HABER — Akşam Postası — HABR'in | hikâyeleri | v & — B8nci sayfadaki resme bakınız — Lânet bana.. Lânet.. Ben, dıı_--W demi, babamı yakalattım. Onun' sebe- lânet..| işkenceler içinde ölmesine biyet verdim. Lânet bana Ben, çocukluk — arkadaşlarımın, kurşuna dizilmelerine vasıta — ol- dum, Lânet bana Ben, kendi memleketimi, kendi ırkım- lânet!.. dan olmıyan adamlara sattım.| Hem de nafile yere, yok pahasına.| Evet, lânet bana, lânet!.. Bu sözleri, ihtiyar zenci Matara söylüyordu. Kıvırcık saçleri ve kı- vırcık — sakallı oldu-| ğuna göre, gözlerinin akı mavi- leştiğine nazaran pek ihtiyardı. — | zeceyi, fransızcayı, ılmın-l bembeyaz İng cayı güzel konuşuyordu. Gözünde monokl, uzun senelerdenberi yer| ettiği için, tekezlemeden — duru- yordu. Sırtındaki elbise, Londra- daki mükemmel bir terzinin ma-| kasından çıkmıştı, belli... Ayak- kapları, gömleği, bilek saati, pek pahalı mal satan müesseselerin mallarıydı. Filhakika, bu adam, Amerika- nın sayılı zenginlerindendi. Uzun seneler, bar işletmiş, hele cazban-| dın taammümünden sonra, b'ırl çok ırktaşlarını teşkilâtlandırmış, Nevyorkun büyük bir müessesesi- nin müdürü olmuştu. Hattâ, Joze- fin Bakeri bile hayata ilk atan, ve şöhret kazanmasına sebebiyet ve-| ren Matara idi. Dünyanm bütün merkezlerinde teşkilâtının kolu vardı. Her yere| cazbantçıları o gönderirdi. Bir de| saksofon fabrikasının sahibiydi. Cazbandın taammümünden evvel, Cak Consonun yetişmesi için para sarfetmiş, bilâhare, onun kazandı- Bi Milyonların yarısına konmuş- tu. Bir aralık, bir muharri-| rin Batuala isminde yazdığı bir romanı bastırtmış; bu eser, edebi- yat mükâfatmı kazanınca, serveti bir kat daha artmıştı. Hülâsa, zencilerle münasebeti olan bütün işlerde, onun parmağı vardı. Fakat, işte, ihliyar ve zengin si- yehi, şimdi Berlinden kalkıp Pari- se doğru giden bir trenin küçük| kompartimanında: — Lânet bana, lânet! diye hay- kırıyordu. Ben, kendi kardeşleri- mi mahvedenlerin en başındayım. . . * Karşısmdaki genç zenci sordu: — Niçin kendi kendinize lânet yağdırıyorsunuz, muhterem nimetimiz? Biz hepimiz, sizi, ırkı- mızın hâlâskârı, iyilik yapanı bi- liriz... enci veli- — Öyle biliyorsanız, — yerden göğe kadar yanılıyorsunuz.. Ben, zencilere en büyük fenalığı yapan adamım ! “Evlâdım, “Ben, senin yaşında idim. Bü- Yük babamsa, benim kadar - ihti- yardı. O zaman, Avrupalılar, memleketimize yeni — gelmişler, ancak sahilleri işgal etmişler, içe- rilere sokulamıyorlardı. “Sokulamıyacaklardı da... Geri püskürtülmeleri çok muhtemeldi. Bunu, dedem yapacaktı!.. Genç sordu: — Buna imkân mı var? Avru-| p:—lılcr_,lı—ş[i silâh kullanıyorlar-! dı. Ha'Buki, bizimkiler ok, zıpkın atarlardı. değil... — Eğer ben alçak, ben namus-| soz, ben piç zühur edip hiyanette buluumasaydım, mukavemet, pek âlâ, imkân dahiline girerdi.. Mukavemet mümkün Lânet