4 Haziran 1934 Benim görüşüm : Yahudilere ve Al- manlara dair Ötedenberi, — gazetelere “M.! Nermi,, imzasiyle Drestenden ma-| kaleler yazan bir arkadaşımız, iki gündür, “Vakıt,, de, Artvin meb- usu Mehmet Asım beye yazdığı açık mektuplarla, yahudiler aley- hine sütunlar dolduruyor. Bundan, başmakale'er hulâsa -! sında karilerimizi sıcağı sıcağına haberdar etmiştik. M. Nermi Bey, hulâsatan, şunu iddia ediyor: “Fransadan, yahudi Tiîı'k yumru- », Almanya, sürüm ye- ğimize güre, '!nmk' a, re '.urdı_gnnu./ lman mallarına boykot Piyi "ırluııııı Bunun biz, gıık zarar vereceğini düşünmenizi rica ede- rim., M. Nermi Bey, her halde, had- dizatinde samimi bir muharrir - dir. Fakat, Almanyada - ticaretle me$gul oluyor. Bütün dünyada yahudi aleyhtarı propaganda yap makla mükellef nazi teşkilâtı, bu arkadaşımızın zihnini nası'sa çel- miş olacak. Çünkü, büyük cere- yanların yakininde bulunanlar on ların arkasında sürüklenmekten kendilerini alamaz'ar.. Şayet, te- sadüf, ticarethanesini Filistine at- mış olsaydı, sanırım ki, M. Ner: mi Bey, o zaman, şimdiki düşü- nüşleriyle taban tabana zıt vadi- de kalem oynatabilirdi.. '— »Bür Türk muharriri olarak, Hit- lerkârt ateş püsküren M. Nermi Bey, şunları unutuyor: 1 — Yahudiler aleyhinde Tür- kiyede — cereyan uyandırmak (Türk inkılâbının ruhu ile zıt gel- mek bir tarafta kalsın) iktısadi! menafiimize ayni suretle muzır- dır. Amenna: Almanyaya ihraca-| tımız var. Lâkin, bütün dünyada- ki pek çok iktısadi tesisatı elinde | hulundurın diğer — memleketlerc yok mu?.. Eğer M. Nermi Beyin tavziy elerını farzı muhal, yerine getirmeye kalkışırsak, bu - sefer, A'manyanın bütün dünya piyasa: sında çatıştığı ve cidden sarsıldı- | ğı boykotajla biz de karşılaşmaz| mıyız?. 2 — Türkiyedeki yahudiler, el altından, Alman mal'ara nasıl | boykot yapabilirler?.. A, E. G | nin, Siemeüsin, Bayerin ilâk gön- derdiği malların satılmasına mâ - ni olabilirler mi?.. İmkânı yok! Bigıenıleyh, Alman sanayi mah:- suheri burada satıldıkça, Türk ip-| tidaf maddeleri do orada sürülür!| İriyarı bir adam, sıska birine | sormuş: — Adın nedir?. — Mülüyim! —- Sert olsan ne yaparsın?. İşle, bizim buradaki musevi- ler de mülâyimdirler! Sert olsa- Tar ne yıpıcıklır ki?., ] . . | Almın arın bır kıımı olun Hıt-_| lercilerle yahudiler zıt — gidiyor. Biribirlerini iktısaden yoğmıya Uğsaşıyorlar.. Bizim, buradan, iki tarafr da dinledikten sonra far - kettiğimiz şudur: Almanlar, iktı- Badi tedbirlerin de fevk'ne çık- Baktadırlar.. Binaenaleyh, ne, Yapmamız icap eder?, Harbi u ! Mumlde olduğu gibi körükörüne | Onların peşine takılmak mı?, Ger! ua ei Üai di SĞ eei he el el » Nikolanın muhakemesi neticelendi 'Maznun evvelce on sene hapse mahküm olmuştu, dava yenilenince aftan İstanbul ağır ceza mahkemesi, öldürmeğe tam teşebbüs madde - .