19 Mayıs 1934 Hususi mektepler ne halde? i -Baş tarafı 1 inci sayfada— “Talebe ile mektep müdürü, Müşteri ile satıcı gibi karşı karşı- ya kalıyor! i kendiliğinden gelenlere: “— Babanı, amcanı yahut bü - yüklerinden başka birini, hulâsa "elini bize gönder. Eğer bu zatlar! taşrada ise, bize adreslerini ver.| Kendileriyle muhabereye girişe - | — 1 diyoruz.. “Bu yüzden, belki talebe kay» ettik, Fakat maddi ziyanı mane- Vİ ziyana müreccah görüyoruz. ,, Hususi mekteplerden bazıları,| tikâyet ettiğiniz gibi, cidden fena Vaziyettedir. Bu da, maarif sevi *| Yesini düşürüyor. Doğru.. “Fak: Una rağmen, memleketimizde, Vüsust selere ihtiyaç vardır. İh »| tiyaç oluşu, evvelâ, diğer yazıları» Bizde anlattığınız sebeplerdendir. aniyen, resmi liseler içinde, mü“ emmelleri olmakla beraber, bazı-! Jarmın idaresinde, memur zihni - Yetyile hareket edi'ir: “Talebe ço- #alıp gailemiz o artmasm!,, diye düşünülür. Diğer bazılarının mu - aMlimleriyse, çocukları, hatta icap! *tmediği zamanlar bile sınıfta bi - tal ayı, adeta bir mesleki tefev- Yuk sayarlar.. Hususi mekteplerin tercih edilmesindeki bir sebep de, unlarda, fert befert her talebeye Msterilen alâkadır. Meselâ, ben, “İt yüz çocuğumun ni'e vaziye » “xden ders tekâmülüne kadar her| “Yi ile alâkadar olurum. Sehzadebaşında, Zühtü paşa we ndaki güler yüzlü mektebin İK Rüdürlül odasında konuşuyor « pi Önce haber vermeden mü - Weseyi ziyarete gitmiştim. Koridorlardaki, sınıflardaki, , “üphanedeki, bahçedeki, yemek pi edeki, konferans salonundaki, takhanedeki ta'ebeyi — mek - ıPİs kaldığım yedi saat zarfın - en ve yakından tetkik n: 9 vd işte, mektep böyle o - “© dedim. SU müessese, şimdiye kadar iki mn mezun vermiş. Birinci sını- ii başlayıp diploma alan ta v a,çti Yar. Çıkanlar arasında içti” * mevki kazanmışlar mevcut yücesin ve müdür Agâh Sırı ye Bene tedris mesleğinde olan Msi İsmet hanımefendiyle ve #den olan kızları Sevim ha - » geceli gündüzlü, mektepte Orlar, İstiklâl lisesinde, en Nazarıma çarpan şey, bura» td, İn lâubali olmıyan, fakat| te değil, muhabbete ve şef - bi, htinat eden dört yüz kişilik va kurulmuş bulunmasıdır. »ğ,, #€r bir hususiyet de, Rusyada a; sini gördüğüm bir klüp far Misi, idir, Talebe, derslerinin ha - ilik” temsil, neşriyat, kütüpha- ey süzel san'atlar gibi, seç” di #ubelere ayrılmışlar, isti » İyyant inkişaf ettirmek için ça” iL, «Ve, ettiriyorlar da. UN vey klar gazeteleri, yaptık * Li imleri, basmakalıp vazife Silğyma aşan broşürleri gördüm.) i Talip beğendim. ilin N e, bir de temsil varmış. “eği, ettiğim bir mektebin mü - La vam ziyafete gitmekle it- “yg ER. Allah taksiratımı af-| Yang: Bu — we LE mektepte, yemeğe alı-| EN dı Talebe için pişirilen v iy “en yedim.. Yoğları da| *mekten sonra, temsil hı ağ kri “Boğduğum Lütfiye Bakırköyde emrazı akliye has- tanesinde Naciye isminde bir ka- dın ayni kovuşta yatan Lütfiye Hanımı boğarak (o öldürmüştü. Müddei umumi muavinlerinden Kâmil Bey tahkikata ehemmiyetle ,| devam etmektedir, Naciye ismin - deki katil kadm bir muharririmize cinayetini