Eîgş; , A --, Ü aa <EDİ İ;,_NX?JW' Hakikt? vesikaları tasnif eden ve birbirine bağlıyan Kadri CEMiL | 1-5-934 Geçen kısımların hulâsası Mütarakeden sonra Istanbulda A. nadolu lehinde ve aleyhinde çalışanlar vardı. Bunlar yorulmadan, bıkmadan mütemadiyen çalışıyorlardı. “Leyhte gçalışanlardan bir grupun içlerine aldık- lart Tlhami ismindeki genç Glatada | Ariyan hanma tercüman diye yerleş- | mişti. Park eğlencesinde tesadül et- tiği Fatma Nüshetle aralarında bir se- vişme uyanıyordu. Diğer taraftan ev sahibinin oğlu Fatma Nüzhete Şahin kehyanın kahvesine giderek onunla ve arkadaşlarile temasa geçmiye çalış- mıştı . | Bu adam uzun bir müdavemetten sonra, Şahin ile anlaşmıya — çalışmış; fakat ,Kâhyanın arkadaşları — tarafın- dan yüz verdirilmemişti. Kâhya atlat- mıya çalışryordu. Aptullah bu işi bitirdikten son- ra dışarıya çıktı. Kendisini yorgun hissediyordu. Bir an, drvara daya-| nârak, yüzünü lapa lapa yağan karlara uzattı. İçini boğulur — gibi bir sıkıntı kaplamıştı. Nefes alamı- yor, göğsünü şeklini tayin edeme- diği bir ağırlık sıkıştırıyor, kalbi- nin işlemesine mâni oluyordu. Kulağına çarpan gürültülerin, ayak seslerinin, kısık ve kısa ko- ;l!llhnn müânasını anİryamıyor- Etrafna bulanık gören gözlerile baktr. Gelip gidenler.. Omuzların- da eşya taşıyanlar.. Bütün bu hare- ket, kendisine yangm yerinden mal kurtarılıyor hissini verdi. Artık, anlaşılryordu. Depolar a- | çılmış ve istenilen şeyler motörlere | ç makledilmeğe başlanmıştı. Ama, - Xihayet kendileri 60 kişiden fazla olmadığı halde depolardakiler ha- riç yalnız motörün civarında (100) den fazla adam vardı. Hatırladı. Demek ki istenilen hamallar da gelmişler, kendilerine yardıma baş lamışlardı. Saat gecenin (10) na yaklaşı- yordu. | APhl.İlı.h içeriye, depoya yürü- dü, Şahin Kâhya biraz yüksekçe her tarafı kolaylıkla görebilecek bir yere çıkmış, camı kirli bir fene- rin ışığı altımda elindeki yazılı lis- teye göz gezdiriyor ve lüzumu olan | eşyanım isimlerini okuyarak yanla- rına birer işaret koyuyordu. Her hakkı mahfuzdur — Kâhya kaydet 100 mavzer.. — 90 top düryünü nişancı daire- | Tefrika: 48 | — 3 sandık kapsol. — 10 sandık fişek. — Gene 5 sandık fi: — 8 sandık bomba... Gelip gidenler, girip çıkanlar, sandık, mavzer, makineli tüfek, di- namit, çadır, top mermisi, kapsol taşıyanların bu soğuk ve karlr ha -" vada şakaklarından oluk oluk ter- ler boşanıyor, arada sırada Kâhya- — Hayrıllah, çadırları, ve di- namiti benim motöre yerleştir.. — Makinelileri ikinci motöre Aat., — Nişancı dairelerini de benim motöre.. Koca depo üç saat içinde he- men hemen boşalmış gibiydi. Bu, depoyu buluncıya kadar Şahin tam dört kapı kırmış birincisinde balta kürek, ikincisinde eğer takmları, üçüncüsünde çadır bulmuş ve niha yet dördüncüsünde aradıklarını e- le geçirmişti. Tam gece (2) ye doğru, artık her şey hazırlanmış - sayılabilirdi. | Salim Ağanım Kâğrthane yoliyle gönderdiği (100) hamal ve bera- berlerinde getirdikleri 60 kişi gece nin bu saatine kadar beheri 60 ar tonluk motörlere oldukça mühim bir yekün yüklemişlerdi. Her şeyi hazırlanıp bittikten sonra Kâhya, motörlere yüklenen mühimmatın kâğıt üstünde yekünunu çıkardı. Ve şu yekünu buldu: 258 makineli tüfek. 190 top dürbünü nişancı dairesi, 27000 mavzer. 100,000,000 kapsol. 7,000,000 fişek. 1,000 sandık bomba, 300 sandık top mermisi 2 fıçı dinamit. 