| sinden açılan bir davayı dün neti- | celendirmiştir. Karısı Zoiçe hanımın dayısı Ma- nol efendiye karşı, bir meseleden dolayı iğbirar duyarak, bir gün Gedikpaşada sokak ortasında kar- şılaşınca, onu bıçakla dört yerin--: den yaralıyan Nikola efendi, evvel ce İstanbul ağırceza mahkemesin- de öldürmeğe tam teşebbüsten on seneye mahküm olmuştu. YÜK CReVArRRASU TT YA cABe YK ArN KAçe KaT ANLE Tn LereA. Sıüıat Vekili Re- fik B.in teftişi Sıhhiye Vekili Refik Bey dün Haydarpaşada Eylâül veya Teşrini- evvelde açılması mukarrer olan hastahane binasını gezmiş, sonra Üsküdardaki Zeynep Kâmil has- tahanesine gitmiştir. Refik Beyi hastahanede gördüğü temizlik ve intizamdan memnun olmuştur. Ve kil Bey İstanbulun hastahane ihti- yacını yakından tetkik — etmekte- dir. — Balkan ticaret odası Balkan ticaret odası konseyi dün licaret odasında Nemli zade Mithat Beyin reisliğinde — toplan- mıştır,. Toplantıda Balkan memle- ketlerini alâkadar eden meseleler görüşülmüştür. Bu arada şimendi- fer tarifelri, pasaport vizeleri, bu- na mümasil meseleler görüşülmüş- tür, Dünkü içtimada Yugoslavya ve Arnavut murahhasları — bulunma- mışlardır. Balkan Ticaret Odası bir celse ile müzakeratını bitirmiş- tir, —— Himayei etfal yardımı Himayei Etfal Cemiyeti umumi merkezi 16 Mayıs 934 ten Mayıs nihayetine kadar 2197 çocuğa yar- dım etmiştir. STT çi, o memleketin, ilim ve hars va- disinde eskiden yarattığı eserleri takdir ederiz, Lâkin, aklımız ve hissimiz, bize: “Bir kavme dün- yanın hiçbir yerinde yaşama hak- kı verilmesin! İsşrail kanını da- marlarında taşıyanlar mel'undur- lar!,, propagandasını makul ve munsif göstermiyor. Ecdadımız daima taarruza uğ- rıyana zahir olmuştur. Biz, zu- lüm göreni münaziünfih addedi - yorsak, hiç değilse, bitaraf kal - malıyız., M. Nermi Beye, bilhassa şu su- ali sorarım: — Alman ırkçıları, Cermenle - rin en üste, onun altına Skandi- navyalıları, sonra İngilizleri ko - yarak, güya yüksekten alçağa doğru verdikleri mevkiden, bir Türk olmak sıfatiyle, Nermi Bey memnun mu olmuşlardır ki, Hit- lercileri bu kadar beğeniyorlar?.. Cevap verirlerse, rica ederim, bu| noktayı mesküt geçmesinler.. (Va-Nü ) di | | | istifade etti şimdi yedi sene yatacak Temyiz bu kararı bozmuş, fa- [ kat İstanbul adliye sarayı yangı -| nında dosya yanmış, yenilenmişti. Bir müddettenberi muhakeme ye- niden görülüyor, şahitler tekrar dinleniliyordu. Bu arada suçlunun karısı Zoi-| çe hanım da şahit mevkiine gelmiş şahitlerin dinlenilmesi bittitkten sonra müddelumumi Kâşif Bey,| esasa dair mütaleasını söylemiş, | eski cezanın verilmesini, ancak af| kanununun da ceza tayininde göz| önünde tutulmasını istemiştir. Davacı Manol efendinin vekili Husamettin bey, şahsi davayı toş-| vih etmiş, suçlu, müdafaa yollu ba- zı sözler söyliyerek, kendisinin ma suüm olduğu iddiasını ortaya atmış- tır. Muhakeme heyetini teşkil eden Yoldan çıktı - Sirkecide paket postahanesi ö- nünde, Beşiktaş — Fatih tramva- yı yoldan çıkmış ise de bir kaza ol mamıştır. Kömürcünün elbisesi