İhikâyeleri Hi - Hi - To, Çinin “Ko - fi,, le- rindendi.., “Ko — fi,, demek, külhanbey, ; kabadayı, palikarya, eşkiya gih'ıW bir şeydir. Çinde, şehir haydutlu- gu, itliği ile uğraşanlara “Ko - fi,, derler, Bütün gününü, dükkânları ha-| raca kesmekle, ötekine, berikine balta olup para sızdırmakla ge - çirirdi. Sabahleyin, gene, — erkenden kalktı. Mukadder rızkını aramağa çıkacaktı. Giyindi.. Küçük kama - sını beline taktı. Ve, odasının kö- şesinde yanan mukaddes — ateşin önünde durdu.. Secdeye vardı. Bu ateş, büyük mabedin — tam yirmi bin senedenberi yanan ale- vinden alınmış, buraya getirilmiş- ti. Asla sönmemesi lâzımdı. İçine, biraz “Fa - ti - to,, ilâve etti. Böy- lelikle, bir hafta daha yanması te- min edilmiş bulunuyordu, | 'Tam ibadetini bitirmişti ki, ka-| pının mandalı çevrildi. Kız karde- $i ile annesi içeri girdi. Çalışmaktan dönüyorlar, yor - gun argın, yatmağa geliyorlardı. Hi - Hi - To, sordu: — Para kazanabildiniz mi ba- ri? İşler nasıl?.. — İhtiyar kadın: — Ben, her günkü gibi günde- liğimi aldım, dedi. Altı çubuk dol- durdum.. Altı şilin de bahşiş ver- diler, Avrupalı gemicilerin limana uğ-| radıkça devam ettikleri afyonha- nede çalışıyorlardı. Anne, orada, çubuk doldurmak hizmetini gö- rürdü, “Ko - fi,, : — ©O altı şilinin üçünü buraya ver bakalım! dedi. İhtiyar kadımn, derhal itaat etti. Sonra, Hi - Hi - To, kız karde- şine döndü: | — E.. Sen?, Sen ne yaptın? — Ben?, Hiç! — Nasıl hiç? Gemiciler, bu ak- şam seni beğenmediler mi? Kimse beraber çubuk içmek için yatağına çağırmadı mı? — Beğendi.. Çağırdı.. Üç tayfa ile beraber keyfettik.. — Öyleyse?, — Mukaddeş ateş çanağını kır- Hani para? dığım için, afyonhanenin - sahibi, | onların bana verdikleri parayı, bu ziyanıma karşılık tuttu. — Nasıl mukaddes ateş çana- ğı? diye, “Ko - fi,, nin gözleri fal- taşı gibi açıldı. — Canım, pek âlâ biliyorsun ki, bizim çalıştığımız afyonhane, tıp- krı bir Çinli evi gibi döşenmiştir... Minderler, yataklar, vazolar, çini- ler, hep evlerimizde olduğu tarzda tanzim edilmiş.. Tabiatiyle, köşe- de, yerde mukaddes ateş yanıyor.. Bazı afyonkeşlerin gözüne bu ateş ilişiyor.. “Çubuğu şuradan yak!,, diyorlar. Annem oralarda değildi. “Ben yakayım..,, dedim... Mukad- des ateş çanağıma tam yıkh;tınıi ki, zahir, afyon dumaniyle sersem- Temişim.. Ayağım sendeledi.. Düş- m., Çanak kırıldı A Bu itiraf, “Ko - fi,, yi çileden çı- kardı: — Siz kadınlar, eğer yaptığınız hareketlerden ceza görmek şerefi- ne mazhar olsaydınız, ben ikinize | nında o vaziyete soktun ha?, Şim- de yapacağımı bilirdim.. dedi. Fa- kat, erkek dağmadığınıza dua e- din... Şimdi, o namussuz afyonha-| ne sahibine gösteririm... Derkal, mukaddes ateşin yınm—) FÇT T Çinlinin sağlam ahlâkı daki duvara yaklaştı. Orada, üst- üste, üstüste, kılıçlar asılrydı., Hi - To, bunların en üstündekini, yani en irisini seçti.. — Alçak herif!.. Aman yarab - bi!.. Biz Çinlilerin namusunu, Av- rupalılara karşı bir pulluk — etti... Memleket batacak!.. Batacak.. di- ye söylene söylene, iri kılıcı, bileği taşında, bir çeyrek kadar gıcır gı- cır biledi... Sonra, evinin kapısını hızla vur- du... Doğruca, iki sokak ötedeki af- yonhanenin yolunu tuttu. Tam zevki sefa evinin önüne gelmişti ki, orada, müessesenin sa- hibi Pu - Tan - Tu ile karşilaştı: — Sen bu işi yaparsım ha?. Biz Çinlilerin namusunu, Avrupalıla- ra karşı bir