bana, lânet! ’l Nasıl?.. — Ayrupa medeniyetinde, sa- nayideki esrar, pek mahduttur!. Bir fabrika, bir şey icat eder; fa-| kat, bu, kısa bir zaman sonra, di- ğerleri tarafından anlaşılır; tatbik olunur. Bütün beyazların malı ©-| lar. Bizim zencilerde, usul bam- başkaydı. Reislerimiz ihti-| yarlar, nebatlardan, madenlerden, hayvanlardan bazı hassalar çıka-| rırlar, bunları kaynatır, hekimlik- te, muharebede, sihirbazlıkta — fi- lân kullanırlar, fakat, ne olduğu- nu kimseye haber — vermezlerdi. Bildikleri, kendilerinde, sır olarak muhafaza edilirdi. İşte, bu yüzden biz, beyazlardan geri kaldık. Bu-| na rağmen, onların hâlâ bulama-| dıkları bir takım tabiat sırlarını| daha biz o zaman pek âlü biliyor- duk. | “Meselâ, büyük babam, böyle bir hassalı ot keşfetmişti, Kııymı-i | olan tır, buğusunu uçururdu. Geri ka- lan mayii bir yerde yakacak olur- sanız, çepeçeyre altı mil mesafe- deki insanlar ve hayvanlar, zehir- lenii ürlerdi. “Ne müthiş silâh sahibi olduğu- muzu anlıyorsun ya., Tıpkı bugün- kü zehirli gaz gibi., İşte, bununla sade bununla, Avrupalılara gale- be çalabilirdik. “Fakat ben mel'un, ben alçak,| mâni oldum.. “Sahilde, Avrupalılarla tım. Onlar, bana; “— Medeniyet.. İnsaniyet, Ada- tanış-| b .Ö ka * let. Uhuvvet, Müsavat, diye bır'ğ! eglence yerlerl İ SİNEMALAR : ğ şeyler anlattılar. “— Bütün insanlar birdir. Biz, dünyanın her tarafına hak ve ha- kikat yayıyoruz! Sizi, kendimizle| eş tutuyoruz. Hepinizi ne ıeviycle—ı re iriştireceğiz. Halbuki, büyük baban kabile zihniyeti güdüyor! Araya tefrika sokuyor, dediler. “Kandım, inandım, aldandım. “Benim kafamda bir kaç cıhiİ! arkadaşımı da ayartarak, Avru-| palıların hizmetine girdim. Dede-| min zehirinden düşmanları haber- dar ettim. Son derece korktular. Benden medet umdular. | “Ve ben, bir casus gibi, dede- min kulübesine sokuldum. Toru- nundan şüphelenmek adamcağı- zın aklından bile geçmedi! vallının aylardanberi, uzun emek- lerle hazırladığı tütsüyü habersiz- ce dökerek yerine su doldurdum. “Artık beyazlar tehlikeden kur- tulmuşlardı. Ben hain, ben namus- suz, onların elbicelerini giyerek, onların silâhlarını takınarak, ön- lerine düştüm. — Kabilelerimizin bulunduğu ormanlarda yol göster- dim. Baskın tertip ettim. “Adalet, müsavat, uhuvvet,, fikrine zıt git- tiklerini sandığım kabilem adam- larını gafil avlattım, Tabii, zehir- İi tütsüleri kalmadığı için, oklar, zıpkınlar, mağlüp oldu. 'Tüfekler| galebe çaldı. “Büyük babamı, babamı, kendi| elimle yakalıyarak, u'iıım*ıılm:ıw teslim ettim. İhtiyar, beni düş-| manları ârasında görünce: | Lânet.. Lânet! Elbette ceza- nı bulacaksın! Diye haykırdı. Ben alay ettim.. “Yaptıklarıma karşılık, adalet, müsavat, uhuvvet bekledim. Ah, ben ahmak.. Ah ben namussuz! “Dedemin inkisarı tuttu.. “Fakat, biliyorsun., Amerikayı, Almanyayı, seninle| beraber gezdik evladım, Amerika- da, bizi. beyazlarla ayni trene bin-| arkasını Za-li | ilk önce beni idam edin! Fıkra müsabakası En iyi, en güzel fıkraları bize gön- dereceklerin yazıları; burada neşredi. Yalnız bu fıkraların uzun ol. okunaklı lecektir. maması, seçme olması ve yazılması lâzımdır. 