Kasımpaşada havuz arkasında - ki kömürcü Cemalin bir kat elbise- sini çalmak istiyen Apostol yaka- lanmıştır, Iki erkek bir kadın Taksimde Panorama bahçesin- den bir çok çiçek çalan ve bekçiyi de döven Bayram ve Mehmetle Vicdan Hanım yakalanmışlardır. Yemek pişirirken Kalyoncuda Sakızağacı cadde- sinde oturan Madam Sofi,, c'lüı*ıI akşam yemek pişirirken mangal-| dan sıçrayan bir ateş entarisini ve bilâhare de vücudunun —muhtelif| yerlerini yakmıştır. Madam Sofi| Fransız hastahanesine kaldırılmış- tır, Bir ilk mektep Kadıköyünde Yeldeğirmenin deki Fransız Sen Lüi mektebi 28 bin liraya satın alınmış ve dün bi- nanın teslim muamelesi yapılmış- tır. Bu binada bir ilkmetkep açıla- caktır. ——— Nakledildi İstanbulda bulunan maliye tem yiz komisyonu Ankaraya nakledil!-| miştir. — Kapanan mekteplerin talebesi | Anadoludaki yatı mekteplerinin kapanmaşı üzerine Elâziz ve Kay-| seri yatı mektepleri talebesi şehri-| mize gelmişlerdir. Bu talebeler Dumlupınar ve Hâkimiyeti Milli- ye yatı mekteplerine y:ı-leqliril-l mişlerdir, Ordu yatı mektebi tale-| besi de bugünlerde gelecektir. — Beyazıt valisi Birinci umumi! müfettişlik mü-| şavirlerinden İmadettin bey Be -| yazıt valiliğine tayin edilmiştir. ”| dasından itibaren Makriköy emra- reiş Aziz, aza Kemal ve Sakıp ch ler, kararı, yarım saat müzakerel| etmişler, neticede suçlunun öldür- | meğe tam teşebbüsten on sene a ğır hapse konulmasşma karar ve I rildiği, af kanunu dolayısile bu ce-| zanın yedi seneye indirildiği bil-| dirilmiştir. Suçlu, ayrrca kınunil Taahçuriyet altına alınacak, ümme hizmetlerinden müebbeden mem : nu tutulacaktır. Suçlu, kararı işitince: “Neyse.. Böyle olsun!,, demiştir. | Kardeşini vuran mahküm oldu | Bir gece Ayvansarayda kırdeşi! Şabanı öldürmekten suçlu Cemil, mukaddema ağır ceza mahkeme- since on beş sene hapise mahküm edilmiş ve fakat bu karar Cemil! tarafından temyiz edilmişti. Mah- kemei temyiz bu kararı bazı esbap| tan bozmuş ve dün tekrar ağır ce-| za mahkemesince muhakeme edil miştir. Neticede Cemil gene on bes seneye mahküm ve ancak aftan is| tifade ettirilerek beş senesinin ter | zilen on sene hapise mahküm edil-| miştir. vakdeme Mülkiyede imtihanlar Mülkiye mektebinde imtihanla- va 10 Haziranda başlanacaktır. Bu| münasebetle dersler kesilmiştir. İmtihanlar 10 Temmuza kadar de- vam edecektir. Bu sene mektepten kırk efendi mezun olacaktır. Bilrtiğeamler Yeni vapur kalktı Vapurculuk şirketi tarafından yeni alınan Tari vapuru dün ak- şam Trabzon hattına ilk seferini yapmak üzere hareket etmiştir. eeei Yatak adedi çağalıyor Hastahanelerde mevcut yatak-| larmn azlığı hasebile Haziran ipti-, zı akliye hastahanesindeki — 1410 olan yatak adedi, bin sekiz yüze, Etfal hastahanesinin yüz elli adet| yatak miktarı yüz altmışa, — Hey-| beli Senatoryomunun yüz otuz be- şe çıkarılmıştır ki bu veçhile has- tahanelere 'daha dört yüz yatak i- lâve edilmiş bulunmaktadır, Adliyede