şöyle anlatmıştır: — Boğduğum Lütfiye hanıma ötedenberi omüthiş kızıyordum. Çünkü, bu kadm, sanki benimle nisbet edermişçesine, (Koğuştaki bir arap kadını ile pek sıkı fıkı ko- nuşuyor, beni (o kıskandırıyordu. .Gayrimübadillerin dünkü kongresi Gayri mübadiller cemiyetinin altı aylık toplantısı dün yapılmış, idare heyetinin mesaisine bazı â- zalar itiraz etmişler, bu yüzden münakaşalar da olmuştur, Azalar- dan Şevket Efendi hayli ileri geri sözler söylediğinden karakola gö- türülerek hakkında zabıt tutulmuş tur. Gayri mübadillere (Eylülde nakden de tevziat yapılacağı anla- sılmaktadır. Hanımların şikâyeti Küçük Ayasofyada Nakilbent sokağında oturan elliye yakın ha - nım sokaklarının O temizlenmesi için belediyeye bir istida vermiş - lerdi Belediye bu şıkayetle'yakın- dan alâkadar olmuş, sokağı temiz- letirmeğe bi Üniversitede imtihanlar Üniversitedeki dil derslerine! İgirmiyen 338 Efendinin imtihan » | lara giremiyeceği tebliğ edilmiştir. Gelenler Galatasaray lisesi müdürü Beh- set Beyle orta tedrisat o müdürü Hasan Âli Bey bu sabah şehrimize! gelmişlerdir. Mahkemeler taşınıyor Üçüncü ceza mahkemesi ya- kında Sultan Ahmetten yeni pos- tahane binasına taşınacaktır. Mü- teakiben de ağır ceza nakledile- cektir. Nusret Safa Bey isminde cidden iştidatlı bir talebe, Türk temaşa tarihini — Refik Ahmedin eserini mehaz tutarak — hulâsa etmiş. Biribiri ardı sıra, bütün tekâmülü, meddah, karagöz, hokkabaz, Ma . nakyan, tulüat, manzum piyes, © peret parça ve parodilerini sahne- | ye çıkaran adeta ders mahiyetin - de bir müsamere seyrettik: Kü- çükler de, bir mektep piyesi gös - terdiler. İstiklâl lisesi ve evvelce bahset- tiğim birkaç hususi lise, umumi - yetle bütün husust mektepler aley- hine Alışam refikimizde açılan mü cadelenin haksız olduğunu ispat için kâfi bir ispattır, Netekim meş- hur maarifçilerimizden bazılarının çocuklarına buralarda raslıdım. (wa-N 0) öy emrazıa Halbuki hepimiz de ayni koğuşta, ayni dam altında ( bulunuyoruz.| Biribirimizden hak, hukuk nokta- Dediğim gibi, bu haline müt- hiş surette kıza kıza, nihayet onu İ öldürmeği kurdum, Bir gece, iki Kimbilir kaç gece, bu işi| tasarladım. Yattığım yerde hep onu boğmağı düşünüyordum. Nihayet o gece,.. hangi gece,! saat kaçta idi, kati bir şey deye| mem ki!.... Burada ne takvimimiz var bizim, nede sıatimiz!,. Ha, ne ise işte, nihayet o gece plânr- mı yerine getirdim. O gece bağlı bulunduğum kayır şı dişleriyle kemire kemire kopar dım, sonra uğraşa uğraşa gömle- ğimi sıyırdım. Bunlardan kurtul- duktan sonra, yatığımda © otur- i dum, rahat bir nefes aldım. Ar tık, istediğim şey olacaktı! Hay aksi şeytan! Tam istediğim şeyi yapmak üzere iken, bir de ne göreyim?7.. Gece nöbetçisi hem- şire, koğuşun kapısmdın içeriye girivermez mi? Hemen sırt üstü yattım, uyur gibi yaptım. Hem- şire, yatanları şöyle bir gözden geçirdikten sonra çıkıp gitti. | Başımı kaldırdım, uzaklaşan a-| yak seslerini dinledim. Ses kesi- lince usul usul yataktan indim. E- limde üzerimden çıkardığım göm- lek, Lütfiye hanımm yatağına