu. Sağ tarafta, Türk usulü di- ğer oturma odası vardı. Sol tarafta ise, bir kütüphane göze çarpıyordu. Fikret üslüplara dair epeyce kitap okuduğu, Türk usulü odanım Arap ve Acem mukallitliğiyle karışmamış ol - duğunu, tamamiyle Türk örneklerin « den ve Türkler tarafından — kullanılan eşyadan tertip edildiğini gördü. Kütüphane odasının duvarları da, baştan aşağı, lâmbri denilen, oymalı duvar tahtalariyle kapalrydı. Daha fazla tetkik etmesine imkân kalmadan, kapı açıldı. Şadiye Hanım, mütebessim, fakat vakur, içeri girdi. Fıkra müsabakası En iyi, en güzel fıkraları bize gön- dereceklerin yazıları; burada neşredi- Tecektir. Yalnız bu fıkraların uzun ol- maması, seçme olması ve okunaklı yazılması lâzımdır. Ne konuşuyorsunuz ? Bir zenginin evinde davetliler- den ikisi bir köşeye çekilmişler, gizli gizli konuşuyorlardı. Ev sa- hibi bunların kendisini — çekiştir- diklerinden şüphelendi ve yanla- rına yaklaşıp birine sordu: — Gene ne yalan söylüyorsun? Suale muhatap olan şöyle ce- vap verdi: — Efendim. Zatıâlinizi methe- diyorum. Hulüsi Behçet yin öldüğü sırada eline nhıtırılı; revolverin Parisli rakkasenin hu- susi eşyası arasında bulunması Ab- dülhamidi haklı olarak şüpheye düşürmüştü. Bu revolverin bir tesadüfle Nec- miseherin eline geçtiğini kimse bil- miyordu. Necmiseher Matmazel (Meyan)dan intikam almak ve o- nu Padişahın gözünden düşürmek için bundan daha iyi fırsat bula- mazdı. Parisli rakkaseyi hergün sıkıştırıyorlardı. Tazyikler, istic- vaplar devam ettikçe Necmiseher memnuniyetinden ne yapacağını | bilmiyordu. Matmazel (Meyan) n eşyası arasında mahut revolverin bulun- duğu gündenberi Tıbbiyeli Necde- tin vaziyeti de tehlikeye düşmüştü. Zavallı gencin de Parisli rakkase ile temas ettiği ve bu vasıta ile Pa- risle muhabere temin eylediği ka- naati gittikçe kuvvetleniyordu. Abdülhamidin diğer gözdeleri Necmiseheri kıskanmağa başla- mışlardı, Bunlar arasında diğerle- rinden biraz daha cüretkâr görü- nen Saadet Hanım Necmiseherle zaman zaman atışan, dil kavgası yapmaktan çekinmeyen güzel bir kız idi. Saadet bir gün Necmiseherle konuşurken, Tıbbiyeli Necdete ne- den işkence yapıldığını sormuştu. Nocmiseher rakibesine şu ceva- bı verdi: — Senin Necdetle alâkadar ol- duğunu söyledikleri zaman, ben: “Saadet Efendimizin düşmanları- na iltifat edecek kadar çılgın ve bayağı bir kız değildir!,, demiş- tim. Halbuki sen... Necmiseher sözünü tamamlaya-| mamıştı. (Devamt var) Sırtında, mutavazi bir “apremidi" el » bisesi vardı. — Geldiğinize çok teşekkür ede - teşekkür edeyim... Fakat, galiba, lü - ğer misafirleriniz benüz yok... Şadiye, güldü: — Gelirler efendim.. — Sabırsızlan: mayın... Her halde, ben, bu yalnızlık esnasında canmızı sıkmamak için gay- ret ederim... Fikret kızardı. Acaba, pot mu kır- mıştı? Öyle ya: Bir kadına böyle şey söylenir miydi... Kendisini onunla baş- başa görünce, sanki bu yalmızlıktan korkuyormuş gibi, misafirleri sormak?, Fakat, bu derece toy, gün görme- miş bir hal almamak için, derhal mevzuu değiştirdi. Zira, doğrudan doğruya me- seleyi tamire kalkışsa, büsbütün yüzü- ne gözüne bulaştırması muhtemeldi. — Eviniz çok güzel, Hantmefen- di... - Dedi. - Zevkinizin ne kadar yük- sek - olduğu iyor... Bilhassa, *“buajöri' 'denilen tahta oymacılığına dair mükemmel bir — kolleksiyonunuz « HABER — Akşam