“Avusturya Başve- © kilinin odasında bomba bulundu 4-7-1934 | | Balkan ittifakının vechesi “Le Journal” gazetesi yazıyor: *“Balkanlıların hakiki meziyeti ma- kul bir siyasetten doğan bir birliği ta hakkuk ettirmeğe muvaffak olmuş ol- malarıdır. Bir çok kimseler, eskiden ateş ocz- ğı olan Balkanların bugün bir beynel- milel anlaşma ve teşriki mesai misali teşkil etmeleri hâdisesini tesbit ile ik. tifa etmektedirler. Böyle mühim bir hâdise karşısında sadece hayran ol - mak iktifa etmez. Hâdisenin ruh ve manasını anlamak ve belki de oradan ilham almak gerektir. M. Barthou'nun Bükreş ve Belgrat seyahetleri acaba biraz da bunun için değil midir? Balkanların bir ateş ve kan ocağı halinden bir sulh ve sükün kaynağı haline münkalip olması hâdi- sesinin hakiki sebebi herkesçe — ma - lümdur. Balkan milletlerini birbirleri aleyhine sevkeden, onları ezen, tak - sim eden, dağıtan — saltanatlar yıkıl - mıştır. Yeniden ihya edilen milliyetçilik - Jer, bütün milli dileklerinin en ufağı - na kadar yerine gelmesinden haklı o - Jarak gürür duymakta ve sükün his « #etmektedirler. Buna mukabil eski is- İliı:ı milletler ise tabü hudutlarına tücata icbar edilmişlerdir. !ürın bu sebeplere, bir de Balkan- hların intikam arzularından vazgeç - Mmiİş olmaları ve yeni siyasi nizamın müstefitleri arasında bir büyük tesa - nüt fikri ve hissinin doğmuş olması | İnzimam ediyor ki, bütün bu hakikat- ler ve sebapleri tetkik edersek, Bal - kanlıların birliğini vücude getiren ye- ni Balkan haleti ruhiyesini daha iyi anlamağa muvaffak oluruz. Bundan başka bir de müşterek dü- şünceler, Balkan milletlerini birleştir- Miştür, diyebiliriz. Meselâ, Romanya ve Yugoslavya arasındaki anlaşma nis- beten kolay olmuştur. Bu iki devlet merkezi Avrupa cihetinden ayni duy- guları taştmaktadırlar. Binaenaleyh, anlaşmaları, kadar tabii bir şey ola - maz. Yunanistanın Türkiye ile anlaşma- at birza daha nazik bir mesele olmuş- tur. Yunanlılar için İstanbuldan vaz - geçmek çok güç olmuştur; fakat bü- Yük bir dostluk uğuruna “Megalo | - dea” yı ebediyyen maziye gömmüşler- dir. Daha düne ait olan mağlübiyetle - rinin yaralarını dostluk bağlariyle sar- mışlardır. Bir milyondan fazla ırktaş- larının Yunanistana cebren iadesinin acılarını unutmuşlardır. Türkler ise, kendileri için iyi bir misal olmuşlardır. Onlar da hislerden ziyade mantık ve akıl hâkim olmuş - tur. Balkan Birliği sözlerle değil, fi - illerle meydana getirilmiştir. Bu bir - Hik, gizlenmiş rövizyonist - fikirlerinin hakikaten ortadan kalkmış - olmasiyle mümkün olabilmiştir. bir hamlede tek başlarına ıg:f'i'ıhlw»hnüuhk K fedakârlıklarla makul bir siyase- te sevketmekte geçikmedi. Balkanla - Yın bepsi artık sergüzeşt peşinde koş- n İctan bıkmışlardır. Seynelmilel entrikalardan azade Çlarük yaşamağa karar vermişlerdir. Yargüzeşt siyasetinin tehlikeli bir o « yan olduğunu anlamışlardır, ve ona göre daha realist, daha makul ve da- ha ümitbahş bir siyaset yolu tutmuş - lar, teşkilât yapmışlar ve sulh ve sü - kün içinde milletlerinin refah ve saa- detleri yolunda imanla, emniyetle