Hakiki vesikaları tasnif eden ve birbirine bağlıyan Kadri CEMiL I 11-5-934 Her haklkaı Geçen kısımların hulâsası | Mütarakeden sonra İstanbulda A- madolu lehinde ve aleyhinde çalışanlar | vardı. bıkmadan | Leyhte Tine aldık- Glatada yerleş- Bunlar yorulmadar, çalı bir grupun içi ları Tihami ismindeki genç Ariyan hanıma n diye İ Park e tma Nü: uşıyorlardı neesinde tesadüf ct tle aralarında bir se- yanıyordu. Diğer taraftan ev n oğlu Fatma Nüzhete Şahin | kehyanm kahvesine giderek onunla ve arkadaşlarile temasa maştı Bu adam uzun bir müdavemetten sonra, Şahin ile anlaşınıya — çal, taralın- dan yüz verdirilmemişti. Kâhya atlat muya çalışıyordu. Dükkânda, ne babası ve ne de kızı vardı. Bugün nedense kimi a- rasa bulamıyordu. Dükkânda bir -— Masada büzülmüş gibi oturan kü- Çük bir çocuğa sordu: — Yavrum kimse yok mu? — Çocuk cevap vermiyordu.. Bun-! dan Türkçe bilmediğine hükmetti — ayni suali Fransızca olarak tekrar- ladı, gene cevap vermedi, İngiliz- ce sordu: Genre ayni sükütla kar- şılaştı. Çocuk yerinden bile — kıpırda- mamış, yalnız Feridun Beyin yüzü| ne bakmakla iktifa etmişti Halin- den, sorulan suallerden bir şey an- lamadığı bel'iydi, | Feridun Bey, kendi kendine, bu çocuğa dert anlatmak için Rusça| — da öğrenecek değildim ya.. diye| düşündü ve o da, masalardan biri-| — megöktü. Elbatte birinden biri, ne—x redeyse gelecekti. | Filhakika aradan çok geçme- den, ihtiyar Rus kapıdan görün- dü. Feridun Beyi görünce, asil bir| baş eğişile selâmladı. Feridun B.! mukabeleden sonra: — Bugün Recep Bey — gelecek mi? Onu öğrenmek istiyordurm. di ye sordu. — Evet gelecek.. Bundan iki sa- /— at evvel buradan geçti, Öğle yeme| — gini daha o zaman ısmarladı. Elindeki iki çift böbreği göste- rerek ilâve etti: — Ben deona böbrek ılmıl('ı için çıkmıştım. dedi. — O halde burada bekliyebili- rim, Fakat ben de bir şeyler yemek isterim. ) geçmiye — çalığ fakat ,Kühyanın arkadaşları | — Size de hazırlarım.. Siz de,lnndı, bir kaç gün sonra tekrar mahfuzdur Tefrika: 58 | böbrek mi yersiniz? — Fena olmaz. — O halde sizin için de alıp ge- leyim.. İhtiyar Rus, elindekilerini, kü- çücük bir kapıyla geçilen mutfa-| ğa bırakarak tekrar sokağa çıktı. Dükkâna döndüğü zaman yanın, da Recep Bey de vardı. Recep Bey, Feridun Beyi dük- | kânda görünce: — O, maşallah Feridun dedi. Sizi buralara hangi attı, Bey, rüzgâr — Sorma birader.. Bugün nere- ye baş vurdumsa boşa çıktı. Seni bulacağımdan ümitsiz geldim. Fa- kat uğrıyacağını söylediler.. Kim- seyi, aradığım yerlerde — bulama- dım, Ne dersin buna sen?, — Ne diyeyim.. Allah derim... Mühim bir mesele mi var? — Mehmet Beyi görmek mec- buriyetindeyim, Başımın üstünde felâketler dolaşmıya başladı. Akıl danışmak ihtiyacındayım. Bu sırada Recep Bey, Feridun Beyin masasmma oturmuştu, Feri-|. dun Bey daha ihtiyatkâr hareket etmiş olmak için; — Başıma gelenleri, istersen yemekten sonra, buradan - çıktık- tan sonra anlatayım. — Şimdide — anlatabilirsin.. (eski yerinde bir mum gibi oturan çocuğu işaret ederek) onun daha dünyadan haberi yok. Üstelik Rus çadan başka bir şey bilmez, Baba da mutfakta, yalnız sayılırız. — Nasıl istersen.. — Anlat bakalım. — Benim artık Pantikyan ya- nında çalışmama imkân kalmadı.. — Neden? — Şüphe altındayım, — Ne münasebet?. Nazarı dik- kati celbeden bir şey mi yaptın?. — Pantikyana hakımda muhte- Kf şikâyetler geliyor, Şahin Kâh - yayı aramıza almamız için Pantik- yana tavsiyede bulunmuştum. O- nun da Karamürsele Karaağaçtan cephane kaçırdığı bildirilmiş. O- nu evvelâ tavsiye etmem sonra da neticenin bu şekilde tecelli et- mesi, bana gösterdiği itimadı sars- tı.