Postası ara çN a 21 Temmuz 1934 —, Pratik- Haqat Bilgisi Hayatta muhtaç kolayca öğrenini: Hü Mi — Nakıl Büyük şehirde oturan bir kimse tu- tacağı apartımanın kirasına — iradının beşte birini tahsis etmelidir. Dar ve havasız bir apartımanda — olurmaktan ise sair masraflar üzerinden — tasarruf ederek havadar ve temiz bir yerde o - turma kdaha iyidir. Sıhhatın muhafaza- sı bunu icap ettirir. Oturulan daire sa- kin ve temiz bir bina dahilinde olmalı, geniş bir sokağa — bakmalı, — bol hava almalıdır. — Ciyarında — pis koku - İar neşreden — tesisatın — olmamasına ayrıca dikkat etmelidir. Mümkün olun- ca kaloriferle ısınan binaları tercih et- melidir. İptidasında biraz pahalı — gözükür. Fakat diğer vasıtalarla ısıtmağa nis - betle daha masraflı olduğu muhak- kaktır. İmkânı halinde bir de banyosu olmalıdır. Odalarının kapıları -birbiri- me geçer surette daireler iyi değildir. Kapıların hepsi sofaya açılmalıdır. An- cak bu suretle odalarda oturanlar lü- zumu halinde yalnız kapanabilirler. Bir daire tutarken her odanın ne suretle kullanılacağı ve eşyanın nere « Terekonacağı evvelden tesbit edilmiş - gdir. Maamafih kendisini mobilyaya e - sir ederek mobilyaya göre apartıman tutmak ta hatalı olur. Apartıman tu « tularak dikkat edilecek iki mühim nok- ta, fazla eşyayı koyacak sandık oda - Tarının bulunma'ı ve apartıman işinin kolay yapılabilmesidir. Bazt büyük a- partımanlar vardır ki, nisbeten ucuz oldukları halde hizmetlerinin güçlü - ğünden dolayı pahalıya mal olur. İyi bir apartıman müstakil bir evden çok ucuza mal olur. Apartımanda dikkat - edilecek bir mokta da yatak odalarının lodosa kar- şt olmalarıdır. Bahusus çocukların ya- tırılacakları odalar için bu şarttır. Öğ- le günei odaya - girebilmelidir. Yaz mevsiminde oturulacak oda e’elnııbu.ı- garbiye nazır olmamalıdır. Fazla & - beten daha serin olur. Apartıman fiatleri şehirlere, şehrin kalabalığına ve nüfusun tezayüdüne ta- bidir. İstanbulda hali hazırda mevcut apartımanların çoğu konfordan mah « rumdur. Hamamı, kaloriferi -olmıyan ve dört kişilik bir ailenin iskân edebi- leceği bir apartıman yirmi beş ilâ o - tuz lira arasında tutuluyor. Ankarada Yenişehirde-yapılmış o - lan ve her türlü konfura malik bulu - nan apartımanlar elli ilâ altmış lirava tutulabilir. Apartımanda raflar ve kapaksız kü- tüphaneler olmamasına dikkat etmelidir. Buralarda toplanacak tozların temiz - lenmesi mühim bir mesele teşkil edec, Yatak odaları — Yatak odalarının tavanları mümkün olduğu kadar yük - sek olmalı. Oda çok ışıklı ve havadar olmalıdır. Pencelerin birisinde müteharrik bir var.. Ben de sizin gibi, kadim şark sa- natini Yunanınkine tercih ederim. Bib- lolarınıza bayıldım.. . Kadınım yüzünden, deminki iztihza ile karışık serzeniş ifadesi silindi. Bir memnuniyet tebessümü, onun yerine kaim oldu. — Bu eve ilk girenler arasında, merakımın ne olduğunu bir bakışta ilk keşfeden siz oldunuz, Fikret Bey... Sanatkârsınız... Fakat, şür yazmayın.. Fikret, hayretle: — Şilr yazmak mı?.. Ne münase « bet?.. Şadiye yeni bir istihza tebessümiy- le güldü: — Vallahi çocuksunuz... Bu dere- ce “santimantal" olduğunuz, biç te halinizden belli değil... Konuşurken daima olğun bir erkek tesirini veriyor- sunuz... Halbuki... — Halbuki?.. Fikret, anlıyamıyordu.. Acaba, bil. meden bir pot daha mı