doğru oyürüdum. O, koğuştaki| diğer kadınlar gibi mışıl mışıl u- yuyordu. Yavaşça elimdeki göm- leğin kordonunu boğazına geçir- idim. Birdenbire ve bütün kuvve- j tümle kordonu sıktım, hızla, şid- | detle sıktım, Lütfiye “Gık!, .bile| diyemeden boğuldu.. öldü! İ — Ondan sonra ben gene yerime! İ döndüm, yatağıma girdim. Hem- şire, bu sırada tekrar (o kapıdan gözüktü. O gözükür gözükmez, ben başımı yastığa koydum, uyur EEE re gece.. Yankesicinin kurnazlığı Üsküdarda Sultan tepede otu » ran Mustafa Efendinin üzerine pis lik atmak ve bilâhare temizlemek suretile 18 lirasmı çalan sabıkalı yankesicilerden Sait yakalanmış - tr, Yedek boruları çajdı Feriköyünde çamaşır fabrika - sına ait yedek su borularını o çal mak istiyen Yani cürmü (meşbut halinde yakalanmıştır. Dün akşamki yangın Ankara cadesinde Asım Efendi sokağında Kahraman zade hanı al tındaki 145 numaralı İranlı tütün- hanıma öteden beri müthiş kızıyor- dum, koğuştaki bir arap kadınla sıkı fıkı konuşarak | beni kıskandırıyordu.,, | tavsiye ederiz. cü Caferin dükkânından o yangın sıkmış ve dükkân kâmilen yandığı! gibi Üzerinde bulunan odanın da iki penceresi yandığı halde söndü-| rülmüştür, Dükkânda yatmakta o-| lan Caferin çocuğu baygm bir hal de kurtarılmış ve Cerrahpaşa bas) , tanesine yatırılmıştır. | 8 ! Mi... — kliye hastahanesin- İN kas eni de Lütfiye hanım nasıl boğuldu? gibi yaptım. Bir şey farketmedi! Artık sabah olmasını bekledim. Saat dörde gelmiş. Yatanları| banyo için kaldırmak üzere gelin- ce, olan biteni öğrendiler! Bne, bulLütfiye hanımla arap| kadınını kıskandığım gibi koğuş” ta bulunan ötekilerden de hoşlan- mıyorum. Ben, temiz, uslu, ak- lı başında, müslüman O bir kadr! nım. Vaktimi (oötedenberi hep ibadetle geçirirdim, Koğuştakile-| rin huyu, benim huyuma uygun değil... Onlar hep biribirine ben: ziyor, ben hiç birisine! Güzel sanatlar akademisinde Güzel San'atlar akademisi, bu senenin mezuniyet imtihanlarına başlamıştır. Burada en iyi derece alanın hükümet hesabına Avrupa- ya tahsile gönderilmesi ihtimali de mevcuttur. Güzel San'atlar aka demisinden Avrupaya, dört sene- dir biç talebe gönderilmemektey - di. Ömer Rıza Beyin eseri Mümtaz muharrilerimizden Ö - mer Rıza Bey (Büyük Peygambe- rimiz Hazreti Muhammet) namıa- da bir eser neşrine (o başlamışiır.| Yirmi senelik bir tetebbü mahsulü! olan bu eser âsârı ilmiye kütüpha- İ neşi tarafndan forma, forma ne$- redilmektedir. e Okuyucularımıza Yumurta bankası Yumurta kongresinde verilen kararlar cümlesinden olarak bir yumurta ihracat bankası kurula: caktır, Bu banka son zamanlarda fena bir vaziyete düşen yumurtacılığı - mızın inkişafmı ve ihraç işlerini te min edecektir. Muhtelit mahkemelerde Türk — Yunan muhtelit hakem mahkemesinde bugün on davaya bakılacaktır. Iskân suistimali İskânda suiistimal yapmakla maznunen muhakeme edilen eski iskân müdürü Cemil Beyle arka- daşlarının muhakemesine dün de! | vam edilmiş, bir şahit dinlenmiş-| tir. Muhakame başka bir güne kal! mıştır, Iki heyet Memleketimizden tütün satın almak üzere biri