pulluk ettin... Sen, kar- deşimi, benim bir tanecik pâk, fa- ziletli hemşirömi gemicilerin ya - di, seni burada geberteceğim.. * Tan - Tu, kendisine doğru yürüyen korkunç adamın kindar| bakışları altında ve pırıl pırıl uzun yalın kılıcın tehdidi önünde sen -| deliyerek, tahta parmaklıklara ya- pıştı: — Peki amma, Hi - Hi - To. Kız| kardeşinle annesi benim ıfyonhı— neye sen kendin getirmedin mi?.. “Annem çubukçuluk etsin, hem - şirem de gemicilerle yatakta yat - sın.., Güzel kızdır, onu isterler...,, demedin mi? — Dedim.. Dedim amma, “mu- kaddes ateşten çubuk yaktır!,, de- dim mi ., Bu ne namussuzluk?, Ey kepaze! Sen, bu milleti ahlâk fe- sadına uğratacaksın.., Sen, dünya- yı bizim başımıza yıkacak felâketi hazırlıyorsun... Onun için, cezanı vermeliyim.., — Dur, acele hüküm verme. de- di. Gel de sana hakikati anlata- yam.. — Nasıl hakikati?.. Birlikte evin içine girdiler.. Dün geceden arta kalan bir iki afyon-| keş, Çin usulü şilteler — üzerinde, sapsarı benizleriyle, hâlâ, cenaze | gibi yatıyorlardı.. Bir tanesinin| koynunda Hi - Hi - Tonun hemşi- resi gibi bir Çinli fahişe — vardı... Zaten kısıkken büsbütün çekikle- şen gözleriyle, son çubuğun son nefesini sakin sakin çekiyordu... Köşede, ebedi mükaddes ateş, | parçalanan bir kâşe içinde, hâlâ yanıyordu.. Hi - Hi - To; — İşte,.. diye inledi ve — kılıca tekrar davrandı. Seni gebertmeli- yim.. Ahlâkı ifsat eden namussuz! Fakat, afyonhane sahibi, “acele etme, dur!,, diye fısıldadıktan son ra, bir küçük oda açtı. Tıpkı “Ko—Ti,, nin o gün önün de ibadet ettiği ateşlik gibi başka |: bir alevin orada yandığı görünü- (( yordu: (ği TAN: — Telaş etme, azizim!... dedi İşte, her evde bulunması iktiza e- den mukaddes ateş, bu odadadır... Müşterilerimin yanıma - koyduğum ise, lâlettayin bir ateştir. Ken- dim yaktım.. Onları aldatmak için göz boyuyorum... İlle Çinli evinde mukaddes alevi görmek istiyorlar da.., Hattâ, bak.... Yanan “Fa - ti * to,, bile değildir.. Adi kömürdür. Onun için, rahatlıyabilirsin... Hi - Hi » To, sevinç içinde, kılı- cını yere bıraktı.. Mukaddes ateşin| karşısında bir kere seçde ettikten sonra, afyonhane sahibinin boy- | E * — ÇÜsküdar) Bin ikinci gece q KEMAL BEY: — Kurşuna dizilen / HABER — Akşam | z Fıkra müsabakası Eniyi, en güzel fıkraları bize gön- in yazıları; burada neşredi- lecektir. Yalnız bu fıkraların uzun ol- maması, seçme olması ve okunaklı yazılması lâzımdır, 263 — Aptal uşak Bir adamın aptal bir uşağı var- mış, Fakat uşak ne kadar aptalsa adam da o kadar azametli imiş. Kendisini diğer kimselerin yanm- da satmak istedikçe uşağınım bir pot kırması vaziyeti berbat ediyor muş. Bu vaziyet adamın canma tak etmiş. Ve uşağına nezaket ve iş dersi vermeğe karar vermiş. Bunun için bir gün uşağını ça- ğırdı ve ona uzun uzun terbiye- den, hizmetten bahsettikten sonra, ilk ders olmak üzere kendisi su is- tediği zaman nasıl getireceğini öğ- retti. Bunun için uşağı kendi yeri- ne oturttu. Kendisi de muvakka- ten hizmetçi oldu ve kendi eliyle doldurduğu bardağı büyük bir ne- zaketle uşağına sundu. Bir iki defa prova yaptıktan sonra bu sefer uşağına kendisine su getirmesini söyledi. Uşak testiden bardağı doldur- duktan sonra gelirirken, adam kız dı; — Ne dikkatsiz şeysin yahu? Suyu doldurduktan sonra — içinde bir şey var mı, yok mu diye barda- ğa bak demedinmi mi? Uşak yeniden işe