ça - lışmaktadırlar. İşte M. Bartho'nun seyahatinden dvıııiıı Garbi Avrwıyı Bılhıiıt— kati bir surette karşı koyabilecek kud- retli bir teşkilâtı vücude getirmekle ve bunu bütün bir yaratıcı irade - ile istemekle mümkün olur, kanaatinde- yiz” Balkondan vücudumu görmüş ve gizlice resmimi yapmıya başlamıştı “Ben de, düne kadar bir arada çalış- tığınız bir fendi. lütfen beni arkadaşınızın, bir muharririn sevgilisi Idim, Beye- dinleyiniz,, tanınmış j ü ' diye anlatmıya başladı... "/’ //// YN Heyecan uyandıran ıfşaat muzeom,,daki kitaplardan ellisi sahte! Bir gün evvel, Londrada iki kitabiyat âlimi tarafından neşre « dilen bir eser, İngilterenin ve dün yanın en meşhur ve mevsuk mü- zelerinden biri olan Britiş Müze- om'da, uzun bir zamandanberi saklanagelen 50 kitabın sahte ok| duğunu ilân etmektedir. ı Kitaplar, geçmiş zamanların ve bugünkü asrın müellifleri tarafım- dan çıkarılmış ilk tabıları oldu » ğu — zannedilmekteyken, bunun tamamen aksi iddia edilmekte ve sahteliği fennen ispat olunmakta. dır. Kitapların yaprakları tahlil e- dilmiş ve ihtiva ettiği anasır ada Yazısı bu nüshamızdaki (Haberin Hikâyesi) dir. Resimli hikâyele - rimiz birer günlüktür, yani mabaatsızdır. Gazetemizde her gün böy- le bir hikâye vardır. makıllı gözden geçirilerek, hangi devirde imal edilebileceği tesbit olunmuştur. Vardıkları netice, bu kitapla- rın üzerindeki uydurma tarihlere nispetle, çok daha sonra sureti hususiyede basıldıkları ve müze - nin kandırıldığı yolundadır. Mevzuu bahsolan sahte kitap- lar, senelerdenberi, filhakika ayni eserlerin ilk tabıları imiş gibi, büyük bir kıymet verilerek ve mü zeye gelinceye kadar her — elden geçtikçe üzerlerinde büyük fiat o- yunları oynanmış bulunarak, dün- yanın bu en namlı müzesinde saklı tutulmuştur. “Britiş Eski eserler tarih ve kolleksi» yonuna bu büyük hileyi kimin yaptığı meçhuldür. Eserler, 10 muhtelif, müellife aittir. Bunlar arasında İngilizlerin “Sultanuşşuara,, tesmiye ettikleri Tenison'un eserinin ilk tabı kop - yası ve aynen meşhur romancı Di- kins'ye henüz yaşamakta olan Kip ling'inkiler bulunmaktadır. Ingiliz âsarı atika âlemi ve ki- tabiyat dünyası büyük bir heye - can ve alâka içindedir. Münakaşalar devam etmekte » dir. meşhur Filistine daha fazla Yahudi girebilmelidir!.. Ingilterede Yahudi mümessil- ler heyeti, İngiltere müstemlekât nazırlığına müracaat ederek, Fi « listine daha çok yahudi girebilme si hususunda teşebbüslerde bulun muşlardır. İngiltere yahudi mümessilliği- nin son içtimamda, varılan bazı neticeler nazıra açıkça bildirilmiş tir, İngiliz yahudileri, Filistin hü kümetinin aldığı son kararlara gö re, Filistinde bugünkü iş miktarı - nın iyi tayin edilememiş olduğuna | işaret etmişlerdir. İngiliz yahudileri, Filistinde daha çok insana ihtiyaç olabile « ceğini, fakat ne dünkü, ne de bu- günkü mesai programınım iyi tans -— YARIN —< Erkek böyle olur (Vâ-Nü) nun gayet Güzel bir resimli hikâyesi zim edilmediğini, toprağın ihtiya cı nispetinde iş çıkarılamadığını ileri sürmüşlerdir. Bilhassa orada, yepyeni bir ha- yata başlamak üzere