50 çadır. Kâhyanın Anadoludan aldığı e - mirde bilhassa dinamite çok — ihti- yaç olduğu söylenmiş ve ne yapıp yapıp getirmesi bildirilmişti. Kâh- ya bunun içindir ki bu iki fıçı dina- miti kendi motörüne yerleştirtmiş- ti. Kâhya ele başılarını yanmna top- ladı ve: — Alacaklarımızı aldık.. Artık harekete hazırlanabiliriz, dedi. Bu dakikadan itibaren hareket için icap eden Aşk, macera, kahramanlık ve siyaset romanı Müellifi: ( Va - Nü ) Geçen kısımların hulâsası l Balkan misakı için Türk sefaretinde | bir balo veriliyor. Genç diplomatlardan | Müuhsin Raşidin Yunan diplomatların- I dan Erci Behzadise karşı beslediği müthiş kini, silâh fabrikaları mümes- sili Ert of Sad körüklüyor... — Fakat, Muhsin, Erciyi öldürmeyince, Yunan diplomatı Atinaya otomobille gittiği srada, Bulgar çetecileri ona yapacaklardır : Erci Behzadise kurulan pusuya gi- | den Muhsin, kendisini tevkif etmek is. | tiyen çetecileri gafil avlıyor. Çeteciler, öyle şaşırmışlardı ki, Muhsin Raşidin emirlerine, palabıyık, harbiyen itaat etti. Sakallı çeteci da, kuzu kuzu kendini bağlattı.. Ihtimalki, Türk gencinin ktrikast sesinde ve lavrındaki âzim onları afallatmıştı. Eğer soğuk kanlılıkla düşünseler- di, tabancayı kendilerine doğru tut- masıma rağmen, bu adamın kendilerini vuramıyacağını anlamakta güçlük çek- mezlerdi. Filhakika, o, buraya gelmiş bir si- yasi iken, bu dağ başında adam öldüre- mezdi. Hoş, onlar da, ellerindeki tü. feklerin tetiğini Muhsin Raşit üzerine sıkamıyacaklardı. Delikanlı, onlara Jlâzımdı. Genç diplomat, bunu bildiği için, onları bu pusuda kolaylıkla yakalamıştı. Içlerinden birini ötekine bağlattık- tan sonra, geri kalanını da kendi bağ- ladı. ” Sonra, etinm bulunduğu istikame. te doğru yürümiye başladı... Binerek HABER — Akşam Postası Tarihi Tefrika: 33 1 Mayıs 193â ,' ; 1 Mayıs 1934 © Karadeniz Korsanları © Müellifi: /shak FERDI Geçen kısımların hulasası Istanbulda Sultan Mecit ve Rusyada | Çar Nikola zamanında esirci Ali baba iki memleket arasında kadın - ticareti yapminakla meşguldu. Alibaba Ferhat is- minde birini küçükken hadım yapmış- tı. Büyüdüğü zaman İstanbuldaki kız- ları bu delikanlıya teslim ederek, Kaf- kasyaya gidiyor. Tifliste valinin kona- fında (Fatma) isminde çok güzel bir Gürcü kızı vardır. Ali baba bu kızı kaçırmıya uğraşırken, bir gün Rüstem isminde bir gençle çalışryor. Bu genç, Ferhadın arkadaşıdır ve Ali babadan intikam almak Ürere İstanbuldan Tif. lise gelmiştir. Rüstem Fatmayı kaçır- mak ve Ali babayı ele vermek için ter- tibat alıyor . Ruslar Ali babayı tevkif ederek Pe- tersburga getirmişlerdir. Ali baba sa- rayın zindanlarında işkence görüyor. Bu esnada Rüstem Bey Tifliste Ça - rın gözdesile beraber yaşamaktadır. Ştankanın artık en ufak bir şüp- hesi bile kalmamıştı Küçük Petro- viç her şeyi kabul ederek bütün mânasile teslimiyet göstermişti. Ştanka, rus donanmasına men- sup yedi parça geminin her birine | kendi adamlarından birer kaptan ! ve dümenci gönderdi ve öteki ge- milerin kaptan ve dümencilerini kendi gemisine aldı, Ştanka © dakikadan itibaren kendi gemisi de dahil olduğu hal- | de sekiz gemiye kumanda etmeğe | başlamıştı. Ştanka, emri altına giren yeni Salim Ağanm gönderdiği h mallar, hiç bir şey olmamış gibi gene geldikleri yerden birer, ikişer çıkıp gittiler, Kâhya ile gelmiye razı olan ne- ferler, motörlere taksim edildiler. Kâhya her motörü idare edene: — Saray bunruna