başladı. Bar- dağı su ile doldurduktan sonra bu sefer içine bakarak — öğren- miş olduğu nezaketle efendisine sundu. Bundan memnun olan a- dam suyu içtikten sonra bardağı| iade etti. Uşak bardağı aldıktan sonra tekrar içine baktı. Adam şaştı: — Canmn su içildikten sonra ge ne neye bakıyorsun? - Sana böyle şey öğrettim mi? »4 — Öğretmediniz ama pek me- rak ettim de, — Neye merak ettin? — Demin suda bir kurt vardı. İçtiniz mi diye baktım. Gedikpaşsşa: Nazmiye Gidilebilecek eğlence yerlerı SİNEMALAR : İPEK: MELEK: ELHAMRA: SARAY: — Vatandaş silâh başına SUMER: — Çılgın uçuş. TÜRK: Boğaziçi şarkısı ASRİ: — Bir saatlik milyoner ŞIK: Beyaz rahibe., ŞARK: — Hayat budür, ALKAZAR: Vahşi orman esrarı f HILAL: — Benbür Gece yarısı ktübü Viyana hasreti Kırik mabude ALEMDAR YILDIZ MULI HAÂLE: Prenses Nadya, Hata, Bir millet uyanıyor. Kraliçe FERAH: — Ankara postası (Şişlide) Saygon isyanı FRANSIZ TIYATROSU: Kuıu:ıhr nuna sarıldı. Onu, iki yanağından Öptü: — Berhüdar ol, kardeşim!. de- di. Yüreğimi inşirahla doldurdun.. Artık anladım ki, bu ahlâk sağlam lığı bizde iken Çin milleti mahvol- maz.. Senden birân şüphelendiğim için affını rica ederim. Kılıcım ak- şama kadar sende kalsın.. Döner. ken alırım.. Ben yuıkelîtiliie çıs kıyorum.., Belimdeki hançer kâfi. dir.... (Hatice Süreyya) 'og!ııı dersleri Perşembe ve pazartesi günleri çıkar Müellifik ömer Rıza Z vi 7. (VID) Seven; seventh İesson. 7. (VIN) seven, sevens, leson. Yedi, yedinci ders. Wobat is two plus fivs?, Vat ir tu plos fayiv? ne dir iki zait beş Ti zait beş ne eder?, A weok has seven days, & vik haz seven deyz, bir hafta maliktir yedi güne Bir haftada yedi gün vardır. Six of them are working days. Biks ov zem ar workin deyz. altı onların dırlar çalışmak günler. Onların altısı çalışmak günleridir. The First day of the week is saturday. zi ferst dey ov the vik iz satır dey. İlk gün nin hafta dır cumartesi. haftanın ilk günü cumartesidir. We do not work on Friday. vi du not vork on fraydey. çalışmayız nünde cuma günü, cuma günü çalışmayız, We work on other days. vi vörk on azer deyz. biz çalışır de diğer günler, Diğer günlerde çalışırız. Thisş boys, name is Tom zis boyz nem is Tom bu çocuğ dir Tom Bu çocuğun ismi Tomdur. That girl's name is Jane, zat gerl's nem iz Ceyn. gu kızın adı dir Ceyn Şu kızın adı Ceyndir, What is the name of the second — day ©f the woek? vat iz zi nem ov zi sekond dey ovzi vik? ne dir isim nin ikinci gün nm hafta, Haftanım ikinci günün ismi nedir?, It is Sunday İt iz sandey o dır pazar,. Pazardır. What is the third called?. vat iz zi serd kold?. tesmiye olunur — is called üÜçüncü olunur tesmiye, It is called Monday. it iz kold Mandey. © tesmiye olunur pazartesi, Ona pazartesi denir. Then we have Tuesdey. zen vi hav Tyuzdey, sonra bir malik oluruz salı Sonra sâlı gelir. Tell me the names of the other dayı. tel mi zi nemz öv Fi âzer deys, söyle bana isimler in ile günler . Bana diğer günlerin istimlerini söyle, They are Wednesday and Thursday. zöy are venezdey End sarezdey. onlar dırlar çarşamba ve perşembe. Onlar çarşamba Ve perşembedirler. Do you work all day?, du yu work ol dey? çalışır masınızt bütün gün, Bütün gün çalışır mısınız?, No, we only work part of the day. No, vi onli ” Vörk part ov zi dey. hayır bir yalnız Çalışır kısım nün gün Hayır, biz günün bir kışmında çalışırız. We work