değişiklik Adliyenin 935 senesi kadrosu dün müddei umumiliğe tebliğ olun| muştur. Kadroya nazaran hiç de-| gişiklik yoktur. Yeni teşkilât lâyi-| hasına göre kadrolarda bir deği- şikliğin yapılması iktiza ederse a€ liye intihap encümeni yirmi — Ey- lülden evvel toplanacak ve — bazı| tayinleri tezekkür edecektir, — Haziran maaşi Maliye Vekâletinden gelen emir üzerine memurların Haziran ma- aşları dün verilmiştir. Yalnız İkti- | sat Vekâleti memurları maaşlarını henüz alamamışlardır. | kesi Kontrol edilecek bir ahlâk zemini daha Kapımızın önünden bir adam geçti. Kolunda cam bir kutu, Başında beyaz bir takke, Belinde, göğsünde, gene beyaz. Bıyıklı.. Traşsız.. Elini şakağına koyarak, etrafı- nı da tuhaf bir merakla sarmış, cıvıldaşan çocuklardan birine, bir kaçına doğru şu “mâni,, yi söyle - di: Hanımımın var âlâ bir gocu - gu, Ne güzeldir. bakkal sucuğu. Ulan sen benimle alayı nerden öğrendin?, A “, .), çocuğu! Hoppala! Önce “Yanlış mı işittim!,, diye düşündüm. Hayır!.. Bunun başka bir çeşidini daha savurdu.. Çocukların damarına bastı, di- yebilirim. “Yuha!,, diye bağırma ga başladılar. Ardından — neredeyse teneke çalacaklardı. Adam, yerinden bi- le kımıldamağı tercih etmeksizin, Bodosun | çocuklara: — Öyle olmaz, beyitle cevap verin.. Nah.. Sıkar mı?. Diye bağırıyor; - sesini o cıvıl- dak, münfeil çığlık taşkınlığı için den duyurmağa, sivriltmeğe çalı- şıyordu. Şimdi size bir şey söyliyeyim mi?.. Bazı itiyatlar var ki, on- lar fiilen, resmen ve bir daha lü- zum görülmiyecek derecede öl - müş olduğu halde, el'an bir kıy « meti, bir tesiri olduğunu sanıyo- ruz, “Mâni,, ile mal satmak, her- eğlendirdiğini farzetmek, geçmiş bir devrin kaplumbağacı- lığıdır. Kafeslerin ardında türlü nüktelerin, türlü gizli kelime ok - şayışlarının cezbesine kapılıp “Bi ze de on paralık!,, diye, merdi- venlerden inip, kapılar aralayıp parmağının dört buçuk milimet - reşinin beyazlığını teşhir edebile- | rek üibey'u - şirâ,, eyliyen insanla- rın gün ve âlemi geçti. Hakikatler sert, kısa ve anla « yışlıdır. Bunu en küçük ferde kadar, bütün halkın — yaşamakta olduğunu seziyoruz. Şimdi, şu, “mâni söyliyerek,, 'keten helvası ve kurabiye nev -« inden şeyler — hem de cür'etle — satmıya savaşan adam, sözlerin « deki bu zillete, terbiyesiz manaya nasıl düşlüğünü anlıyor mu aca - ba!?.. Kimbilir kaç sokakta, bu geçmiş devirlerin yavaş, manasız üslübu tekrarla denemiş ve uğra - dığı isitskaller yüzünden, beyitle- rin bu kadar tecavüzkâr ve adeta cevap verir derecede berbat bir müşaare halini almasına sebep ol- muştur. Daha da olacağından başka.. Radyoda söylenecek şarkılara kadar, çeşidin yoklanmasına pek haklı ve uyanık surette baş vurul- duğu şu zamanlarda, en ücra kö- şelerde alabildiğine inşat edilen satıcı “mâni,, lerinin de muhteva- sına bir kulak vermek lâzımdır. Saçmalıyan, mütecavizleşer menedil'meli. Sıçmılıınıyını mışıllılı' Hikmet Münir