yetiştiril - miş, genç, bekâr yahudi gençle - rinden bahsedilerek, bunların yal- nız bir müsaade beklediklerini söylemişlerdir. İngiliz nazırlarının, yahudi mü- messillerinin noktai nazarını Fi - listin fevkalâde komiserine bildi- receğini İgilizce (Deyli Herald) gazetesi yazmaktadır. | Eserlerini yakan muharrit: (Baştarafı 5 nci sayfada) şikâyeti yoktu. Annesi ve kız kar » deşi ona bir çocuk gibi bakarlar- dı. Kitapçılar hergün kapısını a- şındırırlardı. On yılda boyu kadar kitap yazmıştı. Bir akşam evinden bir araba içinde bir kaç sandık do- lusu kitap çıktı., Araba Şişliye doğ ru gidiyordu. O gece — buluşacak- tık.. Bekledim.. gelmedi. Ve ertesi gün polisten şöyle bir haber aldık: O, kitaplarını Mecidiye köyündeki ihtiyar dadısınım bahçesine götür- müş., Ateşlemiş.. Bütün yazdığı ve yazmakta olduğu eserleri kül hali- ne getirmiş. Etraftan yangın — var diye koşanlara: “Merak etmeyin.. Bir şey yok. Bir muharrir, eserleri- ni yakıyor!,, demiş. Bu teessürün sebebini anlıyamamıştım. Aradan iki gün geçti. Merakımdan çıldırı- yordum.Onu şimdi eskisinden çok daha fazla seviyorum, beyefendi! O, gözümde eskisinden fazla bü- yüdü. O, yakılacak, kaybedilecek bir şahsiyet değildi. İtiraf edeyim ki, onun ince zekâsı, yüksek duy- gusu beni kendisine vatanım ka- dar bağlamıştı. Bir sabah ondan şu mektubu aldım: “Yavrum! Geçen akşam rüyam da evime bir hırsız girdi.. Bir kaç arkadaş bir arada oturuyorduk.Bu gelen hırsız ellerimizden kalemle- rimizi alıp gitti, Üstelik benim re- sism fırçamı ve filülümü de birlikte ahıp götürmüştü. Sabahleyin göz- lerimi açtığım zaman, karşımızda bir baykuş ötüyordu. Birdenbire bir rüzgâr çıktı. Resim paletleri, fırçalarım, kalemler'm ve filütüm altüst oldu. Bu hâdise maneviya - tımı kırmıştı. Ben bilirsin ki başın da veya civarımda öten baykuş se- sinden çok sinirlenirim. Başıma bir felâket gelmesin diye, şehirden uzaklaşmağa karar verdim. Ben seni kalemim, fırçam, ve filütüm elimde iken sevmiştim. Bunlar aş- kımızın en kuüvvetli — bağlarıydı. Bunlar elimden gittikten sonra, ne benim kıymetim kalırdı, ne de se- nin güzelliğinin mânası! Şimdi bir elirne kazma, bir elime kürek al - dım.. Filüt yerine de çobanlardan bir kırık kaval buldum. Yeni ha - yatımdan çok memnunum. Şimdi bir rençber gibi çalışryorum. Top- yakla oynamaktan yüzüme kan geldi, Canlandım. Burada ne kü- für duyuyorum, ne dedikodu.. Bey nim duruk sular gibi sakin. Din- lenmeğe ne kadar da ihtiyacım varmış. Allah razı olsun o baykuş- tan., Beni muharrirlikten , mgatlı- ğa attığı için!,, Beyefendi ben bu —mektuptan bir şey anlamadım. Siz ne anla- dınız? enç kadına: — Sevdiğiniz erkek dünyanın en mes'ut adamı imiş, dedim, keş- ke siz de böyle bir rüya görseniz.. Siz de böyle bir ses işitseniz de korkup gitseniz! Açıkınızla tekrar m buluşur, birbirinize tekrar — kavu- şurdunuz ! SERERRRRERSETEREEMAZEEEE NKT MSUNMLLAZ. Yurttaş! Az, çok kazancından mutluk tasarruf vazifendir, borcundur. Bunu iyi bil, belle ve yap. Müli İktısat ve Tasarruf Cemiyeti mn::n...:.a:: XZZ MRERAC TT ĞAT AARD AA SURRRDUĞUR |