kırmıştı?. — Bana geçen gün verdiğiniz mak- buzun arkasındaki ınııwımdıı bah- setmek istiyorum... — Nasıl makbuz?.. me?... « Nasıl manzu- « Nİ olacağınız ameli malümatı z ve tercüme bakkı mahfuzdur Yazan: . Gayur camın bulunması ve bunların I”M açık bırakılması fena olmaz. İnsan bö* şına saatte altı metre mikâbı hava İâ* zım olduğu göz önünde tutulmalıdı” Eğer apartıman küçük ise en bü! odası misafirleri kabule tahsis edi!ece” ğine yatak odası haline konulmalıdır: Çocuk odaları — Çocuk odaları 1" şıklı, havalı ve gönül açıcı tarzda cİ * malıdır. Çocuk odasına lüzumsuz ©t * 'ya ve biblo gibi şeyler koymamalıdı" Demir veya tahtadan bir karyolt çocuğun boyuna müsait masa ve &zif” dalya bulunması kâfidir. Eğer çocuk küçükse sobanın ve pencerenin önünt yanaşıp bir kazaya uğramasını ment * decek manialar konur. Yemek odası — Bir yemek odıl' da bulunacak eşya sandaya, masa, bü * fe, sofra takımı için dolap ve gelen v& mekleri koyacak ayrıca bir masadır: Mobilya sade olmalı, işlemeli mobily#* ların kullanması güçlüklüdür. Gürnüt takımları hava temasında çabuk bozü” lur ve bunları bir küçük dolaba veyt! çekmeye koymak daha iyidir. (Fazla tafsilât için mutfak, ev ct yası, balkon, kömür, çamaşır, —hasif,. muşamba ilh.. kelimelerine müracaat)» Aktaryom AKUARYOM — Evde küçük bar lıklar beslemek için yapılan camdan havuzlara akuaryom denir. Bir aku * aryomda derinlikten ziyade satih ge- nişliği olmalıdır. Balık havadaki oksi- jenle teneffüs eder. Onun için havanıtt su sathına fazla temas temin olunma- hıdır. Cam havuz bir uzun kutu biçimin: de olursa daha iyidir. Tamamen cam olan akuaryomlar kolay - kırıldıkların « dan zemini arduvaz olanları tercih :) Milmetidir. Akuaryom'un — diküme tâbaka ince kum ve üzerine de gayet temiz küçük çakıllar konur. ; Kayacıklar — Akuaryomun dibin: de sun'i kayacıklar yerleştirilir. Bun « ları yapmak için kok kömürü parçalar rı altında bunlar çimento ile birleştiri lir. Kuruduktan sonra kapağının üze- rine tamamen çimento sürülür. Ancak bu kayacıklar balığın bulunduğu cam havuza konmadan evvel on beş gün kadar suda bırakılmalı ve su sık sık değiştirilmelidir. Bu akuaryom'a alacağından fazla balık koymamalıdır. Balıklar rahat ra- hat her tarafa dolaşabilmelidir. Eğer suyun sathına çıkıp duruyorlarsa dare da kaldıkları anlaşılır. ve o vakit bir kısmı çıkarılmalıdır. Tatlı suakuaryomları — Tatlı «4 balıkları için olan akuaryomlarda saf ve berrak menba veya ırmak suyu koy” mak lâzımdır. Kuyu veya yağmur su* yu koymamalıdır. (Devamı var) — Bu sefer, maheup olmak sırası, genf kadma düştü.. — Her halde, kendinizin yaptığı * nız bir işi bilmemezliğe gelmek, âde * tiniz olmasa gerektir... Peki, öyleyst bunu kim yaplı?... Şaşırdım... Zile bastı. Hizmetçi geldi: — Yatak odamdaki küçük ıııud üstünde bir banka kâğıdı duruyor«" Onu getir, kızım... Fikret, hayret ve sabırsızlıkla bek” liyordu. Bir dakika sonra, hi emredilen kâğıtla beraber geldi. Şadiye, makbuzu, Fikrete uzattı. — Bunu siz mi yazdınız?.. Delikanlı imzasını, muayenede? sonra: — Ben.. - Diye itiraf etti. - Evetı bu, benim imzam... Bir yanlışlık olm&” sın?.. Yıthdıınıx para daha mt faf” çevirin... . Fikret, makbuzun arkasını çevirif” ce, beyninden vurulmuşa döndü.. Ber rada, Şair Nurinin o mahut el le, bir manzume nazara çarpıyordu; | : 'Devamı VAr,