264 — Sormayınız Nezleden bir türlü kurtulamı-| yan sağırın biri bir sohpet mecli- sinde hasbihal edilirken sıra sağı-| çok zamandanberi basla yatan zevce- ra gelir. Sahibi hane sağıra sinin nasıl olduğunu sorar sağır da kendi nezlesinin sorulduğunu zan-| nederek ah efendim — sormayımız| bu belâyı çoktan beri çekiyorum.! Bir türlü iyi olmuyor, Allah kur -| tarsın sabırdan başka çarem kal- madı demesine karşı mecliste sü- rekli bir kahkaha kopmuştur. 265 — Benzemek Ahlâkı güzel terbiyeli adamın biri bir aileye damat olur. Fakat kaynanası pek huysuz, olur olmaz herşeye karışır ve gayet kııkınçf bir kadınmış. Biçare adam bunun| bu tabiatlerinden nefret etmiş - ise! de zevcesine olan muhabbetine bi-| naen bu hallere tahammül eder dururmuş bir akşam hâmile olan| zevcesile hasbihal ederken zevce- sinin inşallah yakında bir evlâdı- mız olacak acaba sana mı benzi- yecek yoksa bana mı; benziyecek demesine karşı aman hanım Alla - ha dua edelim de kaynanama ben- zetmesin de kime benzerse benze- sin demiştir. | Gidilebilecek H :[ İPEK: — Gece yarısı klübü iî MELEK: — Viyana hasreti # ELHAMRA:. Kıriık mabude ARAY: — Vatandaş silâh başına H SUMER: — Çilgin uçuş. %3 TÜRK: Boğaziçi şarkısı İf ASRI: — Bir saatlik milyoner HŞIK: — Beyaz rahibe. ; HŞARK: — Hayat budur. İ ALKAZAR: Vahşi orman esrarr İ HILAL: — Benhür HALEMDAR: Prenses Nadya EYILDIZ: — Hata ğMllı.l—_ Bir millet uyanıyor. HHALE: ÇÜsküdar) Bin ikinci B KEMAL BEY: $ İ Kraliçeğ| Kurşuna # FERAH: ğ FRANSIZ TIYATROSU: Kuklfular. d dirmiyorlar. En lâyık olmadık ha- karetlere maruz kalryoruz. Oğul- larımdan üçü, linçedildi. Şimdi Almanyada ırktaşlarımız aleyhine ayni hareketlere başlandı. Bir yah adam, köpekle eş muamele görüyor. Hitlerin çıkardığı kaide- leri kendi nefsinde tecrübe ettin., Cermen ırkından olmadığın için altı senelik zevceni senden zorla ayırttılar, Ankara postası “Beyazların yalanlarına inan- dığımdan, kendime lânet yağdırı- yorum, “Yaşasın Japonya!.. Bu hodbin Avrupalılarla Amerikalılardan in-| | tikam almak için, bütün - sarıları| bir araya topluyor. Çine el uzattı. Ah, bizim zenciler de bir uyansa.. Beyazları mahvetsek! mahvetsek! yle söylemekte hakkım yok| mu, oğlum “Fakat, unutmayın, — vasiyetim olsun, o gün, ırkımın haini diye, Lânet| bana.,, (Hatice Süreyya) (Haber tesinde böyle bir TÜnde — hergün| yesimli hikâye Vardır), | Naksi ve tercüme hakkı mabfati” Yazan: M. Gayur — 38 — Cuma, Pazar ve olarak tabii nan bir kısmı koa kömürleri rikanm son kısmına Ok Ğ geti mürlerin rin ilk parçay alıp tabil £ e sun'i