Üstelik, Şahin hakkında yapılan ihbardan haberim olmadığı bir za- Aşk, macera, kahramanlık ve siyaset romanı Müellifi : ( Vâ - Nü ) ,Genç Türk diplomatı Muhsin Ra- git, uzun seneler, Erci Behzadis ismin | de bir Yunanlıya kin beslemiştir. Zi- | ta, Ercinin, milli mücadele esnasında, | nişanlısı Ferihayt öldürdüğüne zahip olmuştur. Fakat, bir çok maceralar - | dan sonra, genç kızın Yüunanistanda bir hastahanede hastabakıcılık — ettiği anlaşılıyor. Feriha da - Muhsini öldü sanıyormuş. Biribirlerine — meselenin nasıl cereyan ettiğini anlatryorlar, Sanki, biribirlerinden utandıkları, bi- ribirlerine kahramanlık göstermek is- tedikleri için böyle yapıyorlardı! — Haklısınız - diye acı acı gülüm- — sedi, - Fakat, bizzat nişanlınızın anlat tığı maceradaki hakikate — eminsiniz yanı — Geçen kısımların hulâsası ' | Muhsin, eski düşmanının elini tut- tu. Dostça sıktı: — 0000.. Tamamiyle.. Tamamiy- Ça Muhaverenin bu noktasında, bekle- me odasına açılan kapılardan bir tanesi aralandı. Hariciyeci doktorla uyku sersemi Nikolaki içeri girı Onu görünce, Erci, gülümsiyerek ilerledi: — Bu zatı tanıdın mı, çavuş?. Adam bir an sersem sersem baktı. Başını salladı: — Yok, tanrmadım.. Çok uzak hatıralara temas eden ve bahusus şimdi bambaşka bir kıyafette karşısında beliren Muhsin Raşit, doğ - rusu ya, uykudan uyandırılan Nikolaki çavuşa tamamen yabancı gibi görün - HABER — Akşam Postası Tarihi Tefrika: 43 Geçen kısımların hulasası | Jstanbulda Sultan Mecit ve y Çar Nikola zamanında esirci Ali iki memleket arasında kadın ticareti yapmakla meşguldu. Alibaba Ferhat is- | minde birini küçükken hadım yapmış- tı. Büyüdüğü zaman İstanbuldaki kız- ları bu delikanlıya teslim ederek, Kal- kasyaya gidiyor. Tilliste valinin k ginda (Fatma) isminde çok güzel bir Gürcü kızı vardır. Ali baba bu kızr kaçırmıya uğraşırken, bir gün Rüstem isminde bir gençle çalışıyor. Bu genç. Ferhadın arkadaşıdır ve Ali babadan intikam almak üzere İstanbuldan T lise gelmiştir. Rüstem Fatmayı k: mak ve Ali babayı ele vermek için ter- tibat alıyor . Ruslar Âli baba tersburga getiri rayın zindanlarıı ş Bu esnada Rüstem Bey rın gözdesile beraber yaşamaktadır Ali baba bu sırada girip çıkmıştı. Ştanka bir tuzaga düşerek ya-| kalandı. Ve mülâzim (Petroviç) Sivas-| tapol sahillerinde donanmanın geçerek ikinti bir Ştanka oldu. İ — Çar (Ştanka)yı neden idam| etmiyor? | — Ştanka, İstanbuldan Rusyaya gelen bir esirciyi tanıryormuş.. Ona kara denizde bile rastlamış. Böy- zındana başma | yerine konulmak üzere, yazıhane- | ye gelen raporlardan bir. kısmını! almıştım. Gâvur Farkına vardı. O- raya da benden başka kimsenin girmemiş bulunması bu kaybolan| evrakın şüphesini de benim üzeri- me yükledi. Aldığım raporları da-| ha evvel Muhlis vasıtasile Mehmet Beye göndertmiştim, — En akıllıca hareketim de bu olmuş. Pantikya- Na üzerimi aratlım. Bir şey bula- madı. Bulamadı ama