in the morning, we do not work in the afternoon vi work in zi Morning, vi du not work in zi ofter num. biz çalışırız de sabah ve biz çalışmayız da sonra öğleden Öğleden sonra çalışmayız, sabahleyin çalış: Where do you work?, ver dü yu work. nerede siz çalışır?. Nerede çalışırsınız?. We work at sehool. vi work et skul, Birz çalışır de mektep Biz mektepte çalışırız. When do you go to school?, ven du yu gö tu skul?, zaman ne gidersiniz € mektep — Mektebe ne zaman gidersiniz?, We go to sehool in the morning. vi go tu skul in zi morning. biz gideriz e mektep de sabah Biz mektebe sahahleyin gideriz. Does Henry go to sehool?. daz Henri go tu skul?. Hanri mi gider c mektep. Hai mektebe gider mi?. No, Henry plays with his sister and with his dog?. | ennes " fakat etmiş ve trende Yugosla sister end viz hiç dogğ: hayır Hanri oynar ile onun kız kardeşi ve ile onun köpek Hanri kız kardeşiyle ve — köpe Biyle oynar. but his brother Tom gocs to sehool. bat biz brazer Tom goz tu skul. fakat onun kardeşi Tom gider e mektep. Fakat onun kardeşi Tom mektebe gidefı They all play in the afternoon. zey ol pley in zi after nun onlar hep oynarlar da öğleden sonra Onların hepsi öğleden sonra oynarlar. Who (hu) — kim?. Cevap olarak “he (0); she ( © mü- )» the man (adam) the girl (— kız) denir, Wbhat? (ne) the day — (gün) When (ne zaman: on Sunday (pazar gününde), in the morning - (sabahta, sabahleyin). To go (gitmek), he gocs (o gider) he is going (o gidiyor) My name is Tam — Tomdur ismim. I am called Tom. No, Henry pleys viz hiz Hayız, house (ev) he | Ayam kold Tom. edilirim tesmiye ben Tom. Bana Tom denir. (1) Okuyunuz: cali, ali, #mall, monday, Wednesday, good, İood, sehooll, go, gocs, do, docs, (2) Cevap veriniz: Days, plays, says, Tucsday, alternoom. (1) Tell me the name o? the third day of the week. (2) Which is the fifth2. (3) Which iş the second?. (4) When do you work?. (5) Where do you go in the morning?. (6) What is a part of a week?. (7) On which day do we not work? (8) Whho is eating & biscuit?, (9) What is his name?, (10) Does Toms' father week all day?. (11) Wohat is this girl called?. (12) Which day is the seventh day of the week? (13) Where do you İcarn your ımanl j (14) Have you many lesson?. (3) — Şu cevapları tamamlayınız * 1 İam called — ; he is called—i yöu —; the —; (2) We göto sehooli | 1 — ; &he —; they — 3 she does nof © play at school, we —; you —; he—i they—, ——— ——— ——— Mösyö Yevtiç Safyadan ayrıldı Sofya, 9 (A.A.) — Bulgar ” | jansından; Kral Boriş, Yugoslavya hıfi“.' ye nazırı M. Yevtiçe Sen - Al | sandr nişanının büyük salip rüt ” besini vermiştir. Kral ve kraliçe dün Sofya sa ” rayında M. Yevtiç şerefine bir öğ* le ziyafeti vermişlerdir. Sabahtan saat 13 e kadar M Muşanof ve M. Yevtiç, Yıııolll"w yanın Sofya ve Bulgaristanın ş:; grat sefirleri ve diğer müşaviri?” ile birlikte müzakerelerde bi muşlardır. Sofya, 9 (AA.) — M. Yevii ve refakatindeki zevat dün lk çi saat 20 de Belgrada müteveccih” hareket etmişler ve ıı!uyond' tün nazırlar, kralın mümessill sefirler heyeti ve diğer hüküm' kânı tarafından teşyi olunmu? dır. M. Muşanof M. Yevtiçe Bul#) ristanın Yugoslavya ile hudut ı,ı tasyonu olan Dragonana ka' hariciye nazırı ve yırund*k' 'df ta bir ziyafet vermiştir.. Belgrat, 9 (ALA.) — Ha nazırı M. Yevtiç bu sabah “u.! de Sofyadan Belgrada ıdm"