kömür sına konacak olan k olan par | ça şudür: Almanya, Şimali Amerika ve Çinde- dir. Memleketimizde Ereğli, Zongul- dak, Gelibolu, Kozlu, Amasra Havza maden kömürü ocakları da çok zen- gindir. Burada altı ilâ yedi yüz — mil- yondan fazla ton kömür vardır. Bazı yerlerde kömür tabakası çok kalındır. Alaca Ağzında Üç yüz kilo- metrelik bir tabakada beheri öçer met relik on beş tabaka, Kozluda yediyüz metre kalınlığında yirmi kömür taba- kası vardır. Ereğli kömürü Ingiltere- | nin meşbur Kardif kömürüne rekabet eder. Senevi ihracat vasati bir milyon tondur, Liniyit; Esmer siyah renkte, ziya- de hafif, az saf, maden kömüründen az hararet veren bir kömürdür. Siyah kehribar ismi verilen bir nevi Linyit perdahlanarak onunla tezyinat yapı - lr. Ankarada, Erzurumda siyah keh- ribar ile tesbih, ağızlık yapılır. Türki- yenin bir çok yerinde Linyit vardır. Başlıca mıntakalar şarki —Anadoluda Kızılırmak kaviş dabili “Çiftlik, Ipsa- la, Gemerek, Kesren, Koçhisar, Arif- K”, garbi Anadolu Kasaba şimendifer hattı civarından Marmaraya, Çanak- kale ve Geliboluya ve oradan Istanbu- la kadar uzanan mıntakadır. — Nazilli, Sarayköy, Söke, Torbalı, Köşk Linyit yatakları iyi cinstendirler. Turb; Bataklıklardaki otların yarı tahallülünden hasıl olur eşmer - sari renkte olur ve yanında az harnret ve- rir, Ziraatte hayvanların altına yatak lık olur. Tabii kömürlerden Turb zamanı hazırda teşekkül etmiş ve içinde yüz- de elli karbon vardır. Linyit Tersiyer devirde teşekkül eti içinde yüzde yetmiş karbon vardır. Maden kömürü ve antrasit Karbon devrine aitlirler. Birincide yüzde seksen beş, diğe - rinde yüzde 92 Karbon vardır. Grafit Arkeen devrinden kalmadır. Yüzde doksan dokuz karbanu vardır. SUN'İ KOMURLER — Kok: Ma- den kömürünün havasız yerde ısılıl - masından elde edilir. Hafif, — sincabi, maden kömüründeki tayyar madde - lerden mahrum bir kömürdür. Mut- faklarda ve sanayide mabhrukat diye kullanılır. Odun kömürü: Kırlarda, ağaç dal- larmı toprakla örtüp yakarak elde e - dilir. Siyah, pek hafif, kolay yanar bir kömürdür. Odun kömürü amonyak gazı, klor- lu müvellidülma' ve suda çok münhal gazleri cezbeder, Kavak ağacımdan yapılan kömürün tozuna Şarbon Bellok denir. Midesi çok gaz yaparak karnı şişenlere veri - lir, Dersin devamı Silis Tabiatte saf menguru —müseddesi şoklinde ve billürlar halinde nur. - Bunlar bazan şeffaf ve — renksiz olurlar: Necef taşt ve Kuartz gibi bazan az çok renkli olurlar, Nevrekop — tatlı ve kuartz isli gibi silik, şekilsiz bir nevi vardır. Buna akik taşı denir, pek serttir. Havan imalinde kullanılır. A: kiki şüleymani, yeşemtaşı madon hu- muzları ile boyanmış susuz silislerdi “Kedi gözü” billürlanmamış sulu listir. Zinet makamında kullanılır. Çakmak taşı, değirmen taşları saf olmuyan Kumeta — saf ibareltir, ilislerdir. olmıyan silis tanelerinden bulu - | Ğ . Salı günleri çıkar Bunlar birbirlerine yapışık olWt gre taşı husule gelir. 