ne de“ olsâ| şüphe kurdu kafasını kemirip du-| ruyor. Beni takip ettirdiğine hiç. şüphem yok. Belki bu — dakikada bile bir hayır sahibi Pantikyan he- sabına bizi kimbilir.. — Aldığın evraklar bari mühim miydi? gözetleyip duruyor; — İki üç tanesi mühimdi, Fa- kat hakikati söylemek lâzım gelir| se hepsini tamamile okuyamamış-. tım, Sırf bunun için Muhlis Beye teslim ederken bir hayli düşün-! düm, Okumak merakmı güç yen-| dim, Muhlis kendisine vermem için ısrar etmemiş olsaydı, Pantik- yan belki bunları üzerimde bula- caktı, Çok isabet oldu. (Devamı var) müş —Hazrfeti Meryem hakkı iç nıyamadım! —diye tokrarladı . — Iyi bak, iyi bak.. Nikolaki, kaşları üzerine şemsisiper gibi yaparak baktı. 'anıyamadım vallahi! . — Yanağındaki kilıç izini — görmi- yor musun?. Yunan çavuşu gözlerini faltaşı gibi açtı. Muhsin Raşit ve Feriha üzerin - de, müteaddit defalar nazarlarını do - kaştırdı. Sonra iki adım sendeliyerek : — Ah, panayamu!.. diye ıstavroz çıkardı.. Ve, koştu.. Ferihanın karşısında diz çökerek, o- nun ellerini öpmeğe, dizlerine sarılma- ğa başladı: —— AHet.. Beni alffet.. — Neden, canım?. Ne oldu?. — Bir yalan söyledim.. Hayatından on iki seneyi kaybettirmedim.. Am- ma, vallahi ban de bilmiyordum. Ren de aldatıldım.. Muhsin Raşit Bey sahi. ölmüş sanryordum. Hüngür hüngür ağlıyordu : — Hayatından on iki sene hyğ—m,. dim!— diye tekrarlıyordu-— Senin bu. ellerini Panayamu! — Ştanka ya gösterecekler. | adam yakalanırsa, derhal Stanka | | hazırlandı. | mı? B ae ea Ğİ —Vi Mayıs 1934 11 Mayıs 1934 Müellifi: /shak FERDI le bir adam yakalanırsa, evvelâ| — Fatma hâlâ bulunamadı, de-i ğgil mi? — Bu kızı o esircinin kaçırdığı tahmin ediliyor. — © halde böyle şüpbeli bir ile yüzleştirmeli. — Tabit öyle olacak. Ondan sonra?... — $tanka nın mezarı Sibiryada! — Burada idam edilmiyecek-| mi? n — Hayır.. Çünkü Avrupa gör-| müş zabit'er Ştankayı seviyorlar- mış. Çar bunu düşünerek, korsan- lar reisini Sibiryaya nefyedecek- miş... Memurlar seslerini biraz daha kıstılar: — Siyastopoldan haberin var — Hayır.. | — Mülâzim Petroviç ikinci Ş-! tanka olmuş. Kırım, Sivastopol sa-| hillerinde köylüye silâh dağıtıyor- musş, | — İşit te inanma!.. Mülâzim, Petroviç yemek yediği kapıya iha- net elmez, — Saraya gelen son raporlar maalesef bu haberi teyit ediyor. Çar hazretleri lüzumsuz yere — si- nirlenmez. Kaç gündür gözüne uy- ku girmiyormuş! — Tuhaf şey... Ben mülâzım Petroviçi çok iyi tanırım. Mert,! cesur ve çara çok merbut bir za-| Bittir. | — Delikanlının babasmı saray- da öldürdüler. İntikam almak kas- tile donanmanın başına geçmiş. — © halde hakkı var, Onun ba- bası çok temiz yürekli bir köylüy- dü, Acaba neden öldürüldü? — Fatmanm firarında yardımı| dokunmuş, Fakat, herif © kadar| ketum bir köylü ki,, Ağzından bir| lâf öğrenmek mümkün olamadı. | — Biraz daba - sıkıştırsaydılar, belki her şeyi itiraf ederdi. — Buna vakit kalmadı. Bir ak-. şam işkence görürken, gözleri de| şarıya fırladı. Ağzından kan gel- di ve kalbi carçabuk durdu. — Köylü olduğu halde bu ka- darcık dayağa tahammül edemedi demek? | Bu sırada sokağın ağzından rahibe gi şamana sebep oldum.. Tıpkı manastır. çekilmiş bir rahiba gibi.. Affet beni. | Affet. — Estağfurullah, efendim, hele aya- ga kalk.. Ne yalan