kadar birbiri- mizden oldukça uzak ve sessiz gi- | deceğiz.. Orada her motör benim motöre yaklaşacak ve talimatı ala- cak.. Diye tenbihatta bulundu. Hareket edildi. Evvelâ Şahin Kâhyanım içinde bulunduğu Ab- du“rahmanın, onu Lâz Mustafanım, | onu da Tonyalı Bahri kaptanın motörleri takip etti. Dördüncüsü de onu... Kar nisbeten kesilmişti. Kâhyanm korkusu, Galata köprü- sünü geçmekte idi. Çünkü oradaki nöbetçiler, ekseriyetle Halice — gi- ren ve Haliçten çıkan motör — ve kayıkları muayene ederlerdi. (Devamı var) hzadıse ileri doğru gidecel B kurulan pusuya girecekti... Ve nihayet... Nihayet... Ert of Sadın söylediği... Bunu düşündükçe, Muhsin Raşidin aklı yerinden oynuyor, asabı son dere- ce geriliyordu. Kendisine pusu kuran çetecileri böy- lelikle zarar vermekten maşun bir hale ketirdiğine emniyet hasıl edince, de- min tırmandığı kayadan aşağı indi. A- tının yanıma gitti. Fakat orada, Muammerin sersem sersem etrafa bakındığını, adetâ ağla- maklı bir hale geldiğnii gördü. — Sen ne arıyorsun burada?... Çavuş, cevap vermeden, efendisinin boynuna sarıldı. Onu, yanaklarından | öptü. Helâllaşır gibi göğsünün iki tara- fına bastırdı: ü kavuşturana... Şükür ka- vuşturana!,.. Atını başıboş — bulunca, sana bir şey oldu sandım, beyüm.. Hay di gel... Geri dönelim.. Sana dedim ya.. Burada başına bir iş açılacak.. Bu he- rifler, Erci Behzaditi vuracaklar.. Sen vurdun diye üzerine âlaceklar,, Konuş- tuklarını telefonla dinledim. | bağrıştılar: | denberi kaçakçılıkla mücadele e- Muhsin, köylü arkadaşının — omu- zuna iltifat makamında vurdu; gemileri birer birer dolaştıktan ve kendi adamı olan kaptanlara icap eden talimatı verdikten sonra, tek- rar kendi gemisine döndü. Bu esnada genç ihtilâlci, zabit elbisesini sırtından çıkararak bir gemici kıyafetine girmişti. Gemiciler, delikanlınm soyun- duğunu görünce hep bir ağızdan — Horrrraaa.. Yaşasın küçük Petroviç! Korsanlar, genç zabitten çok hoşlanmışlardı. Ştanka, kaptan yerinden yüksek sesle haykırdı: — Arkadaşlar!.. Ben sekiz par- çadan ibaret olan korsan gemile- rinin kumandanıyım.. Küçük Pet- roviçe gelince, o, pekâlâ biliyorsu- nuz ki, hepinizden cesur ve atıl- gan bir gençtir. Volgada seneler- den ve hiç kimseye yenilmiyen de- mir bilekli bir zabittir, Onu filo- muza başgemici yapıyorum. Bütün tayfalar işlerini ve dertlerini ona söyliyecekler, Küçük Petroviç se- ferde de benim muavinim olacak. .. . » Ştanka'nın kamarasında konu- şuyorlardı: — Kırımlılarda bir kaynaşma var,. İhtilâl için ufak bir kundak istiyorlar, Petroviç! — Ben de bu fikirdeyim, Ştan- ka! Çar Nikolanım zulüm ve istib- dadından kurtulmak istemiyen bir köylü yok, Herkes Veliaht Alek - sandırın tahta çıkmasını, hüküm- dar olmasını istiyor. — Zaten ben de onun bir an ev- vel çarı istihlâf etmesi için uğraşı- yorum, Aleksandr Çar olursa, Rus milleti yeniden doğmuş bir çocuk gibi, hürriyet ve istiklâline sahip o- lacak. — Veliahtım köylüler arasında gizli bir teşkilâtı var mıdır der- sin?.. — Zannederim ki vardır.. Fa- kat, Rus köylüsü, Allahın huzu- runda okuyacağı duanın bile san- sürden geçtiğini bildiği için, haki- kati kendi gözüyle görüyor. Teşki- lâta ne lüzum var?! — Teşkilâtsız ihtilâl olur mu, Ştanka? Devrilecek olan bir heyet, bir cemiyet veya bir fırka değil.. Nikolanın istibdat ve tahakkümle | — Kaybedecek vaktimiz yok.. Hay di, Muammor.. Atlı atına.. Bak, ne saf saf konuşuyorsun, Şimdi buradan ge- ri dönüp baloya gitsek, Erciyi kim öl. dürdü sanacaklar?.. Ortalıktan kaybol. dum, suikasttan sonra döneceğim. Bu iş, gene benim üzerime yıkılacak., Iyi. Si mi, yürü ileri... Muammer: — Demekki, “oldu olacak, kır.