5 Billür halindeki silis çok serttir” mr kırabilir. Silis 1750 derecede FÜj bül'edür. “Dömeelisir- esde gll G bir hal alır. Bundan ateşe / taharfl) eden tüb, balon ve kapsül'ler yaPt'; Susuz silis suda hallolmaz. SUlt lis ise hamızlı suda bahusus asid Ve ridrik veya asid korbonik'i bâmil * larda az miktarda erir. İslânda gayzerlerinde asid ktfİi nikli menba sularında erimiş j lis vardır. Bu haldeki silis nebatâ' ; rafından massolunur. — Filhakika $© nebatatın ve gerek hayvanatın " binde ve hayvanatın iskeletinde dır. Si rtilef Silis kuvvetli mürcilerle —wf selisyom basit ve sulp cismi hâk lur. Meselâ: larında irca olunabilir. Musmelt tcesinde humazu karbon intişar ;'; ve silis karbon Karboraf' cismi husule gelir; sor-3Cc-sc4-2cö ğ Karborandom sert bir c;.imdî:’ yahut simleri cilâlamak, tert çelikten & ri bilemek için kullanılır. ) Silis susuz bir hâmızdır. 5": silikat milihleri husule geti İstihsali: Suda — münhal — silt sodyom veya sili ti potasyor kloridrik ile tahlil edilerektir. Na? Si 0' 4 H CI — H* Si O* - 2 Na Cİ v Enu meşhur silisiyetler - tabil * rak: Kaolen saf — “silisiyeti AW:, yom”; killer “gayri safi silisiyeti — minyom” granit, kuartz, feldspat ” lisiyeti alüminyom ve potasyorü * | ka: “Silisiyeti alüminyom, potaf badit, mağnezyom” haceri süleyf — topez, zümrüttür. m“./ En meşhur sun'i silisler p! nisbetlerde silisiyeti sodyam, Pf yom, kireç ve kurşunla yapılat lardır. yet Asid borik Beyaz, sedef manzarasındaşğı" suz, suda mahlülünün lezzeti P 4i ekşi soğuk suda azarır, Havt ettikçe fazla inhilâl eder. Sulp 'g” simdir. Sıcak sudaki kesif mabi' ( kumağa bırakılırsa asidborik ö vessüp — eder, — mahlül 4 subuheri ile asid borik te taffŞ der, O sırada buhara mavi tf 4f kâğıdı tutulursa — karmızıya b Kuru azid borik pek yüksek & tayran eder, İspirto da iıılıi':n İçinde asid borik olan ispirto ? şüle ile yanar, J Asid borik'in sudaki mablülü / 'Turnöso'ü şarap kırmızına A yif bir hamızdır. Suda kart! pek az miktarda hararet mrf*': F sule gelen mahlül teksif .aih"'/ raks yani Boriyeti sodyom hâsıl olur. | — Asid borik havaretin tesirif'” ban Terkibinde — üç ı-/ su ayrılır. Ve susuz asid ibaret bir beyaz toz hâsıl o'u" kar. , eder. Asid borik Kafif. ve tebiküi “Desefi mahlülü doktorlukta el ve :; lemek için kullanılır. Asid ve boraks imalinde kullamılıP Asid borik tabiatte W"', ri ve bilhassa Sodyom bor—': . yom Boratı halinde bulunu” ge! Boratı yani Boraks kütle “.;.)’ hut menba, göl sularında ©T se rak bulumur. Denizde de F? tarda vardır. Kaleyom Boratı'na P--'*’,'z/ nilir. Anadoluda ve bilhat#? ma taraflarında çoktur. İK BORAKS — Na" B'O' Wf te suda münhal bir ri'i"'d'.î vf da Asid borik gibi tehliket zenfektan'dır. | müzadı taalfündür, ©: bf