söylediğini anlat.. Yunan çavuşu, cidden samimi suret- te mustarip olmuştu.. Kendisine biraz | su içirdiler.. Sonra: — Anlat, yahu.. Artık acı — günler geçli.. Bak, iki nişanlı biribirine — ka: vuştu.. Ayrılığı tatmadan kavuşmanın zevki yokmuş.. Haydi, söyle... Nasıl ol- bu da, Muhsin Raşit Beyin gömüldü- günü bize temin ettin?, Çavuş, hikâyesine bağşladı: — Muhsin Bey, evin kapısınin önün- de durmuş, kendisine Süngü ile hü- cum eden neferlerle boğuşuyordu. On- lara galebe çalmak üzereydi. Bu esna- da, siz, Erci Behzadis, âansızm — zühur ederek, onu gafil avladınız.. Yüzüne , müthiş bir kılıç darbesi indirdiniz.. Sersemledi.. Neye uğradığını şaşırarak kan içinde, yere serildi. “Öldü mü, ölmedi mi, pek anlaya- madım.. “Fakat, bu meseleyi tahkik imkânını da bulamadım.. Zira, askerlerimiz, ka- süvarilerin sert yürüyüşleri işitil- di. Herkes biribirini çiğnercesine koşuşarak geriye çekiliyordu. Belediye reisinin arabası uzak- tan görünmüştü. ğ Hi , O gece Ştankanın odasına yir- miden fazla maznun doldurmuş- lardı. Bunların arasında hammal, memur, doktor, tüccar, satıcı, köy* lü ve hüviyyeti meçhul adamlar vardı. $tanka bu ufacık odanım içinde kımıldayamıyacak bir hale gel- mişti. Maznunlar Ştankayı — zin- danda görünce şaşırdılar. Herkes onun Sibiryaya sürüldüğünü zan- nediyordu. Ştanka, bunlardan birine sor- du: — Sizi buraya niçin getirdiler? — Belediye reisine bomba at- tılar. Biz de o sırada oradan geçi- | yorduk. Yakaladılar, — Bombayı atanı ele geçireme- diler mi? — Hayır. Ştanka doğruldu: — Belediye reisi geberdi mi? Maznunlar korkarak önlerine baktılar, Ştanka sert bir sesle tekrar sor- du: — Budalalar! Neden ve kimden korkuyorsunuz? Çardan mı? Yok- sa ölümden mi Zindan kapısı büyük bir kilitle kapalıydı. Ştanka yalnız kaldığı zaman da kendi kendine bağırıp çağırdığı için, nöbetçiler onun yüksek sesini işitmeğe alışmışlar- dı. Ştanka iri boylu bir köylünün yakasından tuttu: — Senin gibi güçlü ve kuvvetli bir adama ölümden korkmak yas — raşır mı? Ölüm sizi nerde olsa bus — lur. Çara gelince, var olsun onun köpeklerine bomba atan eller.. Haydi, korkmayın.. Oturun! Taz- yik, tehdit, kırbaç, zincir.. ve ni- hayet ölüm. Zaten hepimiz ölecek değil miyiz? Hiç olmazsa bizim ölümümüzle memleket kurtular cak. Sonra hepsinin gözlerine birer birer baktı: / — Yoksa sizi buraya beni ök —| dürmek için mi koydular? - Niçin — susuyorsunuz? F (Devamı var) we cide onlarla birlikte girdi.. içeride ne var?. Tehlike mevcut mu? Bilme* diğim için, aralarına katıldım. “Bir şaşkın nefer, süngüsünü, bir erkek çocuğuna sapladı.. Zabitimiz, C0" cuklara ve kadınlara ilişmememiz içiPı bize emir verdi.. Sonra, yüzünden VU" — rulan çetecinin Muhsin Raşit Bey ol" duğunu öğrendik.. Erci : a— nöbetci ' dikin!. Sakıft kaybolmasın.. Senden isterim, çavst'” emrihi verdi. “Ben de, bu aldığım emri tatbik ©* tim. Neferlerden Yüniyi yaralımın bi” şına koydum.. “ Fakat, kör olasıcanın biri gelmit | ni kaçırmış.. Bu esnada, Muammer dayanamaüi? — Bey!i.. —dedi.— lâkırdını. terttf konuş!.. Neden kör olacakmışım. Nikolaki, büsbütün şaşırdı: ü —AYy, kaçıran sen miydin?. Pardo" Kusura bakma... İnsan, dalıyor & l hâlâ, kendini düşmanla karşı kart” — sanıyor... Mumammer güldü. Elimi uzattı? (Devamı b