İk — Bu saltanat senin de gözünd? | çok büyümüş galiba?1... Ne de ©/ | sa, yıllarca onun sırmalı kordonla' rını ve parlak nişanlarını göğsül” de taşıdın.. Böyle düşünmekte lısm! Fakat, emin ol ki, köylü bi şını kaldırırsa, temelleri masum if” san cesetleri üzerinde kurulan Pf kanlı saltanat binası çok çabuk Y” kılır.. Sohum ile Sıvastopol arasıi” daki köylüler ihtilâl hususunda İ" men hemen müttefiktirler, Petr?” viç! Bunlar benim aylardan b'ı gözümle gördüğüm yerlerdir. Ruf yanın görmediğim taraflarında Y şıyan köylülerin de ayni tan mustarip ve müşteki oldukl! nı işitiyorum, ”i Bir votka içtiler. Petrovif sordu: — Şimdi nereye gideceğiz? — Kırım sahillerinde beni HF maye eden köylere. Sana orad&” köylünün neler istediğini, Çar koladan nasıl şikâyet ettiğini tereceğim. — Ben Rus köylüsünün çektif| iztırap ve işkenceyi görmüyor © yum, Ştanka? Ben bu iztrrabı ke di nefsimde de duymuş bir -i | nrm, Böyle olmasaydı, seni ara! |bulur muydum... Sana - iltihak ” | der miydim? — Ne demek istiyorsun? 5'” köylerine yanaşmıyalım mi — dil? ceksin? — Köylüden ne çıkar?... 6, bir tertibatla Odesaya baskın pamaz mıyız? Ştanka gözlerini açtı: — Odesaya baskım mı? — Öyle ya... Asıl bu muhiti hiş etmek lâzım.. Münevver tâati kayı çar Nikola aleyhine se' mek, bizi hedefimize daha iriştirmez mi — Doğru söylüyorsun desada kışlalar, fırkalar, - toj hâsılı bizi kolayca tepeliyeci asker kuvveti var. Ben aklım!” natmadım, Petroviç! Bu işler itidal, biraz da tecrübe ile * | dilir. Odesa şimdilik bizim *| tehlikeli bir mıntakadır. Vebali' haya ayak atıpta mikroba t mak istemem. € e Mar Korsan gemileri Ştankanın #47 ettiği rotaya göre, Krım sahill&””| takip ederek gidiyordu. (Devamti dükleri numaraları, babalarının, ©7 lerinin huzurunda uın..-ıqoılu*', Türk, Yunan, Bulgar, Sırp , men çarkı ve rakısları... Bi;g halka olmuş, yavrularını seyir il€ ' gul bulundukları için, sokakta nan facianın farkında Iıiildileiı-."î ciler, pusuyu hazırlamışlardı.. Y9 lerisine ve gerisine Iki Türk, atlarını caddeye nacak!,, diyip herifi sen — vuracaksın, öyle mi?.. diye sordu. Yapma beyüm... Etme beyüm. Delikanlı, garip bir tebessümle gül- dü. Bunun manasında acı bir ifade mi, istihza mr vardı?.. Biz da alaca karan- lıkta anlamadık... — Mahmuzla âtını... Iki süvari bir müddet daha yürüdü- ler... Dağ yolu, $imdi artık, şoseye çık- muştı.... Yani, otomobil yoluna... Bulgar çe- tecileriyle Ert of Sad ve Galin kurduk- ları pusu, işte, bu yolda, biraz daha ile- rideydi. Gece sakindi... Ortalıkta kimse yok- tu. Yalnız bir evin penceresinden ışık görünüyordu. Tçinde, beş altı büyük adam ve beş altı çocuk toplanmıştı. Çocuklar, biraz evel baloda gör- çit dan evvel bir yere bağlıyarak, ': leri bir bahçeye atladılar. Çitlerit 4 narından ilerliyo ilerliye, p: duğu yere kadar yaklaştılar. Muammer: W — Neden dağ başında pPUfÜ yf madılar da burada kurdular d,; musun, beyüm?.. diye fısildad" 4 fekler patlayınca, ahali dışart Üit caksrn... Düşünmeğe vakit seni tutacaklar... Halbulci, dağ olsa, sen de bir yere sıvışırsi" bulunmaz... — Sur.. Söylerime.. Yaklatbil raz daha ilerlediler... ıDv""