İtalyan, diğeri A- merikan iki heyet gelmiştir. Cemil B. Akay idaresi müdürü Cemil Bey dün Yalovaya gitmiştir, Yalo- vada yeni yapılacak otel işiyle meş gul olacaktır. Elektrik ucuzluyor Nafia Vekâleti Elektrik tarife- sini on altı kuruş otuz paradan on beş buçuk kuruşa indirmiştir. Ye. ni tarife Nisan başından muteber olacaktır. Avrupadan gelen delikanlı ile mülâkat ) undan dali, “Buradan gitmeden önce, hele bir dans öğreneyim de, öyle gide- yim demiştim. Dansı öğrendik. O- nu pişirinceye kadar burada neler çektiğimi ben bilirim.. Dansingle - re alıştım... Kim olduğumu bil- mezler. Bir kızı dansa kaldırma- ya giderim. Gudubet mi gudubet» tir de ha.. Belki gururu yoktur dı, benimle şöyle dans salonunu bir iki seğirtir diye bir ümit beslemi- | şimdir. “Reddeder. “Anamdan emdiğim süt bur- numdan ge'mişti.. Halbuki Pariste bunu bambaşka bir şekilde ve ga- yetle müşterinin lehine buldum. Kapıdan girerken bir buçuk frank lık, istediğin kadar bilet alıyor. sun, İçerde hususi surette tutul- myş dansözleri var. Bilet iki kı- sım. Bir dans mı edeceksin? Aya- ğına uygun gelebileceğini umdu. ğun bir kıza götürüyorsun. Bileti alıyor. Yarısını kesip çantasına ko» yuyor. Ve seninle üç defa dansedi- yor. ” “Sonra o biletleri toplayıp gişe" ye götürerek hesabını alıyor za hir... ş “Pariste bir de sinema yapıl mış. Aman efendim görmelisin! Ben gittiğim zıman; resmiküşadın dan henüz bir ay geçmişti.. İçerde harareti doktor tayin ediyor. Dı- şarınin hava ve sıcaklığına göre bir insana, kapalı yerde sıhhi su- rette ne kadar hararet lâzımsa, © İ na göre ayarlıyorlar. Oooh; cen- nette gibisin. Sonra tavan yok. Tavan yerine bulutlar var azizim. Sen bir yandan sinema seyredi- yorsun. Bir yardan da yukarda yıldızlar akıyor, bulutlar renk renk geçiyor. Ay tutuluyor, güneş çıkıyor.. “19 memleket gezdim (Arka - daşım bunu, — şehir gezdim — diyecek yerde; tekerliyordu) 19 unda da ayrı ayrı şeyler.. Avrupa sokaklarında yayan göremezsin azizim. Herkeste otomobil, bisik « let, motosiklet. Gırla. Ha, bak şu- nu unutuyordum. Venedikte gon * do! var.. Gondola!. Kayık gibi bir şey, Suyun üzerinde taksi otomo- bili gibi, seni, bir yandan öbür yas na götürüyor. “Berlinde televizyonu pratik bale sokmıya çalışıyorlardı. 40 metre ötedeki adamla, yüzünün ay va tüylerine varıncaya kadar bir ayna üzerinde görerek mükemme- len telefon muhaberesi edebiliyor- sun.. Romada Sen Piyer kilisesini gördüm.. İsimleri orada yazıyor: Bizim Ayasofya, dünyada altmer büyük mabet oluyormuş.. İtalya - da seyyah oldun mu, yol masrafı üzerinden yüzde 75 tenzilât var. Fakat, arabaları yaman ha.. Bir yerden bir lokantaya gitmek üze ve bir arabaya binmiştim. Tek atir araba ıma, orada taksi saatleri var,. Dolaştırır babam, ha dolaş « tırir! Bir türlü lokantaya geleme- yiz. “ — Sinyor, nereye gidiyöruz?! “Ben böyle sorunca, herif (Çinko minüt!.. Çinko minüt!) diye bana, beş dakikı kaldığını söyliyerek, yolu gene uzatıp tak- siyi yazdırmıya çalışıyordu. “Yarı yolda indim. Ve Jstanbü- la geldim.,, gi Dinliyen: Hikmet Münir